Cumhuriyet
Özgür Mumcu
06 Temmuz 2017 Perşembe
Memleket sevgisi
Adalet Yürüyüşü hedefine yaklaşıyor. Şunun şurasında pazar gününe pek bir şey kalmadı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun hamlesi, oyun kurmaya alışkın iktidar çevrelerini hazırlıksız yakaladı. Önce seslerini çıkartmadılar, sonra dalga geçtiler, en sonunda iş hazır ezbere yani terör destekçiliği suçlamasına vardı.
İktidar soru ne olursa olsun bildiği tek cevabı veren tembel bir öğrenci gibi. Bütün toplumsal talepleri terörle ilişkilendirerek itibarsızlaştırmak ve bir suçmuş gibi sunmak haricinde verebileceği bir cevap yok.
Bir de elbette iktidarın o müthiş kibri var. Anayasal bir hakkın, bir lütuf olarak verildiğinin söylenmesi.Üzerinde çok yazılıp çizildi ancak yine de tekrar etmekte fayda var çünkü mesele dönüp dolaşıp oraya bağlanıyor. Otoriter popülist iktidarlar bölücüdür. Toplumu ortadan yararlar. Sadece kendilerine destek verenleri milletten sayıp geri kalanı milletten ihraç ederler. Bir defa milletin parçası değilseniz hukuk size farklı, iktidarın gerçek millet diye değerlendirdiklerine farklı uygulanacaktır. Bunun da büyük bir adalet boşluğu yaratacağı açık.
Adaletin haksız tutuklamalarla, gerekçesiz ihraçlarla tarumar edilmesinin sebebi iktidarın milleti bölmesi. Tarafsız bir gözlemciyi dahi çıldırtacak derecede çifte standart içeren hukuk uygulamaları da öyle.
İktidar, hukuku kendinden olanlara başka, milletten kabul etmediklerine başka uyguluyor. İktidarın basit bir aracına dönüşen yargı da bu milleti bölen çifte standartlı adalet sorununun ortağı.
Geçen gün, aylar sonra televizyonda bir tartışma programı izledim. Daha doğrusu on dakika kadar tahammül edebildim. Konuşmacılardan biri, Adalet Yürüyüşü’ne karşı çıkıyor ve iktidar yanlısı gösterilerle aynı muameleyi görmemesi gerektiğini dile getiriyordu. Gerekçesi ise şuydu: “Bu bir protesto gösterisi.”
İktidardan yana olmayan her gösteriyi, her yürüyüşü, her toplantıyı bir kaşık suda boğmak isteyen bir anlayış bu. Aslında Türkiye’ye inanmayan, ülkede yaşayan halkın aynı milletin parçaları olduğunu kabul etmeyen bir bakış açısı. Cemaatin siyasi kumpas davaları döneminde, iktidar destekli cemaatin emniyet ve yargısı “düşman ceza hukuku” uyguluyorlar diye eleştirilirdi. Bugün de vaziyet çok farklı değil. Milletten kabul edilmeyenler açıkça terörist ya da vatan haini yani düşman ilan ediliyor. Dolayısıyla onlara karşılarında bir vatandaş değil düşman varmış gibi davranılıyor.
Toplumun yarısını milletten ihraç edemezsiniz. Toplumun yarısına terörist diyemezsiniz. Toplumun yarısının anayasal haklarını onlara “lütfedemezsiniz”. Adalet Yürüyüşü aynı zamanda bir milli birlik yürüyüşü. Kendini en milliyetçi, en vatansever diye siyaseten pazarlayanların bu yürüyüşe yaptığı düşmanlık, onların aslında bölücü olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Ne kadar tekrar edilse azdır. Adalet mülkün yani devletin temelidir. Cemaatle kol kola devletin kurumlarını sarsanlar, adalete yani devlete sahip çıkanlara karşı kitleleri kışkırtmayı bırakacak kadar hatalarından ders çıkartmıştır ve memleketlerini seviyorlardır diye umalım