TARİHTEN GERÇEKLER * II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ; 20. YÜZYILA DONANMASIZ GİREN OSMANLI – BÖLÜM III


TARİHTEN GERÇEKLER * II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ;
20. YÜZYILA DONANMASIZ GİREN OSMANLI – BÖLÜM III


BÖLÜM I     https://nacikaptan.com/?p=111648
BÖLÜM II   https://nacikaptan.com/?p=111703
BÖLÜM III  https://nacikaptan.com/?p=111955
BÖLÜM IV   https://nacikaptan.com/?p=112017
BÖLÜM V    https://nacikaptan.com/?p=112022

Değerli okur,
Emperyalizmin temel amaçlarından birisi de ULUS DEVLETLERİ parçalayarak yerine küçük, güçsüz, dışa bağımlı, mandacılığı özümsemiş kabile devletçikler yaratmaktır.  Böylece parçalanan ulus devletin topraklarına ve ekonomik zenginliklerine el koymanın, bu kabile devletçiklerin halkını da ucuz işgücü olarak sömürmenin yolu açılmış olur.
Parçalamanın temel araçları ise etnik, inanç, din, mezhep farklılıkları olup bu konuda aykırılıklar yaratarak toplumu bölmekten geçiyor. Tüm bunlarla birlikte ulus devletin ana harcı olan tarihi çarpıtarak değiştirmek, kültür ve dil yozlaşması yaratmak da gerek.
AKP iktidarının göreve başlaması ile birlikte ,Türkiye yukarıdaki olguları yaşamaya başlamıştır. Ekonomik işgal tamamlanmış ve ülkemiz derinlemesine yoksullaşmış ve tüm ulusal ekonomik kaynaklarımız yabancılara, kapital sermayeye devredilmiştir. BOP kurgusu sonucu dünyada hiçbir ülkenin yaşamadığı sayısı 10 milyona yakın sığınmacı Türkiye’nin demografik yapısını değiştirmiş, ülkemizin sosyal dokusu ve güvenlik zinciri bozulmuş, sağlık sistemi çökmüştür. Emperyalizm İŞBİRLİKÇİLERİN döşediği taşlardan geçerek tüm gücü ile saldırı halindedir.
İşte bu nedenlerle ülkemizin tarihi de değiştirilmeye çalışılıyor. Hainler yüceltilirken ULUSAL KAHRAMANLARIMIZ kötüleniyor. Bu yazı dizisinin amacı Sultan Abdülhamid üzerinden saptırılan tarihin gerçekleri hatırlatmaktır.
Naci Kaptan / 25.02.2024

SULTAN II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİNDE DONANMANIN DURUMU

Buhar gücü ve zırhlılarla tanışmış bir deniz gücü geliştirilmiş bir mali sistemi de gerekli kılmaktaydı. Oysa 1881 yılında kurulan Düyûn-ı Umûmiyye, Osmanlı’nın sadece deniz gücü değil ama diğer birçok alanda hareket kabiliyetini daraltmaktaydı; kasası olmayan bir devlet, donanmasına harekât gücü desteği sağlamakta zayıf düşecekti.
Tüm 19. yüzyıl boyunca Osmanlı Donanması’nın iyileştirilmesi için hem yabancı danışman ve subaylar İstanbul’a gelmeye devam etmiş hem de Osmanlı Devleti yabancı ülkelere eğitim amacıyla subay ve öğrenci göndermiştir. Bazı durumlarda mali yetersizlik karşısında yurt dışında açlık tehlikesi geçiren subaylar olduğu gibi yurt içinde de maaşı ödenemeyen ve bu sebeple istifa edip görevinden ayrılan yabancı danışmanlar olmuştur.
II. Abdülhamid’in uyguladığı politikaların yanında uygun bir bahri eğitim ve bahri kurumlar içinde kontrol sisteminin eksikliği çoğunlukla liyakat sahibi personelin yetişmesini engellemiş olduğundan bahri yapının operasyon gücü de yetersiz kalmış, böylece Osmanlı Bahriyesi’nde gelişim sağlanamamıştır.
Modern donanmalardaki teknoloji alanında ilerleme mali gücün olmadığı devletlerde, özellikle teknolojiyi ithal eden ülkelerden biri olan Osmanlı Devleti’nde, mümkün olamamıştır. Teknik olarak gelişmeye çalışan Osmanlı Donanması’nda yaşanan mali yetersizlikler, lojistik faaliyetlerde sorunlar yarattığı kadar işleyişi gerçekleştiren personelin ve yabancı danışmanların maaşlarında geç ödeme ya da maaşların ödenememesi problemleri kurumsal gelişimi de sekteye uğratmıştır. Yetenek sahibi ve kabiliyetli donanma mensuplarının sayıca yeterli seviyeye ulaştırılamaması sonucu etkin bir donanma teşekkül edememiştir.
Genel olarak Osmanlı Devleti’nin ayakta kalma başarısı gözler önünde olsa da, güçlü bir donanmanın varlığı onun iç isyanlar karşısında daha güçlü görünmesine destek olabilir ve dolayısıyla donanması siyasi bir manevra niteliği taşıyabilirdi.
Birinci Dünya Savaşı’na kadar bir dizi savaş yaşamış olan Osmanlı Devleti’nde güçlü bir donanmanın yaratılamaması onun büyük devletler nezdinde belirgin bir güç kazanamamasında dahi etkili olmuştur.
İngiltere, Osmanlıya gizlice Amiral Mckerr’i gönderip gelişmeleri araştırmasını istemişti. Araştırmanın sonucunu gören İngiltere rahatlamıştır: “Türk Donanma ve Denizciliğinden söz edilemez; Türk Donanması bir kuvvet değildir”
1867 yılında kurulan Bahriye Nezareti’ni yöneten Bahriye Nazırı, 1922’ye kadar bazı nazırların birden çok kez görev yapmasıyla birlikte 55 kez değişmiştir. Nazırların arasında en uzun nazırlık yapan ise Amiral Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa olup toplam yirmi iki yılı aşkın görev süresiyle II. Abdülhamid dönemi bahri teşkilat yapısında önemli bir şahsiyet olarak karşımıza çıkmaktadır. Bozcaadalı, 1881 yılında Bahriye Nazırı ve Kumandanı oldu, 1887’de padişah yaveri olup 1888’de İdare-i Mahsusa Nezareti görevini de aldı. II. Abdülhamid’in istediği tarzda bir idareci olduğu için ölene kadar görevinde kalabilmişti.
Bahriye mektebinde teorik ve pratik eğitim zaman zaman değişime uğramıştır. Rauf Orbay anılarında 1898 yılında 2 yıllık eğitimden sonra 2 yıl talim gemisinde bulunduğunu belirtmiştir. Abdülhamid’in vehmine kurban gemilerin demirde kaldığını yazan Orbay, iki yıllık tecrübe seyirlerinde en çok beş defa kısa mesafelere çıkıldığını ve hakiki mermi kullanmadan atışlar yaptıklarını belirtmiştir. II. Abdülhamid’in, silah talimleri için Harbiye öğrencilerine uzun bir süre cephanesiz eğitim izni vermesi, onun subay yetiştirme kurumları üzerindeki sıkı kontrolünü göstermektedir.
Mali yetersizlikler donanmanın hareket kabiliyetini kısıtlamış ve yabancı danışmanlardan faydalanan kurumsal yapının zarar görmesine neden olmuştu. Bu durum yalnız yabancı danışmanların talihsizliği değildi. Osmanlı subaylarının da boş vakitleri kahvede geçiyor, maaş alamayan bazı subaylar Mahmudiye kalyonundan okka hesabı kurşun veya bakır levhaları söküyordu.
İngiliz Deniz Ataşesi Albay Kerr’in 1904 yılında Osmanlı Donanması, personeli ve gemileri hakkında yazdığı raporda maaşların ödenmediğini ve bu durumun bahriyenin isyan etmesine sebep olduğunu yazmıştır. Bununla birlikte gemilerin hurda vaziyette olduğu, önemli parçalarının sökülüp Yıldız’da tutulduğu, tersanede malzeme yönetiminin olmadığı, personelin çalışmadığı ve gemilerde mürettebatın sayıca az olduğu ifade edilmiştir.
Bu hususta, eğitim alanındaki eksikliklerin esas nedeninin maaşların ödenmemesi sonucu boş gezen personel mi, yoksa eğitim zafi yeti kaynaklı mı olduğu sorulmalıdır. Bu sorunun cevabı Von Hofe Paşa’nın raporunda bulunabilir. Yaver-i Fahrilik de yapmış olan Alman Von Hofe Paşa tarafından 1893 yılında mevcudun iyileştirilmesi üzerine kaleme alınan rapor göstermektedir ki, zabitan tecrübesiz ve bilgisizdir. Bu sebeple, gerek mevcut gemiler gerekse yapılacak yeni gemiler için zabitanın eğitilmesi ve fen tahsilinin üzerinde durulması önemlidir. Bahriye zabitanının mesleki bilgi elde etmesi gerekli görülmekte ve bahri devletlerde görülen eğitimin sonuçlarından bahsedilmektedir.
Cezâyir-i Bahri Sefîd sularında devamlı bir şekilde seyyar ve teçhizat bakımından noksansız bir zırhlı talim gemisi bulundurulması ve öğrencilerin bu talim gemisinde programlı bir şekilde melekelerini geliştirmesi gerekli görülmüştür. Ayrıca, askerliğin esası olan terbiye ve intizamın bu tahsilin muhafazası için önemli olduğu belirtilmiştir.

ÖZET; Funda Songur* II. Abdülhamid Dönemi Donanması’nda Teknoloji, Lojistik ve
Kurumsal Yapı – https://www.ttk.gov.tr/wp-content/uploads/2022/03/23-FundaSongur.pdf

Naci Kaptan 25.02.2024 / Devam edecek
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

One Response to TARİHTEN GERÇEKLER * II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ; 20. YÜZYILA DONANMASIZ GİREN OSMANLI – BÖLÜM III

  1. Pingback: TARİHTEN GERÇEKLER * II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ; 20. YÜZYILA DONANMASIZ GİREN OSMANLI – BÖLÜM II | Cumhuriyetimiz İçin

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *