FAŞİST, OTOKRATİK, BASKICI YÖNETİCİLERİN “HİÇ YAŞAMAMIŞ GİBİ” ONURSUZLAŞTIRILARAK TARİHTEN SİLİNMESİ * Damnatio memoriae

Damnatio memoriae


Eski Roma’da, ”Damnatio Memorai – Hatıraların Lanetlenmesi” denilen bir terim ve uygulama vardır. Bu uygulama; Sulla, Nero, Commodus gibi bir kaç imparatora ölümlerinden sonra uygulanmıştır. Yaptıkları eserleri, koydukları kanunları, evleri-barkları, mezarları, heykelleri ve yazıtları günlük yaşamdan, usulca ve sinsice sistematik olarak silinmiştir. Bu uygulamalar sonunda sanki onlar hiç yaşamamış gibi olmuşlar!
Damnatio memoriae, Latince bir deyim olup, tam olarak anlamı “Hatıranın Lanetlenmesi” ya da hatıradan çıkartma olgusudur. Onursuzlaştırmanın bir formu olup, Roma Senatosu’ndan vatan hainleri ya da Roma Devletinin itibarıyla oynayanlar için uygulandı. Bir ifade ve yaptırım olarak Damnatio Memoriae’nin anlamı, kişinin asla var olmamış gibi tüm izlerinin devletin kamusal onuruna uygun olarak ülkenin tarihinden çıkartılmasıdır.
Damnatio memoriae’nin daha modern bir örneği ise Büyük Temizlik sırasında Josef Stalin’in muhaliflerine ait portrelerin, kitapların, insanların silindiği resimlerin ve diğer izlerin kaldırılmasıdır. Damnatio memoriae nin modern konseptlerinden bir örnekte, George Orwell’in ünlü distopik roman’ı Bindokuzyüzseksendört te “unperson”ların (görmezden gelinen kişilerin) “buharlaştırılması”‘dır; “yoktu; hiç var olmadı”. (“He did not exist; he never existed”.)

Hikaye sorunlu bir öğrenci ile öğretmeni arasında geçer.
Öğretmeni öğrenciye; -“Neden arkadaşlarını kıskanıyor ve onların yaptıklarını bozuyorsun” diye sorunca, Çocuk; -“En iyi ben olmalıyım, en başarılı ben görünmeliyim” diye cevap verir. Bunun üzerine öğretmen tahtaya bir çizgi çizer ve; -“Bu çizgiyi nasıl kısaltabilirsin” der.
Kıskanç çocuk hemen atılıp bir kısmını siliverir. -“Olmadı” der öğretmen, “silmek yok”. Bu sefer çocuk eliyle bir kısmının üzerini kapatır. Öğretmen; -“Yine olmadı, kapatmak yok” der. -“Başka nasıl yaparsın” diye soran öğretmen, bakar ki cevap yok, daha uzun bir çizgi çizer diğerinin yanına ve; “Bak öteki kısaldı” der. -“Başkalarının çizgisiyle uğraşacağına, sen daha büyük bir çizgi çiz” der yaramaz öğrencisine.

Bugün de bunların benzerlerini görüyoruz Türkiye’de. 21 y.y.’ın elverişli koşulları ve çok gelişmiş imkanları, durmadan 1930’ların Türkiye’si ile karşılaştırılmaya çalışılmaktadır. O yılların zor şartlarında imkansızı gerçekleştiren bir liderle, 90 yıl sonrasının elverişli koşullardaki değerleri çarpıştırmanın altındaki hastalıklı psikoloji en hafifiyle kıskançlık olmalıdır.
Onuncu yıl marşını duyunca sinirlenenlerin, İzmir marşını duyunca salon terk edenlerin, İstiklal marşında ayağa kalkmayanların, TC’leri silenlerin, üniversitelerin, hava limanlarının, caddelerin, stadyumların adlarını değiştirenlerin bitmeyen hesaplarının motivasyonu, bu kıskançlık olmalıdır.
Aslında bugünün yöneticileri çok şanslıdırlar. Onu anlayabilseler ve özümseyebilselerdi, 21. yüzyılın olanaklarıyla, en az O’nunki kadar uzun ve kalıcı çizgiler çizmenin mümkün olacağını tahmin edebilirlerdi. Eğer göz bebeklerine sinen o kıskançlık perdeleri olmasaydı, ”Seni geçtik ey Mustafa” diye bağırdıklarında,
“En çok Atatürk’ün sevineceğini bilirlerdi!”
Yakın gelecek günlerde, seçimden sonra iktidar el değiştirdiğinde, demokrasi ve hukuk geri geldiğinde, inanıyorum ki 2002/202? tarihleri arasında iktidar olan AKP ve yöneticileri de Anayasayı ilga etmek, Parlamentoyu değersizleştirmek, Devlete, topluma, kamuya, halka yaptıkları kötülükler, ülkeyi yoksullaştırmak, ulusal varlıklarımızı satmak, Dünyanın en büyük yolsuzluklarını yapmak, ülkemizi dışa bağımlı kılmak, sömürgeleştirmek, toplumsal bölünme yaratmak, toplumsal huzuru ve kardeşliği yok etmek nedenleriyle sadece mahkemelerde yargılanmak değil, akan zaman içinde toplum nezdinde Damnatio memoriae ile cezalandırılacaklardır. Akılda kalacak olan sadece ülkemize yapmış oldukları kötülükleri olacaktır.
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *