KARANLIĞIN AYAK SESLERİ * YENİ MAARİF MODELİMİZ

YENİ MAARİF MODELİMİZ

CUMHURİYET – Üstün Dökmen – 12.05.2024

MEB geçen ay yerinde bir kararla “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adlı yeni eğitim modelini tartışmaya açtı. Bu modeli tarihin en iyi eğitim modeli diye göklere çıkaranlar var ancak olumsuz yönde şiddetle eleştirenler de var. Bakalım MEB olumsuz eleştirileri ne ölçüde dikkate alacak?
Bir psikolog ve eğitimci olarak bakanlığın bu önerisinin hayata geçmesi halinde ülkemizin çağdaşlıktan ve pozitif bilimden uzaklaşacağı, en az birkaç yüzyıl geriye gideceği endişesini taşıyorum. Endişelerimi şöyle sıralamak isterim:
1. Bu model temelde siyasi bir propagandadır çünkü “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adını taşımaktadır, “Türkiye Yüzyılı” diyerek iktidar kendi propaganda sloganını eğitim modeline monte etmiştir.
İktidarın iddiasına göre 21. yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti dünyaya damgasını vuracaktır yani içinde bulunduğumuz yüzyıl Türkiye yüzyılı olacaktır. İyi de nasıl? Her şeyden önce bu modeli hazırlayan iktidar az önce “Türk” ve “Türkiye” denmesini yasaklamıştı. Şimdi içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılarla ve aldığı yoğun göçlerle Türkiye dünyaya nasıl örnek olacak? Eğer Türkiye yüzyılından söz edeceksek bu yüzyıl 20. yüzyıldı. Çünkü dünyadaki pek çok mağdur ve mazlum ülke Anadolu’daki Kurtuluş Savaşı’nı örnek almıştı, emperyalizme karşı savaşan Cezayir mücahitleri şehit olduklarında ceplerinden küçük bir Türk bayrağı ve Atatürk resmi çıkıyordu.
2. “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” MEB tarafından yaklaşık bir yıl önce ortaya atılan ÇEDES projesinin devamı niteliğindedir. ÇEDES, ülkedeki eğitim sistemini laiklikten uzaklaştırmaya, dini temele oturtmaya çalışan bir projeydi. Bu proje kapsamında öğretmenlik sertifikası bulunmayan din adamları ve henüz üniversite öğrencisi olan bazı abiler ve ablalar sınıflara girecekler, çocukları camilere götürecekler ve onlara çevreye duyarlı ve bilime sevdalı olmayı öğreteceklerdi. Bu iddia göstermeliktir, arkadaki asıl amacı örtme gayretidir. MEB’in sertifikalı öğretmenleri bunca yıl öğrencilerde doğa ve bilim sevgisi oluşturamamıştır da öğretmenlik sertifikası, öğretmenlik nosyonu olmayan din adamları ve üniversite öğrencileri mi bunu başaracaklardır? Bu noktada MEB kendi yapısına ve geleneklerine ters düşmektedir, öğretmenlik sertifikası bulunmayan kişilerin sınıflara girmeleri görülmüş şey değildir. Sonra bir de şu var: Ya mazallah liseli öğrenciler doğayı sevme konusunda din adamlarından etkilenip kol kola girerek ağaç katliamını önlemek amacıyla Akbelen Ormanlarına veya Kaz Dağları’na doğru yürüyüşe geçerlerse MEB ne yapacaktır?
3. Kısa süre önce MEB Diyanet İşleri Başkanlığı’yla ve bazı tarikatlarla işbirliği protokolü imzalamıştı. Danıştay ise MEB’in başka kuruluşlarla işbirliği yapmaya ihtiyacı olmadığını vurgulayan bir karar yayımlamıştı. Bu kararın ciddiye alınmaması da laikliğe aykırıdır, hukukun üstünlüğü prensibini rafa kaldırılmıştır.
4. Eğitim sistemimizi ileriye götürdüğünü iddia eden yeni modelin adındaki “maarif” kelimesi bile modelin ileriye değil geriye gitme hevesini açıkça ortaya koymaktadır. “maarif modeli” yerine “eğitim modeli” denebilirdi.
Nizamiye Medreselerinin başına getirilen Gazali, Farabi’yi ve İbni Sina’yı aklı ön plana çıkardıkları gerekçesiyle dinsiz ilan etmişti. Eğitim sistemimizdeki son uygulamalar Gazali dönemine dönüştür. Siyasiler 31 Mart seçiminden ders çıkaracaklarını söylemişlerdi. Elimizdeki model göstermektedir ki ders çıkarma olayı bir ütopyadır.
This entry was posted in EĞİTİM, İrtica. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *