EMPERYALİZMİN ORTADOĞU SAVAŞLARI * İsrail PKK’lıları Gazze’de Paralı Asker Olarak Kullanıyor

Hüseyin VODİNALI Yazıları
01/05/2024 · huseyin8888
Steven Sahiounie yazdı.

İsrail PKK’lıları Gazze’de Paralı Asker Olarak Kullanıyor


ABD, PKK’lıları İsrail’e ortak etmeye çalışıyor. PKK’nın Kandil’deki elebaşlarından Duran Kalkan Hamas’ı suçlayarak İsrail lehine açıklamalarda bulundu.
“Uluslararası toplum” İsrail’in soykırımına sessiz kalmakla kalmıyor, aynı zamanda Gazze’ye İsrail Savunma Güçleri’nin (IDF) yanında savaşmak üzere yabancı paralı askerler de gönderiyor.
IDF, Gazze Şeridi’ne kara saldırısına hazırlık amacıyla saflarını güçlendirmek için yüzlerce yedek askeri çağırdı. IDF İsrail saflarını güçlendirmek için İsrail pasaportu taşıyan ve yabancı ülkelerde yaşayan insanların akınını teşvik etti.
Ancak İspanyol gazetesi El Mundo, Tel Aviv’in Gazze’de devam eden savaş sırasında askeri görevleri yerine getirecek savaşçılar sağlamak için uluslararası güvenlik şirketleriyle temasa geçtiğini bildirdi.
27 yaşındaki Pedro Diaz Flores Corrales, İspanyol ordusunda eski bir asker ve daha önce hem Ukrayna’da hem de Irak’ta paralı asker olarak savaşmıştı. Buna ek olarak, Orta Doğu’daki internet sitesi ‘Monitor’a göre, Neo-Nazi hareketi olarak adlandırılan faşist bir siyasi gruba üye olduğu da biliniyor. Grup, yasadışı silah kaçakçılığının yanı sıra paralı asker sömürüsüne de bulaşmış. Corrales, IDF’nin yanında savaşma kararını haftalık yaklaşık 3.900 euro (4.187 $) maaş ve yaptıkları görevlerle ilgili ikramiyelere bağlıyor.
El Mundo, Corrales’in Fransızlar, Almanlar ve Arnavutlar dahil olmak üzere farklı milletlerden paralı askerlerle ve hatta Amerikan Deniz Piyadeleri veya Irak, Afganistan, Mali veya Kosova’da savaşan Özel Kuvvetler üyeleriyle çevrili olduğu fotoğraflarının bulunduğunu bildirdi.
Geçtiğimiz Ekim ayında Fransız medyası, çok sayıda Fransız savaşçının IDF’nin yanında savaşa katıldığına dair haberler yayınladı. Avrupa-Akdeniz Gözlemevi tarafından hazırlanan bir rapor, geçmişte, özellikle Gazze Şeridi’nde, özel kuvvetlerin bir parçası olarak IDF saflarında yüzlerce Avrupalı paralı askerin varlığını ortaya çıkardı.
Avrupa’daki sağcı Yahudi ve Hıristiyan gruplarla doğrudan bağlantılı kuruluşlar, Avrupalıları İsrail Savunma Kuvvetleri’ne katılmaya davet etmenin yanı sıra Batı Şeria’daki Filistinlilere karşı yasadışı yerleşimci operasyonlarını destekleyen kampanyalara katılmaya yönelik projeler düzenliyor.
Bunları Hamas’ın tünellerinde kullanmak isteyen İsrail, soykırım savaşında ön saflarda yer almaları için PKK’lı teröristlere de 2 bin 200 dolar maaş teklif ediyor. İsrail hükümeti, PKK’lı teröristlerle bir sözleşme imzaladı ve onlara 9 bin İsrail şekeli (2 bin 200 dolar) maaşın yanı sıra ölüm veya yaralanma halinde 25 bin dolar tazminat ödemeyi kabul etti.
İsrail, kendi askerlerini Hamas’ın tünellerine göndermek istemediği için Gazze’ye kara saldırısında PKK’lı teröristleri kullanmayı planlıyor. Halihazırda Avrupa, Irak, Suriye ve ABD’den yaklaşık 2000 PKK’lı terörist ve paralı asker İsrail’e taşındı. Kuzey Irak’tan Peşmerge güçleri de İsrail’deki cephelere gönderildi.
İsrail adına savaşmak üzere militan toplama çağrıları yapılıyor ve Mordehay Zaken’in kurduğu “Kürt-İsrail Dostluk Birliği”, “Kürt Enstitüsü” ve “İsrailli Yahudi Kürtler” gibi birçok kuruluş kapsamlı faaliyetler yürütüyor.
İsrailli örgütler, Kuzey Irak’taki Kürtleri İsrail’e göndermek için Peşmerge ile pazarlık yaparken Tel Aviv rejiminin 1958’den bu yana ayrılıkçı Kürtlere verdiği desteği hatırlatıyor. Suriye’de Ayn el-Arab’da İsrailli bir albay ve 7 kişilik ekibi, şehir savaşları konusunda deneyimli kişileri bulmak için çalışmalar yürütüyor. Irak ve Suriye’den alınan paralı askerlere İsrail vatandaşlığı kimliği verildi. Bunlar daha sonra üç uçakla İsrail’e nakledildi. Son uçuş 29 Ekim’de Erbil’den havalanmıştı. İsrail’in cepheye gönderdiği 8 kişiden 8’i de Gazze’de öldürüldü.
Netflix dizisi “Fauda”da oynayan Kürt şarkıcı ve oyuncu Idan Amedi, İsrail Silahlı Kuvvetleri’ne gönüllü olarak katıldığını ve Gazze Şeridi’nden görüntüler paylaştığını duyurmuştu. IDF, Amedi gibi sosyal medya fenomenlerini kullanıyor. Amedi’nin Kürtleri Filistinlileri öldürmeye çağırdığı görüntüler İsrail televizyonunda yayınlanıyor.
Bu arada PKK’nın Kandil’deki elebaşlarından Duran Kalkan da Hamas’ı suçlayarak İsrail lehine açıklamalarda bulundu. İsrail kuvvetleri saflarında toplam 4.600 yabancı gönüllünün yanı sıra aktif veya yedek hizmette olan dünyanın her yerinden çok sayıda çifte vatandaş bulunuyor.
İsrail, özel güvenlik yüklenicilerine, özellikle de yerel şirketi Global CST’ye güveniyor. PKK, otuz yılda Türkiye’de 30.000’den fazla insanı öldürmüş ve uluslararası alanda terör örgütü olarak tanınmıştır.
IDF, Hamas’ın kazdığı tünellere girmekten ve oradan çıkamamaktan korkuyor. PKK ve diğer paralı askerleri bu amaçla kullanıyorlar ve Avrupa ülkelerinden, Irak’tan, Suriye’den, Amerika’dan paralı savaşçılar İsrail’e geliyor.
İsrail’e gönderilen Kürt PKK’lıların çoğunluğu Kuzey Irak’tan geliyor ve Mesut Barzani’nin yardımıyla gönderiliyor. Bölgede yaklaşık 200.000 Kürt Yahudisinin bulunduğu ve bunların bir kısmının da gönderildiği tahmin ediliyor.
Savaş Suçları ve Soykırım
Gazze’de İsrail adına savaşan yabancılar, IDF ile birlikte savaş suçlularıdır. Aralık ayında, Fransız Ulusal Meclisi (Parlamento) üyesi Thomas Portes, Adalet Bakanı Eric Dupond-Moretti’ye gönderdiği ve ondan IDF saflarında savaştığına inanılan yaklaşık 4.185 Fransız vatandaşını soruşturmasını istediği bir mektubu açıkladı.
X’te yayınlanan mektup, Fransız gönüllülerin, savaş suçlarının geniş çapta rapor edildiği Gazze’de katılmış olabilecekleri savaş suçlarının soruşturulması çağrısında bulunuyor. Fransız gönüllüler, IDF’ye paralı asker olarak katılan toplam yabancı gönüllülerin yaklaşık %45’ini oluşturuyor. Buna karşılık Fransız halkı Filistin’i desteklemek ve ateşkes talep etmek için sokaklara dökülüyor.
İsrail Savunma Bakanlığı’nın 2016 yılında yayınlanan raporuna göre, İsrail Silahlı Kuvvetleri’ne yıllık katılan yabancıların yüzde 29’u Amerikalılardan, yüzde 5’i ise İngilizlerden oluşuyor. Gazze’deki IDF’de şu anda yaklaşık 100 İngiliz görev yapıyor.
Paralı askerlerin yüzde 80’i genellikle 18 ay boyunca IDF saflarında görev yapıyor ve normal IDF personeliyle aynı ücret ve hakları alıyor. Bunların çoğunluğu, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze’de Filistinlilerin her gün öldürülmesinden sorumlu olan IDF’nin piyade muharebelerine katılıyor. Eğitimlerini tamamladıktan sonra normal aylık maaşlarına ek olarak yaklaşık 7.000 dolar alıyorlar.
Batılı Ülkeler Görmezden Geliyor
Tek bir Avrupa ülkesi ya da ABD ve Birleşik Krallık, kendi vatandaşlarını IDF’ye katılmamaları konusunda açıkça uyarmadı. Yabancı savaşçılar Gazze’de işlenen savaş suçlarına rahatça katıldılar.
Haziran 2022’de Sociological Forum dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, herhangi bir zamanda en az 1.200 Amerikalı IDF’de görev yapıyor. Araştırma, son yirmi yıl içinde herhangi bir yılda, yaklaşık 3.500 yabancı Yahudi askerin IDF’de görev yaptığını ortaya çıkardı.
Sadece bir günde işgalci IDF’nin toplam 24 askerini öldüren Filistin Direniş savaşçıları, bunlardan 21’inin Amerikan askeri olduğunu tespit etti. Bu, İsrail Silahlı Kuvvetleri’nin Gazze’de bir gündeki en büyük kaybıydı.
Gazze’de savaşan Amerikan vatandaşlarının kesin sayısı bilinmemekle birlikte, bunların yüzlerce olduğu düşünülüyor. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısının başladığı 7 Ekim’den bu yana, ABD’de yaşayan en az 10.000 kişi İsrail ordusundan silah başına gelmeleri için taslak bildirimleri aldı.
Birçoğunun çifte İsrail vatandaşlığı var ve bu durum, ABD’nin kuruluş günlerine dayanan ve herhangi bir Amerikan vatandaşının herhangi bir yabancı savaşa katılmasını ya da bu amaçla bir milis kuvveti kurmasını yasadışı hale getiren Amerika Tarafsızlık Yasası’na aykırı.
Ancak yüzlerce Amerikalı Ukrayna, Libya ve şimdi de Gazze’deki savaşlara katıldığı için bu yasa görmezden geliniyor. IDF’ye katılan yabancı savaşçılar, ABD’nin yanı sıra İtalya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Birleşik Krallık dahil olmak üzere en az beş Avrupa ülkesinden geliyor.
İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani’ye göre, savaş başladığında İsrail’de çalışan ve yaşayan yaklaşık 18.000 İtalyan vatandaşı vardı; bunların 1.000’i IDF için çalışıyordu. Şu ana kadar hiçbir Batılı hükümet, Gazze’de soykırım yapan İsrail adına savaşan vatandaşlarını cezalandırmak için herhangi bir adım atmadı.
İsrail-Kürt İlişkileri
İsrail, ayrılıkçı Kürtler ve Yahudiler arasındaki iyi bağların bir sonucu olarak bağımsız bir Kürt devletini açıkça destekleyen tek ülke haline geldi. Eylül 2017’de İsrail, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun söylediği gibi “Kürt halkının kendi devletine kavuşma yönündeki meşru çabalarına” açıkça destek veren ilk ve şu ana kadar tek ülke oldu.
Kürt-İsrail analistlerine göre, “Kürtler, bizim gibi bölgede bir azınlık grubu oldukları için İsrail’in güvenilir ve uzun vadeli müttefikleri ve öyle olmaya da devam edecekler.” İsrail ile PKK ve Kuzey Irak’taki Peşmerge güçleri arasındaki ilişki yeni bir şey değil. Mesut Barzani’nin 2017’deki başarısızlıkla sonuçlanan bağımsızlık referandumunun en büyük destekçilerinden biri İsrail’di.
İsrail kurulurken çok sayıda Yahudi Kürt Filistin’e göç etti. Şu anda İsrail’de 200 binin üzerinde Yahudi Kürt yaşıyor. Bir zamanlar İsrail Parlamentosu Başkanı seçilen Mickey Levy de bunlardan biri.
Kuzey Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY), İsrail’in Gazze’de tırmanan savaşına sessiz kaldı. Barzani, ABD, İsrail ve İran ile siyasi ve ekonomik bağlarını güçlendirerek bölgesel bir çatışmaya sürüklenmekten kaçınmayı umuyor.
Kürdistan Bölgesi, Amerikan karşıtı duygular denizindeki Amerikan yanlısı bir adadır. Eğer savaş tırmanırsa her iki taraftan da baskı gelecektir. İki ana parti Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’dir (KYB) ve asıl siyasi güç, Gazze’deki savaş hakkında yorum yapmaktan titizlikle kaçınan IKBY Başbakanı Mesrur Barzani’nin elindedir.
IKBY’nin İsrail ile resmi bir bağı olmasa da ekonomik bağları var ve İsrail bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasını destekledi. Kürt yetkililerin Gazze’deki savaşta ABD ve İsrail yanlısı bir tavır alması halinde Bağdat’taki İran destekli partiler IKBY üzerindeki baskıyı artırma kararı alabilir ve Kürtler bu nedenle pozisyon almaktan kaçınmaya çalışıyor.
Bölgesel analistler, dengeyi korumak ve mevcut savaşta tarafsız görünmek isteyen ve ahlaki bir mesele olarak Filistinlilere sempati duyan Kürdistan Bölgesi halkının olaya karışmamayı tercih ettiğini söylüyor. Buna karşılık, Kürdistan Bölgesi’nin iki İslamcı partisi – Kürdistan İslam Birliği (KIU) ve Kürdistan Adalet Grubu (KJG) – İsrail’in Gazze’yi bombalamasını yüksek sesle kınadı.
Ekonomik kaygılar da var.
Kürdistan Bölgesi’nin bağımsız petrol ihracatı Mart 2023’te askıya alınana kadar İsrail, 2014’ten itibaren Kürt ham petrolünün ana varış noktasıydı. Medyada çıkan haberlere göre İsrail, miktar aydan aya değişiklik gösterse de Şubat ayında günde 183.000 varil aldı.

(*) Steven Sahiounie iki kez ödül kazanmış Arap asıllı Amerikalı bir gazeteci ve siyasi yorumcudur.

KAYNAK: https://www.mideastdiscourse.com/2024/04/30/israel-uses-foreign-mercenaries-in-gaza/
Posted in Uncategorized | Leave a comment

KISSADAN HİSSE; “BİZİM DE DEDEMİZ VAR”

“BİZİM DE DEDEMİZ VAR”

Yıllar yıllar önce bir şapka satıcısı şapkalarını bir atlı arabaya doldurup Afrika’da şapka satıyormuş. Bir gün, yolu ormanların içinden geçerken, uykusu gelmiş. Bir ağacın gölgesinde sırtını ağaca dayayıp güzel bir uyku çekmiş.
Uyanıp arabasına bir göz attığında arabadaki şapkaların yerinde yeller estiğini fark etmiş. Şöyle bir etrafına bakınca etraftaki ağaçlarda ellerinde birer şapkayla maymunların merakla kendisini izlediklerini görmüş.
“Eyvah, şapkalarımın hepsi gitti, ne yapacağım ben şimdi?” diyerek heyecanla elini alnına vurunca, maymunlar da aynı hareketi yapmış. Elini sağ kulağına, sonra sol kulağına, alnına ve ensesine götürmüş, maymunlar yine aynı hareketleri tekrarlamışlar.
Maymunların kendisini aynen tekrarladığını fark eden şapka satıcısı umutla başındaki şapkayı alıp yere fırlatmış. Maymunlar da ellerindeki şapkaları yere atmışlar. Şapkacı da bulduğu yöntemin başarısıyla mutlanarak şapkaları toplayıp tekrar arabaya doldurmuş ve yoluna devam etmiş.
Satıcı evine dönünce çocuklarına başına gelenleri anlatmış. Şapka satıcısının çocukları ve torunları da aile mesleğini sürdürmüşler. Aradan yıllar yıllar geçtikten sonra torunlardan biri de şapka satıcılığına Afrika’da devam etmiş. Ama bu kez at arabasıyla değil, bir kamyonetin arkasına  doldurduğu şapkalarla yola çıkmış.
Onun da yolu bir gün ormanların arasından geçerken uykusuzluktan gözleri kapanmaya başlamış. Arabasını yolun kenarına park edip, dedesi gibi bir ağaca yaslanıp güzel bir uyku çekmiş.
Uyandığında dedesinin başına gelenlerin kendisinin de başına geldiğini fark etmiş. Arabasında şapka kalmamış ve etraftaki ağaçlara tünemiş maymunlar ellerinde şapkalar merakla kendisini izliyorlarmış.
Dedesinin başına gelenleri düşünerek hiç endişe etmemiş. Maymunlara küçümseyerek bakıp kendinden emin bir şekilde dedesinin yaptığını yapmış; Başındaki şapkayı alıp yere fırlatmış. Maymunların da aynı şeyi yapacağını beklerken, öyle olmamış. Maymunlardan biri ağaçtan atlayıp şapkayı almış ve tekrara ağaca çıkıp şapka satıcısının meraklı bakışları arasında şöyle seslenmiş:
“Bizim de dedemiz var!”

Herkesin, her ülkenin de bir dedesi var. Kimileri dedelerinin yaptığı hatayı anlayıp, dış dünyayı ve bilimi izleyerek gelişirler.
Kimileri de dedeleri ile ilgili anlatılan hamaset masalları ile büyür. Bırakın bilimi, dış dünyayı bile gözlemezler. Hatta “dünya bizi kıskanıyor!…” hamasetine kendilerini kaptırırlar.
Bizim ülkemizde de şu anda bu anlayış egemen.
“Düyun-u Umumiye” yi Osmanlının başına musallat eden ve sonunda devleti yıkıma, parçalanmaya götüren dedelerinin yolunda gidenler; Adaletsizlik, rüşvet, liyakatsizlik ve yolsuzluk sıralamalarında yüzlerce ülkenin arasında, son sıralara ülkemizi, her geçen gün indirirken, Dış borç sıralamasında da ilk sıralarda yükseltmeyi başardılar(!)…
Posted in Uncategorized | Leave a comment

TARİHİN İÇİNDEN * YUNANCA KAYNAKLARDA ÇANAKKALE SAVAŞI * MEGALİ İDEA

Memet YETİŞGİN* Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı
Yıl: 13, Bahar 2015, Sayı: 18, ss. 1-35, 100. Yıl

Tarihin o güne kadar gördüğü en kanlı ve kapsamlı çatışmalarını barındıran Birinci Dünya Savaşı içerisinde önemli bir yer tutan cephe Çanakkale’dir. İtilaf devletlerince Savaşın kanlı gidişine ve uzamasına son vermek için açılan Çanakkale cephesi, planlandığı gibi gitmemiş, İtilaf kuvvetlerinin önce denizde ve sonra da karada yenilgi almaları üzerine Savaşın uzamasına ve daha kanlı olmasına yol açmıştır. İngiltere ve Fransa politikalarına önemli bir darbe alırken, Çarlık Rusya’sı savaşın uzamasına bağlı ağır şartlara dayanamayarak yıkılmıştır. Çanakkale savaşlarının zaferle sonlanması Merkezi Kuvvetlerin genel bir zafer için ümitlerini güçlendirmişse de Amerika Birleşik Devletleri’nin İtilaf güçleri tarafından savaşa girmesi durumu değiştirmiştir. Çanakkale savaşları, yaşadıkları kayıplara rağmen, Türklerin gururla anacağı, tarihlerine övgü dolu satırlarla kaydedecekleri bir savaş olmuştur. Türkler için büyük bir askerî zafer, vatan bilincine değerli bir katkı, millî devlet olma yolunda önemli bir kazanım ve Mustafa Kemal’in geleceğin Türkiye Cumhuriyetini kuran lideri olmasında etkili olmuştur.
Bazı savaşlar vardır, bölgeseldir. Mevzidir. Az sayıda çarpışanı vardır. Nedenleri sıradandır. Sonuçlarının yarattığı etkiler sınırlı kalmıştır. Bazıları ise dünya tarihini etkileyecek oranda evrenseldir. Birçok milletin tarihini derinden etkilemiştir. Çanakkale savaşları evrensel niteliği olan savaşlardandır. Nedenlerinin ağırlığı kadar sonuçlarının doğurduğu tarih son derece önemli bir yere sahiptir. Türkler, İngilizler, Yeni Zelandalılar, Fransızlar, Almanlar, Ruslar, Avusturyalılar ve daha başkaları bu savaşın nedenlerine katkı sağladığı kadar sonuçlarına da katlanmışlardır. Her kesimin tarihi olumlu ve olumsuz yönden etkilenmiştir. Çanakkale savaşları I. Dünya Savaşı’nın gidişatı içerisinde her kesime ağır maddî, insanî ve duygusal yükler ve kayıplar yaşatmıştır.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/45149

Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü
Atatürk Yolu Dergisi – S. 56, Bahar 2015, s. 1-10
Ünsal BAŞAK – unsal79@mynet.com

Yunanistan’ın rüyası Megali İdea, Ayasofya

YUNANCA KAYNAKLARDA ÇANAKKALE SAVAŞI

Çanakkale Savaşı sadece ülkemizin değil tüm bölgenin ve Yunanistan’ın siyasi hayatında da büyük izler bırakmıştır. Savaş öncesinde Yunan Kralı Konstantin, Almanya yanlısı politika izlerken, Başbakan Venizelos ise İngiltere yanlısı politika izlemektedir. Çanakkale Savaşı sonunda müttefiklerin yenilmesi Kral Konstantin’in ülkedeki gücünü arttırmış, bunun üzerine Venizelos müttefiklerden yardım istemiştir.
Müttefikler tarafından Selanik’in işgal edilmesi ve burada Venizelos’un başkanlığında Kral Konstantin’e karşı kurulan hükümet, Yunanistan’da daha sonraki yıllarda da etkisini gösterecek (Εθνικός Διχασμός) milli bölünmenin ilk adımını oluşturmuştur. Bu çalışmada Yunanistan Milli Kütüphanesi’nde yapılan arşiv araştırmasından faydalanılarak dönemin en yaygın ulusal gazetesi olan Embros ve diğer Yunanca kitaplarda Çanakkale Savaşı’nın nasıl ele alındığı incelenmiştir.

Giriş
1.Dünya Savaşı’nın en önemli olaylarından biri olarak nitelenen Çanakkale Savaşı sonuçları itibarıyla sadece savaşan taraflarda değil, Yunanistan gibi Çanakkale Savaşı sırasında tarafsız olan ülkelerde de derin izler bırakmıştır.
Bu çalışmada Çanakkale Savaşı’nın Yunanistan tarihi açısından ne ifade ettiği konusu irdelenmiştir. Çünkü Çanakkale Savaşı’na Yunanistan’ın katılması konusunda Kral Konstantin ve Başbakan Venizelos arası sırasında Yunan Ordusu içerisinde yaşanan iç çatışmalarda önemlinda 1915-1916 yıllarında yaşanan fikir ayrılıkları, Yunanistan’ın Anadolu’yu işgali bir rol oynayacaktır
1 . Kral taraftarları ile Venizelos’u destekleyenler arasındaki çatışma, 1936 yılında General Metaksas’ın darbe yaparak tüm gücü kendisinde toplamasına kadar sürecektir. Dolayısıyla bu çalışmada, Çanakkale Savaşı’nın Yunanca kaynaklarda ne şekilde işlendiğinin ortaya çıkarılması ve bu sayede daha sonraki yıllarda Yunan siyasetinde iyice açığa çıkacak olan Kral taraftarları ile Venizelos yandaşları arasındaki ayrılığın temellerinin oluşmasında Çanakkale Savaşı’nın rolünün belirlenmesi amaçlanmaktadır.
Çalışmada kullanılan Yunanca kaynaklarda, özellikle askeri tarih ve siyasi tarih konularındaki eserler ile dönemin en yaygın ulusal gazetesi olan Embos Gazetesi’nin incelenmesine öncelik verilmiştir.
1.Çanakkale Savaşı Öncesi Yunanistan 20 yüzyılın başında Yunanistan büyük çalkantılar içerisindeydi. Ülkenin 1897 yılında Osmanlı ile yapılan savaşta yenilmesi ve bu savaşın ardından yaşadığı ekonomik iflas, özellikle politikacılara karşı halkta nefret oluşmasını ve ordunun yönetime el koymak için hazırlık yapması sonucunu doğurmuştu.
1909 yılında Albay Nikaloas Zorbas yönetimindeki bir grup subay Atina yakınlarındaki Gudi semtinde, yönetime el koyduklarını açıkladı. Halkın da desteğini alan bu hareket, ordunun ve donanmanın yeniden yapılandırılması sözü veren Venizelos’un şahsında aradıkları politikacıyı bulmuştu. Ayrıca gelecek vaat eden Girit’li siyasetçi Elefteros Venizelos orduyla işbirliği yapması karşılığı başbakan olarak görevlendirilmişti
Bu anlaşma ile Venizelos başbakanlık sayesinde istediği siyasi gücü elde etmiş, ordu liderleri ise kendileri gibi Yunanistan’ın yeni topraklar kazanmasını isteyen ve silahlanmaya para harcamaktan çekinmeyen bir siyasi lidere sahip olmuşlardı.
Venizelos’un, Balkan Savaşları sırasında Yunanistan’a kazandırdığı Ege Adaları ve Batı Trakya, Yunanistan’da popülaritesinin artmasına neden oldu. Bununla birlikte elde ettiği güç nedeniyle dış politikada daha atak davranmak isteyen Venizelos ile daha küçük fakat güçlü bir Yunanistan isteyen Kral Konstantin dış politika konusunda karşı karşıya geldi.
1915 yılına gelindiğinde Venizelos, başlayan savaşta İngiltere ve Fransa’nın yanında yer almak isterken Kral’ın askeri danışmanı ve Genelkurmay 2. Başkanı olan General Metaksas savaşa girmenin Yunanistan’a yıkım getireceğini öne sürerek istifa etti.
Yunan Kralı Konstantin de Alman İmparotoru Wilhelm’in kızkardeşi ile evli olması ve Bulgar Ordusu’nun Yunan Ordusu’ndan daha fazla savaşa hazır olduğunu düşünmesi nedeniyle İngiltere yanında savaşa girme fikrine sıcak bakmıyordu.
Metaksas’a göre, Yunanistan bu savaşa İngiltere safında girerse Almanya’nın müttefiki olan Bulgaristan bundan istifade ederek 2.Balkan Savaşı’nda kaybettiği Batı Trakya’yı işgal edebilirdi. Bu istifa Kral ile Venizelos arasında savaşa katılma konusundaki fikir ayrılığının daha da artmasına neden oldu.

2.Çanakkale Savaşı ve Yunanistan
Müttefiklerin İstanbul’u ele geçirerek Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakmak ve Rus İmparatorluğu’na yardım ulaştırmak maksadıyla başlattıkları Çanakkale Savaşı, Yunanistan’da yakından takip ediliyordu. Müttefik Devletler yanlısı Venizelos’a göre bu savaşın kazanılması Megali İdea için büyük fırsatlar doğurabilirdi. Ayrıca denizleri kontrol altında tutan İngiltere ve Fransa’nın, Osmanlı Devleti’ni yenilgiye uğratması Yunanistan için yeni ufuklar açabilirdi
1 Mart 1915 tarihinde Embros gazetesinde çıkan haberde, muhabirlerin Bozcaada’dan bildirdiğine göre, ada açıklarında büyük bir filonun Türklere saldırmak için Ege’de toplandığı, İngiliz ve Fransız gemilerinin hedeflerinin Çanakkale olduğu, aynı zamanda Atina’da savaşa kimin yanında katılınması gerektiği konusunda Kral ile Hükümet arasında ciddi görüş ayrılıkları bulunduğu ifade ediliyordu.
17 Mart 1915 tarihinde çıkan Embros gazetesi ise müttefiklerin deniz harekatının başlamak üzere olduğunu, bu harekatın arkasından müttefiklerin zorlanmadan boğazları geçebileceğini, Çanakkale’de geri kalan istihkamları yıkmak veya kontrol etmek için çok fazla kara askerine ihtiyaç duyulmayacağını yazıyordu. Gazeteye göre Müttefik harekatının esas noktası Kilitbahir’de bulunan topçu bataryalarının susturulmasıydı. Müttefik filosuna Rus savaş gemilerinin de katıldığı hususu haberde özellikle vurgulanmıştı.
Görüldüğü üzere Yunan basını adaların coğrafi konumunu kullanarak harekâtın gelişimini izleyebilecek bir imkana sahipti. Bununla birlikte bahse konu haberin o dönemde Türkçeye çevrildiği veya bu haberden o dönemde istifade edildiğine yönelik bir çalışmaya rastlanmamıştır.
19 Mart 1915 tarihinde yayımlanan Embros gazetesi ise müttefik filosunun Çanakkale’de yoğun Türk topçu ateşine maruz kaldığını, iki Fransız gemisinin battığını bununla birlikte cepheden halen bir açıklama gelmediğini ve net haberler elde edilemediğini açıklıyordu.
Gazetenin 20 Mart 1915 tarihli sayısında müttefik filonun Çanakkale Boğazı’nda Türk torpilleri ve topçu ateşi nedeniyle ağır zayiat verdiği, bundan sonra boğazları aşmanın tek yolunun bir kara harekatı olacağı haberleri yer alıyordu.
20 Nisan 1915 tarihli sayısında ise müttefiklerin Çanakkale’ye kara harekatının başlamak üzere olduğunu, müttefiklerin ilk öncelikle Kabatepe bölgesini ele geçirmeyi planladığı ve Türklerin askeri bakımdan inisiyatifi
kaybettiklerini yazıyordu.
Kara harekatı öncesi Yunanistan’ın savaşa katılması için müttefikler ile Venizelos arasında görüşmeler sürüyordu. Müttefikler ilk olarak Venizelos’tan Çanakkale’de kara harekatına katılacak 15.000 asker ve Yunan donanmasının Ege’de müttefikler için görev yapmasını istediler. Bunun karşılığında ise Yunanistan’ın, Bulgaristan’a karşı toprak bütünlüğünü garanti ediyorlardı. İngiltere 1916 yılında da savaşa girmesi karşılığında Yunanistan’a Kıbrıs’ı vermeyi önerecekti.
23 Nisan 1915 tarihli Embros gazetesine göre müttefiklerin bu istekleri ve Venizelos’un fikirleri birbirini tamamlıyordu. Gazeteye göre Yunanistan’ın savaşa katılması konusunda Kral ve Venizelos arasında görüş farklılıkları mevcuttu ve savaşa kimin tarafında katılınacağına ilişkin son karar henüz verilmemişti.
Kral Konstantin’e göre Yunanistan’ın Almanya yanlısı bir politika izlemesi gerekiyordu. Bu sayede Almanya’nın müttefiği olan Bulgaristan’ın özellikle Kavala bölgesindeki toprak istekleri dizginlenebilirdi. Bununla birlikte Yunan Donanması İngiliz Donanması ile karşılaşamayacak ölçüde güçsüz olduğundan, Yunanistan bir süre daha tarafsız kalmalıydı.
Savaşa Müttefikler yanında katılmak ve Yunan askerlerini Çanakkale’ye göndermek isteyen Başbakan Venizelos, Kral Konstantin’in onayını alamayınca istifa etti. Bu Yunanistan’da 1936’ya kadar sürecek olan ve Kral taraftarları ile Venizelos taraftarlarının, siyasi anlamda Yunanistan’ın bölünmesine yol açacakları “Milli Bölünmenin” başlangıç anıydı .
Venizelos görevinden ayrılmakla birlikte özellikle basını kullanarak Yunan Halkını savaşa İngilizlerin yanında girmeye ikna etmeye ve 1915 Ağustos’unda yapılacak seçimlerde kendisinin tekrar başbakan olması için kamuoyu desteği sağlamaya çalışıyordu.
Venizelos’a göre, Çanakkale cephesine asker göndermemek, Yunan tarihinin kaçırılmış en büyük fırsatıydı. Eğer bu sağlanmış olsaydı, Batı Anadolu kolaylıkla işgal edilebilecek, müttefiklerin verdiği garanti sayesinde de Makedonya ve Batı Trakya’yı Bulgaristan’a karşı korumak için Yunanistan’ın asker harcamasına gerek kalmayacaktı.
Ayrıca Venizelos’a göre, Çanakkale’de müttefiklerin Yunan askeri desteği ile başarılı olmaları durumunda Yunanistan’ın Çanakkale Boğazı’nı işgal etmesinin yolu açılacak, böylece Karadeniz’de yaşayan Rumların, Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandırılması ve onlara destek sağlanması imkanı ortaya çıkacaktı.
Venizelos’un istifası müttefik devletlerde hoşnutsuzluk yaratmıştı. İngiltere ve Fransa, özellikle 18 Mart 1915 tarihinde uğradıkları yenilgi sonrası, Yunanistan’ın Çanakkale’de kara harekatında yer alması için daha çok çaba sarf etmeye başladılar. Müttefiklerin desteğine sahip olan Venizelos 1915 yılı Ağustos ayında yeniden başbakan oldu.
Venizelos başbakan olduktan sonra müttefiklerin isteğine uygun bir şekilde Yunanistan’ın Almanya’nın müttefiği olan Bulgaristan ile savaşa girmesi ve Balkanlarda Bulgar-Avusturya Ordularının saldırıları karşısında zor durumda bulunan Sırbistan’a yardım sağlamak üzere seferberliği hızlandırdı. Ancak bu seferberlik hazırlıkları kendisi ile aynı fikirde olmayan Kral’la arasının daha da açılmasına neden olmuştu.
16 Ağustos 1916 tarihinde Venizelos müttefiklerden aldığı destekle Selanik’te geçici bir milli savunma hükümeti kurduğunu ilan etti. Böylece Yunanistan’da, Atina’da Kral’a sadık ve Almanya’yı destekleyen bir hükümetle, Selanik’te Venizelos’a sadık ve müttefikleri destekleyen iki hükümet aynı anda görevde bulunuyordu.
Venizelos’u desteklemek ve Yunanistan’ı savaşa zorlamak için Venizelos’un davetiyle, içlerinde Gelibolu’dan çekilen birliklerinde bulunduğu, İngiliz ve Fransız askerleri tarafından Selanik işgal edildi. Müttefik askerlerin desteğini sağlayan Venizelos’un kurduğu Selanik’teki hükümet 24 Kasım 1916 tarihinde Almanya ve bağlaşıklarına savaş ilan etti.
Müttefiklerden ve Venizelos’a sadık Yunan askerlerden oluşan birlikler, Alman yanlısı Kral Hükümeti’ni devirmek için, Atina üzerine yürümeye başladı. 14 Haziran 1917 tarihinde Venizelos, Atina’da Yunanistan’ın tek yasal hükümetinin başbakanı olarak yemin etti.
15 Haziran 1917 tarihinde, Kral Konstantin’in tahttan oğlu lehine feragat etmesiyle, tüm güç Venizelos’un eline geçti. Ne var ki Venizelos’la Kral taraftarları arasındaki milli bölünme son bulmayacak, Yunanistan’ın Anadolu macerasında aldığı yenilgide bu milli bölünmenin etkileri görülecekti.

Sonuç
Çanakkale Savaşı esnasında müttefikler yanında savaşa girmek için Çanakkale’ye asker göndermek isteyen Yunan Başbakanı Venizelos ile Yunanistan’ın savaşta mümkün olduğunca tarafsız kalmasını isteyen Kral Konstantin’in çatışması Yunanistan tarihinde milli bölünme adıyla anılacaktı.
Venizelos Çanakkale Savaşı’nı Büyük Yunanistan’ı kurmak için bir fırsat olarak değerlendirirken, Kral Konstantin ise akrabalık bağları ve Bulgaristan tehdidi nedeniyle İngiltere karşıtı bir politika izlemeyi savunuyordu. Bununla birlikte Kral Konstantin’i savaşa hemen katılmaktan alıkoyan bir diğer neden ise İngiliz Donanması’nın gücüydü.
Çanakkale Savaşı’nda müttefiklerin yenilgisi üzerine Venizelos’un desteklediği tez çökmüş, Kralın siyasi gücü artmıştı. Buna karşılık Venizelos, Yunanistan’ın savaşa girmesi için Fransız ve İngilizlerin Selanik’i işgal etmesini sağlamış ve Selanik’te kurduğu ikinci bir hükümetle Yunanistan’ın Almanya’ya karşı savaşa girmesinin önünü açmış, Kral ise ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı.
Ancak Kral Konstantin’in ülkeyi terk etmesine rağmen taraftarları ordu ve siyasi yönetim saflarında önemli mevkileri elde tutmaya devam etmişlerdi. Bu ise Yunan Ordusu içerisinde Venizelos ve Kral taraftarı subaylar arasında çatışmaya yol açmıştı. Bu çatışma Yunan Ordusu’nun Anadolu’yu istilası sırasında daha da açığa çıkacak ve Yunanca kaynaklara göre Sakarya Savaşı’nda Yunan Ordusu’nun aldığı yenilgide bu çatışmanın da büyük rolü olacaktı.
Bu açıdan, Çanakkale Savaşı’na katılma ve savaşa Almanya veya İngiltere yanında girme konusunda Kral ile Başbakan Venizelos arasında yaşanan fikir ayrılığının Yunanistan’ın Anadolu işgali sırasında uğradığı başarısızlıkta önemli bir rol oynadığı söylenebilir.
Ayrıca Kral Konstantin’in Almanya yanında savaşa girilmesi durumunda Almanya’dan taviz olarak ne alabileceği konusu da incelenmeye değer bir konudur. Müttefikler tarafından Çanakkale Cephesi’ne asker göndermesi karşılığında Venizelos’a, Bulgaristan saldırısına karşılık Yunanistan’ın toprak bütünlüğünün savunulması ve Kıbrıs’ın Yunanistan’a verilmesi önerilmişti.
Almanya’nın müttefikleri olan Bulgaristan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarının bir kısmının Balkan Savaşları sırasında Yunanistan tarafından işgali göz önüne alındığında, Almanya’nın Kral Konstantin’e Almanya yanında savaşa katılma konusunda hangi öneriyi sunduğu bilinmemektedir.
Bu konuda yapılan araştırmada Almanya’nın kendi yanında savaşa girmesi için Yunanistan’a ne önerdiği konusunda bir bulguya rastlanılmamıştır. Bu konunun ileride Yunanca ve Almanca kaynaklardan karşılıklı olarak incelenmesinin ilginç veriler ortaya çıkarabileceği kıymetlendirilmektedir.
Sonuçta Yunanca kaynaklar kullanılarak yapılan bu çalışmada kullanılan bilgiler ışığında, Çanakkale Savaşı’nın sadece kendi tarihimiz açısından değil, Yunan siyasi tarihinde milli bölünmeyi başlattığı için Yunanistan açısından da bir dönüm noktası olduğu değerlendirilebilir.

KAYNAKÇA
Bakalopulos, Konstantin, İstoria Tis Eladas (Yunanistan’ın Tarihi),, Stamuli Yayınları, Atina, 2005.
Kostas Barbis, Ethnikos Dihasmos (Milli Bölünme), Erodios Yayınları, Selanik, 2007.
Çirigotis, Dionisos, Neoteri Kaı Singhroni Eliniki İstoria (Çağdaş Yunan Tarihi), Piyotita Yayınevi, Atina, 2010.
Hacopulos, Nikos, Emis Elines:Polemiki İstoria Tis Singhronis Eladas (Biz Yunanlılar: Modern Yunanistan’ın Savaş Tarihi), Skai Yayınları, Atina, 2008,
Kriki, Panos, O Rolos Tu Stratu Stin Ekseliksi Tis İstorias Eladas (Yunanistan Tarihinde Ordunun Rolü), Kultura Yayını, Atina, 2008.
Maroniti, Niki, To Kinima Sto Gudi Ekato Hronia Meta(100 Yıl Sonra Gudi Hareketi), Aleksandriya Yayınları, Atina, 2010.
Mizon Elinismu Kurumu Yayınları, Ta Krisima Hronia Tu Ethniki Dihasmu 1915-1917 (Milli Bülünmenin Kritik Yılları 1915-1917), Atina, 1996

DİP NOTLAR İÇİN; https://www.academia.edu/50995816/YUNANCA_KAYNAKLARDA_%C3%87ANAKKALE_SAVA%C5%9EI?email_work_card=view-paper

VENİZELOS VE MEGALİ İDEA
Megali İdea, Yunan milliyetçiliğinin temelini oluşturan bir kavramdır. Bu fikir, Yunanistan’ın sınırlarını genişletme hedefini ifade eder. İşte Megali İdea’nın bazı önemli yönleri:
Eleftherios Venizelos ve Megali İdea:
Megali İdea’nın en önemli savunucularından biri Eleftherios Venizelos’tur. Venizelos, 1912-1913 Balkan Savaşları sırasında Yunanistan’ın topraklarını iki katına çıkaran liderdir. Güney Epirus, Girit, Midilli, Sakız, İkarya, Sisam, Samotrace, Limni ve Makedonya’nın büyük bir kısmı Yunanistan’a katılmıştır.
Megali İdea’nın Anlamı:
Megali İdea, Yunanistan’ın tarihsel olarak sahip olduğu toprakların ötesine geçme arzusunu ifade eder. Bu, Yunan halkının tarih boyunca büyük bir Yunan devleti hayal etmesiyle ilişkilidir.
Posted in Uncategorized | Leave a comment

BELLEK DÜRTÜCÜ * BUNLARI NOT EDİN, UNUTMAYIN * TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN “BEKA” MESELESİ * Egemen Güçler, Demokrasi getiriyoruz diye insanları aldatarak, Ulus devletleri yıkmak, etnik yapılarla federasyon kurarak “Yeni Dünya Düzeni” diye dünyayı kontrol altına almak istiyorlar.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN “BEKA” MESELESİ

Mustafa ACER – 17. 01. 2024

AKP Hükümetleri uygulamaları ile Türkiye Cumhuriyeti’nin vazgeçilmez değerlerini yok pahasına heba ederek, BEKA meselesi olmuştur. AKP Egemen dış güçlerin icazeti ile iktidar olmuş ve kendisini iktidara getiren güçlere hizmet etmek için Türkiye Cumhuriyeti’nin değerlerini kolaylıkla harcamayı kendisinde yetkili görmüş ve Türk Milletinin onur, gurur, haysiyet ve menfaatlerini yok saymıştır.
İktidarın Türkiye’nin BEKA’sı olan konularda yaptıkları karşısında; Muhalefet partileri ve medya da gerekli müdahaleyi yapmadıkları ve iktidarı değiştirme konusunda etkili olamadıkları için sorumludur.
Coğrafi olarak çok değerli merkezi bir bölgede bulunan Türkiye Cumhuriyeti; Egemen dış güçlerin hedefinde olmuş ve sürekli olarak Anadolu’yu işgal planları yapılmıştır. Egemen güçlerin bazı temsilcileri görüşlerini açıklıkla ortaya koymuştur.
Henry KISSINGER bir konuşmasında şöyle diyor: “Biz neden büyük devletiz biliyor musunuz? Biz içimizdeki hainleri öldürür, başka devletlerin hainlerini, o devletin başına getiririz.”
Erol Bilbilik “Amerikanperestler” kitabında, Henry Kissenger’ın dışişleri bakanlığı döneminde; ABD adına başka ülkelerde, darbe ve silahlı müdahalelere “Kırklar Komitesinin” karar verdiğini söylemektedir.
Egemen Güçler, Demokrasi getiriyoruz diye insanları aldatarak, Ulus devletleri yıkmak, etnik yapılarla federasyon kurarak “Yeni Dünya Düzeni” diye dünyayı kontrol altına almak istiyorlar.
Egemen dış Güçlerin kurduğu “Atlantic Councilin” 2009 yılında yayınladığı raporda “Türkiye’nin yeni Anayasa yapması ve bu Anayasa’da Türk kelimesinin yer almaması” gerektiği ifade edilmektedir.
CIA eski Türkiye masası şefi, Paul Bernard Henze’nin 2006’da Beyaz Saray’a sunduğu raporunda;
“Türkiye’nin bu şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız.  Ülkeyi kuranlar, denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde Meclis; Meclis’i ikna ettiğimizde ordu; orduyu ikna ettiğimizde yargı karşımıza geçebiliyor.   Eğer Amerika’nın çıkarı Türkiye’de bir federal devlet kurulması ise mutlaka ve öncelikle yargı, ordu, Meclis ve hükümeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir. Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır. Eğer o bir kişi Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz.”
CIA’nın Türkiye masası şefi Paul Henze 12 Eylül 1980 darbesini Başkan Carter’a “bizim çocuklar başardı” diye haber vermişti.
CIA Türkiye masası şefi Graham Fuller “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı kitabında “Atatürk İlkeleri Yeni Dünya Düzeni ile ölmüştür. İran ve Arap parasıyla desteklenen dincilik Türkiye için ciddi bir tehlike değildir. Nurcular ilericidir. Nakşibendiler gerici değildir. Türkiye’nin Yeni Dünya Düzeni içindeki yeri ILIMLI İSLAM’dır. Kemalizm terk edilmelidir.” gibi görüşlere yer veriyor.
Uydurma Tarih yaratarak Atatürk’e iftiralar yapan derin tarihçilerin ilham kaynağı Graham Fuller, “Türkiye Atatürk’ten koparılmadıkça, bölünemez” demektedir.
Atatürk İlke ve Hedeflerine bağlı kadrolarla Yönetime sahip olmadan, Dış baskılardan kurtulmadan, Türkiye’nin Bağımsızlığından söz edilemez. Egemen Dış Güçlerin vesayeti ile İktidar olan AKP Hükümetleri; 22 yılda Türkiye Cumhuriyeti için BEKA konusu olmuştur.

* Sayın ERDOĞAN, Başbakan olmadan önce Beyaz Saray’da ağırlanarak, icazet almış.
* Sayın ERDOĞAN, BOP Eşbaşkanı oldu.
* Sayın ERDOĞAN, Uluslararası Yahudi kuruluşlarından Yahudi Cesaret Ödülü aldı.
* Sayın Abdullah GÜL, İngiltere Krallığının Şövalyesi oldu.
* Sayın ERDOĞAN, BOP Eşbaşkanı olarak Müslüman Ülkelere Müdahaleye destek verdi.
* Libya’da Kaddafi’nin devrilmesi için savaş gemisi gönderdi.
* Müslüman Ülkelerde kan ve gözyaşı yaratan IŞİD, El Nusra, El Kaide, Müslüman Kardeşler, Hizbullah, Hamas, Taliban gibi Terör Örgütlerine destek verdi.
* Siyonizm kurucusu Theodor Herzl’i Türkiye’de anma toplanmasına destek verildi.
* ABD, İsrail’i desteklemek için gerekli üsler, patriyotlar ve savaş cihazlarını Türkiye’ye yerleştirdi.
* İsrail; Nil’den Fırat’a hak iddia edemez ve Türkiye sınırında Kürt devleti kurmaya teşebbüs edemez.
* AKP desteklediği Hamas saldırısını bahane eden İsrail, Gazze’ye saldırıp, Müslümanları öldürdü.
* ABD Askerleri, Türk Askerlerinin başına çuval geçirdi, ses çıkarılmadı.
* Musul Başkonsolosluğu basıldı, personeli 101 gün IŞİD tarafından rehin alındı. O dönemde IŞİD Musul Petrollerine el koydu ve petrolün Avrupa’ya taşınmasını AKP yandaşları yaptı.
* Süleyman Şah türbesi IŞİD tarafından işgal edildi. Yerinden taşındı.
* Eğit donat çerçevesinde, Irak Kürt yönetimi ve Terör konusunda dış güçlerle işbirliği yapıldı.
* Irak Kürt yönetiminin Talabani, Barzani gibi ileri gelenlerine Türk Pasaportu verildi.
* Kürt, Alevi, Roman gibi etnik gruplara açılım diye teröristler af edildi. Yöneticilerine itibar verildi.
* Habur sınır kapısında düzmece mahkemelerle Teröristler pişmanlık yasasından faydalandı.
* PKK Terör örgütü ile “baldıran zehri içerek” Oslo’da ve İmralı’da pazarlıklar yapıldı.
* ABD’nin Irak’a müdahalesi için Türkiye topraklarını kullanması konusunda TBMM Teskere verildi.
* ABD’nin Irak’a müdahalesi sırasında, AKP Hükümeti müsaadesi ile İncirlik üssü kullanıldı.
* Sayın ERDOĞAN; “ABD’li Askerler sağ salim Ülkelerine dönebilsin” diye dua etti.
* Sayın Cüneyt ZAPSU “Sayın ERDOĞAN’ı, kullanın, deliğe süpürmeyin” dedi.
* 29 Ekim 2004 Türkiye Cumhuriyeti kuruluş gününde; yıkım anlaşması AB Anayasası imzalandı.
* Bülent ARINÇ’a suikast iddiası ile Askeri Kozmik odaya girildi. Gizli bilgiler deşifre edildi.
Bakanlıklarda yabancı danışmanlar çalıştırılıyor.
* Askeri Liseler, Harp Okulları, Askeri Hastaneler kapatıldı, Yerine sivil okul ve hastaneler kuruldu.
* Türkiye’nin parçalanmasına neden olacak, özerkliği çağrıştıran yerel yönetimler yasası hazırlandı.
* Yabancılara fabrikalar, madenler, akarsular, araziler ve her türlü kaynakların satışı serbest bırakıldı.
* Tarımın baltalanması için; yabancı tohum zorunlu oldu, mazot fiyatı benzini geçti, sulama, gübre, ilaç fiyatları arttı.
* Sanayi ürünleri üreten; kağıt, şeker, tekstil, madeni eşya ve diğer sanayi üreten fabrikalar kapatıldı.
* Pırlanta ve kıymetli taş ithali ve satışında vergiler kaldırıldı.
* Askerler, Bilim adamları, Yazarlar, Siyasiler; kumpas kurularak cezaevlerinde tutuluyor.
* Yurdun bütün varlıkları; özelleştirme adı altında, yabancılara ve yandaşlara değerinin altında satıldı.
* Yerli bankaların çoğunluğu yabancıların eline geçti.
* İhaleler, satışlar, ruhsatlardan rüşvet alınarak; yandaşlara menfaat sağlanmaktadır.
* Kayıp trilyonlar ve Deniz Feneri davalarında halktan toplanan paraların sorgulanmadan kapatıldı.
* Domuz ve yaban domuzu kasaplık hayvan statüsüne alındı.
* Evlilik dışı ilişkiler suç olmaktan çıkarıldı.
* ABD Büyükelçisi söyledi; Cuma hutbesinde okunan “Allah katında din İslam’dır” Ayeti okunmadı.
* Papa Jean Poul’ün ölümü üzerine yas ilan edildi.
* Suudi Arabistan kralı öldüğünde yas ilan edildi.
* Suudi vatandaşı Cemal KAŞIKÇI cinayetinin soruşturması yapılmadan dosya kapatıldı.
* Milli Bayramların kutlanmasına kısıtlama getirildi ve Atatürk anıtlarına çelenk konması yasaklandı.
* Milli Eğitim Bakanlığı; Tarikatlarla ÇEDES programı çerçevesinde eğitim protokolü yapıldı.
* Ekonomi sürekli kötü duruma giderken, hiçbir ülke ve kuruluştan destek alınamıyor, itibarımız yok.
* Yap–İşlet–Devret programında halk kullanmadığı yatırıma katılmakta ve garanti ile borçlanmakta.
* Kur Korumalı Mevduat (KKM) Hesabı ile Halktan, zengine 1 Trilyon TL kaynak aktarılmış.
* Orman yangınlarında çalışır durumdaki THK uçakları kullanılmadı. Yurtdışından kiralanan uçaklar geç geldi yangın genişledi.
* 6 Şubat 2023 K. Maraş depremi ilk 3 günü AFAD, Kızılay, Asker, İtfaiye neden yardıma gitmedi?
* Bütçe açığı rekor seviyeye çıkmış, 2023 sonu itibarıyla 842 Milyar TL, Ocak- Aralık açık 1.374 TL.
* Cumhuriyetin Kuruluşunun 100. Yılında Süper Kupa finalinin Suudi Arabistan’da oynanması kararı.
Bu konular ve daha fazlası Türkiye Cumhuriyeti’nin BEKA konusudur ve kaybedilmiş değerlerdir.
Bugün AKP Egemen Dış Güçlerin vesayeti altındadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Egemen Dış Güçlerin vesayetinden kurtulması için AKP’den kurtulması şarttır. Türkiye Cumhuriyeti, bağımsız ülke olma özelliğini kaybetmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkınması, gelişmesi, çağdaş uygarlık seviyesine ve daha ileriye gitmesi için tek yolu Mustafa Kemal ATATÜRK göstermiştir. “Hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin. Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir” diyerek, hiçbir yabancının vesayeti ile ülkenin gelişmesinin mümkün olmayacağını ifade etmiştir.
Posted in Uncategorized | Leave a comment

FEYM Grubu ve AYAcademy Bilgilendirme Bülteni (01 Mayıs 2024)

FEYM Grubu ve AYAcademy
Bilgilendirme Bülteni
(01 Mayıs 2024)


1. Ermeni Meselesi
a.  Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan ve Azeri mevkidaşı Ceyhun Bayramov yakın gelecekte Almatı’da temaslarda bulunacak. https://www.panorama.am/en/news/2024/04/29/Armenian-Azeri-FMs/2996092
b.  Avrupa Komisyonu, Ermeni Hükümetinin önceliklerinin uygulanmasına katkıda bulunmaya hazır. Başbakan Nikol Paşinyan, Avrupa Komisyonu Komşuluk ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Genel Direktörü Gert-Jan Koopman başkanlığındaki heyeti kabul etti. Paşinyan, Koopman’ın Ermenistan ziyaretini memnuniyetle karşıladı ve Ermenistan-Avrupa Birliği ilişkilerinin sürekli geliştirilmesinin önemini vurguladı. Bu bağlamda Paşinyan, 5 Nisan’da Brüksel’de düzenlenen Ermenistan-AB-ABD üst düzey toplantısının kilit önemine vurgu yaparak, varılan anlaşmaların etkin bir şekilde uygulanmasının gerekliliğini vurguladı.  https://en.armradio.am/2024/04/30/european-commission-ready-to-contribute-to-the-implementation-of-armenian-governments-priorities/
c.  ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile bir telefon görüşmesi yaptı. Muhataplar, Ermenistan-ABD ikili ilişkilerinin gündemi, 5 Nisan Brüksel toplantısı ve Ermenistan-Azerbaycan barış süreciyle ilgili konuları ele aldılar. https://massispost.com/2024/04/pashinyan-and-blinken-discuss-armenia-us-bilateral-relations-and-border-delimitation-with-azerbaijan/
ç.  COP29 İklim Zirvesine ev sahipliği yapacak Azerbaycan petrol ve gaz yatırımlarını artıracağını duyurdu. Aliyev, Azerbaycan’ın mevcut jeopolitik durumunu dikkate alarak Avrupa’ya doğalgaz ihracatını 2027 yılına kadar 20 milyar metreküpe çıkaracağını söyledi. Aliyev, “Bu, Azerbaycan’ın sorumluluğunun bir işaretidir. Biz büyük ölçüde gaz üretimimizi artırmaya yatırım yapıyoruz çünkü Avrupa’nın yeni kaynaklardan daha fazla gaza ihtiyacı var.” şeklinde konuştu. https://ticaret.gov.tr/blog/sektor-haberleri/cop29-iklim-zirvesine-ev-sahipligi-yapacak-azerbaycan-petrol-ve-gaz-yatirimlarini-artiracagini-duyurdu
https://avim.org.tr/tr/Bulten/COP29-IKLIM-ZIRVESINE-EV-SAHIPLIGI-YAPACAK-AZERBAYCAN-PETROL-VE-GAZ-YATIRIMLARINI-ARTIRACAGINI-DUYURDU
d.  Emekli Büyükelçimiz Sayın Şükrü M. Elekdağ’ın “TARİHSEL GERÇEKLER VE ULUSLARARASI HUKUK IŞIĞINDA ERMENİ SOYKIRIMI İDDİASI” başlıklı yazısına TEKAR Vakfı’nın aşağıda linki verilen web sitesi bağlantısından erişim sağlanabilmektedir. https://tekarvakfi.org/site-upload/document-file/1682079765-D-sukru-elekdag.pdf
2.  Yunan Sorunları / Yunan Haberlerindeki İddialar:
a.  Yunan haberleri: “Yunanistan’ın Ankara Büyükelçiliği, 30 Nisan Salı günü itibarıyla hızlandırılmış vize giriş süreci (vize ekspres) ile beş Yunan adasının daha Türk vatandaşlarının turizmine açıldığını duyurdu.”  https://greekcitytimes.com/2024/05/01/five-more-greek-islands-open-to-turkish-tourists-with-visa-express/
3.  AYAcademy Bülteni
“İklim değişikliğine ilişkin akademik algılamalardaki farklılıklar ve iklim değişikliği eğitiminin etkileri” başlığı ile yayınlanan akademik esere ilişkin bilgiler AYAcademy’nin aşağıdaki sosyal medya kanal linklerinde yayınlanmaktadır.
https://www.instagram.com/ayacademy.org.tr/ – https://www.facebook.com/ayacademy.org.tr/ https://www.linkedin.com/company/ayacademy/https://www.threads.net/@ayacademy.org.tr  https://www.tiktok.com/@ayacademy.org.trhttps://twitter.com/ayacademy_tr https://t.me/AYAcademyTelegramhttps://www.youtube.com/@AYAcademy_TR
Saygılarımla,
Serkan KORKMAZ
Posted in Uncategorized | Leave a comment

ARŞİV SANDIĞINDAN * Bir varmış bir yokmuş *** “ekonomi bakanımız Zafer Çağlayan, “biz sizi Tommiks’ten tanıyoruz, hani nişanlısı var Suzi, yu nov Tommiks?” diye sormuştu. Kızılderili şefler soruyu anlamamış, “ne diyor bu?” diye birbirlerine bakmışlardı”

Yılmaz Özdil – 6 Haziran 2015 – Sözcü

Bir varmış bir yokmuş


Hatırlarsınız mutlaka… Washington’a direkt uçuş başlatan Türk Hava Yolları, ilk seferinde reklam olsun diye, kızılderili kabile şeflerini İstanbul’a getirmişti. Hükümet adına karşılama yapan ekonomi bakanımız Zafer Çağlayan, “biz sizi Tommiks’ten tanıyoruz, hani nişanlısı var Suzi, yu nov Tommiks?” diye sormuştu. Kızılderili şefler soruyu anlamamış, “ne diyor bu?” diye birbirlerine bakmışlardı.
Çünkü, Tommiks İtalyan.
Mevzu güya Dakota’da geçiyor, ekonomi bakanımız Amerikalı zannediyordu ama, İtalyanlar tarafından yaratılmıştı. Tommiks de zaten bizim uydurduğumuz isimdi. Orijinali, Capitan Miki’ydi.
Veya, Temel Reis…
Ispanak yiyor, pazuları demir gibi oluyordu, annelerimiz de habire ağzımıza ıspanak sokuşturuyordu. Halbuki, 85 sene önce, ilk çizildiği döneme ait virgül hatasından ibaretti. Bir kilo ıspanakta 30 miligram demir var diye biliniyordu. Sonradan anlaşıldı ki, 3 miligram var. Mercimekte, yumurtada katbekat fazla demir vardı. Haybeye yemiştik onca ıspanağı.
Karga’ya da oldum olası çok üzülürüm doğrusu…Malum, kurnaz tilki zekasını kullanmış, sesin ne güzel deyip, şarkı söylemesini istemiş, aptal karga inanmış, ağzındaki peyniri düşürmüş, tilki peyniri kapmış filan.
Peki, bunun böyle olabilmesi mümkün müdür?
Bilimsel olarak değildir.Aptal muamelesi yapılan karga, deneylerle ispatlanmıştır, yunus ve şempanzeden sonra en zeki üçüncü hayvandır. Kurnaz zannedilen tilki ise, zeka seviyesiyle ilk 10 hayvan arasında bile yoktur.
Bir başka iftiranın kurbanı ağustosböceği de, geçenlerde aklandı.Karınca bütün yaz harıl harıl çalışırken, tembel ağustosböceğinin ağaç gölgesinde yan gelip yattığı, kış gelince de aç bilaç kaldığı zannediliyordu.
Meğer araştırmalar gösterdi ki… Toprak altında yaşayan ağustosböceklerinin, yeryüzüne çıktıktan sonra, sadece dört haftalık ömrü var. Sadece ağustos ayında yaşıyor. İsmi de oradan geliyor. Ağustos ayından sonra hayatta kalmıyor. Dolayısıyla, kış ayları için yiyecek biriktirmesinin manası yok.
Kıssadan hisse…
96’lılar 97’liler, dünün çocukları, yarın ilk kez oy kullanacak.
Değerli gençler…
Bu memleketin başına ne geldiyse “büyüklere masallar”dan geldi. Lütfen bu durumu değiştirin. Siz doğduğunuzdan beri “doğruymuş gibi” anlatılan yanlışlara kanmayın.
Posted in DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, Gundem, İNSAN HAKLARI - DEMOKRASİ, SEÇİM - SEÇSİS, Yılmaz Özdil | Leave a comment

FEYM Grubu ve AYAcademy Bilgilendirme Bülteni (22 Nisan 2024)

FEYM Grubu ve AYAcademy
Bilgilendirme Bülteni
(22 Nisan 2024)


1. Ermeni Meselesi
a.  Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan yakın gelecekte olası bir kişisel temas sağlayarak güncel konuları görüşebilecekler. https://www.panorama.am/en/news/2024/04/22/Putin-Pashinyan-Kremlin/2993107
b.  ABD Kongre üyesi Dina Titus, Azerbaycan’a karşı iki partili yaptırım mevzuatına öncülük edecek ve Karabağ’daki savaş suçları ile hak ihlallerinden sorumlu olduğunu iddia ettiği Aliyev ve yardımcılarına karşı ABD yaptırımlarının sıkı bir şekilde uygulanması çağrısında bulunacak. https://en.armradio.am/2024/04/22/rep-dina-titus-to-lead-bipartisan-sanctions-legislation-against-azerbaijan/
c.  İran Dışişleri Bakanlığı: Yabancı askerlerin Güney Kafkasya’ya girişi bölgesel istikrarın tesisine katkıda bulunmuyor. https://news.am/eng/news/819175.html
ç.  Azeri siyaset bilimci Dr. Ahmet Şairoğlu, Azerbaycan-Ermenistan barış süreci ve İran-İsrail gerginliğini yorumladığı programda Azerbaycan’ın Rus barış güçlerini Karabağ’dan çıkardığını belirtti.  https://www.shahidov.com/?p=17039
d.  Azerbaycan’ın Ermeni işgalinden kurtardığı Karabağ’da bulunan sözde Rus Barış Gücü, Ukrayna cephesine gönderiliyor. https://www.qha.com.tr/gundem/karabag-i-terk-eden-rus-birlikleri-dogrudan-ukrayna-ya-mi-gonderiliyor-487824
e.  AVİM: 2024 yılı Ömer Engin Lütem Konferanslarının dördüncüsü Prof. Dr. Kemal Çiçek’in konuşmacı olacağı “II. Abdülhamid ve Ermeni Sorunu” başlıklı konferans 30 Nisan 2024 Salı günü 14:00-15:30 saatleri arasında AVİM Toplantı Salonu’nda gerçekleşecektir. Konferansta Prof. Dr. Kemal Çiçek, İstanbul’daki ABD elçisi Alexander W. Terrell’in hazırladığı bir rapora dayanarak, II. Abdülhamid’in dilinden Ermeni sorununu anlatacaktır. Amerikan elçisi Terrell 19 Mart 1897 günü Abdülhamid ile özel bir görüşme yapmış ve bu görüşmede Ermeni olayları konuşulmuştur. Sultan Abdülhamid bu görüşme esnasında Ermeni olayları hakkında düşüncelerini nakletmiş, elçiye Osmanlı devlet dairelerinde ve Saray’da istihdam edilen Ermenilerin bir listesini vermiştir. Daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış bu liste de konferansta değerlendirilecektir.  https://avim.org.tr/tr/Duyuru/II-ABDULHAMID-VE-ERMENI-SORUNU-BASLIKLI-KONFERANS
f.  Prof.Dr. Sayın Rıdvan Karluk’un “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Biden ve Steinmeier ile Görüşmelerinde Sözde Ermeni Soykırımı Gündeme Gelecek midir?” başlıklı analiz yazısı bu emailin ek’inde bilgi amacıyla dikkatlerinize sunulmuştur.
2.  Yunan Sorunları/Haberleri
a.  Yunan haberleri: “Yunanistan olası bir Türk saldırısına karşı İsrail Demir Kubbe hava savunma sistemini satın almayı düşünüyor” https://www.pentapostagma.gr/ethnika-themata/ellinotoyrkika/7236303_trianta-disekatommyria-barelia-petrelaioy-stin-anatoliki
b.  Yunan haberleri: “Yunanistan-Kıbrıs-İsrail enerji nakil hattı yeşil enerji devriminin sinyallerini veriyor.” https://www.pentapostagma.gr/ethnika-themata/oplika-systimata/7236797_xeno-mme-i-ellada-exetazei-tin-apoktisi-toy-israilinoy
3.  AYAcademy Bülteni 
Sanatı Kullanan Görsel Propagandanın Bir Ulusun Kimliğini Nasıl Şekillendirebileceğini Keşfetmek” başlığı ile yayınlanan akademik makaleye ilişkin bilgiler AYAcademy’nin aşağıdaki sosyal medya kanal linklerinde yayınlanmaktadır.
https://www.instagram.com/ayacademy.org.tr/ – https://www.facebook.com/ayacademy.org.tr/ https://www.linkedin.com/company/ayacademy/https://www.threads.net/@ayacademy.org.tr  https://www.tiktok.com/@ayacademy.org.trhttps://twitter.com/ayacademy_tr https://t.me/AYAcademyTelegramhttps://www.youtube.com/@AYAcademy_TR
Saygılarımla,
Serkan KORKMAZ
Posted in Uncategorized | Leave a comment

YEREL HALK * ÖLDÜRÜLÜYORUZ FARKINDA MISINIZ?

YEREL HALK

Zahide UÇAR – 21. 04. 2024

İngiliz Şimşek T.C. Devletini işgal ettiklerini itiraf etti. Nasıl mı?
Türklere “yerel halk” tanımını koydu. Peki İngilizlerin yerel halk tanımı nedir?

Avrupa’nın beyaz adamı Afrika’ya gitti. Sömürdü. Afrika’nın gerçek sahipleri zenciydi. Kara derili oldukları için insan olarak bakmıyorlardı. Beyaz adam için sömürdükleri ülkelerin gerçek sahipleri kara derili insanlar yerel halktı.
Avustralya’ya gittiklerinde Avustralya’da Aborjinler vardı. Katlettiler. Katlettiklerini kabul ediyorlar ama özür dilemeyi reddediyorlar. Geride çok az nüfusu kalan Aborjinlere “yerel halk” diyorlar.
Amerika’ya gittiklerinde milyonlarca nüfusu olan Kızılderili vardı. Avrupa’nın aç beyazları Kızılderililere soykırım yaptı. Hem de en ahlaksız bir biçimde. Oysa Kızılderililer bu cani ruhlu beyaz adamı el üstünde tutmuştu. Kış ayında KITAYA ÇIKANLAR AÇ KALDI. Kızılderililer onlara yiyecek götürdü. Çok yüzlü Amerikalıların Şükran Günü nedir biliyor musunuz? Kış mevsiminde kıtaya çıktıklarında aç kalırlar, Kızılderililer bunlara hindi götürüp doyurur. Kızılderili soykırımı yapan beyaz adam, o yılların anısına Şükran Günü yapıyor. Kızılderililer tepki gösteriyor. Hem bizleri öldürdünüz, bir de bizimle alay edercesine Şükran Günü mü yapıyorsunuz diyorlar.
İşte o beyaz adam Amerika kıtasının soykırıma uğrayan gerçek sahibi Kızılderililere “yerel halk” diyor.
MR. Şimşek İngiliz ve ABD vatandaşı. Bunun anlamı nedir biliyor musunuz? Mr. Şimşek İngiliz devletinin çıkarına ters bir eylemde bulunursa İngiltere tarafından yargılanır. Amerikan vatandaşı olurken ettiği yemine uymazsa yargılanır. Kırmızı bültenle aranılan bir kişi olur. Bu konumda bir kişi Türkiye’de ekonomiden sorumlu bakan yapılmışsa, Duyun-u Umumiye imaj değiştirerek işleme konmuş demektir.

ÖLDÜRÜLÜYORUZ FARKINDA MISINIZ?

2006 Yılında yerli tohum yasaklandı. Çiftçi kısır hibrit tohumlara mecbur bırakıldı. Her yıl tohum, fide aldı. Tohumlar gelirken o yılın hastalığının ilaçları da tohumla birlikte gümrüklere geldi. Hibrit tohum ekilen tarlada toprak öldü.
“Dr. Ümit Aktaş bir açıklama yaptı. Hibrit tohum yasası 2006 yılında çıktıktan sonra bir yıl içinde ölüm sayısı %50 arttı. Böyle giderse ülkede Türk kalmayacak diyor.” Bu açıklama beni ürküttü, ya sizi?
Bir de pandemi kumpası var. Yeniçağ Gazetesinde çıkan bir habere göre Korona Virüs kumpası dünya nüfusunu azaltmak için üretildi. Sağlık Bakanı ve hükümetin baskısıyla insanlara nerede ise zorla aşı yapıldı. Korkunç bir algı operasyonu yürütüldü. Sonuç?
İnsanların yaşamında aşılardan önce, aşılardan sonra diye bir dönem başladı. Yaşlılar yanlış tedavi yöntemleri ile büyük oranda öl(dürül)dü. Almanya’da aşı mağduru insanlar dava açıp tazminat alıyor. Türkiye’de sürekli bir yakınımızı kaybediyoruz ama tık yok. Neden? Nedeni açık değil mi?
“YEREL HALK” diyor Mr. Şimşek… Yani, katliamlardan geriye kalanlar…
Sahi kaç TÜRK kaldık biz?
Kimsenin zoruna gitmesin bu soru. Ya da gitsin! Gerçek acıdır.
Ülke nüfusunun nerede ise yarısı kendi diline düşman, her cümlesine Arapça bir kelime sıkıştırmayı maharet sayan, kimliğini, özünü kaybetmiş HİBRİT vatandaş… Diğer yarısının yarısı da, her cümlenin arasına İngilizce kelime sıkıştırmayı maharet sayan, özünü yitirmiş sömürge kafalı vatandaş.
Yunanistan adalarımızı işgal ederken, varlık nedenini Türk düşmanlığı üzerine kurmuş bir devlete kapı bir komşu gibi gidip ekonomisine katkı sunanlar zaten milliyetini kaybetmiş demektir.
Yunanistan Pontus Soykırım yalanını meclisten geçirmişti. Bir de soykırım anıtı diktiğini basından öğrendik. Bizim Devlet Tiyatrolarımız ne yaptı? Yunanistan’ın Atina şehrinde bulunan Pire Belediye Tiyatrosu Sanat Yönetmeninin ortak proje talebine olumlu cevap verdi.
Kimse ne işgali önemsiyor, ne de soykırım iftirasını… İşte bu yüzden “YEREL HALK” aşağılaması yapılabiliyor.
2022 Yılında İzmir Kitap Fuarına katılan kıymetli yazarımız Mustafa Yıldırım gördüğü aymazlık ve ihanet karşısında şöyle haykırıyordu;
“Atina devletinin erinin İzmir’i Smyrna yaparak İngiliz zırhlısı Agamemnon ile gözdağı verdiği İzmir Kitap Fuarındaki kahırlı iki günün sonunda yıkım… İzmir’de tepkisiz kitle… Belki eskiden ‘gavur Smyrna’ değildi ama şimdi olmuş… 9 Eylül savaşın utkusu yerine soytarılığa…
Atinalılar adaları işgal etti. Zeybetiko Soyun eri, İzmir’i SMYRNA yaptı. İngiliz zırhlısı Agamemnonu yanaştırdı çirkinlik anıtı fuarına… Artık atları Belkahveden aşağıya sürme vakti yakındır.”
Ordusu dağıtılan, neyi var, neyi yok satılan bir millet… Yağmalanmış bir ülke, yağmalayanları 22 yıl alkışlamış bir halk kitlesi…
Adı silinmiş, milli kahramanları, kurtarıcısı aşağılanmış, milli bayramlarına yasak gelmiş bir millet… Bütün bu örtülü işgal, aşağılanmaya susan bir halk…
Madenleri Afrika’nın belki 50 yıl öncesinde yağmalandığı gibi vahşi bir biçimde yağmalanan bir millet… Suskun… Sanki yaşamıyor gibi… Yaşasaydı bu işgali gerçekleştirenler bu ülkede bir yıl kalamazdı.
Sahi Türkler nerede? Kaç kişiyiz biz? 40 kişi ile Çin Sarayını basan Kürşat ihtilali ile övünüp, 80 milyon nüfusla işgale boyun eğmek… Onuruna, kimliğine, toprağına saldırılınca susacaksın, cebin delinince yaygarayı basacak, buna da BAŞARI(!) DİYECEKSİN… HADİ ORDAN BE!..
İşgalci işgalini güçlendirmek için 17 milyon sığınmacıyı getirmiş. Senin çocuğun sınavla üniversiteye girerken, işgalcinin çocuğu istediği üniversiteye giriyor. Sen parasızlıktan tedavi olamazken, işgalci bedava tedavi olup, bedava ilaç alıyor. Sen işyerine vergi öderken, işgalci vergi ödemeden işyeri açıp, sana rakip oluyor. Sen çoktan Kızılderili, Aborjin olmuşsun haberin yok. Haberin niye mi yok? Ölü taklidi yaptığın için.
Bugün Emperyalizmin başat devleti sömürgeci İngiltere’nin vatandaşı Mr. Şimşek ne diyor?
“Yerel Halk!”
Yani;
Ölenlerden, ölüden farkı kalmayan
mankurtlardan geriye kalanlar…
YEREL HALK!
Utanmalıyız! Utanmayı unuttuysak, gerçekten ölelim.
Kızılderililer kadar azaldığımızda, Mr. Şimşek’in vatanında yapıldığı gibi, bir şükran gününü de Türklere çok görmezler herhalde!?
Posted in Uncategorized | Leave a comment

MALZEME MAALESEF BU

MALZEME MAALESEF BU

Rifat Serdaroğlu – 21 Nisan 2024
DOĞRU Parti Eş Genel Başkanı

İnsan, ineğe seslenmiş; Ey İnek!
Ne yapmaya geldin dünyaya? Maça gitmezsin, dans etmezsin, çay içmezsin, kahveye gidip oyun oynamazsın. Gündüz çayıra, gece ahıra. Tek düze bir hayatın var! Yiyip, içip, dışkılıyorsun. Bunun için mi geldin dünyaya?
İnek dile gelip cevap vermiş; Ey İnsan!
Bu sözü sen bana nasıl söylersin? Şu buzdolabını aç bir bak. Süt benden, yoğurt benden, tereyağı benden, kaymak benden, köfte benden, sucuk benden, pastırma benden. Ayağındaki ayakkabı, belindeki kemer benden. Kışın yaktığın tezek benden, kemiklerim bile işe yarar. Peki, sen ne yapmaya geldin dünyaya? (Alıntı)
Yukarıdaki hikayeyi, tavuk-balık hikayesine ve siyaset yolu ile hizmete benzetebiliriz. Tavuk bir yumurta yapar, tüm mahalle duyar, ortalığı velveleye verir. Balık bir defada binlerce yumurta verir, tık diye bir ses bile çıkarmaz.
Siyasette, şehrine bölgesine ve ülkesine hizmet eden, eserler bırakan ama siyaset yolu ile zenginleşmeyen, aksine servetleri azalan insanlar da vardır!
Bunlar, reklamı sevmezler çünkü yaptıkları işi, Türk Milletinin ve Allah’ın rızasını kazanmak için “Görev” olarak yaparlar. Size kendimden örnek vereyim;
Belediye Başkanı, İl Başkanı, Milletvekili, Genel Başkan Yardımcılıkları, Bakanlıklar, Genel Başkanlık olarak çeşitli görevlerde bulundum. Ne korumam oldu, ne devletin bir aracını kullandım, ne de bir gün bile devletin misafirhane veya dinlenme tesislerinde kaldım. Sürekli, insanlara faydalı olmaya çalıştım. Bergamalıyım.
Dünyanın en uzun elyaflı pamuğu “Bakırçay Havzasında” yetişir. Bu ovanın 50 yıllık sulama ihtiyacını giderecek Çaltıkoru, Yortanlı Barajları ve Aşağı Kınık Ovası sulama kanallarının nasıl yatırım programına alınıp yapıldığını, bu eserlerde Rahmetli Erdal İnönü ve benim en büyük emeğimiz olduğunu kimse bilmez. Çünkü ne Erdal Bey ne de ben, reklamı seven kişiler değiliz.
Bergama Bölge Hastanesi, İngilizce konuşan Sağlık Çalışanı yetiştirecek “Anadolu Sağlık Meslek Yüksek Okulu, Rahmetli Rektör Refet Saygılı’nın katkısıyla, 7 Yüksek Okulunun açılması hep katkımız ve desteğimizle olmuştur.
Tüm hizmetler bir yana, her zaman gurur duyduğum en büyük hizmetim, Türkiye’nin onur duyacağı bilim insanları yetiştiren “İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsüdür.” Rahmetli Süleyman Demirel’i minnetle anıyorum. İYTE’nin sitesinde bunlar görülebilir…
Bu eserlerin ve hizmetlerin yapılmasında hiçbir zaman kibre düşmedik. İnsanlarımızın siyasi düşüncelerine bakmadan, herkese yardımcı olmaya gayret ettik. Hangi makamda olursak olalım, Türk Devletine, Türk Milletine, Türk Vatanına, Türk Diline, Ulus Devlete, Üniter Yapıya, Cumhuriyete ve ülkemizin kuruluş değerlerine, Atatürk’ümüzün ilke ve devrimlerine, her türlü zulme (İşkence dahil) rağmen sahip çıktık, milim sapmadık…
Bizden ve yönettiğimiz makamlardan şu sözler hiç duyulmadı, duyulmaz;
-Türkiye’nin, TALİBAN inancıyla alakalı ters bir yanı yok! (Erdoğan)
-Türkiye’deki Kuvayı Milliye ne ise Hamas da odur! (Erdoğan)
-İki tane AYYAŞIN yaptığı yasa sizi rahatsız etmiyor mu? (Erdoğan)
-Bize LOZAN’I “ZAFER” diye yutturmaya çalıştılar! (Erdoğan)
Dile gelip insana seslenen İnek Yine konuşmuş;
“Behey Fani! Sen nasıl bir yaratıksın?
Etin yenmez, derinden bir halt olmaz. Yalan söylersin. İnsanların inancını istismar edersin. Ahlakı ve DOĞRU’YU unuttun, devamlı kul hakkı yersin! Sen insanların başına bela olmak için mi geldin dünyaya?
Aziz Türk Milleti, maalesef malzeme bu. Fakat bu kötü malzemeyi yıllardır iktidarda tutan da sensin! Maalesef…
Sağlık ve başarı dileklerimle
Posted in Uncategorized | Leave a comment

ÇÜRÜDÜNÜZ…

AKP’li Yenişehirlioğlu’ndan ‘Rolex’ açıklaması:
Helal yoldan edindim, takmaya devam edeceğim

cumhuriyet.com.tr – 20.04.2024

AKP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Bahadır Yenişehirlioğlu, yarım milyon lirayı aşan değerdeki Rolex saati için “Alın teriyle helal yoldan edindiğim saatimi takmaya devam edeceğim” açıklaması yaptı.
AKP İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı’nın sayılı insanın girdiği Monaco Yat Kulübü’nde ıstakoz yediği anları Instagram hesabından paylaşması konuşulurken, AKP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Bahadır Yenişehirlioğlu’nun Rolex marka saati gündem olmuştu.
Bahadır Yenişehirlioğlu, kendisini Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ziyarete gelenlerle ‘selfie’ çekip sosyal medya hesabından paylaştı. Yenişehirlioğlu paylaşımına, “Biz, bu milletin ta kendisiyiz” notunu düşerek, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile AKP’nin sosyal medya hesaplarını etiketledi.
Ancak AKP’li milletvekili, fiyatı yaklaşık 562 bin TL olduğu belirtilen saatini gösteren fotoğrafını sosyal medyada gelen tepkilerin ardından kaldırdı.
Posted in Uncategorized | Leave a comment