ALATURKA DEMOKRASİ * BEN SENİN EŞİTİN DEĞİLİM!!!

Ferruh Demirmen – 4 May 2024
Yukarıdaki fotoğraf birkaç gün önce CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında AK Parti Genel Merkezi’nde yapılan toplantıdan bir görüntü. Erdoğan’ın sol tarafındaki boş koltuk medyada birtakım yorumlara yol açtı.
Özgür Özel boş koltuktan hoşlanmadıysa da, olayı küçümsedi. Bence olay küçümsenecek gibi değil. Boş koltuk açıkça CHP Genel Başkanı’na saygısızlıktır. Erdoğan, “Ben senin eşitin değilim, senden üstünüm” mesajını vermiştir. Oysa daha önceki AKP Genel Merkezindeki görüntülerde Erdoğan ortada tek kişilik bir koltukta oturuyor, misafirleri ise sağına ve soluna konulmuş uzun koltuklara oturuyordu.
Erdoğan bir iade-yi ziyaret yapacak. Bence bu ziyarette Özgür Özel’e yapılan muamele aynen Erdoğan’a yapılmalı. Hem de çok bȃriz bir şekilde!
Ayrıca ses kayıtlarını yapacak bir ses kayıt cihazı gizlice sehpanın arkasına konmuştu. Bu da başka bir rezaletti. Konuşmalar ses kaydına alınacaksa bu açıkça görünen bir cihaz tarafından yapılmalı, ve gizlenmemeli.
F. Demirmen
Posted in Uncategorized | Leave a comment

DİYANET İŞLERİ BAŞKANININ LÜKS CİPİNDEN PAPA FRANSUVA’NIN RENO’SUNA * KİM DAHA İNANÇLI? * Allah’tan korkmuyorsan Papa’dan utan!

ALİ ERBAŞ TOGG’A DUA ETTİ, TÜRKİYE’DE AUDİ 8’E,
SUUDİ ARABİSTAN’DA LÜKS GMC CİPE BİNDİ


Kamuda tasarruf çağrılarının yapıldığı bir dönemde Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, tanıtımına katılıp dualar ettiği 1.5 milyon TL’lik TOGG yerine 16 milyon liralık Audi A8 aldı.

ALİ ERBAŞ’IN SUUDİ ARABİSTAN’DA LÜKS
BİR AMERİKAN GMC CİPİ OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI

15 milyon 725 bin liraya yeni alınan Audi ile tepki gören Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın lüks bir GMC cipi olduğu GMC’si de çıktı. 15 milyon 725 bin lira değerindeki yeni Audi A8 marka lüks makam aracı tartışılan Erbaş’a, hac ve umre seyahatlerinde kullanması için Amerikan malı General Motors (GMC) marka SUV tipi bir makam aracı alındığı öğrenildi. Erbaş bu lüks cipi Suudi Arabistan’a gittiğinde kullanıyor.
Hac ücretlerinden elde edilen para ile Diyanet Vakfı bütçesinden 2022’de alınan lüks araç, daha önce yine Suudi Arabistan’da kullanılan beyaz renkli GMC marka aynı tip aracın yerine yenilenerek alındı. Araç Mekke’deki Din Hizmetleri Ataşeliği’nde muhafaza ediliyor.

Katolik aleminin ruhani lideri Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus İstanbul’u ziyareti sırasında lüks bir otomobil yerine, Renault Clio Symbol araca bindi.

Allah’tan korkmuyorsan Papa’dan utan!

SÖZCÜ – Necati Doğru – 05 Mayıs 2024

2014 yılında Papa Fransuva, Roma’dan kalkıp Türkiye’ye resmi bir ziyaret yapmaya gelmişti. İstanbul’da Fener Rum Patriği’ne alnını öptürdü. Ayasofya Camii’ni gezdi. Ankara’ya gitti. Cumhurbaşkanlığı sarayında;
Bizim Diyanet İşleri Başkanı ise 2014 yılından beri makam aracı lüks pahalı ithal otomobilden iniyor, daha lüks ve daha pahalı ithal otomobile biniyor. En son Mekke’de de GMC marka SUV tipi bir makam aracı olduğu ortaya çıktı. Mekke’ye gittikçe buna biniyormuş. Aklımdan; “Allahtan korkmuyorsan Papa’dan utan” diye yazmak geçti.
Posted in Uncategorized | Leave a comment

6 YAŞINDAKİ KIZINI 29 YAŞINDAKİ ADAMLA EVLENDİREN BU TARİKATÇI SAPIKLARI UNUTMAYIN

İstinaf cezayı az bulmuştu!
6 yaşında evlilik davası yeniden görülecek

ANKA – 05 Mayıs 2024

Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’nin henüz 6 yaşındayken 29 yaşındaki mürit Kadir İstekli ile dini nikahla evlendirilerek yıllarca cinsel istismara maruz bırakılmasına ilişkin davada İstinaf’ın cezaları az bularak bozmasının ardından sanıklar yarın yeniden yargılanacak.

Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’nin henüz 6 yaşındayken 29 yaşındaki mürit Kadir İstekli ile dini nikahla evlendirilerek yıllarca cinsel istismara maruz bırakılmasına ilişkin davada İstinaf’ın cezaları az bularak bozmasının ardından sanıklar yarın yeniden yargılanacak.

İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’nin henüz 6 yaşındayken 29 yaşındaki mürit Kadir İstekli ile dini nikahla evlendirilerek yıllarca cinsel istismara maruz bırakılmasına ilişkin yargılandıkları davada İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi 23 Ekim 2023 tarihinde tutuklu sanık Kadir İstekli’yi 30 yıl, baba Yusuf Ziya Gümüşel’i 20 yıl ve anne Fatma Gümüşel’i ise 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırmıştı. Kararın ardından mağdur H.K.G.’nin avukatı, sanıkların avukat, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın avukatı ve Cumhuriyet savcısı dosyayı istinafa taşımıştı.
Posted in Uncategorized | Leave a comment

BELLEK DÜRTÜCÜ * YERLİ CEP TELEFONU VE BİR İHANETİN HİKAYESİ * ASELSAN’ın yüksek teknolojiyle yapılmış olan telefonu nasıl yok edildi?

Değerli Dostlar, !!!

İşte ülkemizin acıklı gerçeklerinden birisi de cep tlf. üretimimizdir.

