NECATİ İŞ
266. Sayı, MAYA DERGİSİ
9 Mayıs 2013
Erdoğan’a Meclis Yolu Nasıl Açıldı?
Fazilet Partisi’nin Anayasa Mahkemesi’nce kapatılma-sının ardından “gelenekçi” olarak adlandırılan Milli Görüş’çü kanat 2001 yılında Saadet partisi’ni kurarken “değişimci” ve “ılımlı” olduğu öne sürülen “yenilikçi” kanat ise yine 2001 yılında Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AKP’yi kurmuştu.
2002 seçimlerinde % 34 oyla iktidara gelen AKP’nin genel başkanı Erdoğan, 12 Aralık 1997 günü Si-irt’te bir miting sırasında yaptığı konuşmada okuduğu,
“Minareler süngümüz, kubbeler miğfer / Camiler kışlamız, mü’minler asker /
Bu ilahi ordu dinimi bekler / Allahu Ekber, Allahu Ekber”
şeklindeki şiir nedeniyle Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından yargılanmaya başlanmıştı. Mahkeme 21 Nisan 1998 tarihinde, Erdoğan’ın “halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçunu işlediği gerekçesiyle Erdoğan’ı 1 yıl hapis ve 860 milyon TL para cezasına çarptırdı.
Daha sonra sanığın mahkemedeki ve duruşmadaki iyi hali göz önüne alınarak cezası 10 ay hapis ve 177 milyon TL para cezasına indirildi. Erdoğan Diyarbakır DGM kararına temyiz başvurusu yaptı, ancak Yargıtay 8. Ceza Dairesi 24 Eylül 1998 günü Erdoğan’ın cezasını onadı. Böylece 26 Mart günü Pınarhisar Cezaevi’ne giren Erdoğan 24 Temmuz 1999 günü tahliye oldu.
Bu olay sonucunda YSK, 3 kasım 2002 seçimi öncesinde Ak Parti Genel Başkanı sıfatı taşıyan Erdoğan’ın adaylık başvurusunu reddetti.
Eski TCK’nın 312.maddesinden hapse mahkum olmasını ve infazı bitmesine rağmen bu hapis cezasının adli sicil kaydının arşivlerde bulunmasını kararına gerekçe gösteren YSK, Anayasanın 76.Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 11. maddesine göre Erdoğan’ın aday olamayacağını kaydetti. Recep Tayyip Erdoğan siyasi yasağı nedeniyle seçimlere giremedi ve milletvekili seçilemedi. Bu nedenle se-çim sonrası kurulan 58. Hükümet, Abdullah Gül’ün başkanlığında kuruldu. Bu hükümet, Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılması için TBMM’ye yasa teklifi sundu. Yasa CHP’sinin desteği ve oy çokluğuyla kabul edildi ancak dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından “öznel,somut ve kişisel” olduğu gerekçesiyle veto edildi. Yasa teklifi değiştirilmeden ikinci kez meclise sunuldu. Tekrar kabul edilen yasa bu kez Sezer tarafından onaylandı. Böylece Erdoğan’ın milletvekili seçilmesinin önündeki hukuki engel orta-dan kalkmış oldu.
Bu adımın ardından AKP, Erdoğan’ı hapse girmesine yol açan konuşmayı yaptığı Siirt’ten milletvekili çıkarmak üzere harekete geçti. AKP, Siirt’in Pervari ilçesinde 3 sandık kurulunun oluşturulmadığını ve 1 sandığın kırıldığını öne sürerek bu ildeki seçimlerin iptali istemiyle Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvuruda bulundu.
YSK bu başvuruyu kabul etti ve 2 aralık 2002′de Siirt seçimleri iptal edildi. Böylece TBMM’ye Siirt’ten giren 3 milletvekilinin (AKP’den Mervan Gül, CHP’den Ekrem Bilek ve bağımsız milletvekili Fadıl Akgündüz) milletvekillikleri düştü.
Sirt seçimleri 9 Mart 2003 günü tekrar edildi ve seçime giren 4 parti arasından AKP oyların % 84,8′ini alarak 3 milletvekili adayını da meclise gönderme hakkı kazandı.Hakkındaki siyasi yasağın kalkması sonucu milletvekili olmasının önünde engel kalmayan Erdoğan’-la birlikte 2 milletvekili daha (Öner Gülyeşil ve Öner Ergenç) böylece AKP sıralarından meclise girmiş oldu.
Erdoğan’a milletvekilliği ve başbakanlık yolunun açılmasında CHP’nin ve dönemin CHP lideri Deniz Baykal’ın rolü, AKP’nin % 47 oyla ikinci kez tek başına iktidara geldiği 22 Temmuz 2007 seçimlerinin hemen ertesi günü Zülfü Livaneli’nin Vatan gazetesine yazdığı yazıyla kamuoyunun gündemine girmişti.
Yazıya göre, 19 Aralık 2002 günü, yani Abdullah Gül başkanlığında 58. Hükümet’in kurulmasından tam 1 ay, Erdoğan’a milletvekiliği yolunun açılmasının önünü açan yasa tasarısının Cumhurbaşkanı Sezer tarafından veto edilmesinden sonra, Baykal, Livaneli ve bazı CHP kurmayları, CHP milletvekili Mehmet Sevigen’in evinde birara-ya gelmişti.
Livaneli, yazısında şöyle yazmıştı:
“Türkiye’nin kaderi o akşam o ev-de değişti, çünkü siz ‘Tayyip Er-doğan başbakan olacak! ‘ diye tutturdunuz.Sizi ‘Çok tehlikeli bir oyun bu! ‘ diye uyaran parti dışından önemli şahsiyetlere kızdınız, ‘Hayır!’ dediniz ‘İki ay dayanamaz. Göreceksiniz iki ay dayanamaz.’
Sizin bu iddianıza karşılık ben ne dedim: ‘Erdoğan herhangi bir kişi değil, bütün tarikatların birleşerek Erbakan’ın yerine seçtiği siyasetçi; arkasında Amerika,Avrupa desteği de var. Program Türkiye’yi ılımlı İslam cumhuriyeti yapma programı. Sizin dediğiniz gibi iki ayda gitmeyecek; tam tersine, bu odada bulunan herkesin siyasi hayatını bitirecek.’
İki ay dayanamaz iddianızı, ‘görüşleri gereği IMF ile anlaşma yapmaz, ekonomiyi zora sokar ve dayanamazlar.’ tezine oturttunuz. Ama bunların hepsi bahaneydi çünkü siz iki partili rejimin işinize yaradığını anlamış ve seçim sonuçlarına sevinmiştiniz. Çünkü size ana muhalefet partisi lideri olmak ve soldaki rakiplerinizi yok etmek yetiyordu. Bu iş birliğini daha sonra da sürdür-dünüz.O zaman ben sizin Tayyip Erdoğan’la seçim öncesinde Beylerbeyi’nde gizlice buluştuğunuzu ve bir anlaşma yaptığınızı bilmiyordum.”
Yazıdaki asıl çarpıcı iddia ise, Erdoğan ile Baykal’ın 22 Şubat 2003 günü, yani Erdoğan’ın milletvekili seçilmesini sağlayan Siirt ara seçimlerinden 2 hafta önce, Beylerbeyi’nde buluştukları yönündeydi. Livaneli, Baykal ve Erdoğan’ın bu buluşmada gizli bir anlaşma yaptıklarını öne sürdü ve “Bir milletvekilinin mazbatasını iptal ettirip,Anayasa’yı değiştirip, grubu baskı altına alıp, Siirt seçimlerini es geçip Erdoğan’ı meclise sokmak ve dokunulmazlık zırhına kavuşturmak için verdiğiniz canhıraş çabanın yüz-de birini partiniz için verseydiniz sonuç bambaşka olurdu.” ifadelerini kullandı. Böylece iki lider Erdoğan’ın adaylığı konusunda uzlaşıyordu.
“Erdoğan’ın parlamentoya girmesine yol açmakla iftihar ederim”
Livaneli’nin yazısının ardından CHP İletişim Koordinatörü Baki Özilhan tarafından yapılan açıklama bu görüşmeyi yalanlamış, ancak Baykal basına yaptığı açıklamada “Tayyip Erdoğan’ın parlamentoya girmesine yol açmakla iftihar ettiğini, bunu demokrasinin gereği olarak önemsediğini ve karşı çıkanları önemsemediğini” dile getirmişti.
Baykal daha sonra dönemin Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’e, Beylerbeyi’ndeki gizli buluşmayı doğrulayacaktı.
Zülfü Livaneli ise 25 Temmuz 2007 tarihli yazısında, bu kez Mehmet Sevigen’in evinde yapılan buluşmanın ayrıntılarına değindi. Buna göre Baykal, Sezer’in Erdoğan’ın milletvekilliğini veto etmesine karşı çıkıyordu. Zira Baykal’ın hesabına göre Erdoğan,başbakanlık koltuğunda 2 ay bile dayanamayacaktı.
Star gazetesinin yazarı Şamil Tayyar ise, 25 temmuz’daki yazısında Beylerbeyi Bosphorus Otel’in restoranında gerçekleşen Baykal – Erdoğan görüşmesine değinmişti.Görüşmeyi doğrulayan Tayyar, iki liderin de masadan memnun ayrılmakla birlikte, adaylık konusunda pazarlık yapılmadığını öne sürü-yordu. Zira beylerbeyi’ndeki görüşme, Erdoğan’ın Siirt seçimlerindeki adaylığının kesinleşmesinden 2 ay sonra yapılmıştı.
Bu durumda, Erdoğan – Baykal görüşmesinin, Edoğan’ın milletvekili adaylığının ötesinde bir gündeme sahip olması ve 11 yıllık AKP iktidarı dönemindeki Özelleştirme, Kurumlar Vergisi oranlarının düşürülmesi gibi bazı uygulamalar başta olmak üzere Baykal ile Erdoğan’ın uzlaşmasını sağlayanların Türkiye üzerindeki beklentileri ne yazık ki artarak devam edecektir. Zira her açıklamasında T.C. Başbakanı, Taliban liderinin yanında diz çökmüş fotoğrafı ile her platformda eleştiren dönemin ana muhalefet partisi genel baş-kanının 2002 genel seçimlerinde iki partili TBMM’sinde solun tek partisi olmak veya iki ay hükümet edemezler giderler düşüncesi ve açıklaması sizce ne kadar gerçekçidir?
http://www.mayadergisi.com/erdogana-meclis-yolu-nasil-acildi/