Sözcü
Mehmet Türker
mturker@sozcum.com
9 Ekim 2015
Ne istedilerse verdiler!..
Türkiye’nin 26’ncı Genelkurmay Başkanı “silahlı terör örgütü yöneticiliğinden” 2 yıl hapis yattı…İlker Başbuğ Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yönetmiş, ama bu yetmemiş bir de “silahlı terör örgütü” kurmuş!..
Buna kargalar bile gülerdi, ama onun terör örgütü yöneticiliği yaptığına siyasi iktidar da inandı, bu iddia işlerine geldi, iktidar beslemesi uşak yazarlar da bunu coşkuyla karşıladı…
Önceki gün İlker Başbuğ Yargıtay’daki temyiz duruşmasında kendi ifadesiyle savunma değil “taarruz” yaptı ve daha çok Türk halkını gerçekler karşısında uyandırmaya çalıştı!..
Taarruzun stratejik hamlesi şu sözleriydi: “Siyasi iktidar,’Ne istediler de vermedik’ ve ‘Aldatıldık’ ifadeleriyle bu süreçte cemaate (Fethullahçılara) gerekli desteği verdiklerini zaten kendi sözleriyle açıkça belirtmişlerdir.
Bu konudaki rahatsızlığımızı her platformda ilgililerin dikkatine sunduk… Bir keresinde ‘Bugün bize yarın size olacak’ dedim. O günlerde sesimize kulak verilseydi, belki onca acıların yaşanması engellenebilirdi” Anahtar cümle buydu: “Ne istediler de vermedik?”
O günleri hatırlayın…
Ergenekon ve Balyoz’da operasyonlar dalga dalga yapılırken, şimdi yurt dışında kaçak yaşayan ve hakkında tutuklama kararı bulunan dönemin dehşetengiz özel yetkili savcısı Zekeriya Öz iktidara ve beslemesi medyaya göre “temiz eller” savcısıydı!..
Zekeriya Öz o kadar önemli adam olmuştu ki ülkenin Başbakanı kendi zırhlı Mercedes’ini onun altına çekmiş, emrine bir düzine koruma tahsis edilmişti…Evet, milli orduya kumpas kuranlar ne istemişlerdi de bunlar vermemişti?!.
İstedikleri her şeyi kumpasçılara vermekle de kalmadılar…
“Türkiye bağırsaklarını temizliyor” dediler…
“İyi ki bu paşalarla savaşa girmemişiz” dediler!..
Silahları gömenler, onları TV kanallarının canlı yayınlarında bulup (!) toprak altından çıkarırken sevinç naraları attılar…İktidar zaten darbe paranoyasıyla gelmiş, darbe mağduru numarasıyla oy avlamaya başlamıştı… Hepsinin işine geldi!..Hepsi ortaktı!..Devleti bölüşmüşlerdi, keyiflerine diyecek yoktu!..
Ne zamana kadar?..Akrebin iğnesi kendilerine dönünceye kadar…İlker Başbuğ “Bugün bize, yarın size” demişti, ama ne gam…Bütün yolsuzluk ve rüşvet iddiaları, iktidara karşı “darbe teşebbüsü” oluvermişti…
Öyle ki “milli orduya kumpası” da, kendilerine yönelik darbenin (!) referansı haline getirdiler!..
Kendileri de mağdurdu!!!
Sonuç?..
Saflığımıza geldi!..
Aldatıldık!..
Bugün onca mağduriyet yaşanmış, insanlar cezaevlerinde hayatını kaybetmiş, pırıl pırıl askerler 5-6 yıl cezaevinde yatmış, önleri kesilmiş, aileleriyle birlikte hayatları kararmışsa…
Onca bilim insanı, siyasetçi, gazeteci yıllarca perişan edilmişse…Fethullahçı örgüt kadar siyasi iktidar da suçludur!..Yıllarca devleti, yargıyı, polisi bölüşmekte ortaklık yaptılarsa…Bu büyük kumpasta da, bu büyük suçta da ortaktırlar!..
Büyük gurur
İlk defa bir bilim insanımız Nobel Ödülü’ne layık görüldü..
Nobel Kimya Ödülü sahibi Prof. Aziz Sancar’ın hayat hikayesi bu ödülü almasının anlamını daha da derinleştiriyor…Türkiye’deki bölünmenin, etnik didişmenin ne hale geldiği de Prof. Sancar’ın Nobel’i almasıyla bir kez daha ortaya çıktı…
Prof. Sancar “Türk’üm” dedi, ama onun Türk mü, Kürt mü, Arap mı olduğu tartışılmaya başlandı…Oya ne önemi var, o bu toprakların insanı, bizim insanımız…Sevindik, gurur duyduk, ama Prof. Sancar’ın içindeki, beynindeki cevheri çıkaran, ABD’nin ona sunduğu bilimsel araştırma olanaklarıdır…Bundan ders almalıyız!..
http://www.sozcu.com.tr/2015/yazarlar/mehmet-turker/ne-istedilerse-verdiler-954888/