Önce 1200’lü yıllarda Hacı Bektaşı Veli ve 1900’lü yıllarda Yüce Atatürk “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır” diye boşuna söylememişler. Bakın, 5,5 milyonluk Finlandiya, bütün dünyanın kullandığı Nokia cep tlf’unu nasıl üretip ülke bütçesine milyar dolarlar kazandırmış, bir de bizim ürettiğimiz -yerli- cep telefonunu ne hale getirmişler ona bakalım.
Bu yerli telefonumuzun hikayesinden şunu anlıyoruz ki, bu telefonu engelleyenler kendi gelecekleri için vatanlarını bile satarlar… Bu tlf’ları üretmişiz ve epeyce ülkelere de satmışız, neden bunun önünü kesip yabancı telefonları vd Türkiye’de yaygın hale getiriyorsunuz? Zehir zıkkım olsun kazancınız.
Dostlar, 2002-2006 arası Finlandiya’da bulunduğumda Nokia şehrine de gitmiştim ve bu fabrikayı da görmüştüm (Kısa hikayesi en alttaki bağlantıdadır). Bu telefon fabrikası, ürettiği telefona bulunduğu şehrin adını marka olarak vermiş. Nokia deyince, sadece telefon markası değil, bu fabrikanın bulunduğu şehrin adıdır.
Finlandiya 5,5 milyonluk nüfusu ile ki, bunun yarım milyonu yabancıdır. Yani, bunun yarısını iş gücü (üreten) olarak alırsak, bu kadarcık çalışanı ile bütün dünya’ya teknolojik ürünler satıyor (en önemlisi Nokia tlf ve Kone asansörleridir). Biz 80 milyonuz ve yarısı olan 40 milyon ile 2,5 milyon Finlandiya işgücünün onda birini üretmiyor onlardan ve diğerlerinden alıyoruz her şeyi!..
NOT : Yerli cep tlf’umuzun hikayesini okuyunca, birkaç yıl önce arka arkaya katledilen(!) ASELSAN mühendislerimizi, Isparta’da düşen uçaktaki kadın Prof’umuzu ve bilim insanlarımızı (Cenevre Ekibi) hatırladım!?
Bu gerçeklerin bilinmesi, hatırlanması dileğiyle paylaşıyorum.
Saygılarımla.
Duran Aydoğmuş
14.09.2018
14 Eylül 2018
merguntas@gmail.com
BİR İHANETİN HİKAYESİ
1993 yılında Türkiye ilk cep telefonu kullanımına geçti ve Süleyman Demirel de ilk cep telefonunu kullandı.
1994 yılında Aselsan’da 30 kişilik mühendis grubu yerli cep telefonu için çalışmaya başladı.1919 marka adıyla yüzde yüz yerli cep telefonunu ürettiler.
O yıllarda Nokia,Erikson ve Motorala markaları var henüz ve samsung, iphone yok. Dünyada telefon üreten 9 ülkeden birisi Türkiye’dir artık. Piyasaya ilk parti 500 adet sürülür, ilk dışarıya ihraç Azerbaycan ve Kıbrıs’tır ve bunu diğer ülkeler izler. 3 ayda 10 ülkeye 5000’den fazla ihraç olur.
İngiltere’deki teknoloji fuarında ASELSAN1919 birinci seçilir, o tarihte ilk titreşim özelliği de bu telefondadır, Bizimkiler hemen yeni sürümler olan 1920 ve 1923 geliştirmek için koĺları sıvarlar.
Ve ne yazık ki 1997 yılında Nokia’dan bir mühendis getirtilir ve aksilikler başlar, patent daha çıkarılmadığı için rakip firmalar uluslararası mahkemelere başvururlar ve davaları kazanırlar. Dönemin hükumeti sahip çıkmaz Aselsan’a.
Çukurova holdingin bir kuruluşu olan KVK, telefon satış dağıtım pazarını tek başına kendinde tuttuğu için Aselsan’ı değil de nokiayı bayilerine dağıtır, aselsanı depolarında tutar. ve Türk insani kendi öz malı yerli Aselsan 1920-1923 bulamaz piyasada.
Türk istihbaratı uzun süre bu telefonu kullanır, dış ülkelerin bu telefonları dinleme yapması imkansızdır. Sahipsizlik ve ilgisizlik neticesinde Aselsan bu üretimden çekiliyor ve milli bir teknolojiden ülkemiz yine mahrum kalır.
Naci Kaptan 21.09.2018
ASELSAN’ın CEP TELEFONU NASIL YOK EDİLDİ 
Yazıya ben de bir katkıda bulunmak istedim. Türkiye’nin teknolojik ve bilimsel olarak  gelişmesini hiç bir devlet istemez . Bunun en güzel örneklerinden birisi de ASELSAN’ın yerli imkanlarla geliştirmiş olduğu ve dış dünyadan da beğeni toplayan ASELSAN CEP TELEFONUN yok edilmesi olayıdır.  Aselsan’da gerçekleşen ölüm olayları da büyük olasılıkla bu v.b diğer yaratıcı gelişmelerimizle ilgilidir. Mühendislerimiz de bu nedenle hedef alınmıştır.
ASELSAN 1920 CEP TELEFONU (YERLİ CEP TELEFONU)
Arkadaşlar Merhaba,
Bugün gene #tozluraflar tadında bir gecikmiş inceleme yayınlayacağım. Bu bir inceleme olması yanında ülkemizde kaçırılmış bir fırsata ait bir değerlendirme olacak.
#ASELSAN1920ceptelefonu
İnceleme konuğumuz ASELSAN 1920 cep telefonu :Bu telefon “ #İLKYERLİTÜRKTELEFONU” değil ama benim için incelemede özelliği daha öncelikli.
Ülkemizde üretilen gerçek anlamda ilk yerli telefon yine ASELSAN tarafından üretilmiş olan Aselsan 1919 telefonu idi.Bu telefon dönemindeki muadil telefonlar ile her konuda eşdeğer, sağlam ve gerçekten kaliteli bir telefondu.Bu telefon hakkında da verilerimi topladığımda ayrıca bir inceleme hazırlayacağım.
Peki bu yerli telefon olayı ne zaman nasıl başladı?
1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrası ülkemize uygulanan silah ambargosu üzerine savunma sanayiinin geliştirilmesi için yeni bir girişim başlatıldı. Önce “askeri vakıflar” daha sonra da “Devlet”, değişik uygulamalarla yeni şirketler kurdu veya kurulmasını destekledi. Aselsan, Havelsan, İşbir, Aspilsan bu dönemde kurulan askeri vakıf şirketleridir.
Ancak, bu girişimler belirlenmiş herhangi bir politika veya stratejiye dayanmıyordu. Kısa dönemdeki amaçları ülkede gerekli olan teknolojik ürünlerin ülke kaynakları çerçevesinde ivedilikle üretilmesi amaçlanmıştı.
Bu süreçte karşımıza önemli bir isim çıkıyor. #HACİMKAMOY…
Aselsan, Genel Müdürü M. Hacim Kamoy’un önderliğiyle, SSM’nin izlediği teknoloji edinme politikasından farklı, 1923-1950 döneminde uygulanan politikaya benzer bir, “ulusal teknolojiye dayanma” politikası izledi. Hacim Kamoy’un teknoloji politikası, askeri vakıfların “silahlı kuvvetlerimizi dışa bağımlılıktan kurtarmak” olan ilkesine uygun olarak;
– Savunma sanayiinde tasarım ve teknolojisinin önemli olduğu,
– Kimsenin, kendisine rekabet üstünlüğü, gizlilik, güvenilirlik vb. özellikleri sağlayan bir teknolojiyi başkasına vermeyeceği ve
– Kritik teknolojilerin devletlerin kontrolünde oluşu nedeniyle transferlerinin mümkün olmayacağı, dolayısıyla teknolojiyi “ulusal olarak üretmek” gerektiği ilkelerine dayanmaktadır.
Aselsanın benimsemiş olduğu bu ilkeler doğrultusunda Hacim Kamoy, Aselsan’da, tamamıyla bir Ulusal Teknoloji Politikası izledi.
ASELSAN, Hacim Kamoy yönetiminde, ilk üretimini gerçekleştirdiği 1980 yılından itibaren geçen 20 yıl içinde 115 dolayında cihaz ve sistem üretti. Bu ürünlerin 95 adedi tamamen ASELSAN’da Türk mühendisleri tarafından, üniversitelerle de işbirliği yapılarak tasarlanmış ve geliştirilmiş, ileri teknolojili özgün ürünlerdir.
Türk Savunma Sanayii Politikası ve Stratejisi Esasları 1975–1988 yılları arasında sürdürülen savunma sanayiini geliştirme çalışmalarından edinilen deneyimlerin ışığı altında geliştirilmiş bir dokümandır.
VE İLK TELEFON…
Dünyadaki ve ülkemizdeki iletişim alanındaki gelişmeler takip edildiğinde tüm iletişim sektörünün mobil iletişim alanına geçmekte olduğu görülmüştü.Bu kapsamda Aselsan bünyesinde 1994 yılında bir proje ekibi oluşturularak 1997 yılında ilk telefonun piyasaya sürülmesi hedeflenmişti.Ülkemizdeki ilk GSM şebekesinin 1993 yılında devreye alındığında oldukça ileri görüşlü bir yaklaşım ile hareket edilmiş.
Aktif tasarım süresi iki yılı geçen projede otuzun üzerinde tasarımcı doğrudan görev almış (yaklaşık 80 mühendis/yıl), ayrıca, ASELSAN bünyesi içinde yer alan bütün birimler proje tasarımına dolaylı destek sağlamışlardır.
Aselsan’ın üç yıllık çalışması ve 5 milyon dolar harcamayla ortaya çıkan “1919” Danimarka’da test edildi, İngiltere’den “onay” aldı. Böylece Türkiye, dünyada cep telefonu üreten 9 ülkeden biri oldu.
ASELSAN GSM EL TERMİNALİ GELİŞTİRME GURUBU
Bu ekip Ayşın ZAİM hanımefendinin öncülüğünde tüm tasarım , test, üretim, kontrol süreçlerini kendi bünyelerinde gerçekleştirerek 1997 yılında ASELSAN 1919 MODELİNİ ÜRETTİLER. (Bu model ile ilgili ayrıca bir inceleme yayınlayacağım.Önemli birkaç dökümana ulaşamadım bunları temin ettiğimde –özellikle telefonun 3d tasarımında alınmış olan üretim katmanlarını gösteren bir render resmi –bu incelemeyi paylaşacağım.)
Üretilen bu ilk telefon tamamen yerli tasarım, yazılım ve üretim süreçlerinden geçerek üretilmesi nedeniyle gerçek anlamda yerli ünvanını taşır.
VE 1920 MACERASI…
1919 modeli üretildiğinde beklenen rakamların üzerinde bir talep geldi. Bu nedenle Aselsan, 1919 Modelin dağıtımını kendisi üstlendi. Ancak yeterli reklam ve dağıtım sağlanamadığı için pek çok noktada bu telefon bulunamadı. Bu nedenle 1920 telefonunun dağıtımı, o dönemde ülkedeki en yaygın dağıtım ağına sahip firmanın (KVK) firmasına verildi. Ancak nedense firmanın biraz “isteksizliği” nedeniyle telefon genel anlamda bulunabilir olamadı.
TEKNİK ÖZELLİKLER
117 gram ağırlığında, ince ve zarif görünümlü, titreşim özelliğinin yanı sıra, önce titreyip sonra sesli çalma, 24 çeşit çalma sesi / melodisi, ajanda, tarih, saat ve alarm, konferans kurma, rehberdeki ilk on numarayı tek tuşla arama, çağrı ücretlendirme, numara gizleme, kısa mesaj yollama ve alma vb. kullanım kolaylığı sağlayan özellikleri de bulunuyor.
Standart olarak kullanılan Lityum İon batarya’nın bekleme süresi, şebeke yayınlarına bağlı olarak 70-120 saati buluyor.Araç içi konuşma için geliştirilen Araç Kiti’nin sesli arama özelliği var. Araba kullanırken söylenen rakamları algılayıp, istenen numarayı arayabiliyor. Ayrıca, daha önceden öğretilen 32 adet ismi ve bunlarla ilgili telefon numaralarını hafızasında tutarak, bu isimlerden herhangi biri söylendiğinde, ona ait numarayı arayabiliyor.Standart koyu gri olarak piyasaya sunulan ASELSAN 1920’nin koyu mavi ve açık gri renkleri de var.
GENEL DEĞERLENDİRME
Bu telefonu 2003 yılında üniversite öğrencisi olduğum dönemde kullandım. ”Yerli Mali yurdun malı , herkes onu kullanmalı” kalıbının dışında olarak rahatlıkla üretildiği dönemdeki telefonlar ile kıyaslandığında Çok daha iyi tasarım ve teknik özellikleri bulunuyordu.
Görüştüğüm bir Aselsan mühendisi 1920 telefonunu ilk başta antensiz üretmek istediklerini ancak antensiz telefonun halk arasında iyi çekmeyeceği izlenimi olabileceğinden son anda anten ilave ettiklerini söylemişti. Yine bu mühendis bana telefonun toplam 19 tasarım katmanından oluştuğunu anlatmıştı.
Genel Kullanım Değerlendirmesi,
Telefonun şarjı ortalama 4-5 gün rahatlıkla yetiyordu, Telefonda yine o dönem Türkiyede hiçbir telefonda olmayan bir özellik vardı TİTREŞİM  evet bu telefon ile ilk defa titreşim özelliğini görmüş olduk.
Yine telefonun masaüstü şart ünitesi (DOCK) ve kulaklık mikrofon seti vardı.Kulaklık mikrofonda o dönemin en iyi yeniliklerinden birisiydi.Ve telefon açılırken İzmir Marşı ile açılması , menüsünde melodi olarak , aralarında “9’ncu Senfoni”, “Dağ Başını Duman Almış”, “Türk Marşı”, “Ceylan” ve “Üsküdar’a Giderken”in ve “Harbiye Marşı” vardı.
SON DEĞERLENDİRME
ASELSAN 1920 telefonundan sonra yeni bir telefon üretimi için hazırlığa başlanıldı. Ancak dağıtıcı firmanın “isteksizliği” nedeniyle üretilen telefonlar uzun bir süre ülke geneline dağıtılamadı.Ve telefon ile yaptığım bir görüşmede ; Aselsan satış yetkilisi; “elimizde olan tüm telefonlar şimdi KVK da “ onlardan bulabilirsiniz” demişti.KVK ile telefonda görüştüğümde ise bana Nokia telefon satmaya çalışmışlardı.
Yine görüştüğüm birkaç aselsan mühendisinden telefon üretiminin durmasına ilişkin iki bilgi aldım.Birincisi 1920 modelinde çalışan bir yabancı personelin, daha önce çalıştığı şirkette ürettikleir telefona ait bazı tasarımları Aselsan 1920 ve sonraki modelde kullanmak istediği, bu nedenle lisans konusunda sorunlar çıktığı için o dönemlik geçici olarak üretimin durdurulduğuydu. Ancak bu bilgiyi bana veren mühendis (kendisi GSM ekibi içerisinde çalışmıştı) asıl nedenin NOKİA ve ERİCSONN firmalarının Baskısı olduğunu söyedi.
Özellikle NOKIA nın KVK üzerinde “Aselsan ürünlerini al ama satma “ yönünde bir baskısı olduğu, ve ERICSONN un ise baz istasyonu ürettiği o dönemki operatörler üzerinden bir baskı oluşturduğunu söyledi.Ve son olarak üzerinde son çalışılan modelin büyük ihtimalle dünyanın ilk renkli ekran telefonu olabileceğini söylemişti.
SON SÖZ
Senaryolar çok.Ama sonuçta ülkemiz kendi GSM cihazını üretebilen ilk 9 firma arasında iken bugün bağzı! Yerli! Firmaların ilginç vergi taleplerini görüyoruz.Burda aklıma uzun zaman önce tanıştığım Sanayi bakanlığında çalışmış bir emekli müsteşarın anlattıkları geldi.
“80-90 lı yıllarda Türkiye’de üretilen tv lerin üretiminde %60 ı yerli malzemeler kullanılıyordu. Nasıl mı? TV nin dış tahta kasası büyük olduğundan %40 kanul ediliyor, arkasındaki plastik kapak ta %20 kabul ediliyordu. Geri kalan tüp devre kartı elektrik düzenleyici devreler küçük olduğundan %40 oluyordu “ Düşününce o dönemki yerlilik hesaplaması şimdiye göre gene mantıklıymış!
https://teknoseyir.com/inceleme/aselsan-1920-cep-telefonu-yerli-cep-telefonu

Nokia’nin ismi nereden geliyor?

Nokia çizme bot üretirken 34 milyar dolar cirolu şirket oldu. Nokia’ya ismini veren Nokianvirta nehri kıyısında 1865 yılında faliyetine başladı. Fredric Idestam tarafından kurulan şirket kağıt ürünleri ana gelir kolunu oluşturmak üzere ilk yıllarında bisiklet, oto lastiği, ayakkabı, çizme ve bot üretti.
Daha sonra üretim sahasına kablo, televizyon be elektrikli ürünleri de ekledi. 1967’de tüm şirketleri Nokia adı altında topladı. 1967 itibariyle esas faaliyet alanını telefon ve kişisel bilgisayarlar olarak belirledi. Dünya’nın en büyük mobil telefon üreticisi Nokia şu an dünya çağında kullanılan her üç cep telefonundan birinin üreticisi. 34 milyar dolar cirosu bulunan Finlandiya merkezli şirketin dünya çapında 68 bin çalışanı bulunuyor
Posted in Bilim ve Teknoloji | Leave a comment

FEYM Grubu ve AYAcademy Bilgilendirme Bülteni (03 Mayıs 2024)

FEYM Grubu ve AYAcademy
Bilgilendirme Bülteni
(03 Mayıs 2024)


1. Ermeni Meselesi / Ermeni Haberlerinden İddialar:
a.  GKRY, Ermenistan ve Azerbaycan’ın sınır belirlenmesi sürecinde Alma Ata Deklarasyonu’nu temel alma yönünde attığı olumlu adımları memnuniyetle karşılıyor.  https://www.panorama.am/en/news/2024/05/03/Cyprus-Armenia-Azerbaijan/2997855
b.  Larnaka/GKRY’deki sergide SÖZDE Ermeni soykırımı kurbanları anılıyor.  https://en.armradio.am/2024/05/03/exhibition-in-larnaca-pays-tribute-to-victims-of-the-armenian-genocide/
c.  Ermenistan Ulusal Meclisi Ermenistan-ABD dostluk grubunun üyeleri, Washington’da ABD Başkanı Özel Yardımcısı ve ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Avrupa Kıdemli Direktörü Michael Carpenter ile bir araya geldi. Toplantıda Ermenistan’ın ABD Büyükelçisi Lilit Makunts da hazır bulundu. Michael Carpenter, ABD’nin Ermenistan’ın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine verdiği desteği yineledi ve Alma-Ata Deklarasyonu’na dayalı olarak Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki sınır belirleme sürecini memnuniyetle karşıladı.  https://en.armradio.am/2024/05/03/us-reaffirms-support-for-armenias-territorial-integrity-and-sovereignty/
ç.  Ermenistan Savunma Bakanı Suren Papikyan ve ABD’nin Ermenistan Büyükelçisi Kristina Kvien bugün “Ermenistan Hükümeti ile ABD Hükümeti arasında Kitle İmha Silahlarının Yayılmasıyla Mücadele Alanında İşbirliğine Dair” Anlaşmasının uzatılmasına ilişkin belgeyi imzaladı. https://massispost.com/2024/05/armenia-and-u-s-extend-cooperation-agreement-on-countering-proliferation-of-weapons-of-mass-destruction/
d.  Macaristan, Avrupa Birliği’nin Ermenistan’a sağlayacağı küçük düzeydeki askeri yardımı engelliyor. İsmini vermek istemeyen Avrupalı bir kaynak, Macaristan’ın haftalardır kararı veto ettiğini ve benzer yardımın Azerbaycan’a da tahsis edilmesini talep ettiğini söyledi. Kaynak, AB liderlerinin çıkmazın üstesinden gelme umuduyla Budapeşte’nin talebini karşılamayı düşündüklerini ekledi. https://massispost.com/2024/04/hungary-blocking-eu-military-aid-to-armenia/
https://www.qha.com.tr/gundem/macaristan-ermenistan-a-yonelik-10-milyon-avroluk-destek-paketini-veto-etti-488186
e.  Rusya Dışişleri Bakanlığı, Ermenistan’ın Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (CSTO) kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini söyledi. https://news.am/eng/news/821359.html
f.  Azeri siyaset bilimci ve insan hakları savunucusu Dr. Ahmet Şairoğlu, Avrupa Konseyi içinde Azerbaycan’a karşı önyargılı güçlerin olduğunu ve bu güçlerin Fransa ve Almanya’dan katı talimatlar aldığını belirtti.  https://www.shahidov.com/?p=17069
2.  AYAcademy Bülteni
“Batil İnançlarin İletişimsel İşlevi ve Medyadaki Yansımaları: Kuramsal Yaklaşım ve Alan Araştırmaları Işığında Batıl İnanç ve İletişim Karakteristiği Üzerine Bir İnceleme” başlığı ile yayınlanan akademik esere ilişkin bilgiler AYAcademy’nin aşağıdaki sosyal medya kanal linklerinde yayınlanmaktadır.
https://www.instagram.com/ayacademy.org.tr/ – https://www.facebook.com/ayacademy.org.tr/ https://www.linkedin.com/company/ayacademy/https://www.threads.net/@ayacademy.org.tr  https://www.tiktok.com/@ayacademy.org.trhttps://twitter.com/ayacademy_tr https://t.me/AYAcademyTelegramhttps://www.youtube.com/@AYAcademy_TR
Saygılarımla,
Serkan KORKMAZ
Posted in Uncategorized | Leave a comment

EMPERYALİZMİN ORTADOĞU SAVAŞLARI * İsrail PKK’lıları Gazze’de Paralı Asker Olarak Kullanıyor

Hüseyin VODİNALI Yazıları
01/05/2024 · huseyin8888
Steven Sahiounie yazdı.

İsrail PKK’lıları Gazze’de Paralı Asker Olarak Kullanıyor


ABD, PKK’lıları İsrail’e ortak etmeye çalışıyor. PKK’nın Kandil’deki elebaşlarından Duran Kalkan Hamas’ı suçlayarak İsrail lehine açıklamalarda bulundu.
“Uluslararası toplum” İsrail’in soykırımına sessiz kalmakla kalmıyor, aynı zamanda Gazze’ye İsrail Savunma Güçleri’nin (IDF) yanında savaşmak üzere yabancı paralı askerler de gönderiyor.
IDF, Gazze Şeridi’ne kara saldırısına hazırlık amacıyla saflarını güçlendirmek için yüzlerce yedek askeri çağırdı. IDF İsrail saflarını güçlendirmek için İsrail pasaportu taşıyan ve yabancı ülkelerde yaşayan insanların akınını teşvik etti.
Ancak İspanyol gazetesi El Mundo, Tel Aviv’in Gazze’de devam eden savaş sırasında askeri görevleri yerine getirecek savaşçılar sağlamak için uluslararası güvenlik şirketleriyle temasa geçtiğini bildirdi.
27 yaşındaki Pedro Diaz Flores Corrales, İspanyol ordusunda eski bir asker ve daha önce hem Ukrayna’da hem de Irak’ta paralı asker olarak savaşmıştı. Buna ek olarak, Orta Doğu’daki internet sitesi ‘Monitor’a göre, Neo-Nazi hareketi olarak adlandırılan faşist bir siyasi gruba üye olduğu da biliniyor. Grup, yasadışı silah kaçakçılığının yanı sıra paralı asker sömürüsüne de bulaşmış. Corrales, IDF’nin yanında savaşma kararını haftalık yaklaşık 3.900 euro (4.187 $) maaş ve yaptıkları görevlerle ilgili ikramiyelere bağlıyor.
El Mundo, Corrales’in Fransızlar, Almanlar ve Arnavutlar dahil olmak üzere farklı milletlerden paralı askerlerle ve hatta Amerikan Deniz Piyadeleri veya Irak, Afganistan, Mali veya Kosova’da savaşan Özel Kuvvetler üyeleriyle çevrili olduğu fotoğraflarının bulunduğunu bildirdi.
Geçtiğimiz Ekim ayında Fransız medyası, çok sayıda Fransız savaşçının IDF’nin yanında savaşa katıldığına dair haberler yayınladı. Avrupa-Akdeniz Gözlemevi tarafından hazırlanan bir rapor, geçmişte, özellikle Gazze Şeridi’nde, özel kuvvetlerin bir parçası olarak IDF saflarında yüzlerce Avrupalı paralı askerin varlığını ortaya çıkardı.
Avrupa’daki sağcı Yahudi ve Hıristiyan gruplarla doğrudan bağlantılı kuruluşlar, Avrupalıları İsrail Savunma Kuvvetleri’ne katılmaya davet etmenin yanı sıra Batı Şeria’daki Filistinlilere karşı yasadışı yerleşimci operasyonlarını destekleyen kampanyalara katılmaya yönelik projeler düzenliyor.
Bunları Hamas’ın tünellerinde kullanmak isteyen İsrail, soykırım savaşında ön saflarda yer almaları için PKK’lı teröristlere de 2 bin 200 dolar maaş teklif ediyor. İsrail hükümeti, PKK’lı teröristlerle bir sözleşme imzaladı ve onlara 9 bin İsrail şekeli (2 bin 200 dolar) maaşın yanı sıra ölüm veya yaralanma halinde 25 bin dolar tazminat ödemeyi kabul etti.
İsrail, kendi askerlerini Hamas’ın tünellerine göndermek istemediği için Gazze’ye kara saldırısında PKK’lı teröristleri kullanmayı planlıyor. Halihazırda Avrupa, Irak, Suriye ve ABD’den yaklaşık 2000 PKK’lı terörist ve paralı asker İsrail’e taşındı. Kuzey Irak’tan Peşmerge güçleri de İsrail’deki cephelere gönderildi.
İsrail adına savaşmak üzere militan toplama çağrıları yapılıyor ve Mordehay Zaken’in kurduğu “Kürt-İsrail Dostluk Birliği”, “Kürt Enstitüsü” ve “İsrailli Yahudi Kürtler” gibi birçok kuruluş kapsamlı faaliyetler yürütüyor.
İsrailli örgütler, Kuzey Irak’taki Kürtleri İsrail’e göndermek için Peşmerge ile pazarlık yaparken Tel Aviv rejiminin 1958’den bu yana ayrılıkçı Kürtlere verdiği desteği hatırlatıyor. Suriye’de Ayn el-Arab’da İsrailli bir albay ve 7 kişilik ekibi, şehir savaşları konusunda deneyimli kişileri bulmak için çalışmalar yürütüyor. Irak ve Suriye’den alınan paralı askerlere İsrail vatandaşlığı kimliği verildi. Bunlar daha sonra üç uçakla İsrail’e nakledildi. Son uçuş 29 Ekim’de Erbil’den havalanmıştı. İsrail’in cepheye gönderdiği 8 kişiden 8’i de Gazze’de öldürüldü.
Netflix dizisi “Fauda”da oynayan Kürt şarkıcı ve oyuncu Idan Amedi, İsrail Silahlı Kuvvetleri’ne gönüllü olarak katıldığını ve Gazze Şeridi’nden görüntüler paylaştığını duyurmuştu. IDF, Amedi gibi sosyal medya fenomenlerini kullanıyor. Amedi’nin Kürtleri Filistinlileri öldürmeye çağırdığı görüntüler İsrail televizyonunda yayınlanıyor.
Bu arada PKK’nın Kandil’deki elebaşlarından Duran Kalkan da Hamas’ı suçlayarak İsrail lehine açıklamalarda bulundu. İsrail kuvvetleri saflarında toplam 4.600 yabancı gönüllünün yanı sıra aktif veya yedek hizmette olan dünyanın her yerinden çok sayıda çifte vatandaş bulunuyor.
İsrail, özel güvenlik yüklenicilerine, özellikle de yerel şirketi Global CST’ye güveniyor. PKK, otuz yılda Türkiye’de 30.000’den fazla insanı öldürmüş ve uluslararası alanda terör örgütü olarak tanınmıştır.
IDF, Hamas’ın kazdığı tünellere girmekten ve oradan çıkamamaktan korkuyor. PKK ve diğer paralı askerleri bu amaçla kullanıyorlar ve Avrupa ülkelerinden, Irak’tan, Suriye’den, Amerika’dan paralı savaşçılar İsrail’e geliyor.
İsrail’e gönderilen Kürt PKK’lıların çoğunluğu Kuzey Irak’tan geliyor ve Mesut Barzani’nin yardımıyla gönderiliyor. Bölgede yaklaşık 200.000 Kürt Yahudisinin bulunduğu ve bunların bir kısmının da gönderildiği tahmin ediliyor.
Savaş Suçları ve Soykırım
Gazze’de İsrail adına savaşan yabancılar, IDF ile birlikte savaş suçlularıdır. Aralık ayında, Fransız Ulusal Meclisi (Parlamento) üyesi Thomas Portes, Adalet Bakanı Eric Dupond-Moretti’ye gönderdiği ve ondan IDF saflarında savaştığına inanılan yaklaşık 4.185 Fransız vatandaşını soruşturmasını istediği bir mektubu açıkladı.
X’te yayınlanan mektup, Fransız gönüllülerin, savaş suçlarının geniş çapta rapor edildiği Gazze’de katılmış olabilecekleri savaş suçlarının soruşturulması çağrısında bulunuyor. Fransız gönüllüler, IDF’ye paralı asker olarak katılan toplam yabancı gönüllülerin yaklaşık %45’ini oluşturuyor. Buna karşılık Fransız halkı Filistin’i desteklemek ve ateşkes talep etmek için sokaklara dökülüyor.
İsrail Savunma Bakanlığı’nın 2016 yılında yayınlanan raporuna göre, İsrail Silahlı Kuvvetleri’ne yıllık katılan yabancıların yüzde 29’u Amerikalılardan, yüzde 5’i ise İngilizlerden oluşuyor. Gazze’deki IDF’de şu anda yaklaşık 100 İngiliz görev yapıyor.
Paralı askerlerin yüzde 80’i genellikle 18 ay boyunca IDF saflarında görev yapıyor ve normal IDF personeliyle aynı ücret ve hakları alıyor. Bunların çoğunluğu, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze’de Filistinlilerin her gün öldürülmesinden sorumlu olan IDF’nin piyade muharebelerine katılıyor. Eğitimlerini tamamladıktan sonra normal aylık maaşlarına ek olarak yaklaşık 7.000 dolar alıyorlar.
Batılı Ülkeler Görmezden Geliyor
Tek bir Avrupa ülkesi ya da ABD ve Birleşik Krallık, kendi vatandaşlarını IDF’ye katılmamaları konusunda açıkça uyarmadı. Yabancı savaşçılar Gazze’de işlenen savaş suçlarına rahatça katıldılar.
Haziran 2022’de Sociological Forum dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, herhangi bir zamanda en az 1.200 Amerikalı IDF’de görev yapıyor. Araştırma, son yirmi yıl içinde herhangi bir yılda, yaklaşık 3.500 yabancı Yahudi askerin IDF’de görev yaptığını ortaya çıkardı.
Sadece bir günde işgalci IDF’nin toplam 24 askerini öldüren Filistin Direniş savaşçıları, bunlardan 21’inin Amerikan askeri olduğunu tespit etti. Bu, İsrail Silahlı Kuvvetleri’nin Gazze’de bir gündeki en büyük kaybıydı.
Gazze’de savaşan Amerikan vatandaşlarının kesin sayısı bilinmemekle birlikte, bunların yüzlerce olduğu düşünülüyor. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısının başladığı 7 Ekim’den bu yana, ABD’de yaşayan en az 10.000 kişi İsrail ordusundan silah başına gelmeleri için taslak bildirimleri aldı.
Birçoğunun çifte İsrail vatandaşlığı var ve bu durum, ABD’nin kuruluş günlerine dayanan ve herhangi bir Amerikan vatandaşının herhangi bir yabancı savaşa katılmasını ya da bu amaçla bir milis kuvveti kurmasını yasadışı hale getiren Amerika Tarafsızlık Yasası’na aykırı.
Ancak yüzlerce Amerikalı Ukrayna, Libya ve şimdi de Gazze’deki savaşlara katıldığı için bu yasa görmezden geliniyor. IDF’ye katılan yabancı savaşçılar, ABD’nin yanı sıra İtalya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Birleşik Krallık dahil olmak üzere en az beş Avrupa ülkesinden geliyor.
İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani’ye göre, savaş başladığında İsrail’de çalışan ve yaşayan yaklaşık 18.000 İtalyan vatandaşı vardı; bunların 1.000’i IDF için çalışıyordu. Şu ana kadar hiçbir Batılı hükümet, Gazze’de soykırım yapan İsrail adına savaşan vatandaşlarını cezalandırmak için herhangi bir adım atmadı.
İsrail-Kürt İlişkileri
İsrail, ayrılıkçı Kürtler ve Yahudiler arasındaki iyi bağların bir sonucu olarak bağımsız bir Kürt devletini açıkça destekleyen tek ülke haline geldi. Eylül 2017’de İsrail, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun söylediği gibi “Kürt halkının kendi devletine kavuşma yönündeki meşru çabalarına” açıkça destek veren ilk ve şu ana kadar tek ülke oldu.
Kürt-İsrail analistlerine göre, “Kürtler, bizim gibi bölgede bir azınlık grubu oldukları için İsrail’in güvenilir ve uzun vadeli müttefikleri ve öyle olmaya da devam edecekler.” İsrail ile PKK ve Kuzey Irak’taki Peşmerge güçleri arasındaki ilişki yeni bir şey değil. Mesut Barzani’nin 2017’deki başarısızlıkla sonuçlanan bağımsızlık referandumunun en büyük destekçilerinden biri İsrail’di.
İsrail kurulurken çok sayıda Yahudi Kürt Filistin’e göç etti. Şu anda İsrail’de 200 binin üzerinde Yahudi Kürt yaşıyor. Bir zamanlar İsrail Parlamentosu Başkanı seçilen Mickey Levy de bunlardan biri.
Kuzey Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY), İsrail’in Gazze’de tırmanan savaşına sessiz kaldı. Barzani, ABD, İsrail ve İran ile siyasi ve ekonomik bağlarını güçlendirerek bölgesel bir çatışmaya sürüklenmekten kaçınmayı umuyor.
Kürdistan Bölgesi, Amerikan karşıtı duygular denizindeki Amerikan yanlısı bir adadır. Eğer savaş tırmanırsa her iki taraftan da baskı gelecektir. İki ana parti Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’dir (KYB) ve asıl siyasi güç, Gazze’deki savaş hakkında yorum yapmaktan titizlikle kaçınan IKBY Başbakanı Mesrur Barzani’nin elindedir.
IKBY’nin İsrail ile resmi bir bağı olmasa da ekonomik bağları var ve İsrail bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasını destekledi. Kürt yetkililerin Gazze’deki savaşta ABD ve İsrail yanlısı bir tavır alması halinde Bağdat’taki İran destekli partiler IKBY üzerindeki baskıyı artırma kararı alabilir ve Kürtler bu nedenle pozisyon almaktan kaçınmaya çalışıyor.
Bölgesel analistler, dengeyi korumak ve mevcut savaşta tarafsız görünmek isteyen ve ahlaki bir mesele olarak Filistinlilere sempati duyan Kürdistan Bölgesi halkının olaya karışmamayı tercih ettiğini söylüyor. Buna karşılık, Kürdistan Bölgesi’nin iki İslamcı partisi – Kürdistan İslam Birliği (KIU) ve Kürdistan Adalet Grubu (KJG) – İsrail’in Gazze’yi bombalamasını yüksek sesle kınadı.
Ekonomik kaygılar da var.
Kürdistan Bölgesi’nin bağımsız petrol ihracatı Mart 2023’te askıya alınana kadar İsrail, 2014’ten itibaren Kürt ham petrolünün ana varış noktasıydı. Medyada çıkan haberlere göre İsrail, miktar aydan aya değişiklik gösterse de Şubat ayında günde 183.000 varil aldı.

(*) Steven Sahiounie iki kez ödül kazanmış Arap asıllı Amerikalı bir gazeteci ve siyasi yorumcudur.

KAYNAK: https://www.mideastdiscourse.com/2024/04/30/israel-uses-foreign-mercenaries-in-gaza/
Posted in Uncategorized | Leave a comment

KISSADAN HİSSE; “BİZİM DE DEDEMİZ VAR”

“BİZİM DE DEDEMİZ VAR”

Yıllar yıllar önce bir şapka satıcısı şapkalarını bir atlı arabaya doldurup Afrika’da şapka satıyormuş. Bir gün, yolu ormanların içinden geçerken, uykusu gelmiş. Bir ağacın gölgesinde sırtını ağaca dayayıp güzel bir uyku çekmiş.
Uyanıp arabasına bir göz attığında arabadaki şapkaların yerinde yeller estiğini fark etmiş. Şöyle bir etrafına bakınca etraftaki ağaçlarda ellerinde birer şapkayla maymunların merakla kendisini izlediklerini görmüş.
“Eyvah, şapkalarımın hepsi gitti, ne yapacağım ben şimdi?” diyerek heyecanla elini alnına vurunca, maymunlar da aynı hareketi yapmış. Elini sağ kulağına, sonra sol kulağına, alnına ve ensesine götürmüş, maymunlar yine aynı hareketleri tekrarlamışlar.
Maymunların kendisini aynen tekrarladığını fark eden şapka satıcısı umutla başındaki şapkayı alıp yere fırlatmış. Maymunlar da ellerindeki şapkaları yere atmışlar. Şapkacı da bulduğu yöntemin başarısıyla mutlanarak şapkaları toplayıp tekrar arabaya doldurmuş ve yoluna devam etmiş.
Satıcı evine dönünce çocuklarına başına gelenleri anlatmış. Şapka satıcısının çocukları ve torunları da aile mesleğini sürdürmüşler. Aradan yıllar yıllar geçtikten sonra torunlardan biri de şapka satıcılığına Afrika’da devam etmiş. Ama bu kez at arabasıyla değil, bir kamyonetin arkasına  doldurduğu şapkalarla yola çıkmış.
Onun da yolu bir gün ormanların arasından geçerken uykusuzluktan gözleri kapanmaya başlamış. Arabasını yolun kenarına park edip, dedesi gibi bir ağaca yaslanıp güzel bir uyku çekmiş.
Uyandığında dedesinin başına gelenlerin kendisinin de başına geldiğini fark etmiş. Arabasında şapka kalmamış ve etraftaki ağaçlara tünemiş maymunlar ellerinde şapkalar merakla kendisini izliyorlarmış.
Dedesinin başına gelenleri düşünerek hiç endişe etmemiş. Maymunlara küçümseyerek bakıp kendinden emin bir şekilde dedesinin yaptığını yapmış; Başındaki şapkayı alıp yere fırlatmış. Maymunların da aynı şeyi yapacağını beklerken, öyle olmamış. Maymunlardan biri ağaçtan atlayıp şapkayı almış ve tekrara ağaca çıkıp şapka satıcısının meraklı bakışları arasında şöyle seslenmiş:
“Bizim de dedemiz var!”

Herkesin, her ülkenin de bir dedesi var. Kimileri dedelerinin yaptığı hatayı anlayıp, dış dünyayı ve bilimi izleyerek gelişirler.
Kimileri de dedeleri ile ilgili anlatılan hamaset masalları ile büyür. Bırakın bilimi, dış dünyayı bile gözlemezler. Hatta “dünya bizi kıskanıyor!…” hamasetine kendilerini kaptırırlar.
Bizim ülkemizde de şu anda bu anlayış egemen.
“Düyun-u Umumiye” yi Osmanlının başına musallat eden ve sonunda devleti yıkıma, parçalanmaya götüren dedelerinin yolunda gidenler; Adaletsizlik, rüşvet, liyakatsizlik ve yolsuzluk sıralamalarında yüzlerce ülkenin arasında, son sıralara ülkemizi, her geçen gün indirirken, Dış borç sıralamasında da ilk sıralarda yükseltmeyi başardılar(!)…
Posted in Uncategorized | Leave a comment

TARİHİN İÇİNDEN * YUNANCA KAYNAKLARDA ÇANAKKALE SAVAŞI * MEGALİ İDEA

Memet YETİŞGİN* Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı
Yıl: 13, Bahar 2015, Sayı: 18, ss. 1-35, 100. Yıl

Tarihin o güne kadar gördüğü en kanlı ve kapsamlı çatışmalarını barındıran Birinci Dünya Savaşı içerisinde önemli bir yer tutan cephe Çanakkale’dir. İtilaf devletlerince Savaşın kanlı gidişine ve uzamasına son vermek için açılan Çanakkale cephesi, planlandığı gibi gitmemiş, İtilaf kuvvetlerinin önce denizde ve sonra da karada yenilgi almaları üzerine Savaşın uzamasına ve daha kanlı olmasına yol açmıştır. İngiltere ve Fransa politikalarına önemli bir darbe alırken, Çarlık Rusya’sı savaşın uzamasına bağlı ağır şartlara dayanamayarak yıkılmıştır. Çanakkale savaşlarının zaferle sonlanması Merkezi Kuvvetlerin genel bir zafer için ümitlerini güçlendirmişse de Amerika Birleşik Devletleri’nin İtilaf güçleri tarafından savaşa girmesi durumu değiştirmiştir. Çanakkale savaşları, yaşadıkları kayıplara rağmen, Türklerin gururla anacağı, tarihlerine övgü dolu satırlarla kaydedecekleri bir savaş olmuştur. Türkler için büyük bir askerî zafer, vatan bilincine değerli bir katkı, millî devlet olma yolunda önemli bir kazanım ve Mustafa Kemal’in geleceğin Türkiye Cumhuriyetini kuran lideri olmasında etkili olmuştur.
Bazı savaşlar vardır, bölgeseldir. Mevzidir. Az sayıda çarpışanı vardır. Nedenleri sıradandır. Sonuçlarının yarattığı etkiler sınırlı kalmıştır. Bazıları ise dünya tarihini etkileyecek oranda evrenseldir. Birçok milletin tarihini derinden etkilemiştir. Çanakkale savaşları evrensel niteliği olan savaşlardandır. Nedenlerinin ağırlığı kadar sonuçlarının doğurduğu tarih son derece önemli bir yere sahiptir. Türkler, İngilizler, Yeni Zelandalılar, Fransızlar, Almanlar, Ruslar, Avusturyalılar ve daha başkaları bu savaşın nedenlerine katkı sağladığı kadar sonuçlarına da katlanmışlardır. Her kesimin tarihi olumlu ve olumsuz yönden etkilenmiştir. Çanakkale savaşları I. Dünya Savaşı’nın gidişatı içerisinde her kesime ağır maddî, insanî ve duygusal yükler ve kayıplar yaşatmıştır.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/45149

Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü
Atatürk Yolu Dergisi – S. 56, Bahar 2015, s. 1-10
Ünsal BAŞAK – unsal79@mynet.com

Yunanistan’ın rüyası Megali İdea, Ayasofya

YUNANCA KAYNAKLARDA ÇANAKKALE SAVAŞI

Çanakkale Savaşı sadece ülkemizin değil tüm bölgenin ve Yunanistan’ın siyasi hayatında da büyük izler bırakmıştır. Savaş öncesinde Yunan Kralı Konstantin, Almanya yanlısı politika izlerken, Başbakan Venizelos ise İngiltere yanlısı politika izlemektedir. Çanakkale Savaşı sonunda müttefiklerin yenilmesi Kral Konstantin’in ülkedeki gücünü arttırmış, bunun üzerine Venizelos müttefiklerden yardım istemiştir.
Müttefikler tarafından Selanik’in işgal edilmesi ve burada Venizelos’un başkanlığında Kral Konstantin’e karşı kurulan hükümet, Yunanistan’da daha sonraki yıllarda da etkisini gösterecek (Εθνικός Διχασμός) milli bölünmenin ilk adımını oluşturmuştur. Bu çalışmada Yunanistan Milli Kütüphanesi’nde yapılan arşiv araştırmasından faydalanılarak dönemin en yaygın ulusal gazetesi olan Embros ve diğer Yunanca kitaplarda Çanakkale Savaşı’nın nasıl ele alındığı incelenmiştir.

Giriş
1.Dünya Savaşı’nın en önemli olaylarından biri olarak nitelenen Çanakkale Savaşı sonuçları itibarıyla sadece savaşan taraflarda değil, Yunanistan gibi Çanakkale Savaşı sırasında tarafsız olan ülkelerde de derin izler bırakmıştır.
Bu çalışmada Çanakkale Savaşı’nın Yunanistan tarihi açısından ne ifade ettiği konusu irdelenmiştir. Çünkü Çanakkale Savaşı’na Yunanistan’ın katılması konusunda Kral Konstantin ve Başbakan Venizelos arası sırasında Yunan Ordusu içerisinde yaşanan iç çatışmalarda önemlinda 1915-1916 yıllarında yaşanan fikir ayrılıkları, Yunanistan’ın Anadolu’yu işgali bir rol oynayacaktır
1 . Kral taraftarları ile Venizelos’u destekleyenler arasındaki çatışma, 1936 yılında General Metaksas’ın darbe yaparak tüm gücü kendisinde toplamasına kadar sürecektir. Dolayısıyla bu çalışmada, Çanakkale Savaşı’nın Yunanca kaynaklarda ne şekilde işlendiğinin ortaya çıkarılması ve bu sayede daha sonraki yıllarda Yunan siyasetinde iyice açığa çıkacak olan Kral taraftarları ile Venizelos yandaşları arasındaki ayrılığın temellerinin oluşmasında Çanakkale Savaşı’nın rolünün belirlenmesi amaçlanmaktadır.
Çalışmada kullanılan Yunanca kaynaklarda, özellikle askeri tarih ve siyasi tarih konularındaki eserler ile dönemin en yaygın ulusal gazetesi olan Embos Gazetesi’nin incelenmesine öncelik verilmiştir.
1.Çanakkale Savaşı Öncesi Yunanistan 20 yüzyılın başında Yunanistan büyük çalkantılar içerisindeydi. Ülkenin 1897 yılında Osmanlı ile yapılan savaşta yenilmesi ve bu savaşın ardından yaşadığı ekonomik iflas, özellikle politikacılara karşı halkta nefret oluşmasını ve ordunun yönetime el koymak için hazırlık yapması sonucunu doğurmuştu.
1909 yılında Albay Nikaloas Zorbas yönetimindeki bir grup subay Atina yakınlarındaki Gudi semtinde, yönetime el koyduklarını açıkladı. Halkın da desteğini alan bu hareket, ordunun ve donanmanın yeniden yapılandırılması sözü veren Venizelos’un şahsında aradıkları politikacıyı bulmuştu. Ayrıca gelecek vaat eden Girit’li siyasetçi Elefteros Venizelos orduyla işbirliği yapması karşılığı başbakan olarak görevlendirilmişti
Bu anlaşma ile Venizelos başbakanlık sayesinde istediği siyasi gücü elde etmiş, ordu liderleri ise kendileri gibi Yunanistan’ın yeni topraklar kazanmasını isteyen ve silahlanmaya para harcamaktan çekinmeyen bir siyasi lidere sahip olmuşlardı.
Venizelos’un, Balkan Savaşları sırasında Yunanistan’a kazandırdığı Ege Adaları ve Batı Trakya, Yunanistan’da popülaritesinin artmasına neden oldu. Bununla birlikte elde ettiği güç nedeniyle dış politikada daha atak davranmak isteyen Venizelos ile daha küçük fakat güçlü bir Yunanistan isteyen Kral Konstantin dış politika konusunda karşı karşıya geldi.
1915 yılına gelindiğinde Venizelos, başlayan savaşta İngiltere ve Fransa’nın yanında yer almak isterken Kral’ın askeri danışmanı ve Genelkurmay 2. Başkanı olan General Metaksas savaşa girmenin Yunanistan’a yıkım getireceğini öne sürerek istifa etti.
Yunan Kralı Konstantin de Alman İmparotoru Wilhelm’in kızkardeşi ile evli olması ve Bulgar Ordusu’nun Yunan Ordusu’ndan daha fazla savaşa hazır olduğunu düşünmesi nedeniyle İngiltere yanında savaşa girme fikrine sıcak bakmıyordu.
Metaksas’a göre, Yunanistan bu savaşa İngiltere safında girerse Almanya’nın müttefiki olan Bulgaristan bundan istifade ederek 2.Balkan Savaşı’nda kaybettiği Batı Trakya’yı işgal edebilirdi. Bu istifa Kral ile Venizelos arasında savaşa katılma konusundaki fikir ayrılığının daha da artmasına neden oldu.

2.Çanakkale Savaşı ve Yunanistan
Müttefiklerin İstanbul’u ele geçirerek Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakmak ve Rus İmparatorluğu’na yardım ulaştırmak maksadıyla başlattıkları Çanakkale Savaşı, Yunanistan’da yakından takip ediliyordu. Müttefik Devletler yanlısı Venizelos’a göre bu savaşın kazanılması Megali İdea için büyük fırsatlar doğurabilirdi. Ayrıca denizleri kontrol altında tutan İngiltere ve Fransa’nın, Osmanlı Devleti’ni yenilgiye uğratması Yunanistan için yeni ufuklar açabilirdi
1 Mart 1915 tarihinde Embros gazetesinde çıkan haberde, muhabirlerin Bozcaada’dan bildirdiğine göre, ada açıklarında büyük bir filonun Türklere saldırmak için Ege’de toplandığı, İngiliz ve Fransız gemilerinin hedeflerinin Çanakkale olduğu, aynı zamanda Atina’da savaşa kimin yanında katılınması gerektiği konusunda Kral ile Hükümet arasında ciddi görüş ayrılıkları bulunduğu ifade ediliyordu.
17 Mart 1915 tarihinde çıkan Embros gazetesi ise müttefiklerin deniz harekatının başlamak üzere olduğunu, bu harekatın arkasından müttefiklerin zorlanmadan boğazları geçebileceğini, Çanakkale’de geri kalan istihkamları yıkmak veya kontrol etmek için çok fazla kara askerine ihtiyaç duyulmayacağını yazıyordu. Gazeteye göre Müttefik harekatının esas noktası Kilitbahir’de bulunan topçu bataryalarının susturulmasıydı. Müttefik filosuna Rus savaş gemilerinin de katıldığı hususu haberde özellikle vurgulanmıştı.
Görüldüğü üzere Yunan basını adaların coğrafi konumunu kullanarak harekâtın gelişimini izleyebilecek bir imkana sahipti. Bununla birlikte bahse konu haberin o dönemde Türkçeye çevrildiği veya bu haberden o dönemde istifade edildiğine yönelik bir çalışmaya rastlanmamıştır.
19 Mart 1915 tarihinde yayımlanan Embros gazetesi ise müttefik filosunun Çanakkale’de yoğun Türk topçu ateşine maruz kaldığını, iki Fransız gemisinin battığını bununla birlikte cepheden halen bir açıklama gelmediğini ve net haberler elde edilemediğini açıklıyordu.
Gazetenin 20 Mart 1915 tarihli sayısında müttefik filonun Çanakkale Boğazı’nda Türk torpilleri ve topçu ateşi nedeniyle ağır zayiat verdiği, bundan sonra boğazları aşmanın tek yolunun bir kara harekatı olacağı haberleri yer alıyordu.
20 Nisan 1915 tarihli sayısında ise müttefiklerin Çanakkale’ye kara harekatının başlamak üzere olduğunu, müttefiklerin ilk öncelikle Kabatepe bölgesini ele geçirmeyi planladığı ve Türklerin askeri bakımdan inisiyatifi
kaybettiklerini yazıyordu.
Kara harekatı öncesi Yunanistan’ın savaşa katılması için müttefikler ile Venizelos arasında görüşmeler sürüyordu. Müttefikler ilk olarak Venizelos’tan Çanakkale’de kara harekatına katılacak 15.000 asker ve Yunan donanmasının Ege’de müttefikler için görev yapmasını istediler. Bunun karşılığında ise Yunanistan’ın, Bulgaristan’a karşı toprak bütünlüğünü garanti ediyorlardı. İngiltere 1916 yılında da savaşa girmesi karşılığında Yunanistan’a Kıbrıs’ı vermeyi önerecekti.
23 Nisan 1915 tarihli Embros gazetesine göre müttefiklerin bu istekleri ve Venizelos’un fikirleri birbirini tamamlıyordu. Gazeteye göre Yunanistan’ın savaşa katılması konusunda Kral ve Venizelos arasında görüş farklılıkları mevcuttu ve savaşa kimin tarafında katılınacağına ilişkin son karar henüz verilmemişti.
Kral Konstantin’e göre Yunanistan’ın Almanya yanlısı bir politika izlemesi gerekiyordu. Bu sayede Almanya’nın müttefiği olan Bulgaristan’ın özellikle Kavala bölgesindeki toprak istekleri dizginlenebilirdi. Bununla birlikte Yunan Donanması İngiliz Donanması ile karşılaşamayacak ölçüde güçsüz olduğundan, Yunanistan bir süre daha tarafsız kalmalıydı.
Savaşa Müttefikler yanında katılmak ve Yunan askerlerini Çanakkale’ye göndermek isteyen Başbakan Venizelos, Kral Konstantin’in onayını alamayınca istifa etti. Bu Yunanistan’da 1936’ya kadar sürecek olan ve Kral taraftarları ile Venizelos taraftarlarının, siyasi anlamda Yunanistan’ın bölünmesine yol açacakları “Milli Bölünmenin” başlangıç anıydı .
Venizelos görevinden ayrılmakla birlikte özellikle basını kullanarak Yunan Halkını savaşa İngilizlerin yanında girmeye ikna etmeye ve 1915 Ağustos’unda yapılacak seçimlerde kendisinin tekrar başbakan olması için kamuoyu desteği sağlamaya çalışıyordu.
Venizelos’a göre, Çanakkale cephesine asker göndermemek, Yunan tarihinin kaçırılmış en büyük fırsatıydı. Eğer bu sağlanmış olsaydı, Batı Anadolu kolaylıkla işgal edilebilecek, müttefiklerin verdiği garanti sayesinde de Makedonya ve Batı Trakya’yı Bulgaristan’a karşı korumak için Yunanistan’ın asker harcamasına gerek kalmayacaktı.
Ayrıca Venizelos’a göre, Çanakkale’de müttefiklerin Yunan askeri desteği ile başarılı olmaları durumunda Yunanistan’ın Çanakkale Boğazı’nı işgal etmesinin yolu açılacak, böylece Karadeniz’de yaşayan Rumların, Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandırılması ve onlara destek sağlanması imkanı ortaya çıkacaktı.
Venizelos’un istifası müttefik devletlerde hoşnutsuzluk yaratmıştı. İngiltere ve Fransa, özellikle 18 Mart 1915 tarihinde uğradıkları yenilgi sonrası, Yunanistan’ın Çanakkale’de kara harekatında yer alması için daha çok çaba sarf etmeye başladılar. Müttefiklerin desteğine sahip olan Venizelos 1915 yılı Ağustos ayında yeniden başbakan oldu.
Venizelos başbakan olduktan sonra müttefiklerin isteğine uygun bir şekilde Yunanistan’ın Almanya’nın müttefiği olan Bulgaristan ile savaşa girmesi ve Balkanlarda Bulgar-Avusturya Ordularının saldırıları karşısında zor durumda bulunan Sırbistan’a yardım sağlamak üzere seferberliği hızlandırdı. Ancak bu seferberlik hazırlıkları kendisi ile aynı fikirde olmayan Kral’la arasının daha da açılmasına neden olmuştu.
16 Ağustos 1916 tarihinde Venizelos müttefiklerden aldığı destekle Selanik’te geçici bir milli savunma hükümeti kurduğunu ilan etti. Böylece Yunanistan’da, Atina’da Kral’a sadık ve Almanya’yı destekleyen bir hükümetle, Selanik’te Venizelos’a sadık ve müttefikleri destekleyen iki hükümet aynı anda görevde bulunuyordu.
Venizelos’u desteklemek ve Yunanistan’ı savaşa zorlamak için Venizelos’un davetiyle, içlerinde Gelibolu’dan çekilen birliklerinde bulunduğu, İngiliz ve Fransız askerleri tarafından Selanik işgal edildi. Müttefik askerlerin desteğini sağlayan Venizelos’un kurduğu Selanik’teki hükümet 24 Kasım 1916 tarihinde Almanya ve bağlaşıklarına savaş ilan etti.
Müttefiklerden ve Venizelos’a sadık Yunan askerlerden oluşan birlikler, Alman yanlısı Kral Hükümeti’ni devirmek için, Atina üzerine yürümeye başladı. 14 Haziran 1917 tarihinde Venizelos, Atina’da Yunanistan’ın tek yasal hükümetinin başbakanı olarak yemin etti.
15 Haziran 1917 tarihinde, Kral Konstantin’in tahttan oğlu lehine feragat etmesiyle, tüm güç Venizelos’un eline geçti. Ne var ki Venizelos’la Kral taraftarları arasındaki milli bölünme son bulmayacak, Yunanistan’ın Anadolu macerasında aldığı yenilgide bu milli bölünmenin etkileri görülecekti.

Sonuç
Çanakkale Savaşı esnasında müttefikler yanında savaşa girmek için Çanakkale’ye asker göndermek isteyen Yunan Başbakanı Venizelos ile Yunanistan’ın savaşta mümkün olduğunca tarafsız kalmasını isteyen Kral Konstantin’in çatışması Yunanistan tarihinde milli bölünme adıyla anılacaktı.
Venizelos Çanakkale Savaşı’nı Büyük Yunanistan’ı kurmak için bir fırsat olarak değerlendirirken, Kral Konstantin ise akrabalık bağları ve Bulgaristan tehdidi nedeniyle İngiltere karşıtı bir politika izlemeyi savunuyordu. Bununla birlikte Kral Konstantin’i savaşa hemen katılmaktan alıkoyan bir diğer neden ise İngiliz Donanması’nın gücüydü.
Çanakkale Savaşı’nda müttefiklerin yenilgisi üzerine Venizelos’un desteklediği tez çökmüş, Kralın siyasi gücü artmıştı. Buna karşılık Venizelos, Yunanistan’ın savaşa girmesi için Fransız ve İngilizlerin Selanik’i işgal etmesini sağlamış ve Selanik’te kurduğu ikinci bir hükümetle Yunanistan’ın Almanya’ya karşı savaşa girmesinin önünü açmış, Kral ise ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı.
Ancak Kral Konstantin’in ülkeyi terk etmesine rağmen taraftarları ordu ve siyasi yönetim saflarında önemli mevkileri elde tutmaya devam etmişlerdi. Bu ise Yunan Ordusu içerisinde Venizelos ve Kral taraftarı subaylar arasında çatışmaya yol açmıştı. Bu çatışma Yunan Ordusu’nun Anadolu’yu istilası sırasında daha da açığa çıkacak ve Yunanca kaynaklara göre Sakarya Savaşı’nda Yunan Ordusu’nun aldığı yenilgide bu çatışmanın da büyük rolü olacaktı.
Bu açıdan, Çanakkale Savaşı’na katılma ve savaşa Almanya veya İngiltere yanında girme konusunda Kral ile Başbakan Venizelos arasında yaşanan fikir ayrılığının Yunanistan’ın Anadolu işgali sırasında uğradığı başarısızlıkta önemli bir rol oynadığı söylenebilir.
Ayrıca Kral Konstantin’in Almanya yanında savaşa girilmesi durumunda Almanya’dan taviz olarak ne alabileceği konusu da incelenmeye değer bir konudur. Müttefikler tarafından Çanakkale Cephesi’ne asker göndermesi karşılığında Venizelos’a, Bulgaristan saldırısına karşılık Yunanistan’ın toprak bütünlüğünün savunulması ve Kıbrıs’ın Yunanistan’a verilmesi önerilmişti.
Almanya’nın müttefikleri olan Bulgaristan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarının bir kısmının Balkan Savaşları sırasında Yunanistan tarafından işgali göz önüne alındığında, Almanya’nın Kral Konstantin’e Almanya yanında savaşa katılma konusunda hangi öneriyi sunduğu bilinmemektedir.
Bu konuda yapılan araştırmada Almanya’nın kendi yanında savaşa girmesi için Yunanistan’a ne önerdiği konusunda bir bulguya rastlanılmamıştır. Bu konunun ileride Yunanca ve Almanca kaynaklardan karşılıklı olarak incelenmesinin ilginç veriler ortaya çıkarabileceği kıymetlendirilmektedir.
Sonuçta Yunanca kaynaklar kullanılarak yapılan bu çalışmada kullanılan bilgiler ışığında, Çanakkale Savaşı’nın sadece kendi tarihimiz açısından değil, Yunan siyasi tarihinde milli bölünmeyi başlattığı için Yunanistan açısından da bir dönüm noktası olduğu değerlendirilebilir.

KAYNAKÇA
Bakalopulos, Konstantin, İstoria Tis Eladas (Yunanistan’ın Tarihi),, Stamuli Yayınları, Atina, 2005.
Kostas Barbis, Ethnikos Dihasmos (Milli Bölünme), Erodios Yayınları, Selanik, 2007.
Çirigotis, Dionisos, Neoteri Kaı Singhroni Eliniki İstoria (Çağdaş Yunan Tarihi), Piyotita Yayınevi, Atina, 2010.
Hacopulos, Nikos, Emis Elines:Polemiki İstoria Tis Singhronis Eladas (Biz Yunanlılar: Modern Yunanistan’ın Savaş Tarihi), Skai Yayınları, Atina, 2008,
Kriki, Panos, O Rolos Tu Stratu Stin Ekseliksi Tis İstorias Eladas (Yunanistan Tarihinde Ordunun Rolü), Kultura Yayını, Atina, 2008.
Maroniti, Niki, To Kinima Sto Gudi Ekato Hronia Meta(100 Yıl Sonra Gudi Hareketi), Aleksandriya Yayınları, Atina, 2010.
Mizon Elinismu Kurumu Yayınları, Ta Krisima Hronia Tu Ethniki Dihasmu 1915-1917 (Milli Bülünmenin Kritik Yılları 1915-1917), Atina, 1996

DİP NOTLAR İÇİN; https://www.academia.edu/50995816/YUNANCA_KAYNAKLARDA_%C3%87ANAKKALE_SAVA%C5%9EI?email_work_card=view-paper

VENİZELOS VE MEGALİ İDEA
Megali İdea, Yunan milliyetçiliğinin temelini oluşturan bir kavramdır. Bu fikir, Yunanistan’ın sınırlarını genişletme hedefini ifade eder. İşte Megali İdea’nın bazı önemli yönleri:
Eleftherios Venizelos ve Megali İdea:
Megali İdea’nın en önemli savunucularından biri Eleftherios Venizelos’tur. Venizelos, 1912-1913 Balkan Savaşları sırasında Yunanistan’ın topraklarını iki katına çıkaran liderdir. Güney Epirus, Girit, Midilli, Sakız, İkarya, Sisam, Samotrace, Limni ve Makedonya’nın büyük bir kısmı Yunanistan’a katılmıştır.
Megali İdea’nın Anlamı:
Megali İdea, Yunanistan’ın tarihsel olarak sahip olduğu toprakların ötesine geçme arzusunu ifade eder. Bu, Yunan halkının tarih boyunca büyük bir Yunan devleti hayal etmesiyle ilişkilidir.
Posted in Uncategorized | Leave a comment

BELLEK DÜRTÜCÜ * BUNLARI NOT EDİN, UNUTMAYIN * TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN “BEKA” MESELESİ * Egemen Güçler, Demokrasi getiriyoruz diye insanları aldatarak, Ulus devletleri yıkmak, etnik yapılarla federasyon kurarak “Yeni Dünya Düzeni” diye dünyayı kontrol altına almak istiyorlar.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN “BEKA” MESELESİ

Mustafa ACER – 17. 01. 2024

AKP Hükümetleri uygulamaları ile Türkiye Cumhuriyeti’nin vazgeçilmez değerlerini yok pahasına heba ederek, BEKA meselesi olmuştur. AKP Egemen dış güçlerin icazeti ile iktidar olmuş ve kendisini iktidara getiren güçlere hizmet etmek için Türkiye Cumhuriyeti’nin değerlerini kolaylıkla harcamayı kendisinde yetkili görmüş ve Türk Milletinin onur, gurur, haysiyet ve menfaatlerini yok saymıştır.
İktidarın Türkiye’nin BEKA’sı olan konularda yaptıkları karşısında; Muhalefet partileri ve medya da gerekli müdahaleyi yapmadıkları ve iktidarı değiştirme konusunda etkili olamadıkları için sorumludur.
Coğrafi olarak çok değerli merkezi bir bölgede bulunan Türkiye Cumhuriyeti; Egemen dış güçlerin hedefinde olmuş ve sürekli olarak Anadolu’yu işgal planları yapılmıştır. Egemen güçlerin bazı temsilcileri görüşlerini açıklıkla ortaya koymuştur.
Henry KISSINGER bir konuşmasında şöyle diyor: “Biz neden büyük devletiz biliyor musunuz? Biz içimizdeki hainleri öldürür, başka devletlerin hainlerini, o devletin başına getiririz.”
Erol Bilbilik “Amerikanperestler” kitabında, Henry Kissenger’ın dışişleri bakanlığı döneminde; ABD adına başka ülkelerde, darbe ve silahlı müdahalelere “Kırklar Komitesinin” karar verdiğini söylemektedir.
Egemen Güçler, Demokrasi getiriyoruz diye insanları aldatarak, Ulus devletleri yıkmak, etnik yapılarla federasyon kurarak “Yeni Dünya Düzeni” diye dünyayı kontrol altına almak istiyorlar.
Egemen dış Güçlerin kurduğu “Atlantic Councilin” 2009 yılında yayınladığı raporda “Türkiye’nin yeni Anayasa yapması ve bu Anayasa’da Türk kelimesinin yer almaması” gerektiği ifade edilmektedir.
CIA eski Türkiye masası şefi, Paul Bernard Henze’nin 2006’da Beyaz Saray’a sunduğu raporunda;
“Türkiye’nin bu şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız.  Ülkeyi kuranlar, denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde Meclis; Meclis’i ikna ettiğimizde ordu; orduyu ikna ettiğimizde yargı karşımıza geçebiliyor.   Eğer Amerika’nın çıkarı Türkiye’de bir federal devlet kurulması ise mutlaka ve öncelikle yargı, ordu, Meclis ve hükümeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir. Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır. Eğer o bir kişi Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz.”
CIA’nın Türkiye masası şefi Paul Henze 12 Eylül 1980 darbesini Başkan Carter’a “bizim çocuklar başardı” diye haber vermişti.
CIA Türkiye masası şefi Graham Fuller “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı kitabında “Atatürk İlkeleri Yeni Dünya Düzeni ile ölmüştür. İran ve Arap parasıyla desteklenen dincilik Türkiye için ciddi bir tehlike değildir. Nurcular ilericidir. Nakşibendiler gerici değildir. Türkiye’nin Yeni Dünya Düzeni içindeki yeri ILIMLI İSLAM’dır. Kemalizm terk edilmelidir.” gibi görüşlere yer veriyor.
Uydurma Tarih yaratarak Atatürk’e iftiralar yapan derin tarihçilerin ilham kaynağı Graham Fuller, “Türkiye Atatürk’ten koparılmadıkça, bölünemez” demektedir.
Atatürk İlke ve Hedeflerine bağlı kadrolarla Yönetime sahip olmadan, Dış baskılardan kurtulmadan, Türkiye’nin Bağımsızlığından söz edilemez. Egemen Dış Güçlerin vesayeti ile İktidar olan AKP Hükümetleri; 22 yılda Türkiye Cumhuriyeti için BEKA konusu olmuştur.

* Sayın ERDOĞAN, Başbakan olmadan önce Beyaz Saray’da ağırlanarak, icazet almış.
* Sayın ERDOĞAN, BOP Eşbaşkanı oldu.
* Sayın ERDOĞAN, Uluslararası Yahudi kuruluşlarından Yahudi Cesaret Ödülü aldı.
* Sayın Abdullah GÜL, İngiltere Krallığının Şövalyesi oldu.
* Sayın ERDOĞAN, BOP Eşbaşkanı olarak Müslüman Ülkelere Müdahaleye destek verdi.
* Libya’da Kaddafi’nin devrilmesi için savaş gemisi gönderdi.
* Müslüman Ülkelerde kan ve gözyaşı yaratan IŞİD, El Nusra, El Kaide, Müslüman Kardeşler, Hizbullah, Hamas, Taliban gibi Terör Örgütlerine destek verdi.
* Siyonizm kurucusu Theodor Herzl’i Türkiye’de anma toplanmasına destek verildi.
* ABD, İsrail’i desteklemek için gerekli üsler, patriyotlar ve savaş cihazlarını Türkiye’ye yerleştirdi.
* İsrail; Nil’den Fırat’a hak iddia edemez ve Türkiye sınırında Kürt devleti kurmaya teşebbüs edemez.
* AKP desteklediği Hamas saldırısını bahane eden İsrail, Gazze’ye saldırıp, Müslümanları öldürdü.
* ABD Askerleri, Türk Askerlerinin başına çuval geçirdi, ses çıkarılmadı.
* Musul Başkonsolosluğu basıldı, personeli 101 gün IŞİD tarafından rehin alındı. O dönemde IŞİD Musul Petrollerine el koydu ve petrolün Avrupa’ya taşınmasını AKP yandaşları yaptı.
* Süleyman Şah türbesi IŞİD tarafından işgal edildi. Yerinden taşındı.
* Eğit donat çerçevesinde, Irak Kürt yönetimi ve Terör konusunda dış güçlerle işbirliği yapıldı.
* Irak Kürt yönetiminin Talabani, Barzani gibi ileri gelenlerine Türk Pasaportu verildi.
* Kürt, Alevi, Roman gibi etnik gruplara açılım diye teröristler af edildi. Yöneticilerine itibar verildi.
* Habur sınır kapısında düzmece mahkemelerle Teröristler pişmanlık yasasından faydalandı.
* PKK Terör örgütü ile “baldıran zehri içerek” Oslo’da ve İmralı’da pazarlıklar yapıldı.
* ABD’nin Irak’a müdahalesi için Türkiye topraklarını kullanması konusunda TBMM Teskere verildi.
* ABD’nin Irak’a müdahalesi sırasında, AKP Hükümeti müsaadesi ile İncirlik üssü kullanıldı.
* Sayın ERDOĞAN; “ABD’li Askerler sağ salim Ülkelerine dönebilsin” diye dua etti.
* Sayın Cüneyt ZAPSU “Sayın ERDOĞAN’ı, kullanın, deliğe süpürmeyin” dedi.
* 29 Ekim 2004 Türkiye Cumhuriyeti kuruluş gününde; yıkım anlaşması AB Anayasası imzalandı.
* Bülent ARINÇ’a suikast iddiası ile Askeri Kozmik odaya girildi. Gizli bilgiler deşifre edildi.
Bakanlıklarda yabancı danışmanlar çalıştırılıyor.
* Askeri Liseler, Harp Okulları, Askeri Hastaneler kapatıldı, Yerine sivil okul ve hastaneler kuruldu.
* Türkiye’nin parçalanmasına neden olacak, özerkliği çağrıştıran yerel yönetimler yasası hazırlandı.
* Yabancılara fabrikalar, madenler, akarsular, araziler ve her türlü kaynakların satışı serbest bırakıldı.
* Tarımın baltalanması için; yabancı tohum zorunlu oldu, mazot fiyatı benzini geçti, sulama, gübre, ilaç fiyatları arttı.
* Sanayi ürünleri üreten; kağıt, şeker, tekstil, madeni eşya ve diğer sanayi üreten fabrikalar kapatıldı.
* Pırlanta ve kıymetli taş ithali ve satışında vergiler kaldırıldı.
* Askerler, Bilim adamları, Yazarlar, Siyasiler; kumpas kurularak cezaevlerinde tutuluyor.
* Yurdun bütün varlıkları; özelleştirme adı altında, yabancılara ve yandaşlara değerinin altında satıldı.
* Yerli bankaların çoğunluğu yabancıların eline geçti.
* İhaleler, satışlar, ruhsatlardan rüşvet alınarak; yandaşlara menfaat sağlanmaktadır.
* Kayıp trilyonlar ve Deniz Feneri davalarında halktan toplanan paraların sorgulanmadan kapatıldı.
* Domuz ve yaban domuzu kasaplık hayvan statüsüne alındı.
* Evlilik dışı ilişkiler suç olmaktan çıkarıldı.
* ABD Büyükelçisi söyledi; Cuma hutbesinde okunan “Allah katında din İslam’dır” Ayeti okunmadı.
* Papa Jean Poul’ün ölümü üzerine yas ilan edildi.
* Suudi Arabistan kralı öldüğünde yas ilan edildi.
* Suudi vatandaşı Cemal KAŞIKÇI cinayetinin soruşturması yapılmadan dosya kapatıldı.
* Milli Bayramların kutlanmasına kısıtlama getirildi ve Atatürk anıtlarına çelenk konması yasaklandı.
* Milli Eğitim Bakanlığı; Tarikatlarla ÇEDES programı çerçevesinde eğitim protokolü yapıldı.
* Ekonomi sürekli kötü duruma giderken, hiçbir ülke ve kuruluştan destek alınamıyor, itibarımız yok.
* Yap–İşlet–Devret programında halk kullanmadığı yatırıma katılmakta ve garanti ile borçlanmakta.
* Kur Korumalı Mevduat (KKM) Hesabı ile Halktan, zengine 1 Trilyon TL kaynak aktarılmış.
* Orman yangınlarında çalışır durumdaki THK uçakları kullanılmadı. Yurtdışından kiralanan uçaklar geç geldi yangın genişledi.
* 6 Şubat 2023 K. Maraş depremi ilk 3 günü AFAD, Kızılay, Asker, İtfaiye neden yardıma gitmedi?
* Bütçe açığı rekor seviyeye çıkmış, 2023 sonu itibarıyla 842 Milyar TL, Ocak- Aralık açık 1.374 TL.
* Cumhuriyetin Kuruluşunun 100. Yılında Süper Kupa finalinin Suudi Arabistan’da oynanması kararı.
Bu konular ve daha fazlası Türkiye Cumhuriyeti’nin BEKA konusudur ve kaybedilmiş değerlerdir.
Bugün AKP Egemen Dış Güçlerin vesayeti altındadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Egemen Dış Güçlerin vesayetinden kurtulması için AKP’den kurtulması şarttır. Türkiye Cumhuriyeti, bağımsız ülke olma özelliğini kaybetmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkınması, gelişmesi, çağdaş uygarlık seviyesine ve daha ileriye gitmesi için tek yolu Mustafa Kemal ATATÜRK göstermiştir. “Hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin. Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir” diyerek, hiçbir yabancının vesayeti ile ülkenin gelişmesinin mümkün olmayacağını ifade etmiştir.
Posted in Uncategorized | Leave a comment

FEYM Grubu ve AYAcademy Bilgilendirme Bülteni (01 Mayıs 2024)

FEYM Grubu ve AYAcademy
Bilgilendirme Bülteni
(01 Mayıs 2024)


1. Ermeni Meselesi
a.  Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan ve Azeri mevkidaşı Ceyhun Bayramov yakın gelecekte Almatı’da temaslarda bulunacak. https://www.panorama.am/en/news/2024/04/29/Armenian-Azeri-FMs/2996092
b.  Avrupa Komisyonu, Ermeni Hükümetinin önceliklerinin uygulanmasına katkıda bulunmaya hazır. Başbakan Nikol Paşinyan, Avrupa Komisyonu Komşuluk ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Genel Direktörü Gert-Jan Koopman başkanlığındaki heyeti kabul etti. Paşinyan, Koopman’ın Ermenistan ziyaretini memnuniyetle karşıladı ve Ermenistan-Avrupa Birliği ilişkilerinin sürekli geliştirilmesinin önemini vurguladı. Bu bağlamda Paşinyan, 5 Nisan’da Brüksel’de düzenlenen Ermenistan-AB-ABD üst düzey toplantısının kilit önemine vurgu yaparak, varılan anlaşmaların etkin bir şekilde uygulanmasının gerekliliğini vurguladı.  https://en.armradio.am/2024/04/30/european-commission-ready-to-contribute-to-the-implementation-of-armenian-governments-priorities/
c.  ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile bir telefon görüşmesi yaptı. Muhataplar, Ermenistan-ABD ikili ilişkilerinin gündemi, 5 Nisan Brüksel toplantısı ve Ermenistan-Azerbaycan barış süreciyle ilgili konuları ele aldılar. https://massispost.com/2024/04/pashinyan-and-blinken-discuss-armenia-us-bilateral-relations-and-border-delimitation-with-azerbaijan/
ç.  COP29 İklim Zirvesine ev sahipliği yapacak Azerbaycan petrol ve gaz yatırımlarını artıracağını duyurdu. Aliyev, Azerbaycan’ın mevcut jeopolitik durumunu dikkate alarak Avrupa’ya doğalgaz ihracatını 2027 yılına kadar 20 milyar metreküpe çıkaracağını söyledi. Aliyev, “Bu, Azerbaycan’ın sorumluluğunun bir işaretidir. Biz büyük ölçüde gaz üretimimizi artırmaya yatırım yapıyoruz çünkü Avrupa’nın yeni kaynaklardan daha fazla gaza ihtiyacı var.” şeklinde konuştu. https://ticaret.gov.tr/blog/sektor-haberleri/cop29-iklim-zirvesine-ev-sahipligi-yapacak-azerbaycan-petrol-ve-gaz-yatirimlarini-artiracagini-duyurdu
https://avim.org.tr/tr/Bulten/COP29-IKLIM-ZIRVESINE-EV-SAHIPLIGI-YAPACAK-AZERBAYCAN-PETROL-VE-GAZ-YATIRIMLARINI-ARTIRACAGINI-DUYURDU
d.  Emekli Büyükelçimiz Sayın Şükrü M. Elekdağ’ın “TARİHSEL GERÇEKLER VE ULUSLARARASI HUKUK IŞIĞINDA ERMENİ SOYKIRIMI İDDİASI” başlıklı yazısına TEKAR Vakfı’nın aşağıda linki verilen web sitesi bağlantısından erişim sağlanabilmektedir. https://tekarvakfi.org/site-upload/document-file/1682079765-D-sukru-elekdag.pdf
2.  Yunan Sorunları / Yunan Haberlerindeki İddialar:
a.  Yunan haberleri: “Yunanistan’ın Ankara Büyükelçiliği, 30 Nisan Salı günü itibarıyla hızlandırılmış vize giriş süreci (vize ekspres) ile beş Yunan adasının daha Türk vatandaşlarının turizmine açıldığını duyurdu.”  https://greekcitytimes.com/2024/05/01/five-more-greek-islands-open-to-turkish-tourists-with-visa-express/
3.  AYAcademy Bülteni
“İklim değişikliğine ilişkin akademik algılamalardaki farklılıklar ve iklim değişikliği eğitiminin etkileri” başlığı ile yayınlanan akademik esere ilişkin bilgiler AYAcademy’nin aşağıdaki sosyal medya kanal linklerinde yayınlanmaktadır.
https://www.instagram.com/ayacademy.org.tr/ – https://www.facebook.com/ayacademy.org.tr/ https://www.linkedin.com/company/ayacademy/https://www.threads.net/@ayacademy.org.tr  https://www.tiktok.com/@ayacademy.org.trhttps://twitter.com/ayacademy_tr https://t.me/AYAcademyTelegramhttps://www.youtube.com/@AYAcademy_TR
Saygılarımla,
Serkan KORKMAZ
Posted in Uncategorized | Leave a comment