İRTİCA derinleşiyor * MALEZYA DEĞİL İRANL’AŞIYORUZ *** ÖRTÜNME BAYRAMI * Baş örtme töreni Yeni Şafak yazarını da çileden çıkardı

Nilgun Cerrahoglu
nilgun@cumhuriyet.com.tr
26 Ekim 2014 Pazar
Cumhuriyet

ÖRTÜNME BAYRAMI

“Tahran’in zengin semtlerinden birindeki okula vardigimda etraf civil civil kosusan kucuk kizlar ve anneleri ile doluydu” diye anlatmisti bana, Iran’da uzun yillar kalan ve bu “ortunme torenlerini” ilk kez orada goren arkadasim, ardindan da devam etmisti:

“Iran’da bu torenler, kizlarin cok kucuk, henuz daha 9 yasinda oldugu, ilkokul 3. sinifta yapiliyor. Gittigim okulun toplanti salonuna, en gorunur konuma, uzerinde islemeli bir ortu bulunan buyuk bir masa
yerlestirilmisti. Masanin uzerinde de, ayni geleneksel Iran dugunlerinde izledigim minvalde… Kuran, iki buyuk samdan, bir ayna, tatli dolu tepsiler, bal ve de bugday saplari duruyordu…Basi ortulecek kizlar masanin etrafina dizilmisti…

Toreni cep telefonlarina, videoya alan aileler de; salonda yerini almisti.Once mudure hanim cikip meali su olan bir konusma yapti: ‘Artik siz kadin oldunuz. Cocuk degil, yetiskinsinz. Yetiskinler gibi bundan boyle Kuran’in buyruklarini tamamen eksIksiz yerine getirmekle mukellefsiniz. Her an gozlerin uzerinizde unutmayin. Ona gore giyinip, hareket edin!’

Sonra ilahiler, dualar okundu…
Oracikta beyaz carsafa sokulan kucuk kizlarin hatira fotograflari cekildi.Ve bir bayram yeri gibi suslenen salonda mutlu, gururlu anneler birbirlerini sarilarak tebrik etti. Onlar da mikrofona bir seyler soylediler ve basi taze ortulen kizlara hediyeler verildi.”

Adi: Teklif toreni
Iran’da “Teklif” adi verilen ve “dini vecibelerle tanisma/vecibelere takdim” anlamina gelen bu torenlerin; Sii Muslumanliginda da aslinda hicbir yeri, gelenegi yokmus.Iran Islam Devrimi dinde yeri olmayan bu kutlamayi ve toreni; toplumsal-dini cinsiyet rollerini agac yasken egilir misali erkenden pekistirmek, “model Iran kadinini” sartlamak maksadiyla oldukca yakin tarihlerde baslatmis.

Devrim oncesinde ve de Iran devriminin ilk yillarinda okula giden kadinlar oyle ki boyle bir ritueli hic isitmemis ve gormemisler.Tamamen sonradan icat edilen bu “Teklif torenleri”nin Iran’da uygulamaya sokulus nedeni; “model Islamci yurttasi” formatlamak ve devrimin hegemonyasini surdurmek oluyor.

Dort-bes yil once bunlari, “Teklif torenlerinin” tanikligini yapan arkadasimdan dinledigimde, 9 yasinda kendilerine “kadin” olduklari “telkin edilen” kucuk Iranli kizlara acimistim.Kendinden menkul bu garip, aracsal torenlerle; birkac yil zarfinda Turkiye’de de karsilasacagimizi o zaman hic dusunmedim…

Yeni Safak yazari Fatma Barbarosoglu’ndan Islam Devrimi usulu bu ortunme torenlerinin simdi Turkiye’ye isinlandigini ogreniyoruz.Turkiye’de olay henuz ilk okullara inmemis. Kutlamalar, sunnet dugunu misali ozel kiralanan salonlarda yapiliyormus…

Ayni Iran’da oldugu gibi ortunecek kiz, ilahiler esliginde sahneye geliyor.Kadininin biri agdali “basortusu” sohbetleri yapiyor.Orada bulunanlar basi yeni ortulen kiza-mukafat olarak!- “hediyeler” sunuyor.Izzet ikram kutlama sonunda katilanlara da “gunun hatirasi olarak” gene hediye veriliyor…

Bu da ‘abdestli kapitalizm’ icadi

Barbarosoglu kosesine bizzat kutlamalara katilan bir okurun izlenimlerini aktarmis…Soz konusu okur izlenimlerini; “Bu toren neyin nesidir? Bize ait olan bir sey degil? Mevlit degil, hatim degil, dugun degil” diye bitiriyor.

Iran ornegi sanirim “neyin nesi?” sorusunun yanitini yeterince acik veriyor.Molla icadi uygulama, Tahran’dan buraya gelirken ne var ki bizim “abdestli kapitalizm” evresine isinlanmis…

“Abdestli kapitalizm,” Bogaz teknesinde artik teravih namaziyla sonlanan luks iftar ziyafetleri tertipliyor…Bogaz’da yasayan bir arkadasim, gectigimiz ramazan boyu icinden dualar yukselen “teravih tekneleriyle” karsilastigini anlatti…

“Namaz kilmak” icin insanlar camiye gitmek yerine, postmodern tercihle artik tekneye biniyor.Muhafazakar(!) defilelere; salt “koreografi” olsun diye podyumda -misal!- “cenaze namazi gosterisi” ekliyor.

Bes yildizli otellerde mucevherli tesetturlerin birbiriyle yaristigi ve Kuran’la baslayan, havai fiseklerle biten dugun dernek yapiyor…“Dugun salonunda” Iran misali ortunme toreni de anlasilan sonu olmayan bu
“tuketim+gosteris+din+gosteri” alisiminin en kucuk yasa inmis sekli.Cocuklugu elinden alinan kizlara yazik.

cumhuriyet.com.tr
24 Ekim 2014 Cuma

Baş örtme töreni Yeni Şafak yazarını da çileden çıkardı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “dindar nesil” yetiştireceğiz sözleri bazı yurttaşların yaşamlarında da somutlaştı. Öyle ki muhafazakar çevrelerde düğün salonlarında “baş örtme töreni” yapılmaya başlandı. Bu uygulamaya AKP’ye desteğiyle bilinen Yeni Şafak Gazetesi’nin yazarı da isyan etti.

Hükümet destekçisi Yenişafak Yazarı Fatma Barbarosoğlu, kendisine gelen bir mektup karşısında hayretini gizlemeyerek yaşanan bir olayı köşesine taşıdı. Barbarosoğlu’nu şaşkına çeviren olay, büyük paralar harcanarak düğün salonlarında yapılan, “Baş örtme törenleri” idi.

Barbarosoğlu’na gelen mektup muhafazakarlar arasındaki yeni ve yaygınlaşan bir modayı da ortaya çıkarttı. Mektuba yer veren Barbarosoğlu, muhafazakarlar arasında yayılan lüks yaşama, har vurup harman savurmaya dikkat çekti.

“Muhafazakar aileler kızları için başörtüsü örtme törenleri yapmaya başlamışlar. Buna tanık olan bir muhafazakar kadının anlattıkları inanılmaz. Düğün salonu kiralanıyor, nikah şekeri gibi tören sonunda şeker dağıtılıyor, hediyeler, tatlılar ve şatafat…” diyen yazar kendisine gelen mektubu köşesinde paylaştı.

İşte o mektupla ortaya çıkan baş örtme töreni:

YENİ MODA ÖRTÜNME TÖRENİ

‘Sevgili Fatma hanım,

17 ekim 2014 tarihli yazınız vesilesiyle uzun zamandır beni içten içe üzen ve düşündüren bir konuyu sizinle paylaşmak istiyorum.İstanbul’da, genel olarak ‘muhafazakar/ dindar’ kimlikle bilinen insanların çoğunlukta olduğu bir semtte oturuyorum. Semti tercih sebebim, kayınvalidemlerin burada olması ve onlara yakın olmak gibi ailevi bir nedene dayanıyor.

Geçenlerde sevdiğim bir komşum, kızının başörtüsü örtme kararını verdiğini, bunun için bir tören yapacaklarını, benim katılmamdan çok mutlu olacaklarını söyledi.İlk defa böyle bir şey duyduğum için, önce çok şaşırdım, sonra refleks olarak çok sevindim Allah hayırlı etsin ama törene ne gerek var ki?’ dedim.

DOĞUM GÜNÜ HRISTİYAN ADETİ BARİ…

Samimi bir komşuluk ilişkisinde olduğumuz için uygun ve incitici olmayan bir dille böyle bir törenin gereksizliğini ve aslında yapılan masrafın da israf olabileceğini söylemeye çalıştım, ama onun coşkusu öylesine yüksekti ki, cümlemi tamamlamama bile fırsat vermeden anlatmaya başladı: «Biz doğum günü kutlamıyoruz ya! Doğum günü Hristiyan adeti çünkü. Bari çocuklarımıza böyle tören yapalım diyoruz».

Söylemeye çalıştığım her cümle herkes yapıyor ben yapmazsam çocuğumun hevesi kalır itirazı ile kesildi.

Hangi herkes diyemedim…

Törene gitmeyi düşünmüyordum. Ancak komşum tekrar tekrar geldi, kıramadım peki dedim. Eve gideceğimi sanıyordum. Hayır. Bir salon kiralanmış.

DÜĞÜN TÖRENİ GİBİ

Adeta bir düğün töreni. Davetlilere yemek, tatlı vs. ikram edildi. Kur’an tilavetinin ardından bir hanımefendi örtünmeyle ilgili ayetlerden, örtünmenin öneminden bahseden bir konuşma yaptı.

Başörtünün önemine dair yapılan sohbetin ardından, örtünecek olan kızımız ilahiler eşliğinde sahneye alındı. Ve tören başladı. İlk başörtüsü, sohbeti gerçekleştiren hanım tarafından tekbirlerle örtüldü. Arkasından orada bulunan herkes henüz örtünmüş kıza hediye vermeye başladı.

Mektubumun başında düğün gibi demiştim ya…

NİKAH ŞEKERİ GİBİ ŞEKER BİLE VAR

Günün sonunda tıpkı nihah şekeri gibi, katılanlara günün hatırası olarak minik hediyeler takdim edildi.
Bu tören neyin nesidir! Bize ait olan bir şey değil. Bir mevlid değil! Hatim töreni değil! Bir düğün değil! Yılbaşı ve doğum günü kutlamak Hristiyan adeti diye karşı duran Müslümanlar her gün yeni tören icad ediyor.
Eksik olan ile fazla olan arasında, günlerimiz giderek tatsızlaşıyor.Bunca tören bir işe yarasa bari. Muhabbet yok. Bari adabı muaşeretin mesafeli nezaketi olsa… O da yok
!

ŞEYTAN GÖRMÜŞ GİBİ…

Dindar insanların birbirlerini gördüklerinde selam vermemelerini, bir merhabayı esirgemelerini, asansöre binince şeytan görmüş gibi davranmalarını anlamıyorum. Metrobüste, otobüste dip dibe kadınla gidersin, asansörde denk gelince mi sırtını dönüp şeytan görmüş gibi davranırsın ve böylece günahtan korunursun!!! Aynı kapıdan giriş çıkış yaptığın komşuna bir merhaba, bir selam, hiç olmadı bir tebessüm etmez misin?

Yurtdışında; Amerika, Kanada, Avrupa’ da sokakta tanımadığım insanlar bana gülümseyince, birbirimizden bir selamı bile esirgiyor olduğumuzu dehşetle fark ediyorum.

EVLERİ TRİLYONLAR DEĞERİNDE

‘Bizim mahalle’de insanlar sadece almaktan bahsediyor. Son model projelerden ev alanlar hep daha iyi bir proje bulup daha güzel bir evin hayali ile yaşıyor.Fatma Hanım, evler trilyonlar değerinde. Lüksün sonu yok. Ve hiç bir ev insanları tatmin etmiyor. NİYE!

Ulaşımı zor bir yer burası. Eşlerin, çocukların arabası zaten var, ama herkesin gözü yeni bir arabada. Arabaların iyisinin de sonu yok. Parası olan alır. O değil benim derdim. İnsanların dindar bir kimlik içinde, sadece bir kaç bir şey daha almak için yaşıyor olmaları acı. Ve burada dindar insanların hepsi birbirine benziyor. Hepsinin fikrinde arabanın daha iyisi, evin daha iyisi var sadece.

DUYDUKLARIMA İNANAMIYORUM

Sünnet diye yemeğe tuzla başlamaya çok özen gösteriliyor, ama sünnetlerin ruhu hiç kavranmıyor.Bazen duyduklarıma inanamıyorum, yok bu kadar değildir diyorum. O kadar olduğunu gördükçe içim daralıyor. Hoyrat, kaba, nezaketsiz bir hal var ortada. Her geçen gün ümidim azalıyor.

Bu gidiş gidiş değil …’

This entry was posted in DİN-İNANÇ, Gundem, Haber, İrtica. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *