OSMANLI ÇOCUKLARINA TARİH BİLGİSİ * 25 karılı ve 43 çocuklu Abdülmecid’in renkli hayatı

Osmanlı’yı istiyoruz ve bizler Osmanlı torunlarıyız diyen sevgili arkadaşlar önce bir araştırın bakalım 22 YILDA 330 KÜÇÜK KIZ ÇOCUĞUNA TECAVÜZ EDEN SÜBYANCI OSMANLI PADİŞAHI 1.ABDÜLMECİD…

Tarih susmaz konuşur..
Osmanlı Devleti’nin 31’inci padişahı, İslamiyet’in 110’uncu halifesi Padişah 1. Abdülmecid, küçük kızlara çok düşkündü. En hoşlandığı şey, on yaşını doldurmamış bakire kızların bakireliğini bozmaktı. Padişahlık yaptığı 22 yılda, on yaşını doldurmamış 330 kız çocuğuyla cinsel ilişkiye girerek bakireliğini bozdu.
Anne ve babaların rıza gösterip teslim ettiği kız çocuklarından ikisi, Padişah Abdülmecid tarafından tecavüz edilirken cinsel organları yırtılıp kan kaybından ölünce, Padişahımız vicdana geldi ve 16 yaşından küçük çocukların bekaretini bozmamaya karar verdi. Padişah Abdülmecid’in 16 yaş üstü kaç bakire kıza tecavüz edip kızlığını bozduğu bilinmiyor. Çünkü bu işleri yüce padişahımız gizli yapmaya başlayarak kaydının tutulmasını yasakladı.
Padişah Abdülmecid’in annesi Rus Yahudisi Suzi idi… Abdülmecid’in 25 karısı, bunlardan 43 çocuğu oldu. Kızlığını bozduğu 16 yaş üstündeki sayısı bilinmeyen kız çocuklarından 67 gayrimeşru çocuğu oldu. Hızlı yaşayıp genç öldü. Veremden ölen padişahımız 39 yaşındaydı.39 okka idi…
OSMANLI PADİŞAHLARININ KİMLER OLDUĞUNU ÖĞRENİN ,(O)SMANLI (Ç)OCUKLARI…
YAZININ KAYNAĞI: Süleyman Kani İrtem, Osmanlı Sarayı ve Haremin İçyüzü adlı kitabından. (1875 Selanik – 1945 İstanbul)
Metin Hektor Yılmaz

Ben de konuya aşağıdaki yazılarla katkıda bulunayım (Naci Kaptan)
Bu konuya olumlu ilgi gösteren vandalların  öncelikle kendi kız çocuklarının ve kız kardeşlerinin böylesi bir duruma düşmeleri durumunda NE YAPACAKLARINI düşünmelerini öneririm.

9 yasındaki kızların bekaretini bozmaktan hoşlanan padişah hangisiydi

Her fırsatta Osmanlı’nın torunları olduğunu belirtmekten gurur duyan hükümet, padişahlarla ilgili yayınlarda da hassasiyetini sürekli gösteriyor. Bilim ve Gelecek dergisi bu ay, çok tartışılan Osmanlı’da cisimleşmiş iktidardaki dindarlığın ahlâkını araştırdı.
Şule Dede’nin sunuşuyla hazırlanmış dosyada, saltanatlaşmış İslam üzerine çalışmalarıyla bilinen Aydın Tonga “Ahlâk tartışmaları bağlamında Osmanlı’dan günümüze kadın” başlığını inceliyor.
Ender Helvacıoğlu’nun araştırması ise, Osmanlı’nın saraylarında hüküm süren ilişkileri sergiliyor.
9 YAŞINDAKİ KIZLARIN BEKARETİNİ BOZMA…
Ender Helvacıoğlu’nun hazırladığı dosya haberde şu ifadeler kullanılıyor:
“Dokuz, on yaşında kızların bikrini izaleden (bekâretini bozmaktan) pek büyük zevk duyan Sultan Abdülmecit… Şâb-ı emretlere (genç delikanlı) düşkün olan Sultan Abdülaziz… Hareminde genç ve şirin kızlardan teşkil ettiği oyun takımı, oyuncuların maharetleri ve hoşlukları ile emsalsiz denilecek bir mükemmeliyet arz eden “Ulu Hakan” Abdülhamit… İşte Cumhuriyet’in hemen arifesindeki kızlı erkekli Osmanlı sarayları…”
DOSYA: KIZLI ERKEKLİ
Şule Dede ise “Muhafazakâr taciz”i ele alarak şunları söylüyor:
“AKP, bir taraftan halka gökyüzü kanunlarını işaret edip bir taraftan “ahlâksız” eğlencelerle sefahat içinde yaşayan Osmanlı riyakârlığını sergiliyor. Bir yandansa, özel alanı dibine kadar cinsiyetlendirip yeniden kadını “mahrem” yapmanın yolunu döşüyor. Bu saldırılara karşılık vermek için, AKP’nin durduğu ve savunduğu çizgi gibi bizlerin durduğu mevzi de açık olmak zorundadır. “
Ahlâk tartışmaları bağlamında Osmanlı’dan günümüze kadın’ı konu alan Aydın Tonga da şöyle diyor:
“Mevcut iktidar, politik, sosyal ve ahlâki düzlemde sürekli Osmanlı’yı referans gösteriyor ve kendilerini “Osmanlıların torunları” olarak ifade ediyor. Yazımızda Osmanlı devletinde kadınlara yönelik ahlâki/dinsel söylemler üzerinden kurulan baskı ve özelde Osmanlı hanedanlığı içerisinde genelde ise toplumsal olarak kadınlığın cinsel açıdan sömürülmesi üzerine inşa edilen “cariye” politikası üzerinde örnekler vererek duracağız.”
https://odatv4.com/9-yasindaki-bekaretini-bozmaktan-hoslanan-padisah-hangisiydi-kizlarin–0612131200.html

 

25 karılı ve 43 çocuklu Abdülmecid’in
renkli hayatını bir de benden okuyun

Murat Bardakçı
Devrindeki tarihçilerin yazdıklarına göre içkiye ve kadına son derece düşkün olan Sultan Abdülmecid renkli ve hızlı bir hayat sürdü. İktidar seneleri batılılaşma çabalarının yanısıra tam bir israf ve inşaat histerisi dönemi idi. Saray kadınları maliyenin altını üstüne getirirlerken dört bir yanda yükselmeye başlayan yeni sarayların masrafı yüzünden Türkiye 28 Haziran 1855’te ilk defa Avrupa ülkelerinden borç almak zorunda kaldı ve böylelikle hâlâ devam eden dış borç meselemiz ortaya çıkmış oldu.Hükümdarın ölüm döşeğinde son sözü, “Beni kadınlarımla kızlarım bitirdi” olmuştu…
SULTAN Abdülmecid, bir ara 14 yaşında bir cariyeye gönül vermişti… O sırada 19 yaşında olan hükümdarın âşık düştüğü cariye dünya güzeliydi ve padişah artık bir başka kadını göremeyecek derecede bu kıza bağlanmıştı. Resmiyeti bir tarafa atmışlar, haremde öteki kadınların gözlerinin önünde birbirlerine gayet samimi şekilde davranmaya ve sadece sözle değil, el ile de şakalaşmaya başlamışlardı. Sultan Abdülmecid, bir gün Dolmabahçe Sarayı’nın erkeklere mahsus olan mâbeyn kısmında hükümeti topladı. Uzun uzun memleket meselelerinden bahsedildi; derken saray imamının okuduğu ezanı işittiler ve hükümdar “Vakit gelmiş, namazımızı edâ edelim de işimize öyle devam edelim.
Haremden ibrik ile leğen getirsinler de abdestimi tazeleyeyim” buyurdu. Böyle durumlarda haremdeki yaşı geçkince iki hanımın yüzlerini örterek gelmeleri ve birinin elindeki gümüş ibrikle padişahın abdest alacağı suyu dökmesi, diğerinin de yine gümüş bir leğen tutması âdettendi. Ama bu defa genç bir cariye tek başına geldi. Bir elinde ibrik, öteki elinde leğen, kolunda da küçük havlular vardı. Cariyeyi gören hükümdarın yüzünde gülücükler açıldı, zira gelen gönlünü kaptırdığı henüz ondördündeki son gözağrısı idi…
SUYU KAFASINA BOŞALTTI
Salondaki paşalar nezaket gereği başka tarafa dönmüşlerdi… Padişahın cariyenin dökeceği su ile abdest almasını gûya görmezden geliyorlardı… Hükümdar cariyesi ile bir anlığına bakıştı, birbirlerine belki de aralarındaki işaretlerden birini verdiler, salondaki paravanlardan birinin arkasına çekildiler ve abdest faslı başladı… Cariye ibrikle su döküyor, cihan hükümdarı abdest tazeliyordu.
Birdenbire “Kik kih kih!” diye bir kahkaha işitildi ve bir gürültüdür koptu. Paşalar gayrıihtiyarî geriye döndüler ve gördükleri manzara karşısında şaşkınlığa düştüler! Sultan Abdülmecid’in her tarafından sular damlıyor, cariye ise kahkahalarla gülüyordu! Ondördündeki güzel salonda erkeklerin olduğunu unutuvermiş, padişahla yalnız kaldıkları zamanlardaki gibi şakalaşmak istemiş ve ibrikteki suyu abdest alan Abdülmecid’in kafasından aşağıya boşaltmıştı! Hükümdar böyle bir iş başına cariyesi ile yalnız kaldıkları anda gelse mutlaka eğlenir ve karşılığını da verirdi ama salon paşalarla dolu idi. Hiddetlendi, kükredi, kızı huzurundan kovdu, mabeyincilerin getirdikleri havlularla kurulandı ve toplantıyı tatil etti. Sonra haremağasını çağırdı ve kendisine bu işi yapan cariyenin hemen “çerağ edilmesini” yani evlendirilerek saraydan çıkartılmasını buyurdu! Sultan Abdülmecid, bu emri nasıl güçlükle vermiş, nasıl ıstırap çekmişti, kimbilir! Emir hemen yerine getirildi, cariye genç paşalardan biriyle evlendirildi ve paşa yüksek bir memuriyet ve bol aylıkla Anadolu’da biryere vali olarak gönderildi! Ama bütün bunlar olup biterken hiç kimse meselenin başka bir tarafını düşünmemişti… Cariye, saraydan kovulduğu sırada iki veya üç aylık hamile idi; karnında Sultan Abdülmecid’in çocuklarından birini taşıyordu, hamile kaldığını kimselere, hattâ padişaha bile söylememişti ve altı ay sonra bir erkek çocuk doğurdu! Ama rezalet çıkmaması, “Padişah gebe bıraktığı kadını başkası ile evlendirdi” denmemesi için saray doğan şehzadeyi gözardı etti, çocuğu genç paşanın üzerine kaydettiler ve beş-altı yaşına geldiği zaman, onu da “paşa” yaptılar.
SOYU BUGÜN DE DEVAM EDİYOR
Sarayda bilinen ama hiçbir şekilde konuşulmayan bu işi çok seneler sonra, 1880’lerin başında tahtta bulunan Sultan Abdülhamid hatırladı ve endişeye düştü. Babasının, yani Sultan Abdülmecid’in mâlûm cariyeden olan ama bir başkasının çocuğu gibi görünen oğlu yaş itibarı ile kendisinden büyüktü, yani tahtın asıl vârisi o idi… Herhangi bir tehlikeyi bertaraf edebilmek için paşa ile çocuklarını yani ağabeyi ile yeğenlerini Yıldız Sarayı’na getirtti, unvanlar verdi, altınlara garketti ama hayatlarının sonuna kadar gözünün önünden ayırmadı! Tarihçi Ahmed Cevdet Paşa’nın “Tezâkîr” isimli meşhur eserinde adını vermeden bahsettiği genç cariyenin Sultan Abdülmecid’den olan oğlunun soyu bugün de devam ediyor. Asıl büyük dedelerinin kim olduğunu bilen torun çocukları sosyetemizin şimdi oldukça meşhur bir ailesi ama anlayışınıza sığınıyor ve isimlerini vermiyorum…

https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/689658-25-karili-ve-43-cocuklu-abdulmecidin-renkli-hayatini-bir-de-benden-okuyun
This entry was posted in Tarih, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *