Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com
28.10.2018
Amerika ve iki mecburiyeti; savaş ve oligarşi
Birazcık ekonomi ile ilgilenenler bilirler ki, kapitalizm sürekli krizler içindedir. Ekonomi bilimi ile uğraşanlar ve ekonomi kitapları, kapitalizmde krizler yapısaldır diye ifade ederler.Demek istiyorlar ki, eğer kapitalizm varsa krizle vardır. Kapitalizmin tarihi krizler tarihidir.
Krizler dönemi yeniden sermaye birikimi dönemidir.
Bir sermaye birikiminin dönemi bitmiş ve yenisine ihtiyaç duyulan bir dönem gelmiş demektir. Büyümeyen sermaye küçüleceği ya da yok olacağından, kriz dönemleri yeniden sermaye birikimi süreci demektir. Kriz dönemleri, sermaye sahipleri için yeni kaynak arayışıdır.
Bu kaynak çalışanlar veya işçi sınıfıdır. Bir başka çözümde, dış borç arama dönemidir. Böyle dönelerde sermaye çok pahalı olduğundan pek tercih edilmez ve işçi sınıfı üzerinden yol alınmak istenir.Zaten zar zor geçinen işçi sınıfından yeniden fedakârlık istemek; onu yaşam sınırı ile karşı karşıya getirmek anlamına gelir.
İşçi sınıfından yeniden fedakârlık istemek, güzellik ve iyilik yollarından (Demokratik yollarla) mümkün olmadığı bir yere geldiğinden, sermayenin tek çaresi faşizme davetiye çıkarmasıdır. İşlerin iyi gittiği ve karların yüksek olduğu dönemde hiç aklında olmayan işler, şimdi onun için çıkış yoludur. İşçi sınıfı içinde tek çare direnmektir.
Böyle dönemlerde hem işletmeyi ayakta tutmak yani işçinin işini kaybetmeyeceği bir asgari düzeyi muhafaza etmek siyasetin işidir.
Sermaye kendini kurtarmak için işçiyi işten çıkarır ve kendisini kurtarmaya kalkarsa ve işçi de isyan ederse, tüm düzen alt üst olur. Böyle bir durumda kaybeden sadece işçi sınıfı olmaz. Sermaye de kaybeder. Hele bir de ulus devlet emperyalizmin kıskacındaysa ve vatan savaşı vermek durumundaysa…
Oligarşinin başarısızlıklarını çalışanların üzerine yıkarak faşizme davetiye çıkarmak herkesin kaybedeceği ve daha çoğunun da halkın kaybedeceği bir düzen demektir. Konkordato ve iflasların ilan ediliyor olması ve işçi çıkarmalarının anlamı; oligarşi kendini kurtarıp işçiyi feda etme dönemidir. Şimdi bunu yaşıyoruz.
Yukarı da anlattığım ve içinde yaşadığımız modelin aynısını emperyalizm yaşamaktadır. Amerikan tekelleri, pazarların ve ucuz hammadde, enerji kaynaklarını kaybedilmesi riski altındadır.
Amerika’nın kendi tekellerinin hayatiyetini sürdürmesi için; hizadan çıkan ulus devletleri hizaya getirmesidir. Tıpkı bir işletmede, sermayenin işçiden daha fazla fedakârlık yapmasını talep etmek gibi ulus devletten daha fazla fedakârlık beklemektedir. Bu olmazsa savaş demektedir.
Amerika’nın dünya egemenliği, enerji güvenliği Batı Asya’dan geçmektedir.
Amerika’nın fabrikası orta doğudur
Ulus devletler onun işçileridir. Bölgedeki kriz Amerika’nın krizidir. Krizin tek çözümü vardır. O da savaştır.
Aynı kriz dönemlerinde patronların içinde bulunduğu dönemde olduğu gibi Amerika’da büyük bir kriz içindedir. Bu kriz kapitalizmin krizidir. Ya oligarşinin yeni rasyonalite diye, bir başka sermaye birikimi modeline geçmesi ile sonuçlanacaktır. Ya da ulus devletlerin kendi aralarında (tıpkı işçilerin kriz dönemlerinde kendi aralarında ki birlik gibi) birleşeceklerdir. Astana süreci böyle bir birliktir.
Amerika’nın mecburiyeti savaş ve sermaye faşizmidir.
Ulus devletlerin mecburiyeti kendi aralarında ki birlik ve direniştir.
Bu sebeplerden ötürü Türkiye’nin artık hem Rusya hem de Amerika’yı aynı anda stratejik müttefik kabul etmesi imkansızdır. Direniş dönemlerinde patronla iş birliği olmaz.
28.10.2018