PERDE ARKASI ; ŞEKER FABRİKALARI NEDEN KAPATILIYOR * TÜRKİYE ÜZERİNDE EMPERYALİST OYUNLAR ; CARGILL – NBŞ/ FRUKTOZ *BÖLÜM I-II-III-IV-V-VI

ARAŞTIRMA YAZISI BÖLÜM VI

Naci Kaptan / 20 Mart 2018

İLK BÖLÜMLER
https://nacikaptan.com/?p=55255 – BÖLÜM I-II
PERDE ARKASI ; ŞEKER FABRİKALARI NEDEN KAPATILIYOR * TÜRKİYE ÜZERİNDE EMPERYALİST OYUNLAR ; CARGILL – NBŞ/ FRUKTOZ
https://nacikaptan.com/?p=55274 – BÖLÜM III
PERDE ARKASI ; ŞEKER FABRİKALARI NEDEN KAPATILIYOR * TÜRKİYE ÜZERİNDE EMPERYALİST OYUNLAR ; CARGILL – NBŞ/ FRUKTOZ
https://nacikaptan.com/?p=55757 – BÖLÜM IV
PERDE ARKASI ; ŞEKER FABRİKALARI NEDEN KAPATILIYOR * TÜRKİYE ÜZERİNDE EMPERYALİST OYUNLAR ; CARGILL – NBŞ/ FRUKTOZ
https://nacikaptan.com/?p=55808 – BÖLÜM V
PERDE ARKASI ; ŞEKER FABRİKALARI NEDEN KAPATILIYOR * TÜRKİYE ÜZERİNDE EMPERYALİST OYUNLAR ; CARGILL – NBŞ/ FRUKTOZ
https://nacikaptan.com/?p=55965 – BÖLÜM VI
PERDE ARKASI ; ŞEKER FABRİKALARI NEDEN KAPATILIYOR * TÜRKİYE ÜZERİNDE EMPERYALİST OYUNLAR ; CARGILL – NBŞ/ FRUKTOZ
İnsanlık karşısındaki en önemli tehditlerden biri de, beş bin yıllık tohum kültürünün kaybolup gidiyor olması. Ulusaşırı şirketlerin marifetiyle üretilen genetik tohumlar, özellikle yoksul ülkelerin gıda pazarını ele geçiriyor. Bununla da kalmıyor, “terminatör tohumlar” vasıtasıyla kadim ve doğal tohumlar yok oluyor. (F. VVILLIAMENGDAHL “ÖLÜM TOHUMLARI”)

Değerli okur ,
Küresel tarım şirketleri insan hayatına ve sağlığına, tarihteki tüm savaşlardan daha fazla zarar veriyor. Yavaş yavaş sessizce öldürürken ülke ekonomisine de büyük zararlar veriyor.
NBŞ/FRUKTOZ ve PANCAR ÜRETİMİ , ŞEKER FABRİKALARININ kapatılması konularını ilk 5 bölümde paylaşmıştım
Bu bölümde küresel büyüklükteki GIDA TERÖRÜ ile ülkelerin işgal edilerek GDO ve GDO’lu ürünlerden elde edilen yan ürünlerle (NBŞ) ülkelerin sağlıksız beslenme yöntemiyle hastalıklı , gelişemeyen toplumlara evriltilmesi konusunu açmak isterim.
Sonra yine ana konumuza ve bu konuda toplumdan saklananlara NBŞ üreticisi Cargill’in ülkemize nasıl geldiği , iktidar hükümetinden yasalara aykırı da olsa nasıl destek gördüğü konusuna döneriz.
2002 yılından buyana yaşadığımız süreci Arjantinn 1980’li yıllarda bire bir yaşadı.  (okuyunuz https://nacikaptan.com/?p=406 ) Türkiye tarım ve hayvancılıkta sistemli olarak yoksullaştırıldı. Tüm ulusal yatırımlarımız ÖZELLEŞTİRME MASALLARIYLA küresel firmalara devredildi ve ulus varlıklarımızı kaybederek yoksulluk ve işssizliğe , yüksek enflasyona yenik düşmeye başladık. Türk Halkı henüz yabancısı olduğu bir yöntemle işgal altına alınmaya başlamıştı .
İktidar BABALAR GİBİ SATA SATA Satacak fabrika, tersane , liman , rafineri , bankalar, madenler v.b kalmayınca sıra akarsulara , meralara ,yaylara ve hatta kamu arsalarına geldi Dışarıdan açılan para muslukları kapanmaya başladı , bulunan kredilerin maliyeti ise çok yüksekti. Küresel düzenin Ana kuralı işliyordu ; “BORÇLANDIR VE YÖNET” borç alan emir de alırdı …
Dış borçlar ve cari açık başedilemez şekilde büyümeye başladı. Küreselciler , içerden buldukları işbirlikçilerle Türkiye’yi kemirmeye başladılar . Bu yazdıklarımız işin çekirdek ekonomik tarafı idi .
Bir başka boyutu daha var ;
Küresel tarım şirketleri insan hayatına, sağlığına,
tarihteki tüm savaşlardan daha fazla zarar veriyor
Gelişmemiş ve az gelişmiş ülkeler geçmişte silah zoruyla sömürge yapılırken yakın zamanlardan itibaren bu gibi ülkelerin istila yöntemleri demokrasi – insan hakları eğitim ve sosyal destek gibi kavramlarla vitrinlenmiş sözde kurum ,vakıf v.b. görüntülerle yapılmaya başlandı. Dost görünümlü düşmanlar önce gardınızı düşürüyor ve sinsice ele geçiriyorlardı .
KÜRESEL GIDA BARONLARI
ABD eski Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger’ın 1970’lerde şöyle diyordu :
“Petrolün kontrolüyle bütün bölge ve kıtaları, gıdanın kontrolüyle de bütün insanları kontrol edebilirsiniz”. “Yiyecek bir silahtır ve bizim müzakere çantamızdaki araçlardan biridir”
BAŞ BELASI NBŞ/FRUKTOZ GDO’lu ÜRÜNLER NEREDEN ÇIKTI ?
Yıl, 1940 yılında Rockefeller kardeşlerin oluşturduğu “Rockefeller Brothers Fund/RBF” hayır kurumu faaliyete geçti.David Rockefeller deyince aklınıza mutlaka ilk gelecek isimlerden biri, Henry Kissinger olmalıdır.1956 yılında “Rockefeller Brothers Fund” kurumunda çalışmaya başladı.
Dönem “Soğuk Savaş” dönemiydi. Rockefeller kardeşler, “Dünya İmparatoru” olmak için hangi stratejik adımların atılmasına yönelik projenin başına Henry Kissinger’ı getirdiler. Bu önemli stratejik adımlardan biri, ‘tarım’dı. Rockefeller tarım sektöründe de güçlü bir yatırımcıydı! Mesele sadece daha çok para kazanmak değildi. ‘Gıda’nın önemli silah olduğunu keşfetmişlerdi.
ABD tarım bakanları hep Rockefeller ailesinin “emrinde” oldu. Örneğin, BM’nin Roma’da düzenlediği Dünya Gıda Konferansı’na ülkelerin tarım bakanları katıldı. Sadece ABD’nin Tarım Bakanı Earl Lauer Butz dışında ayrıca Dışişleri Bakanı Kissinger vardı! Çünkü Kissinger’a göre, “Tarım, Tarım Bakanlığı’nın ellerine bırakılmayacak kadar önemliydi!” Evet amaçları daha fazla kazanmak değildi.
Kadınların hamile kalmasını önleyen… Erkekleri kısırlaştıran… GDO’nun mucidinin Rockefeller olması ne tesadüf değil mi? Bakınız… Norveç’teki “küresel tohum deposu” diye yutturulan, ari üstün ırk yaratmak ve istenmeyen ırkları yiyeceklerle kısırlaştırmak değil mi? Ambarın başındaki Margaret Catley-Carlson’un Rockefeller çalışanı olması da şaşırtıcı mı? Oyun büyük… “Yeni Dünya Düzeni”… Bu söz de David Rockefeller’a aittir.
ABD’nin önde gelen etkili çevrelerinin, Amerika’nın en güçlü figürlerinin 1930’larda başlattıkları finansmanını Rockefeller Vakfı’nın yaptığı “Savaş ve Barış Çalışmaları” adında bir proje vardı. Bu çalışmalar, daha İkinci Dünya Savaşı bile başlamamışken, ABD’nin İngiliz İmparatorluğu’ndan dünyanın kontrolünü nasıl teslim alacağına yönelik planlamalardı. Öncelikle zekice bir halkla ilişkiler mantığıyla “kendimize İngilizler gibi imparatorluk demeyelim, onun yerine dünyaya serbest ticaret ve demokrasi götürdüğümüzü söyleyelim” dediler. Tabii serbest ticaretten kastettikleri, kendi sanayini kurma aşamasındaki ülkelere ABD’nin serbestçe girip dev şirketleriyle yerel üreticileri ezmesiydi .
1970’lerden beri, yani Kissinger’ın dışişleri bakanı olduğu dönemden beri, ABD, tarım ihracatını, kendisinin ilk kez dile getirdiği şekliyle, “gıdayı silah olarak” kullanıyor. Washington’ın dediklerine karşı çıkan ülke gıdasız, aç kalır. Kitaba dönecek olursak, sözü edilen “ölüm tohumları“, insan hayatının sürdürülebilirliği için en temel önemdeki gıdaların, yani mısır, soya, pirinç, pamuk ve yeni başlayan buğday tohumları.Gelişmekte olan ülkelerin patentli tohum kanunlarıyla tohum arzlarının kontrol altına alınması, uzun vadeli bir Pentagon ve Dışişleri stratejisidir.
1974’te Kissinger’ın hazırladığı NSSM200 kod adlı gizli raporun konusu “bir ABD dış politikası olarak nüfus kontrolü” idi. Bu raporda, içlerinde Türkiye, Endonezya, Brezilya gibi ülkelerin bulunduğu 13 ülkenin,soğuk savaş sırasında ABD’ye gerekli olan mühim hammaddelere sahip olduğu ve dolayısıyla bu ülkelerde nüfus artışının önüne geçmek gerektiği yazılıdır. Bu rapor gizli olduğundan, Amerikalılar dâhil kimsenin bunlardan haberi yokken, bir anda kitapçıları “Nüfus Bombası”, “Fazla Nüfusun Tehlikeleri” gibi isimlerde kitaplar sardı. Tabii ki bu propaganda kitaplarının sponsorları Rockefeller Grubu ve menfaat ortaklarıydı.
Mısır ve benzeri tohumlarda yeni teknoloji insan spermine zarar veren bir yapıya sahip, yani bu ürünleri yiyen erkekleri kısırlaştırıyor. Bu sertifikalı, insan kısırlaştıran mısır tohumu California’da San Diego bazlı bir şirket tarafından DuPont, Dow Kimyasal ve Syngenta gibi şirketlerle işbirliği yapılarak geliştirildi.
Amerikan hükümeti tarafından da desteklenerek üretilen bu tohumlar, komşu ülkelerden yiyecek alabilmelerini sağlayacak para yardımı yerine, ABD Dışişleri tarafından Afrika’daki açlık çeken ülkelere dayatılıyor. Bir düşünün, bundan 10-15 sene sonra, gelişmekte olan dünyada, Avrupa’da, her yerde.
Gelişmekte olan ülkelerde gıdayı ve nüfusu kontrol altına almanın en geçerli yolu Latin Amerika’da, Çin, Türkiye gibi ülkelerde bütün tarımı GDO’lu tohum ekimine bağlamak; böylece, “işbirliği yoksa tohum da yok” diyebilmek. Küresel tarım ticaretinden kastettiklerim Unilever, Nestle, Kraft, Kellogg’s, Cargill, Monsanto gibi dev şirketler. Bunlar Türkiye’de de çok aktif şirketler.Her yerde öyleler. Bebek maması sektörüne de hâkimler. Evet, bebek mamaları dünyadaki en önemli sağlık sorunlarından biri şu an.
Bu konudaki direnişin bitip bütün tarımın GDO’lu tohuma bağlı kaldığını. İşte o zaman, nüfus kontrolü için mükemmel bir silah geçmiş olur elinize. Tohumu kesersiniz ve insanlar açlıktan ölür.Tohumların ya da bütün canlıların özel teşebbüs tarafından patentlenmesi. Birleşmiş Milletler’de alınacak bir kararla bütün dünyada yasaklanmalıdır. Hiçbir olumlu katkısı olmayan genetik manipülasyon,hatalı, yanlış bir bilime dayanır, 1930’larda Rockefeller Vakfı’nın yarattığı, yanlış bir vaade, bir organizmanın genleriyle oynayarak yeni bir ürün elde etme vaadine dayanan bir bilimdir.
Değerli okur,
Görüldüğü gibi iş iyice dallanıp budaklanmaya başladı . NBŞ olayı sanki aysberg’in su üzerinde görünen kısmı gibi . Eğer bir ülkeye GDO’lu tohum satarsanız ve bu ülkelerde GDO’lu ürüne kısıtlamalar yoksa ithal edilen GDO’lu ve ucuz mısır ve soya lesitini saklı olarak NBŞ/FRUKTOZ üretiminde kullanılacaktır. İşte bu nedenle Cargill Türkiye’nin CEO’su 2014 yılında şöyle diyordu ;
Şu anda 500 milyon dolarlık bir ciromuz var.
Hedefimiz, ürün satışından 2018 yılına kadar 1 milyar dolarlık ciro.
Hem GDO hem de NBŞ ….Ört ki ölem …
Naci Kaptan – Devam edecek
KAYNAKLAR
www.nacikaptan.com
https://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/soner-yalcin/lafuguzaf-1748154/
http://www.gidahareketi.org/NewsPrint.aspx?Id=601&ModuleName=haberleri
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, Calisma Dunyasi - Is ve Emekciler, Dizi Yazilari, Doga - Cevre - Ekoloji - Tarim, GDO, Saglik, TARIM - EKOLOJİ. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *