KAHVE MOLASI * Hayat öylesine hızlı akıyor ki, yalnızlaşıyoruz * Ne güzeldi çocukluk günlerimiz…

Saime Eren / saimeren@gmail.com

Hayat öylesine hızlı akıyor ki, yalnızlaşıyoruz

Bilmem kaç megabayt fotoğraf çeken , konuşurken birbirimizi gösteren cep telefonlarımız ,not buk’larımız , tabletlerimiz , hızla değişen bilişim dünyası hepimizi yalnızlığa mahküm ediyor.beton kentleşme ile ağaçlar ve yeşillikler yok ediliyor, ağaçlarla birlikte kuşlar da gidiyorlar.Yüksek binaların arasından ancak bir avuç gökyüzü maviliği kaldı bizlere o da görebilirsen eğer.

Çocuklarımızın “çocukluğu”da çalındı . oynayabilecekleri her bir boş yer yap-satçı belediyelerin işgali altında.Ağaçlarla birlikte gölgeleri ve kuş sesleri de çalındı.Nefeslenecek hiç bir alan kalmadı. Çocukların oyun parklarına bile AVM yapılıyor.

Televizyonda milyon kilometre uzaktan Mars’tan alınan görüntüleri izlerken karşı komşumuzda hasta veya cenaze olduğundan haberimiz olmuyor.Gittikçe kabuğumuza çekiliyor , yalnızlaşıyoruz.

Hayat öyle hızlı ve acımasız akıyor ki Amazon yerlilerinin söylediği gibi “ruhlarımız geride” kaldı.

NE GÜZELDİ ÇOCUKLUĞUMUZ…

Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı.
Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım. Hatta Babamın bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi. Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu. En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı. Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani.

Kafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık. Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek dönerdik. Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi. Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık. Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.

Mahallemizdeki teyzeler annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik, ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik. Kısacacı evine gidip gelen (ki sadece çişi gelen giderdi evine) elinde mutlaka yiyecekle dönerdi. Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi. Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu. Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık. Çok garip ama kimse almazdı.

Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi. Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi. Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı. Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz, onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık. Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık. Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık. Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.

Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim. Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki. Komşumu tanımıyorum ama evinin camında, temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum. Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem.

Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece; bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri.

Evlerimiz var, içinde yaşayan yok. Parklarımız var, içinde oynayan çocuk yok. Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar. Ruh yok, bu biz değiliz. Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu.

Ben kapılarında ‘vale’lerin, ‘body’lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir. Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksidini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana. Benim değildir bu kültür. Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder. Nedir bunlar? Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk. Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk. İyi de neden böyle olduk?

http://blog.milliyet.com.tr/top-oynadim-aciktim–benim-cocuklugumda—-/Blog/?BlogNo=281233

This entry was posted in EDEBİYAT - ANI - ÖYKÜ - ŞİİR, HAYATIN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

One Response to KAHVE MOLASI * Hayat öylesine hızlı akıyor ki, yalnızlaşıyoruz * Ne güzeldi çocukluk günlerimiz…

  1. Saime says:

    Sayın Eren ,
    Kaynağını bilmediğim için adınız yazılmamıştı. Uyarınızdan sonra eksikleri tamamladım .
    kaleminize sağlık . Teşekkürlerimle.

    Naci Kaptan

    http://blog.milliyet.com.tr/top-oynadim-aciktim–benim-cocuklugumda—-/Blog/?BlogNo=281233

    Yazarı olarak altında adımı görmek istediğimi bildirmek isterim. Teşekkürler.
    Saime Eren

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *