TARİHTEN GERÇEKLER * II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ; 20. YÜZYILA DONANMASIZ GİREN OSMANLI – BÖLÜM V

TARİHTEN GERÇEKLER * II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ;
20. YÜZYILA DONANMASIZ GİREN OSMANLI – BÖLÜM V

Naci Kaptan * 04.03.2024

BÖLÜM   I https://nacikaptan.com/?p=111648
BÖLÜM  II https://nacikaptan.com/?p=111703
BÖLÜM III https://nacikaptan.com/?p=111955
BÖLÜM IV https://nacikaptan.com/?p=112042
BÖLÜM  V https://nacikaptan.com/?p=112136

Değerli okur,
Sultan II. Abdülhamid döneminde, Haliç’e 30 yıl süre ile hapsedilen donanma gemileri ve bahriye askerlerinin, komutanlarının eğitim durumlarını incelemiştik. Gemiler çürümüş, içlerinde tavuk ve küçükbaş hayvan yetiştirilir olmuş, personel ise maaş alamadıkları için İstanbul’da başka işlere gitmiş, meyhanelerde, bitirimhanelerde külhanbeylik yapar olmuştu. Bazı askerler ise gemiden söktükleri parçaları, sarı, bakır, kurşun v.b. satıyordu.
Donanma gemilerinin çürüyerek bakımsızlıktan görev yapamaz hale gelmiş olması, Komutanlar dahil personelin eğitimden yoksun kalması sonucunda Osmanlı donanmasız kalmıştı. Gemilerin değil savaş yapmak, İstanbul Sarayburnu’ndan Çanakkale Boğazına kadar gitmesi mümkün değildi.
1911’de İtalyanlar Trablusgarp’a saldırdıklarında çürümüş Osmanlı donanması İtalya’ya karşı koyamadı. İtalyanlar ellerini kollarını sallayarak 12 Ada’yı işgal ettiler. 1912’de de Yunan donanması Ege adalarını işgal etti. 1915’te İngiliz Fransız birleşik donanması hiçbir engelle karşılaşmadan gelip Çanakkale’yi zorladı. Osmanlı güçlü bir donanmaya sahip olsaydı ne adalar kaybedilir, ne de Çanakkale Savaşı olurdu. Çanakkale’de verdiğimiz şehitlerinin vebali Abdülhamit’in omuzlarındadır.
İşte bu nedenlerle İtalyan donanması Ege Denizinde 12 Adaları işgal ederken Osmanlı donanması Çanakkale’den öteye gidememiş ve İtalyan Donanması hiç bir engelleme görmeden 12 adaları işgal etmişti. Ne diyelim ki gerçekler acıdır.
Bu bölümde sultan II Abdülhamid’in mal varlığı konusuna değineceğiz ve daha sonraki bölümlerde donanmanın durumunu ve trajik Ertuğrul Fırkateyni konusunu yazacağız.
Sultan II. Abdülhamid Kayzer Wilhelm’in kolunda
SULTAN II ABDÜLHAMİD
II. Abdülhamid, (Abdü’l-Ḥamīd-i sânî) 21 Eylül 1842 – 10 Şubat 1918), Osmanlı İmparatorluğu’nun 34. padişahı, 113. İslam halifesi ve çöküş sürecindeki devlette mutlak hakimiyet sağlayan son padişahtır.
Devrinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1.592.806 km² toprak ile en çok toprak kaybeden padişahlarından biri oldu. 31 Ağustos 1876’da tahta çıktı ve 31 Mart Vakası’ndan kısa bir süre sonra, 27 Nisan 1909’da, tahttan indirilene kadar ülkeyi yönetti.
Tahtta kaldığı “Hamidiye Dönemi” diye bilinen yıllarda İmparatorluk, dağılma dönemini yaşadı; başta kısa süreli ilan ettiği I. Meşrutiyet ve Kanuni Esasi ile gelen bir özgürlük dönemine, Balkanlar olmak üzere çeşitli bölgelerde çıkan isyanlara ve Rusya İmparatorluğu’na karşı kaybedilen 93 Harbi’ne, kapatılan parlamentoya pek çok siyasi olaya, “istibdat dönemi” de denen basın da dahil çeşitli alanlardaki baskı ve sınırlama dönemine, sonrasında yine kendinin ilan etmek zorunda kaldığı II. Meşrutiyet’e, 31 Mart Ayaklanması’na ve kendinin dağılmayı engelleme başarısına ulaşamayan eğitim, ulaşım ve askeri alandaki reform girişimlerine tanıklık etti.

1903 yılında II. Abdülhamid’in dünyanın en zengin 3. kişisi olduğu Mehmet Metin Hülagü gibi bazı tarihçilerce iddia edilmekte ve Deutsche Bank of Berlin, Reichsbank; İngilizlerin The Bank of England; Amerikalıların New York Bank ile Fransa’da bilinmeyen bir bankada 250 milyon dolara yakın servetinin olduğu, Türkiye ve Osmanlı toprakları üzerinde kurşun madenlerinden çiftliklere ve Anadolu’da pek çok gayrimenkulün tapusunun sahiplerinden olduğu söylenmektedir. Şensözen, II. Abdülhamid’in sahip olduğu tapuların 11.000 olduğunu iddia ederken Hülagü ise yaklaşık taşınmaz malvarlığını şu sözlerle belirtmektedir:
..Abdülhamid’in Anadolu’da 2 bin 300’den fazla taşınmaz kaydı mevcut. Bu taşınmazların 1 milyon 250 bin dekarı halen II. Abdülhamid’in üzerinde kayıtlı bulunuyor. Balkanlar’da 4 bin 280 taşınmaz kaydı söz konusu. Bu taşınmazların 220 bin dekarı halen II. Abdülhamid’in üzerinde gözüküyor. 560 bin dekar ise Balkan ülkelerinin hazinesine kayıtlı. Suriye’de 390, Lübnan’da 333, Filistin’de 223, Irak’ta 83, Arabistan’da 60, İsrail’de 10, Libya’da da 8 olmak üzere toplam bin 107 kayıt söz konusu. Bu kayıtlardan 3 milyon 482 bin dekarı halen II. Abdülhamid adına kayıtlı. Kadıköy Rıhtımı aslında II. Abdülhamid’in kişisel malı. Alemdağ Ormanları, Hekimbaşı, Beykoz, Kurbağalı Dere’de çiftlikler ile Beşiktaş ve Tophane’de dükkanları da var. Selanik’in yarısından fazlası Abdülhamid’in kişisel mal varlığı… Yalova, Yenişehir, Aydın’ın yanı sıra Kudüs, Halep, Hama, Humus, Basra, Erbil, Kerkük, Dicle, Amara, Bağdat, Medine’de çok sayıda arazi ve çiftlik ile İzmit Köy Ormanları, Selanik Beyaz Kule, Arnavutluk Yanya, Vardar Ovası’nın büyük kısmı II. Abdülhamid’in kişisel mal varlıkları arasında…
Prof Dr. Mehmet Metin Hülagü
Bununla birlikte Metin Hülagü II. Abdülhamid’in, özellikle yurt dışındaki arazileri petrol stratejisinden dolayı satın aldığı, bu topraklar işgal edilse bile, şahsi malların gasp edilemeyeceğini göz önüne alarak birçok arazi ve taşınmazı kendi mülkü haline getirip işgalden kurtarmaya çalıştığı iddiasındadır. Mustafa Armağan da bu görüştedir. Buna karşın Şensözen, Soner Yalçın gibi bir kısım gazeteci, araştırmacı ve tarihçiler ise aksi görüştedirler. Kendisinin kardeş payını vermeme, kardeşlerinin elinden mirası almaya çalışma, devletten ve halktan mal kaçırma yaptığı gibi zımni veya doğrudan iddialarda bulunmaktadır.
II. Meşrutiyet’in ilanı akabinde 8 Eylül 1908’de II. Abdülhamid elindeki bir kısım mal ve gelirlerini devlet hazinesine devretti. 31 Mart Olayı sonrasında II. Abdülhamid’in tapuya kayıtlı mallarının çok büyük bir kısmı ise İttihat ve Terakki liderleri ile gelen hükûmetçe devlet hazinesine geçirildi. Ancak Sultan Vahdettin 8 Mart 1920’de çıkardığı bir kararnameyle bu malları tekrar Hazine-i Hassa’ya iade etti. Böylece II. Abdülhamid’in ailesine miras hakkı doğmuş gibi gözükse de işgal güçleri ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan Sevr Antlaşması‘nın 240. maddesi ile bu mallara el koyulacağını belirtmiştir. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun imzaladığı bu anlaşmayı Türkiye Cumhuriyeti kabul etmemiş neticede Kurtuluş Savaşı‘nın kazanılması akabinde anlaşma yürürlüğe girmemiştir. Bu sebeple gerek yurt içi ve gerekse yurt dışında pek çok dava mirasçılarca açılmış ancak bu zamana kadar mirasçıların çoğu bir başarı elde edememiştir.
1930’da ABD’deki bazı basın organlarında, dokuz dul eşi ve on üç çocuğuna, beş yıl süren bir davanın ardından mülkünden 50 milyon ABD doları verildiği, mülkünün 1.5 milyar ABD doları değerinde olduğu iddia edilmiştir.
1908’de II. Abdülhamid adına yurtdışına kaçırıldığı iddia olunan Hooker Zümrüt Broşu
Abdülhamid’in servet tartışmasının bir konusu da koleksiyonunu yaptığı mücevheratlardı. Zira, kendinin gerek satın alarak gerekse çeşitli yöntemlerle elde ettiği paha biçilmez bir mücevherat koleksiyonu vardı. Bu koleksiyondaki, Hooker Zümrüt Broşu gibi bazı broşların 1908’de II. Abdülhamid adına yurt dışında Paris’e kaçırıldığı da iddia edilmektedir. Sultan’ın bunu olası bir darbeden dolayı mücevherlerin satışından elde edilen gelirin, bir devrim olursa sürgünde rahat bir hayata kaçmasına izin vereceğini umuduyla yapmasına karşın, mücevherlerin Salomon ya da Selim Habib adlı bir tüccara satışından elde edilen paranın Jön Türk Devrimi‘nin ardından gelen hükûmete düştüğü, 1911’de Habib’in, II. Abdülhamid’den aldığı mücevherleri borç geri ödemelerini karşılamak için açık artırmaya çıkardığı iddia edilmektedir.
Bunun yanında Yıldız Yağması olarak bilinen olayda Hareket Ordusunun bazı er ve subaylarının disiplinsizlik göstererek Yıldız Sarayı‘na hatta hareme bile yönelerek yağmalama eylemlerinde bulunduğu ve bu yağmalama sırasında bir çanta dolusu olabileceği iddia olunan bazı mücevherlerin değerli malların alındığı ve bu kişilerce satılmış olabileceği veya bu çantanın saklanıp 1911 yılındaki bir müzayededeki satıma konu olduğu iddialar arasındadır.
II. Abdülhamid’i sahip olduğu mücevherlerin bir kısmı Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1911 yılında Libya’ya çıkarma yapan İtalyanlara karşı askerlerin savunmasına destek amaçlı ve donanmaya yeni gemi alabilmek için Osmanlı maliyesine para bulmak için satılmak istendi. Sultan’ın mücevherlerinin Paris’te meşhur bir müzayede şirketi tarafından açık arttırma ile satışa çıkartılması kararlaştırıldı ve bu amaçla bir çanta mücevher devlet tarafında Paris’e yollandı. Fransa’da mücevher uzmanı Robert Linzeler’e satış için Osmanlı hükûmeti tarafından yetki verildi. Mücevherlerin sigortalanması, teşhiri, basına yapılan reklam ilanları ve katalog basımı masrafları Linzeler’e ait olacak, satış yapıldıktan sonra toplanan paranın %3’ünü Linzeler alacak, toplanan para komisyon kesildikten sonra Paris Osmanlı Bankasına yatırılacak ve buradan da Osmanlı hazinesine para girecekti. Açık arttırma 27 Kasım – 11 Aralık 1911 tarihleri arasında gerçekleşti, içlerinde “Doğu’nun Yıldızı” mücevherinin de olduğu parçaların hepsi satıldı. Satış sonrası toplanan para yaklaşık 7 milyon franktır ancak para bankaya yatırılmadı ve Fransız mücevher uzmanı Robert Linzeler parayı zimmetine geçirdi. Bu para geri alınamadı. II. Abdülhamid’e ait mücevherler ise 1960’larda bile müzayede salonlarında gezdi ve günümüzde Avrupa’da zenginlerin elinde gezmektedir..
https://tr.wikipedia.org/wiki/II._Abd%C3%BClhamid

Naci Kaptan 04 Mart 2024 * Devam edecek
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *