‘CEZAEVİ DE VATAN TOPRAĞIDIR’
Bu mektup sizlere de yazılmıştır.
Gününüze,
Geleceğinize,
Çocuklarınızın yarınlarına yazılmıştır.
“Bana ne” demeyin,okuyun ve düşünün…
“Bana ne” derseniz,
Aldırmaz,
umursamaz davranırsanız,
Yarın ,
bu mektubu yazan değerli Deniz Kurmay Albay Hüseyin Hançer’in yerinde,
Ya siz,
ya çocuğunuz,
ya da bir yakınınız olacaktır.
Bu günlerde haksızlıklara ses vermeyenlerin,
sesleri yarın duyulmayacaktır !!!
Biliniz ki,
Hepimizin ve çocuklarımızın geleceği çalınıyor.
Ülkemiz,toprağımız,Ulusal zenginliklerimiz,bağımsızlığımız çalınıyor.
Yüksek mahkeme HSYK üyeleri,
Dava savcı ve yargıçları akıl tutulması yaşıyorlar.
Hukuk,adalet,vicdan yok edildi…
Türkiye bir korku ve polis devletine dönüştürüldü.
Yargıtay başkanı ne dedi ;
“Savcı ve yargıçların görevini polis yapıyor !!!”
Bundan öte itiraf olur mu ???
Tek adamın ve birkaç yandaşının hırsına ve iktidar sevdasına,
koca bir ülke tutsak ediliyor.
İktidardakiler,
Muktedirler,
Sivil vesayetin ağababasını getirenler,
Korku toplumu yaratanlardır …
Söyledikleri din,iman ise hep yalandır.
Hem yalan söylüyorlar.
Hem de Devleti talan ediyorlar.
Müslüman Kul hakkı yer mi ?
Haram yer mi ?
İktidar hükümetinin SAHTE DEMOKRASİSİ
Cemaatin hukuk ve yargısıyla harmanlanınca,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin en gözde askerleri,
Ülkemizin en değerli aydınları,zindanlarda senelerdir tutsak edildi…
KARANLIĞIN EN KOYU ZAMANI
TAN AYDINLIĞININ ÖNCESİDİR …
Naci KAPTAN
AŞAĞIDAKİ ÇIĞLIĞI DUYUNUZ ;
(SÖZDE) Poyrazköy davasında tutuklu yargılanan Deniz Kurmay Albay Hüseyin Hançer’in önceki günkü duruşmada yaptığı açıklamayı yayınlıyoruz:
*****
Sayın Başkan;
20 ayı aşkın süredir tutukluyum.
Ortalama 3-4 ayda bir icra edilen duruşmalarda da bu süre artıyor.
Her duruşmada ben hep aynı şeyleri tekrarlıyorum vemahkeme duymamaya yeminli, masum insanların özgürlüklerini aynı basmakalıp gerekçelerle kısıtlamaya devam ediyor.
Yapılan iş yargılama değil,dünyanın her yerinde buna peşin cezalandırma denir.Bir farkla burada bile bile masumlar cezalandırılıyor.
Her duruşmaya girerken verilecek ara kararın sonucunu biliyorum.
Yani sonuçtan eminim.Ukalalık etmek istemiyorum ama hukuk dilinde buna ihsas-ı rey deniyor.Dava sonucunun önceden bir şekilde açık edilmesi.
Bakınız duruşma sonucu demiyorum, dava sonucu diyorum.
Ne yazık ki başı sonu belli bu tiyatro oyununda, sizler, bizler, savunmacılar ve izleyiciler sahnede yerlerimizi almış, rolümüzü oynuyoruz ve malesef 21.YY.Türkiye’sinde buna yargılama diyoruz.
Niçin bu kadar uzatıyorsunuz, başı sonu belli bu oyunu ?
Kesin cezamızı gidelim yatalım.
10 yıl, 20 yıl, 2 yıl, ağırlaştırılmış müebbet.
Yani 2 kere ölünceye kadar hapis.
Ölürüz de hapis köşelerinde…
Yemin etmedik mi bu uğurda…
Cezaevi vatan toprağı değil mi?
Memleket de kurtulmuş olur biz teröristlerden.
Ne uğraşacaksınız İmralı’daki tescilli katil ile, size ne binlerce asker, polis, mühendis, öğretmen, hakim, savcıyı şehit eden Kandil’deki katillerden?
Niye Habur sınır kapısına kadar gidip seyyar mahkeme kuracağız diye yoruluyorsunuz?
Hazır teröristler burada karşınızda.
Bitirin işimizi memleket huzura kavuşsun.
Ben Türk subayıyım.
Teröristi gidin başka yerde arayın.
Ben talimatımı askerlik yemini ederken Mustafa Kemal ATATÜRK’ten aldım.
Kanunlara, nizamlara mutlak itaat, vatanıma, milletime ve cumhuriyete doğrulukla hizmet.
O tek talimattır.
O yemin namustur ve değişmez.
Ben polis çocuğuyum.
Ordan oraya tayin olan memur bir babaın imkanlarını bilirsiniz.
Bu nedenle gurur meselesi yaptım ve aileme yük olmamak için 13 yaşında askeri liseye girerek, 8 yıl yatılı okuduktan sonra Deniz Harp Okulu’ndan mezun oldum.
Türkiye’de bir zamanlar çoğu ailenin çocuklarını okutabilmek için can attığı okullardan mezun olarak deniz subayı oldum.
Sizler beni tutuklamadan önce geldiğim seviyeye çok ama çok çalışarak geldim.Gecemi gündüzüme kattım, sağlığımı feda ettim ve ailemden çaldığım zamanı mesaime harcadım.Çoğumuz çocuklarının doğumunu bilmez, hastalıklarından, arkadaşlarından, okullarından, müsamerelerinden bihaberdir.
13 yaşımda aydrıldığım anne ve babamın bulunduğu şehire 33 yıl sonra ancak dönebildim.Dahası gece 12 de babam vefat etti, sabah 5.30 da yine mesaimin başındaydım.
3 yabancı dil biliyorum.
Çok zorlu eğitim ve sınavlardan geçerek en iyi derece ile denizaltıcı oldum Ardından sıkı bir çalışma ve hazırlılık gerektiren kurmay subay olmakla kalmadım, bir gün bile mesaimden çalmaksızın İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yüksek lisans yaptım.
Ankara Siyasal’daki doktora eğitimimi de tamamlamak üzereyim.
Bu okullara nasıl, hangi sınavlardan geçilerek girilir, o diplomalar nasıl alınır bilirsiniz ve ben burada bulunan diğer subayların seviyesinin yanında neredeyse bir hiçim.
Ben buradaki çok değerli deniz subayları gibi , hepinizin çocuklarına model olarak önereceği, ideal olarak göstereceği niteliklere sahibim.
Sizler vermiş olduğunuz, hukuk bilmez, yasa tanımaz kararlarla bunları yok ettiniz.Eserinizle gurur duyabilirsiniz.Yaşadığım tam anlamıyla zulümdür.
Hiç bir din, hiç bir ahlak anlayışı zulüm etmeye onay vermez.
Hadi adil davranma ve özgür karar verme iradeniz tutsak alınmış, baskı altındasınız diyelim.Peki vicdanların pas tutmasına ne demeli?
Sanmayın sadece biz karartılıyoruz.
Sözkonusu olan sizlerin bizlerin hepimizin çocuklarının yarınları.
Kesinlikle biliniz ki ekilen tohumlar evlatlarımz için sevgi, güven, hoşgörü ve kardeşlik dolu yarınlar getirmeyecek.Kutuplaşmanın farkında değilmisiniz?
Yargının bizi getirdiği noktaya bakın.Memlekette işkence, kötü muamele iddiaları neredeyse bitti.İhtiyaç kalmadı çünkü.
1-2 dijital veri, ya da 1 cd, veyahut 1 ihbar mektubu işlem tamam.
Çete arazi.doc adlı uydurma belgenin üst verisine Hüseyin Hançer ismini yazdı mı?
Yazdı.Talep 2 kere ölünceye kadar hapis.
Sayın Başkan, sayın heyet, sayın savcı bu hukuk düzeni, bu intikamcı adalet anlayışı yerleşirse bedelini evlatlarımız öder.
Yapmayın.
Mezun olduğum gün babam, bu gün gibi hatırlıyorum, “Bu vatana, bu millete koşulsuz hizmet etmenin ibadetle eşdeğer olduğunu” söylemiş ve “Sahip olduğumuz en büyük değer onurumuzdur, asla leke sürdürme” demişti.
Ne mutlu bana ki;
milletime, mesleğime, aileme ve silah arkadaşlarıma karşı başım dik.
Ancak rahmetli, asker ve polis içerisinde yuvalanmış bir avuç şerefsizin kurduğu çete tarafından kalleş ve alçakça bir pusuya düşürüleceğime ihtimal vermemiş ki, bu yönde bir telkini olmamıştı.
Ne diyeyim?
Sayın Başkanım, sayın üyeler, sayın savcım;
Aslında söyleyeceğim bir sürü şey daha var.
Ama hepsi söylenmişlerin tekrarı olacak.
Uzatıp zamanınızı almak istemiyorum.
Yani benim söyleyecek sözüm kalmadı ancak;
merak ediyorum sizlerin, sizin söyleyecek sözünüz var mı?
Buradan evlerinize döndüğünüzde evlatlarınızın, hanımlarınızın, büyüklerinizin gözlerine bakacak gözünüz var mı? Ya da yarın sizleri , ilahi hesaplaşma gününe taşıyabilecek özünüz var mı?
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
Hüseyin Hançer
Deniz Kurmay Albay