KUDÜS GECESİ  ve 28 ŞUBATIN GERÇEKLERİ * 6 BÖLÜM ARDIŞIK DİZİ * Cumhurbaşkanı Demirel, ”Dini siyasete alet etmek isteyenler hem suç, hem günah işliyor”

KUDÜS GECESİ  ve 28 ŞUBATIN GERÇEKLERİ * 6 BÖLÜM ARDIŞIK DİZİ * Cumhurbaşkanı Demirel, ”Dini siyasete alet etmek isteyenler hem suç, hem günah işliyor”

KUDÜS GECESİ  ve 28 ŞUBATIN GERÇEKLERİ

Naci KAPTAN – 28 Şubat 2024

BÖLÜM I / II


Naci KAPTAN – 28 Şubat 2024
28 Şubat LAİK CUMHURİYET’i, İRTİCA VE TARİKATLAR İLE CEMAATLERDEN korumak için devlet tarafından YASALAR GEREĞİ alınmış olan karşı önlemler dizisidir. Bu konu devrim karşıtları, laiklik ve Cumhuriyet karşıtları tarafından sürekli olarak çarpıtılır. Çünkü, Başbakan Erbakan tarafından imzalanmış olan MGK ile kamuda irticai kadrolaşmaları ve güçlenmeleri engellenmiştir. Sürekli olarak çarpıtılmakta olan  28 Şubat konusunu bir kez daha masaya yatırmanın ve gerçekleri paylaşmanın yararlı olacağını düşündüm.
Devlete 40 yılı aşkın zaman içinde sadakatle ve özveri ile hizmet etmiş olan, MGK’da yasaların kendilerine verdiği görevi yapmış olan saygın komutanlar AKP iktidarında büyük baskı, eziyet görmüşler ve iktidarın sopası olan yargı tarafından hapis cezasına uğramışlardır. Bu saygın komutanlar 80 yaşın üzerinde olup, HAPİSTE TUTULMAMALARI yönünde sağlık raporları olmasına rağmen, aydınları yakanları, düşünceleri nedeniyle insanları domuzbağı ile öldürenleri ve hatta Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan’ı katledenleri affeden cumhurbaşkanı Erdoğan bu değerli komutanları görmezden gelerek sorumluluğunu yerine getirmiyor ve komutanları ölümle baş başa bırakıyor.
Naci Kaptan / 04. Mart. 2021 – Güncellendi 21. 08. 2021 – 28. Şubat.2022 – 28 Şubat 2024
Sayın Rifat Serdaroğlu 28 Şubat’ı şöyle tanımlıyor ;
“Bu nasıl bir darbedir ki, Cumhurbaşkanı-Başbakan-Bakanlar yerlerinde, TBMM açık ve görevde-Anayasa ve yasalar yürürlükte-PARTİLER KAPATILMAMIŞ-SIKIYÖNETİM ve OLAĞANÜSTÜ HAL ilan edilmemiş, Sıkıyönetim Mahkemeleri kurulmamış-Askeri Konsey yok, YÖNETİM SEÇİLMİŞ SİVİLLERİN ELİNDE. Basın hür ve özgür. Hiçbir yayın organına baskı, tehdit yok. 28 Şubat’ta, hepsi Yargı Kararlarına bağlanarak sadece 3 bin 225 kişi işten çıkarılmıştır. Ordudan 243’ü FETÖ’cu olmak üzere toplam 753 kişi atılmıştır. (Şimdi, haklarında mahkeme kararı olmadan, KHK ile 150 binden kişi işinden çıkarılmış, açlığa mahkum edilmiştir. Esas FETÖ’cular ise AKP’dedir.) 28 Şubat, Laik Cumhuriyetin-demokrasinin-hukuk devletinin korunmasını sağlamış, karşı devrimci yobazların tekerine çomak sokmuştur.
Dönemin Başbakanı ERBAKAN, 28 Şubat MGK toplantısından sonra aynen şunları söylemektedir;
“Duyduğum büyük sevinci ifade etmek istiyorum. MGK toplantısında saatlerce Türkiye’mizin her türlü meselesini baştan sona gözden geçirdik. Bütün konularda tam bir görüş birliği içinde olduğumuzu gördük. Hükümetiyle, Askeriyle devletin zirvesi birlik ve beraberlik içindedir.” Erbakan, 28 Şubat’tan sonra 14 yıl yaşadı. Aktif siyaset yaptı, Genel Başkan oldu. Bir tek gün, “BANA ZORLA İMZALATTILAR, İSTİFAYA ZORLADILAR” demedi!”
BÖLÜM I 
İktidarda Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi arasında 28 Haziran 1996’da kurulan 54. Hükümet vardı. İktidar siyasi islamcılara göz kırpmaya başlamış ve irticanın toplum içinde yeşermesine izin vermeye başlamıştı.  İşte bu günlerde, Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, 31 Aralık 1996 günü belediye başkanlığını yaptığı Sincan ilçesinde düzenlediği “Kudüs gecesi”nde Laik Cumhuriyet düzeni aleyhine kökten dinci güç gösterisi yapmaya çalıştı.
Atatürk’ün aydınlanma devrimlerinin karşıtları olan kökten dinciler, 28 Şubat’ı darbe olarak nitelerler. Bu sene de aynısı oldu. 28 şubat şöyle bir darbe olabilir; Kökten dincilerin laik Cumhuriyete karşı kurdukları gericiliği yok eden bir darbedir.
Aslında, Laik Cumhuriyete karşı filizlenen devrim karşıtlarına karşı Devleti, Cumhuriyeti, Laikliği koruyan, belediyelerde başlamış olan kökten dinci kadrolaşmaları tasfiye eden bir DEVRİMDİR. Amacı Devletin varlığını, laik Cumhuriyeti kökten dincilere karşı korumuş olan bir eylemdir.
28 Şubat Devriminin başlangıcı Laik Cumhuriyete karşı irticanın baş kaldırması sonucu gerçekleşmiştir. Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, İran Büyükelçisi ve konsolosunun da katılımı ile Laik Cumhuriyet’e karşı irticai bir güç denemesi yapmış ve ayrıca, Hamas ve Hizbullah terör örgütlerine övgüler düzmüştür.  Salona Hamas ve Hizbullah örgütü liderlerinin büyük boy portreleri asılmıştır.
Geceye Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın davetlisi olarak İran Büyükelçisi İran rejimini öven, Türkiye’nin laik devlet düzeni aleyhine bir konuşma yapmıştır.
Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız
Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, Başbakan Yardımcısı Çiller’in talimatıyla, İç İşleri Bakanı Meral Akşener tarafından görevinden alınmıştır. Bekir Yıldız ve görev alan belediye çalışanları hakkında hem Cumhuriyet Başsavcılığınca, hem de DGM Başsavcılığınca “Hizbullah Terör Örgütü üyeliği”, “Yardım ve yataklık” suçlarından iki ayrı adli soruşturma başlatılmıştır.
Tansu Çiller TBMM Grup toplantısında “Devletimizin bu vazgeçilmez niteliği denenecek olursa, buna teşebbüs edenlere de Türkiye’yi dar ederiz.”   demiştir.
Adalet Bakanı Şevket Kazan, Bekir Yıldız’ı tutukluluğu sürecinde (Pazar Günü) ziyaret etmiş, Adalet Bakanı sıfatıyla yaptığı bu ziyareti Anayasa Mahkemesinde görülen Refah Partisi’nin Kapatılması davasının, kapatma gerekçelerinden birisini oluşturmuştur.
DGM Başsavcılığınca Bekir Yıldız dahil 11 sanık hakkında “Hizbullah Terör örgütüne üye olmak / propagandasını yapmak” suçlamasıyla dava açılmış, DGM de yapılan yargılama sonucu Bekir Yıldız’a verilen 4 yıl 7 ay mahkumiyet cezası Yargıtay tarafından onanmıştır. Bu süreçte Bekir Yıldız yurt dışına kaçmış 3 yıl sonra çıkan “af” tan yararlanarak yurda dönmüştür (Gerekçeli kararda, Müşteki sıfatı verilen Bekir Yıldız’la ilgili bu husus gizlenmiştir)
28 Şubat’a giden yolu açan Bekir Yıldız, sadece tutuklanmamış,  hakkında Ankara 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesinde “Hizbullah Terör Örgütü Üyeliği” iddiası ile açılan davada, “Hizbullah Terör Örgütü’nün propagandasını yapmak suretiyle yardım ettiği” gerekçesiyle TCK’nın 169’uncu maddesinden 3 yıl 9 ay ağır hapis, TCK’nın 312/2 maddesindeki, “Halkı sınıf, din ve bölge farklılığı gözeterek, kin ve düşmanlığa tahrikten” de 10 ay olmak üzere toplam 4 yıl 7 ay hapse mahkûm edilmiştir.  Bekir Yıldız ayrıca 3 yıl süreyle kamu hizmetlerinden yasaklanmış ve 716 bin 666 lira ağır para cezası almış, cezası Yargıtayca onanmıştır. 
Hatırlatalım ki 31 Ocak  İran lideri Hümeyni tarafından “Kudüs Günü” olarak ilan edilen bir tarihtir. Salona Hamas ve Hizbullah örgütü liderlerinin büyük boy portreleri asılmıştır. Bekir Yıldız İranlı diplomatlarla bir olarak laik cumhuriyete karşı tertiplediği sözde tiyatro oyununda aynı zamanda Hamas ve Hizbullah terör örgütlerinin de propagandasını yapmıştır. Olayın ardından çıkan olaylar sonucu İran Büyükelçisi ve İran İstanbul Başkonsolosu Türkiye’den ayrılmak zorunda kalmıştır.
Bekir Yıldız’ı daha iyi tanımak için hatırlatalım: Başkanlık döneminde ilçede içki satışını ve yılbaşı için hindi satışlarını yasaklatmasıyla da gündeme gelmişti. Yıldız’a göre toplum ancak islami kurallara göre yaşamalı, içki içmemeli, yılbaşı kutlamamalı, hatta hindi bile yememeli idi.
”Postmodern darbe” olarak da nitelenen ve yoğun tartışmalara neden olan 28 Şubat’a giden süreçte Türkiye, tarihinin en sıcak yıllarından birini 1997’de yaşadı. Necmettin Erbakan’ın başbakanlığında 28 Haziran 1996’da RP-DYP koalisyonu şeklinde kurulan 54. Hükümette, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev aldı. Hükümet yetkililerinin 1996 sonbaharından itibaren yaptığı bazı konuşmalar nedeniyle Türkiye 1997’ye rejim tartışmalarının gerginliğiyle başladı. 3 Kasım 1996’da meydana gelen trafik kazasının ardından patlayan ”Susurluk” skandalıyla çalkalanan ülkede, Aczmendiler’in eylemleri de gündeme geldi.
Ramazan nedeniyle resmi dairelerdeki mesai saatlerinde mahalline göre yapılan düzenlemeler ve çalışanların iftar saatine yetişebilmeleri için bazı illerde öğle tatilinin kısa tutulması, bazılarında öğle tatili uygulanmaması tartışmalara yol açarken; dönemin Başbakanı Erbakan, tarikat tartışmalarının yoğunlaştığı bir sırada Başbakanlık konutunda bazı tarikat ve cemaat liderine iftar yemeği verdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, RP Kayseri il örgütünün Siyasi Partiler Yasası’na aykırı olarak üniforma niteliğinde tek tip kıyafet giydirdiği görevlilerle ilgili olarak bu partiye 30 Ocak 1997’de uyarıda bulundu. Başsavcılık, RP Kayseri İl Yönetim Kurulunun 30 gün içinde görevden el çektirilmesini istedi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı fesih işleminin yapılmaması halinde RP hakkında kapatma istemiyle dava açılacağını bildirdi.
Naci Kaptan

BÖLÜM II
Kudüs gecesi
Sincan’ın RP’li Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın 31 Ocak 1997’de düzenlediği ”Kudüs Gecesi”ne İran’ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Rıza Bagheri de katılarak bir konuşma yaptı. Gecede, ”intifada” hareketini canlandıran bir oyun sergilendi ve gösterinin yapıldığı çadıra Hizbullah ve Hamas örgütlerinin liderlerinin posterleri asıldı. Başbakan Erbakan, 1 Şubat 1997’de kamuoyundan gelen tepkiler ve DYP’deki bazı bakanların ”imza koymayız” direnişine karşın üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakan kararnameyi Bakanlar Kurulu’nda imzaya açtı. Öte yandan, Susurluk’taki trafik kazasıyla ortaya çıkan karanlık ilişkileri protesto etmek amacıyla düzenlenen ”Sürekli Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık” eylemi başladı.
Öte yandan Sincan’da düzenlenen ”Kudüs Gecesi”ne tepkiler yağmaya başladı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve DGM Başsavcılığı Kudüs Gecesi ve geceyi düzenleyen RP’li Belediye Başkanı Bekir Yıldız hakkında 2 Şubat 1997’de ayrı ayrı soruşturma açtı. Sincan’daki açıklamasıyla tepkilere neden olan İran Büyükelçisi, 3 Şubat 1997’de Dışişleri Bakanlığına çağrılarak protesto edildi. Sincan’da Kudüs gecesiyle ilgili haber yapmak üzere bulunan Star muhabiri Işın Gürel, Recep Gülmez adlı bir kişi tarafından dövüldü. Recep Gülmez daha sonra iki günlük bir takipten sonra tutuklanarak Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’ne konuldu.
Sincan’dan geçen tanklar…
Birçok çevrede bir askerlerin ”uyarısı” olarak algılanan ve kamuoyunun belleğinde 28 Şubatı ”sembolize” eden ”Sincan’dan tankların geçmesi” hemen bu olayın ardından geldi. Sincan’da 4 Şubat 1997’de 15 tank ve 20 kariyer, ilçeden geçerek Yenikent’teki tatbikat alanına gitti. Sabahın erken saatinde tankları gören Sincanlılar, ”darbe” olduğunu sanarak şaşkınlık yaşadı.
Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, Sincan’dan tankların geçtiği gün Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ı görevden uzaklaştırdı. Ertesi gün Bekir Yıldız Ankara DGM’deki sorgusundan sonra Terörle Mücadele Şubesi tarafından gözaltına alındı. Yıldız DGM’deki iadesinden sonra 9 kişiyle birlikte yasa dışı silahlı çeteye yardım ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik iddiasıyla tutuklandı.
Gen:kur.Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı – Başbakan Erbakan
Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, ”Dini siyasete alet etmek isteyenler hem suç, hem günah işliyor” açıklaması yaptı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı 9 Şubatta yayımladığı bayram mesajında, ”Türk Silahlı Kuvvetleri laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü uğrunda her türlü görevi yapacak azim ve kararlılığa sahiptir” dedi.
Başbakan Erbakan ”Sürekli Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık” eşlemine katılanları eleştirerek, ”Işık kapatan fesat” dedi. Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın eylem için ”Elektrikleri söndürüp mum söndü oynuyorlar” dediği iddiası Alevi vatandaşların tepkisine yol açtı. Adalet Bakanı Kazan ise ”Mum söndürme Alevilerin ananesidir” dedi. Toplumun çeşitli kesimleri Kazan’ın istifasını istedi. Kazan, 14 Şubatta Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ı cezaevinde ziyaret etti. Tepkilere neden olan ziyaret için Kazan ”Ziyaret medeni bir yaklaşım” dedi. Sivil toplum örgütlerinin kadın temsilcileri tarafından Ankara’da miting düzenlendi.
Tansu Çiller – Necmettin Erbakan
‘Hükümette çatlak…’
DYP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu Çiller, 17 Şubat 1997’deki GİK toplantısında ”RP’nin son çıkışlarından rahatsız olduğunu” söyleyerek, ”Başbakan Erbakan’ı bu konuda ikaz edeceğim” dedi. Adalet Bakanı Kazan’a ilk tepki hükümet ortağı partiden Devlet Bakanı olan Işılay Saygın’dan geldi. Saygın Medeni Kanun’un Kabulünün 71. yıldönümü nedeniyle Kazan’a yapılacak ziyareti iptal etti. Çiller, 19 Şubatta Başbakan Erbakan’dan habersiz BBP’ye hükümet ortaklığı önerdi. İran Büyükelçisi Bagheri, Kudüs Gecesi’ndeki konuşmaların ardından artan tepkiler nedeniyle ülkesine gitti.
 ‘Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a uyarı mektubu’
Sincan’daki Kudüs Gecesi’nden 4 gün sonra İçişleri Bakanlığına bir yazı gönderen dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ”belediyelerdeki köktendinci kadrolaşmanın derhal incelenmesini’‘ istedi. Bu uyarı üzerine İçişleri Bakanı Meral Akşener valiliklere gönderdiği yazıda Cumhurbaşkanı’na bilgi verilmek üzere konunun araştırılması talimatı verdi. 21 Şubat 1997’de Cumhurbaşkanı Demirel ile görüşen Erbakan, ”Türkiye’nin rejim meselesi yok” açıklaması yaptı. Aynı gün bir başka açıklama da askeri kanattan geldi. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir, Washington’da Türk-ABD Konseyi kapanış balosunda ”Sincan’da demokrasiye balans ayarı yaptık” dedi.
Adalet Bakanı Şevket Kazan, 24 Şubatta, RP yanlısı 15 derneğin temsilcilerini orduyu eleştirdikleri için makamından kovdu. ”Sıcak” günlerin ardından, 26 Şubatta Cumhurbaşkanı Demirel’in Başbakan Necmettin Erbakan’a ”rejim konusunda endişelerine dile getirene bir mektup gönderdiği” belirtildi. Ve iki gün sonra 28 Şubat 1997’de MGK, Cumhurbaşkanı Demirel’in başkanlığında toplandı. MGK tarihindeki en uzun toplantılarından biri olan ve bundan sonraki siyasal ve sosyal gelişmeleri belirleyen bu tarihi ”olağan” toplantı 8 saat 45 dakika sürdü.
Çankaya Köşkü’nde saat 15.10’da başlayan toplantı saat 23.55’te sona erdi. MGK toplantısına Başbakan Necmettin Erbakan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan, İçişleri Bakanı Meral Akşener ile Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hikmet Köksal, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ahmet Çörekçi, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Teoman Koman ve MGK Genel Sekreteri Orgeneral İlhan Kılıç katıldı. Toplantıda, MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Onur Öymen, Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel, Olağanüstü Hal Bölge Valisi Necati Bilican ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Necdet Seçkinöz, Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Çetin Taner ile MGK Genel Sekreter Başyardımcısı Korgeneral Necdet Timur da hazır bulundu. Toplantıya katılan Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel ile Olağanüstü Hal Bölge Valisi Necati Bilican, saat 18.00 sıralarında MGK toplantısından ayrıldı.
Toplantı sonrasında yayımlanan MGK bildirisinde ”Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı yıkıcı ve bölücü grupların, laik ve anti-laik ayrımı ile demokratik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendiklerinin müşahade edildiği” belirtilerek, ”Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz verilmeyeceği” vurgulanıyordu. 4 maddelik bildirinin son maddesinde şöyle deniliyordu:
 ”Toplantıda bilhassa Anayasa ile Atatürk milliyetçiliğine bağlı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olarak belirlenen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı çağdışı bir kisve altında zemin oluşturmaya yönelik rejim aleyhtarı faaliyetler de gözden geçirilmiş; Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş medeniyet yolunda, demokratik sistem içerisinde ilerlemesini teminat altına alan Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz verilmemesi gerektiği; Anayasa’nın tanımladığı Cumhuriyetin demokratik, laik ve sosyal hukuk devlet ilkelerinin sağlıklı bir şekilde düzenlenmesine imkan sağlayacak güvenlik, huzur ve toplumsal barışın önem ve öncelik taşıdığı; Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı yıkıcı ve bölücü grupların laik ve anti-laik ayrımı ile demokratik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendikleri; Türkiye’de laikliğin sadece rejimin değil aynı zamanda demokrasinin ve toplumun huzurunun da teminatı ve bir yaşam tarzı olduğu; devletin yapısal özünü oluşturan sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri anlayışından vazgeçilemeyeceği, yasalarla belirlenmiş kuralların gözardı edilerek yapılan çağdışı uygulamaların da hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmayacağı; Türkiye’nin 1997 yılı içinde AB’ye tam üye olacak ülkeler listesine girmeyi öncelikli bir hedef alarak sürdürdüğü, böyle bir dönemde resmi ve sivil kurum ve kuruluşların bu sürece katkıda bulunmasının gerekli olduğu, bu sebeple, demokrasimiz hakkında kuşkulara yol açacak, Türkiye’nin yurtdışındaki imajını ve itibarını zedeleyecek her türlü spekülasyona son vermek gerektiğini, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik insan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk devleti olduğu yolundaki temel ilkelerinin Anayasamızın ve devletimizin teminatı altında olduğu; rejimin, kendisine ve geleceğine yönelik tartışmaların, içinde bulunduğumuz ortamda Türkiye’ye yarardan çok zarar verdiği; açıklanan bu esaslar aksine davranışların, toplumumuzda huzur ve güveni bozarak yeni gerginlikleri ve yaptırımlara neden olacağı değerlendirilmiş, bu konularda alınacak ve alınması gereken tedbirlerin Bakanlar Kurulu’na bildirilmesine karar verilmiştir.”

Naci Kaptan 28.02.2024 / Devam edecek
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *