YAŞAM VE MÜZİK * “Üsküdar’a Gider İken” bir İstanbul türküsü müdür?

Bizim “Üsküdar’a Gider İken”, ya da “Katibim” diye bildiğimiz melodiyi dünyanın pek çok ülkesi sahipleniyor. Acaba gerçekten İstanbul türküsü mü?

“Üsküdar’a Gider İken” bir İstanbul türküsü müdür?

Yazar: Murat Yetkin / 09 Temmuz 2023, Pazar

Yıllar önce bir uluslararası toplantının serbest akşam saatlerinde herkes kendi ülkesinden ünlü bir şarkı söylesin dedik; siyasetten bunaldığımız saatlerdi. Biz de eşimle “Üsküdar’a Gider İken” türküsünü söyledik. Bir baktık ki topluluktan bazı kişiler de ya melodiyi mırıldanıyor ya da kendi lisanında aynı türküyü söylüyor. Bitirince İrlanda’dan, Ürdün’e değişik coğrafyalardan arkadaşlar bazı arkadaşlar türkünün kendilerine ait olduğunu söylediler. Aramızda Pakistanlı yoktu ama Pakistan’da bulunmuş bir arkadaşımız bunu Pakistan türküsü olarak biliyordu. Sözler aynı ama beste aynıydı.
Üsküdar’a Gider İken kimin türküsüydü?
Bir ara bir tez daha atıldı ortaya. Buna göre melodi İngiliz İmparatorluğundaki İskoç Tümeninin resmi marşıydı. Kırım savaşı (1853-56) döneminde İstanbul’a gelip Selimiye Kışlasına yerleşen İskoç birliklerinin gayda takımı bandosu aracılığıyla Üsküdar semtinde yaygınlaşmış, Türkçe sözler yazılmıştı. Sömürgecilik döneminde Kraliyet donanması aracılığıyla İngiltere’nin sömürgeleştirdiği coğrafyalara yayılmış ve son derece akılda kalıcı melodisiyle benimsenmiş, kimi yerde savaş marşı, kimi yerde de bizdeki gibi bir aşka çağrı türküsü sözleri yazılmıştı.
İspanya’dan gelen Jordi Savall yorumu
Ancak Osmanlı döneminde yazan Romen tarihçi Dimitri Kantemir (Cantemir) ya da Kantemiroğlu Dimitri, bu türküyü Yahudi göçüyle İspanya’dan göçen Seferadların bir türlüsü olarak kayda almıştı. Kantemir 1673-1723 yılları arasında yaşamıştı. Demek ki Üsküdar’a Gider İken’in türküsünün İstanbullularca 1850’lerde İskoçlardan duyulup uyarlandığı tezi tarihi gerçeklerle örtüşmüyordu.
Yine İspanya’dan gelen bilgiler çok daha derinlere inmemizi sağlıyor.
Katalan müzisyen ve müzik tarihçisi Jordi Savall ve Hesperion XXI grubunun 4 Şubat akşamı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Ada Ankara’da “Dimitri Kantemir – Müzik İlminin Kitabı” başlıklı nefis konserinde yaptığı açıklamalar ufuk açıcı nitelikteydi. Savall ve grubu 1700’lerdeki Osmanlı dönemi Türk müziğinden örnekler verdikten sonra ısrarlı alkışlarla yeniden sahne aldı.

İspanyol besteci, müzisyen ve müzik tarihçisi Jordi Savall Hisperion XXI grubuyla Ankara’da CSO-Ada konserinde. (Foto: CSO)

Orada, bizde “Kâtibim” adıyla da bilinen Üsküdar türküsünün tarihine dair kısa ama özlü açıklamalarda bulundu. Hayır, bu türkü ne İskoç ne Seferad kaynaklıydı ama onlar da sürdürücülerinden olmuşlardı.
İstanbul türküsü olabilir mi?
Jordi Savall yaptığı çalışmalara göre türkünün köklerini 9’uncu yüzyıla dek indirmişti. Muhtemelen Yunan ilahileri kaynaklı ama bütün Akdeniz’e yayılan bir melodiydi. Seferadlar muhtemelen oradan almıştı. Seferad göçüyle yeniden doğduğu topraklara döndüğü ve Osmanlı egemenliğinin yayıldığı Kuzey Afrika ve Balkanlarda yeniden yayılmıştı.
Kaynakları 9’uncu Yüzyıl Grek ilahilerine dek iniyorsa onun öncesine, tek tanrılı dinler öncesine dek de gidiyordur belki; orası müzik tarihçilerinin işi. Ama 9’uncu Yüzyılda Grek kültürünün en önemli merkezini o zamanki adıyla Konstantinopolis, yani İstanbul saymak yanlış olmaz. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından yeniden camiye çevrilen Aya Sofya katedrali 6’ıncı Yüzyılda ibadete açılmış, üç asırdır Ortodoks Hıristiyanlığın hizmetindeydi.
Dolayısıyla evet, Üsküdar’a Gider İken, en azından ezgi kökleriyle bir İstanbul türküsü sayılmalı bu bilgiler ışığında.
Üsküdar’a gaydayla gitmek?
Bu ezginin İngiliz Adalarına nasıl gidip benimsendiğini, İskoç gayda takımlarının nefesiyle askeri bir nitelik kazandığı ayrı bir araştırma gerektirir her halde. İspanya’daki Katolik Engizisyonundan kaçan Seferad Yahudilerinin bir bölümünün de İngiltere ve Hollanda’ya gittiği de biliniyor.
Ama 18 ila 20’inci yüzyıllara yayılan İngiliz sömürgeciliği ile doğduğu topraklara bu defa gayda sesiyle dönmesi söz konusu. Bugün Pakistan Ordu Bandosu, Gayda Takımıdır. Ürdün Ordu Bandosunun temeli Türklerden bağımsızlıklarını kazandırmaları şerefine kurulmuş İskoç Gayda Takımıdır. Gaydanın İngiltere’den kaçan İrlandalı Katolikler aracılığıyla Amerika’ya gitmesi ve bugün ABD polis teşkilat bandolarının gayda takımlarından oluşması da tarihin cilvelerinden biri.
Peki gayda bir İskoç ya da İrlandalı çalgısı mıdır? Gaydanın İngiliz ordularının resmi müzik aleti olduğuna dair en eski kayıtlar 16’ıncı yüzyıla aitmiş; sadece İskoçya değil İrlanda birliklerine ait gayda takımları üzerine. https://en.wikipedia.org/wiki/Bagpipes
Anadolu’da Kelt izleri
Genellikle bütün olarak işlenmiş koyun veya keçi derisinden imal ediliyor tulum. Bizde Doğu Karadeniz’in yaygın çalgılarından tulum gibi. Yani koyun-keçi hayvancılığının yapıldığı bütün kültürlerde benzerleri olabilir.
Ama derine inince gaydanın daha basit ve eski şekli olan tulumun en eski izlerini M.Ö 1000 yıllarından kalan Hitit kayıtlarında bulmuş arkeologlar. Belki de Roma döneminde Galatya diye anılan İç Anadolu’da devlet kurmuş olan Keltlerden bazıları dönerken alıp götürmüştür tulumu. Olamaz mı? Tarihçilerin işi o da.
Tıpkı bugün Ankara, Çorum, Çankırı, Yozgat köylerinde uzaylı gibi duran kızıl, sarı saçlı ve mavi, yeşil, ya da yöre ağzıyla “çakır” gözlü vatandaşlarımızın Keltlerin genetik mirasını sürdürdüğü iddiasını araştırmanın biyologların işi olması gibi.
Evet, kadim İstanbul türküsü
Özetle, evet, “Üsküdar’a Gider İken” daha Türkler İstanbul’a gelmezden öncesinden kalan, Konstantinopolis daha İstanbul olmadan öncesinden kalan bir İstanbul türküsü gibi duruyor.
Kâtibim türküsünden bizlere kültürlerarası entelektüel bir gezi yaptıran Jordi Savall ile onu ve grubunu müzikseverlerle buluşturan CSO Ada Ankara’ya teşekkürler. Bu yazı neden bu kadar gecikti derseniz, araya deprem felaketi girdi, seçim girdi, kabine kuruluşu, zam yağmuru girdi; bugüne kısmetmiş.

Yazıyı sonuna dek okuyanların ödülü de Üsküdar’a Gider İken”, ya da “Katibim” türküsünü Zeki Müren’in eşsiz sesinden dinlemek olsun.
Posted in HAYATIN İÇİNDEN, MUSIC | Leave a comment

Zam Yağmuru Vatandaşı Hasta Etti! Vatandaş Perişan, Hapı Yuttu!

Zam Yağmuru Vatandaşı Hasta Etti!
Vatandaş Perişan, Hapı Yuttu!


İNOSAM (İnovatif Stratejik Araştırmalar Merkezi) Genel Sekreteri Fikret Türkeli, emekli maaşlarına yapılan yüzde 25 oranındaki artışın yağmur gibi yağan zamlar karşısında buz gibi eridiğini, fahiş oranlarda artan vergi ve gıda zamlarının 13 milyonu aşkın emekliyi kara kara düşündürdüğünü söyledi

Fütursuzca yapılan vergi zamlarını eleştirerek hükümeti hedef alan Türkeli şöyle konuştu:
Zam yağmuru vatandaşı hasta etti. Vatandaş Perişan. Vatandaş hapı yuttu. Emekli maaşlarına yüzde 25 zam yapıldı ama vergi ve gıda zamları maaş zammının dört beş katı arttırıldı.
Vatandaşlarımız insanüstü bir çabayla hayatta kalmaya çalışıyor. Hükümet derebeyi gibi ülkeyi yönetiyor. Hükümet Deli Dumrul vergileriyle vatandaşı mahvetti. Ak Parti hükümeti kafasına göre vergi koyuyor. Ey Mehmet Şimşek sen bunun için mi Maliye Bakanı yapıldın.
Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’a gerçekten soruyorum: Siz bunun için mi bizden oy istediniz. Vatandaş arabasına ödediği vergiyi bir daha ödesin diye mi? Vatandaş hapı yutsun diye mi bizden oy istediniz?
Türkel, Ak Parti hükümetlerinin 21 yıldır uyguladığı kemer sıkma politikalarının yıllarını kamuya hizmete vermiş 2 milyon işçi, 5 milyon memur, 13 milyon emekli ve 14 milyon asgari ücretliyi perişan ettiğini, acımasızca yapılan zamların vatandaşları canından bezdirdiğini, memurları değil memur olmaya, dünyaya geldiğine dahi pişman ettiğini söyledi.
Türkel, açıklamasını şöyle sürdürdü.
Memurlar, işçiler, emekliler hasılı vatandaşlar bugün en sıkıntılı günlerden birisini yaşamaktadır. Yapılan yüzde 25’lik artış ancak vatandaşı pişman etmeyi becerebilmiştir. Vatandaş Ak Parti hükümetinin yarattığı sefalet girdabında boğulmaktadır.
Ak Parti hükümeti ve hassaten Maliye Bakanı Mehmet Şimşek parasal göstergelerin değişmesi ile memurun, emeklinin, dul ve yetimin, asgari ücretlinin, yoksulun ve işsizin refah düzeyinin yükseleceğini zannetmekte ve iddia etmektedir.
Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ı uyarıyorum! Vatandaşın belini büken ekonomik politikaları hayata geçiren ve sanki bir sömürge valisi gibi hareket eden Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Ak Parti hükümetini siyasi mevta yapacak olan ekonomik reçetesine sımsıkı sarılmaktan vazgeçmelisiniz. Genel seçimlerden sonra uygulanan sefalet politikaları ile dar ve sabit gelirli kitlelerin sorunlarının çözülemeyeceğini de artık görmelisiniz.
Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan bu yolun sonu siyasi mezarlıklara gitmektedir. Memura şaşı bakmayı bırakın. Emekliye dul ve yetime kör bakmayı kesin atın. İşsize, yoksula, fakire, kimsesize arkanızı değil yüzünüzü dönün.
85 milyon vatandaşın talihsizliği ve kara yazgısı yalnızca Mehmet Şimşek kaynaklı değildir. Memur ve işçilerin bir başka talihsizliği de yetkili sarı sendikalarıdır. Ancak bu kara yazgıyı değiştirmek yine vatandaşların elindedir.
Vatandaştan oyunu alıp, zengin sofralarında sefa sürenleri önümüze sandık konduğunda oy vermeyerek, hükümetin borazanlığını yapan sarı sendikalardan ise istifa ederek kurtulmalısınız. Vatandaşı satan, unutan, aldatan parti ve sendikaları yalancı mezarlığına göndermelisiniz. Vatandaşlar kendilerine musallat olan siyasetçi ve sendikacı sünelerinden kurtulmadıkça huzura, refaha ve rahata kavuşamaz, dedi.
Posted in Ekonomi, Politika ve Gundem, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

KANADI KIRIK KUŞ VE ‘Cin çıkarma’ bahanesiyle onlarca kadın ve çocuğu istismar eden imam…

AŞAĞIDAKİ HABERLE BAĞDAŞIK BİR ÖYKÜ;
Hikâye bu ya, bir imam cami avlusunda yemlenen güvercinlerden birisine taş atarak bir kanadını kırar. Güvercin kadıya giderek imamdan şikâyetçi olur. Kadı imamı da çağırarak sorgular ve güvercinin haklı olduğunu görerek “kısas” (karşılıklı eşitlik) gereği imamın da bir kolunun kırılmasına karara verir. Güvercin söz ister ve der ki;
“Sayın kadı hazretleri imamın kolunu kırmak yerine üzerindeki cübbe ve sarığı çıkartın ve bir daha da giymesin. Bir din adamı olduğunu gösteren bu giysileri görenler “Bu bir din adamıdır diye güvenerek yanına gidiyorlar. Bunlar sarık ve cübbe ile çevresini aldatıyor” Kıssadan hisse…
Naci Kaptan
cumhuriyet.com.tr – 09.07.2023

Cin çıkarma’ bahanesiyle onlarca
kadın ve çocuğu istismar etti:


İmam, tutuklandı!

Kayseri’nin Develi ilçesindeki Sivas-i Hatun Camii imamı Köşker, “cin çıkarma” bahanesiyle onlarca kadın ve çocuğa istismarda bulunmaktan suçlanıyor. İmam Köşker’in yargılanmasına 18 Temmuz’da devam edecek.
Kayseri’nin Develi ilçesindeki Güneyyukarı Mahallesi’ndeki Sivas-i Hatun Camii’nin imamı Orhan Köşker, ‘cin çıkarma’ bahanesiyle onlarca kadın ve çocuğu istismar ettiği gerekçesiyle tutuklandı.
BirGün’den Zuhal Çiloğlan’ın haberine göre cinsel istismara uğrayan çocukların ebeveynleri, imamın yakınları tarafından şikâyetten vazgeçmeleri için baskı gördüklerini söyledi.
PARA TEKLİF ETTİ
İmam Köşker’in taciz ettiği ileri sürülen çocuklardan birinin dedesi yaşananları anlattı. Köşker’e günde ortalama 40-50 kişinin ‘şifa bulmak’ için başvurduğunu anlatan dede, torunundan yaşananları öğrendikten sonra suç duyurusunda bulunduklarını söyledi. Dede, İmam Köşker’in kendisine başvuranları “Sana cin musallat olmuş” diyerek sözde ‘tedavi’ ettiğini aktardı.
Köşker’in kendisine gelen kadın ve çocukları korkuttuğunu ve istismar ettiğini anlatan dede, suç duyurusunda bulunduktan sonra tanımadığı iki kişinin şikâyetini geri alması için para teklif ettiğini söyledi. Ayrıca İmam Köşker’in ailesinin de evlerine gelerek “Şikâyetten vazgeçin” diyerek ısrarcı olduklarını anlattı.
“DAVACI OLURSAK CİNLERİNİ BİZE MUSALLAT EDER”
Çok sayıda kişinin mağdur durumda olduğunu bildiklerini söyleyen dede, sadece 18 kişinin şikâyetçi olmayı kabul ettiğini söyledi. Birçok mağdurun da “Davacı olursak cinlerini bize musallat eder” diyerek suç duyurusunda bulunmaya korktuğunu söyledi. Şikâyetler üzerine yaklaşık dört ay önce tutuklanan İmam Köşker’in yargılanmasına 18 Temmuz Salı günü devam edilecek.
Köşker’in, camiinin restorasyonu sırasında bulunan bin 111 taneli tesbihle, camii cemaatine “şifa” dağıttığı iddiası, iktidara yakın yayın organlarında da haber oldu. Haberlerde, İmam Köşker’in, özel günlerde ve sıkıntılı zamanlarda çekilen tesbihin, camii cemaatinin boynuna asılarak “rahmete vesile” olduğu iddialarına yer verildi.
Posted in ŞERİAT - İRTİCA - KARANLIĞIN AYAK SESLERİ, SUÇ DOSYALARI, YOBAZLIK - GERİCİLİK, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

AYNEN…

Posted in HAYATIN İÇİNDEN, VİDEOLAR | Leave a comment

FEYM BÜLTENİ – 137/2023 * Ermeni Faaliyetleri – 15 Haziran 2023

FANATİK ERMENİ YALANLARINA KARŞI
FEYM BÜLTENİ – 137/2023 *
Ermeni Faaliyetleri – 15 Haziran 2023


1. ABD Kongresi Tom Lantos İnsan Hakları Komisyonu, artsakh (“sözde” Dağlık Karabağ Ermeni devleti) halkının korunmasına ilişkin bir oturum düzenleyecek. Azerbaycan destekli aktivistler tarafından Dağlık Karabağ’a giden Laçin koridorunun ablukası 7. ayına girdi. 23 Nisan’da Azerbaycan, savaşı sona erdiren 2020 ateşkes anlaşmasının hükümlerine aykırı olarak koridorda bir askeri kontrol noktası kurdu. https://www.panorama.am/en/news/2023/06/15/US-House-Artsakh/2852142

2. Azerbaycan güçleri artsakhtaki (“sözde” Dağlık Karabağ Ermeni devleti) köylerde bir grup çiftçiyi hedef alarak ateşkesi ihlal etti. https://www.panorama.am/en/news/2023/06/15/Artsakh-MoD/2852065

3. ABD Temsilciler Meclisi üyesi ve Ermeni Sorunları ile ilgili ABD Kongre Grubu Eş Başkanı Frank Pallone, son Azerbaycan askeri provokasyonlarıyla bağlantılı olarak yaptığı Twitter paylaşımında; “Azerbaycan, Ermeni topraklarındaki saldırılarıyla devam eden barış müzakerelerini tehlikeye atıyor ve Kafkasya’da daha fazla istikrarsızlığı riske atıyor.” dedi. https://news.am/eng/news/765578.html

4. Azerbaycan, Laçin koridoru üzerinden insani yardım taşımacılığını tümüyle yasakladı. https://news.am/eng/news/765575.html

5. Avrupa Birliği’nin Güney Kafkasya ve Gürcistan’daki Kriz Özel Temsilcisi Toivo Klaar, Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zakharova’nın Avrupa Birliği’nin Ermenistan’da üç yeni operasyon merkezinin açılışına ilişkin açıklamasına cevaben Twitter hesabında; “Avrupa Birliği, Güney Kafkasya’da barış için yaptığı taahhütler konusunda tamamen şeffaf olmuştur ve olmaya devam etmektedir”. paylaşımını yaptı. https://news.am/eng/news/765555.html

6. Rusya Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada; “ABD’nin, güç kullanma tehditleri de dahil olmak üzere, Bakü ve Stepanakert’e arabuluculuk hizmetlerini dayatmaya çalıştığına dair medyada yer alan bilgilerden endişe duyuyoruz.” denildi. https://news.am/eng/news/765534.html

7. Ermeni kültürüne karşı Azerbaycan’ın vandalizmi devam ediyor: Halivor köprüsünü yıktılar. https://www.ermenihaber.am/tr/news/2023/06/15/Azerbaycan-vandalizm/250391

8. Azerbaycan güçleri, Erivan’ın yaklaşık 42,5 mil güneyinde, Ermenistan’ın Ararat eyaletindeki Yeraskh köyüne uzun menzilli silahlar ile ateş açtı. Saldırıda bölgede inşaat işçisi olarak çalışan iki Hindistan uyruklu kişi yaralandı. https://asbarez.com/2-foreign-nationals-injured-as-azerbaijan-targets-positions-42-miles-outside-yerevan/

9. Agos gazetesi yazarı Baskın Oran tarafından “Lozan’daki sempozyum notları” konulu bir yazı yayınlanıyor. Yazı; “Lozan Barış Antlaşması’nın 100. yılı dolayısıyla Lausanne kenti belediye binasında 10 Haziran günü bir sempozyum yapıldı. Belirtildiği kadarıyla bildiriler, davetçilerden biri olan Paris Kürt Enstitüsü’nün sitesinde yayınlanacak. Ben ikinci paneldeki “Antlaşma’da Azınlıklar” konulu Fransızca bildirimi 3 bölüm halinde sundum.” şeklinde başlıyor. https://www.agos.com.tr/tr/yazi/28774/lozandaki-sempozyum-notlari

Serkan Korkmaz – FEYM GRUBU
Posted in FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI | Leave a comment

BİLİM, BİLİŞİM, YAPAY ZEKA * Çin’in geliştirdiği yapay zeka 5 saatte işlemci tasarladı

Çinli araştırmacılar, RISC-V 32IA yapay zekalarının sadece 5 saat içinde
çalışan bir bilgisayar işlem birimi (CPU) tasarlayabildiğini iddia ediyor

Çin’in geliştirdiği yapay zeka 5 saatte işlemci tasarladı

Yeni yapay zeka, kendi kendini geliştiren makinelere
doğru atılan büyük bir adımı işaret ediyor


Anthony Cuthbertson @ADCuthbertson
Çarşamba 5 Temmuz 2023

Çinli araştırmacılar, RISC-V 32IA yapay zekalarının sadece 5 saat içinde çalışan bir bilgisayar işlem birimi (CPU) tasarlayabildiğini iddia ediyor. Çin’deki araştırmacılar, 5 saatten kısa sürede çalışan bir bilgisayar tasarlayabilen bir yapay zeka aracı geliştirdi.
5 farklı kurumdan 19 bilgisayar bilimcisinden oluşan ekip, makinelerin insanlara benzer şekilde bilgisayar çipleri oluşturabileceğini kanıtlamak için yola çıkıp bu yapay zeka atılımını gerçekleştirdi. Araştırmacılar, bu başarının bir insan ekibinin başarabileceğinden bin kat daha hızlı gerçekleştirildiğini, bunun da kendi kendini geliştiren makinelerin inşasına yönelik büyük bir adımı işaret ettiğini öne sürdü.
Bilim insanları araştırmalarını detaylandırdıkları bir makalede, “Tasarım becerisi… insanlığı diğer hayvanlardan ve geleneksel makinelerden ayırıyor ve insan düzeyinde veya ötesinde tasarım yeteneklerine sahip makineleri geliştirmek uzun vadeli bir arayıştı” diye yazdı.
Bir bilgisayarın beynini ve insanlığın şimdiye kadar tasarladığı dünyanın en karmaşık cihazlarından birini, merkezi bir işlem birimini (CPU) otomatik olarak tasarlamak için yeni bir yapay zeka yaklaşımı sunuyoruz.
Proje, Linux işletim sistemini çalıştırabilen ve doğrulama testlerinde yüzde 99,99 doğruluk elde edebilen endüstriyel ölçekli bir RISC-V CPU’nun tasarımını içeriyordu.
Yapay zeka, araştırmacıların insan ekiplerinin “tasarım zamanının ve kaynaklarının yüzde 60-80’inden fazlasını tükettiğini” söylediği tipik tasarım döngüsünün manuel programlama ve doğrulama sürecini atladı. Yapay zeka ilk olarak 1945’te icat edilen ve von Neumann mimarisi adı verilen bir şeyi ortaya çıkararak bilgisayar tasarımını içeren keşifleri de kendi kendine yapabildi.
CPU’nun genel performansı, modern bilgisayarlara kıyasla nispeten mütevazı ve araştırmacılar, 1991 Intel 80486SX CPU’ya benzer bir seviyede performans gösterebileceğini söylüyor. Ancak araştırmacılar, yapay zeka yaklaşımının geliştirilmesinin “tasarım döngüsünü önemli ölçüde kısaltarak yarı iletken endüstrisinde reform yapma” potansiyeline sahip olduğunu belirtiyor.
Araştırma, “Pushing the limits of machine design: Automated CPU design with AI” (Makine tasarımının sınırlarını zorlamak: Yapay zekayla otomatik CPU tasarımı) başlıklı çalışmada detaylandırıldı.
Önde gelen yapay zeka çip üreticisi Nvidia, daha önce bilgisayar çipi tasarımlarını optimize etmek için yapay zeka kullanmış ve martta CPU’ların maliyetini ve performansını önemli ölçüde iyileştirebilecek yapay zeka destekli çip tasarımına yeni bir yaklaşım yayımlamıştı.

* İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir.
Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/tech
Independent Türkçe için çeviren: Meltem Ergin
Posted in Bilim ve Teknoloji, BİLİŞİM - İNTERNET - | Leave a comment

ÇOBAN VE KOYUNLARI * Erdoğan, “Çobanlığı hafife almayın. Çobanlığın felsefesini anlamayan, onun psikolojisini yaşamayan insan yönetemez. Ben de bir çobanım.”

ÇOBAN VE KOYUNLARI

Naci Kaptan – 09.07.2023

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Milli Tarım Toplantısı”nda konuştu. Ak Saray’da yapılan toplantıda konuşan Erdoğan, “Çobanlığı hafife almayın. Çobanlığın felsefesini anlamayan, onun psikolojisini yaşamayan insan yönetemez. Ben de bir çobanım.” dedi. Erdoğan, Hz. Muhammed’in “Hepiniz çobansınız, hepiniz güttüklerinizden mesulsunuz” sözüne gönderme yaparak, “Bunu anlayan anlar anlamayan almaz” ifadelerini kullandı. (Basın – 14.06.2016)

Tayyip Erdoğan düşüncesini açıkça söylemiş!. Bilindiği gibi ÇOBAN, koyun sürüsünü meraya götürerek otlatan ve güvenliğini sağlayan kişidir. Çoban belli olduğuna göre KOYUN SÜRÜSÜ kim/lerdir? .
Ve de bilindiği gibi koyunların bir özelliği vardır; Koyun sürüsünün lider olan bir sürü başı vardır. Çobanın komutlarını en çok dinleyendir. Sürü başı nereye giderse koyun sürüsü de peşinden gider. Diyelim ki sürü başı bir yar’dan veya uçurumdan aşağıya düştü, koyun sürüsü de peşinden atlar ve tüm sürü telef olur. Çünkü koyunun tehlikelere karşı aklı ve düşünme yeteneği yoktur. O nedenle düşünmeyene, başkasının aklı ile hareket edene, okumayarak cahilliği ve kul olmayı seçene de koyun denir. İşte bu nedenlerle zaman zaman gazetelerde uçurumdan atlayan koyun sürüsünün telef olduğu haberleri okuruz.
Koyun sürüsü, “Çobanın kavalı peşine takılarak mezbahaya götürüldüğünü hiç bir zaman bilmez” Hatta diğer bir deyişle “Kasabın mezbahaya götürdüğü GAMSIZ ÖKÜZ, kasabın bıçağını yalarmış” derler. İşte koyunlaşmamış akil atalarımızdan kalan atasözleri böyle diyor.
Ama her nedense son 20 senedir koyun sürümüz çoğaldı. Bu sürü düşünmüyor, okumuyor, yorumlamıyor, başkasının aklını kullanıyor. Çobanın sadece kavalının değil, ıslığının ve yalanlarının peşine takılarak gidiyor.
Varsın; mezbahaya götürülerek kesilsinler. Varsın; sürü başının peşinden uçurumdan atlayarak telef olsunlar. Onları çok uyardık, tehlikeleri anlattık, çoban sizi yokluğa, uçuruma götürüyor dedik. Aldırmadılar. İlla velakin zararları koyun olmayanlara da dokunuyor… Bizleri de yakıyorlar…
Posted in CUMARTESİ YAZILARI, Politika ve Gundem | Leave a comment

DAYİ AYASOFYA İBADETE AÇILDI!!!

Posted in VİDEOLAR | Leave a comment

SÜLEYMANİYE OLAYININ PERDE ARKASI * AKP İNTİHARA GİDİYOR * CIA AJANI HENRİ BARKEY ; Felaket ile Flört * AKP ile anlaşarak Türk Ordusunu kafesledik * Bölüm I

SÜLEYMANİYE OLAYININ PERDE ARKASI * AKP İNTİHARA GİDİYOR * CIA AJANI HENRİ BARKEY ; Felaket ile Flört * AKP ile anlaşarak Türk Ordusunu kafesledik * Bölüm II

Naci Kaptan – Güncellendi 07 Temmuz 2023

2003 yılının 4 Temmuz tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nde “Bağımsızlık Günü” kutlanırken Irak Süleymaniye’de görevli TSK askerinin karargâhına ABD askerleri tarafından tuzak bir baskınla askerlerimiz tuzağa düşürülüyor, Ankara Gen.Kur.Başkanlığından gelen emirle askerimize direnmemeleri talimatı geliyordu. Karargâhta görevli 11 subay ve astsubayımız tutsak alınarak Türk Devletinin, Türk Milletinin ve ordumuzun onur ve haysiyeti ağır şekilde kırılıyordu.
Yere yatırılarak, elleri arkadan kelepçelenen, aşağılamak için başlarına çuval geçirilen ve daha sonra da Guantanamo adasında teröristlere yapıldığı gibi turuncu tulumlar giydirilen askerlerimiz önce Kerkük’e, daha sonra da Bağdat’a götürüldü.
Askerlerimiz başlarından numara ile markalanmış çuvallarla askeri cemselere bindirilerek götürülürken, Türk Özel Kuvvetleri Bürosu terk edilirken 100 metre ilerde beyaz jip içindekiler, Amerikalı yarbay tarafından birkez daha tebessümle selamlandılar. Jip’in içinde bekleyen rehber, görevini ifa etmenin huzuru ile(!) KYB Dışilişkiler Bürosu’nun yolunu tutarken, konvoy Süleymaniye sokaklarında yeniden bir geziye çıktı.
Askeri araçlarda başları çuvallanmış Türk Askerleri vardı. Böylece Türk askeri aşağılanmak için Süleymaniye sokaklarından dolaştırıldı. Peşmergeler Amerikan askerine yardım etmiş ve destek vermişti. Peşmergelere, Barzani’ye destek verenlere, TBMM’de ağırlayanlara, Ankara’da Peşmerge bayrağını göndere çektirenlere SELAM OLSUN!!!
Bu tuzak sadece Amerika ve peşmergeler tarafından kurgulanmamıştı. Sıkı durun;
Bu tuzağın içinde TSK’nın başkomutanı cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile başbakan Erdoğan’ın olduğu İslamcı yazar Ahmet AKGÜL’ün 2007 yılında basılmış olan “AKP İntihara Gidiyor”  isimli kitabında yer alan korkunç iddiaya göre; ÜLKEYİ YÖNETENLER KENDİ ASKERLERİNE ABD İLE GİZLİCE ANLAŞARAK TUZAK KURMUŞTU!!!  Sözde sivil komutan/lar kendi askerine tuzak kurarak kale anahtarını düşmana teslim ediyordu. Ulus ordumuzun değerli Kemalist komutanları bahanelerle tasfiye edilmeye başlandı. Tarikat ve cemaatlar TSK içinde boy vermeye başladılar. Tarikatçı bir amiral hiç çekinmeden makam arabası ile tarikat yuvasına üniformalı olarak gidiyor ve üniforması üzerine giydiği takke, cübbe ile ayine katılıyordu. Ve 2003 yılında TSK’da başlayan tarikatçı dönüşüm 2023 yılında, 20 sene sonra tarikat/ cemaat ehli komutanları yönetim makamlarına taşıyordu. 
Konumuza dönelim;

Yer Ankara Gen.Kur. Başkanlığı / Tarih 4 Temmuz 2003

Dz. İk. Kur. Alb. Ali Göznek, makam odasında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’e bir konuyu anlatmaktadır. Komutana bir konu anlatılırken makama bir başkasının girmesi normal değilken zamanın Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Köksal Karabay durumun ivediliği nedeniyle içeri girer ve Irak’ta, Süleymaniye’de birliğimizin Amerikan askerlerinin saldırısına uğradığını ve Özel görevli askerimizin çatışma için izin istediğini söyler. Timin  emir beklediklerini rapor eder.
Hilmi Özkök’ün suratı simsiyah olur ve ‘Mukavemet etmesinler’ diye emir verir. Askerimize karşı silahlı ve hasmane bir hareket yapılıyor, Türk Bayrağı indiriliyor ve yırtılıyor  fakat Gen.Kur.Başkanı Hilmi Özkök direnilmemesini emrediyor…
Böylesi durumda Askere, tetiğe basmak düşer. Eğer birisi sizin itibarınızı beş paralık etmeye kalkıyorsa, sizin kafanıza çuval geçirmeye kalkıyorsa, mukavemet etmek zorundasınız. Gerekirse, ölmek zorundasınız.

SÜLEYMANİYE ÇUVAL OLAYININ PERDE ARKASI
“AKP ile anlaşarak TSK’yı kafesledik”


Naci KAPTAN / 04 Temmuz 2013 / GÜNCELLENDİ / 04 Temmuz 2019 / 07 Temmuz 2023
Değerli okur,
Yazımın başlığı aşağıdaki olayların olası gerçekliği üzerine kurgulanmıştır. İslamcı yazar Ahmet Akgül’ün AKP İNTİHARA GİDİYOR isimli kitap bu yazının kaynağı ve referansıdır. CIA’nın Türkiye uzmanı Henri Barkey de AKP ile anlaşarak Türk Ordusu’nu kafesledik” açıklamasını yaparak Akgül’ün kitabını desteklemiştir.  (2012 ) Utah Üniversitesi’nde konferans veren Henri Barkey, AB üzerinden yapılan derin operasyonu bu ifadeyle tanımladı.
Olay bir Ulusun ordusunun , O Ulusu yönetmekle görevlendirilmiş olan siyasi bir partinin üst yöneticilerinin başka bir ülkeyle işbirliği yaparak Ulus Ordusuna tuzak kurmak , aşağılamak, Ordu içinde bölünmeler yaratmak ve Ulus orduyu zayıflatmak suçunu işlemiş olmalarıdır. Kadersiz ülkeleri yöneten böyle siyasetçiler olursa, en tehlikeli düşmanın sesi Devletin yönetildiği binalarda yankılanırken, O ülkenin düşmana da ihtiyacı yoktur.
Düşman ,O Ulusun bir ferdi gibi gözüküp örümcek ağlarını gizlice örmektedir.
Hatta cephede olan düşman, İçerideki hainden daha merttir.
Konumuz 4 Temmuz 2003 tarihinde yapılmış olan Süleymaniye’de askerimizin başına çuval geçirme olayıdır.
Şimdi sizlere bu olayın perde arkasını İslamcı yazar Ahmet AKGÜL’ün 2007 yılında basılmış olan “AKP İntihara Gidiyor” isimli kitabının 278 -279. sayfalarından ve ,Ahmet Akgül’ü bire bir destekleyen CIA türkiye uzmanı Henri Barkey’in ağzından aktaracağım.

ÇUVAL OLAYINA IŞIK TUTANLAR

* Yazar Ahmet Akgül kitabında olayı şöyle anlatıyor;
– Çuval olayını Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül onayladı! (2007)
“Kuzey Irak’ta, askerlerimizin başına çuval geçirmelerini ve Genel Kurmayı zor duruma düşürmelerini, Amerikalılara biz söyledik.” Wolfowitz Türk ordusunu bizimkilerin teklifi üzerine cezalandırmaya karar verdi.” Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’le paylaşıldı, onlar da “olur” dediler !!!
* CIA’nın Türkiye uzmanı Henri Barkey TSK için şöyle diyor;
– AKP ile anlaşarak Türk Ordusu’nu kafesledik (2012 ) Utah Üniversitesi’nde konferans veren Henri Barkey, AB üzerinden yapılan derin operasyonu bu ifadeyle tanımladı.

Ey değerli okur,
yukarıda ana başlıkları verilmiş olan “Çuval Olayı” 5 sene arayla bir Türk yazar ile bir CIA ajanının açıklamalarında görüldüğü gibi BİRE BİR örtüşmektedir. İhanet oyunu iki ayrı cepheden söylenmiş ve yazılmış olup bir biriyle tıpkı aynı uyumlu olmuştur. Bundan ötesi Yargıtay Cumhuriyet başsavcılığına aittir.

SÜLEYMANİYE ÇUVAL OLAYI

2003 yılında Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçirme olayının AKP – ABD işbirliğiyle planlarak gerçekleştirildiği AKP görüşüne yakın İslamcı yazar Ahmet AKGÜL’ün 2007 yılında basılmış olan “AKP İntihara Gidiyor” isimli kitabın 278 -279. sayfalarından alınmıştır.Kitaptaki bu bilgi bugüne kadar yalanlanmamış, yazarı hakkında dava açılmamıştır.

AKP İntihara Gidiyor * Sayfalar: 278, 279
AKP’Lİ DANIŞMANIN İTİRAFLARI

Çuval olayını Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül planladı!
“Kuzey Irak’ta, askerlerimizin başına çuval geçirmelerini ve Genel Kurmayı zor duruma düşürmelerini, Amerikalılara biz söyledik.” AKP’yi kuranların ve kurduranların, özellikle Tayyip Erdoğan’ın özel bir önem verdiği danışmanlarından ve operatörlerinden biri ile yemekte karşılaştık. Tam bir panik havasındaydı. “Hayrola işleriniz iyi gitmiyor galiba!” dedim.
AKP’li Danışman: “Tezkere krizinde oldu ne olduysa, büyü o zaman bozuldu, beklediğimiz sonuç çıkmadı, sonrasını zaten biliyorsunuz.”
AA: “Katılmıyorum, Edelman’ın YSK’ya ziyareti, Londra, Washington, New York, Dubai ve bazı şehirlerde daha AKP kurulmadan önce verilen sözler sonunuzu hazırladı. Devleti tanımadan, Anayasal organlardan ve milletten gerçek anlamda bir ‘olur’ almadan küreyi yerinden oynatacak kararları alabileceğinizi sanmak çocukçaydı. Bu durum AKP’yi bitirdi.”
AKP’li Danışman: “Hayır, bizi Özkök Paşa ve Paşalar bitirdi. Tezkere krizinde ne yapacağımızı bilemedik. Sorduk ne yapılmalı diye; “İktidar sizsiniz, karar almak sizin işiniz, biz kararı uygularız” dediler.”
AA: “Ama zaten siz orduya sormadan informel olarak her türlü garantiyi vermiştiniz. Asıl hata o değil mi?”
AKP’li Danışman: “Tamam her türlü garantiyi ve tavizi verdik ama ABD’nin Doğu ve Güneydoğu’ya tam yerleşeceğini bilmiyorduk. Yani, ABD ve İngiltere Türkiye’yi işgal edeceklerdi, paniğe kapıldık.”
AA: “Ama ABD’lilere bu garantinin AKP’nin kurulması aşamasında verdiniz.”
AKP’li Danışman: “Evet, çok yanlış yaptık.”
AA: “Peki o halde Özkök Paşa’nın ve Paşaların suçu ne?”
AKP’li Danışman: “Onlar diyebilirlerdi ki; “Tezkerenin çıkmasına karşıyız.” Ancak asker kararı bize bıraktı!”
AA: “Normal, demokrasilerde zaten böyle olmaz mı?”
AKP’li Danışman: “Tamam da, tezkerenin faturasını sonunda AKP’ye kesti ABD’liler. Asker, “tezkereye karşıyız” deseydi, parti ile ABD değil, ABD ile TSK karşı karşıya gelecekti, biz yırtacaktık!?.”
AA: “Özkök Paşa ve Paşalar size tezkere çıkarmayın demedi mi?”
AKP’li Danışman: “Hayır demedi ama cesaret edemedik!”
AA: “ABD, Türk askerlerinin başına çuval geçirdi ama ceza olarak?!”
AKP’li Danışman: “Yahu o olayı hiç sorma. O Wolfowitz’in halt yemesi. Bizimkiler (AKP’liler), “tezkerenin öcünü TSK’dan alalım” diye ona akıl vermiş!…”
AA: “Yoksa sizin danışman arkadaşlarınızdan biri ve İstanbul’da iki işadamı Wolfowitz’e asıl suçlu AKP değil, TSK demiş olmasın?! Çünkü Amerika’ya söz verdiği gibi AKP tezkereyi çıkaracaktı! TSK’yı cezalandırma teklifi, iki işadamı ve bir danışmandan gitmedi mi?”
AKP’li Danışman: “Çok büyük, çok fahiş bir hata yaptık zaten Wolfowitz Türk ordusunu bizimkilerin teklifi üzerine cezalandırmaya karar verdi.”
AA: “Tek başına mı?”
AKP’li Danışman: “Yok canım, Tayyip Erdoğan ve ve Gül’le paylaşıldı, onlar da “olur” dediler.”
AA: “Yani Wolfowitz’in, ABD’nin bu çokbilmiş danışmanının ve İstanbul’daki iki işadamının: “Türk ordusunu cezalandırma önerisine” Tayyip Erdoğan ve Gül ya da Eş Genel Başkanlar “Evet” mi dedi?”
AKP’li Danışman: “Maalesef öyle!… Tayyip ile Gül’ün gezileri bu plana göre ayarlandı. O gün Tayyip Erdoğan Rize’de, Gül de Kayseri’de olacaktı. Çok ters bir şey olursa ikisi ABD’liler tarafından alınacaktı. Bu planı Wolfowitz hazırlamıştı.”
AA: “Ne tür bir terslik bekliyordunuz?”
AKP’li Danışman: “Tayyip Erdoğan ve Gül’e yönelik askeri bir hareket olabilir diye düşündük.”
AA: “Yani AKP üst yönetimi, AKP’nin yıldız danışmanı ve İstanbul’daki iki işadamı Türk askerlerinin başına çuval geçirileceğini biliyor muydu?”
AKP’li Danışman: “Evet tabi… Yanılmıyorsam bir de emekli bir Paşa biliyordu.”
AA: “Hiçbir kimse çıkıp ta Tayyip ve Gül’e bunun sonuçlarının çok ağır olabileceğine ilişkin görüş bildirmedi mi?”
AKP’li Danışman: “Tezkerenin mecliste reddedilmesine çok kızmıştık. ABD Savunma Bakanı arkamızdaydı. Kendimizi çok güçlü hissediyorduk!”
AA: “Ordunun sessiz kalacağını mı düşündünüz?”
AKP’li Danışman: “Biz değil, Wolfowitz öyle düşündü. Türk askerlerinin başına çuval geçirilince, Genel Kurmay Başkanı Özkök ve diğer Kuvvet Komutanı Paşalar’ın, o günkü Harekat’ın nöbetçisi Büyükanıt’ın isifa edip emekli olacaklarını öngörmüştük. Eğer o gün paşalar istifa etseydi, bizim Genel Kurmay Başkanımız hazırdı…

14/06/2012 Yeniçağ / Haber : Salim Yavaşoğlu
Türk Ordusu’nu kafesledik
Utah Üniversitesi’nde konferans veren CIA’nın Türkiye uzmanı Henri Barkey, AB üzerinden yapılan derin operasyonu bu ifadeyle tanımladı.
İlk kez İslami parti iktidarda
Bu şoke edici sözler, TBMM’de 2003 yılında 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinden 25 gün sonra Utah Üniversitesi’ndeki “Felaket ile Flört: Türkiye- Irak-ABD” adlı konferansta söylendi. Kürsüye çıkan Barkey, 3 Kasım’da ilk kez bir İslami partinin iktidara geldiğini hatırlatarak şöyle dedi:
Ordu ABD’ye güvenmiyor
Yaptığımız görüşmelerde bize, ’AB’ye girmek ve demokrasi istediklerini, bunu kendileri için bir rönesans olduğunu’ söylediler. Türk Ordusu ise ABD’ye güvenmiyordu. Irak’a ABD’den bağımsız girmek istediler. Avrupa Birliği adaylık sürecinde müzakereler yoluyla orduyu çok sıkı bir kafese kapattık.

“AKP ile anlaşarak TSK’yı kafesledik”
CIA ajanı Barkey, 1 Mart tezkeresinin reddinden sonra ABD’de verdiği konferansta, “AKP liderleriyle anlaşarak Türk Ordusu’nu kafeslediklerini” anlatmış.
CIA’nın Türkiye uzmanı Henri Barkey’in, 2003’te 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinden 25 gün sonra 26 Mart’ta Utah Üniversitesi’nde verdiği “Felaket ile Flört: Türkiye, Irak ve ABD” adlı konferansta, AKP lideriyle anlaşarak “Türk Ordusu’nu çok sıkı bir kafese kapattıklarını” söylediği ortaya çıktı. Barkey, AKP’nin, AB reformlarında ısrarlı tutumu ve ABD’nin Türkiye’ye gün vermesi için AB’ye baskı yapmasının “Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kafesleme” planı olduğunu ifade ediyor.
“Felaket ile flört”
Barkey’in bu sözleri kullandığı dönemde Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda Orgeneral Hilmi Özkök oturuyordu. Konferanstan 3 ay sonra, 4 Temmuz 2003’te de K. Irak’ta Türk askerlerinin başına çuval geçirildi. İlerleyen yıllarda ise Ümraniye ve Balyoz gibi soruşturmalarla çok sayıda subay tutuklanarak adeta “kafes”leniyor. Konuşmasında, 1 Mart Tezkeresi’nin reddedilmesinden Türk Ordusu’nu sorumlu tutan Barkey, ABD’nin en büyük felaketinin Türk Ordusu’nun, “PKK terörü ve çıkacak karışıklıkta Türkmenleri korumak için” Kuzey Irak’a girmekte ısrar etmesi olduğunu, bu nedenle konuşmasının adını “Felaket ile Flört” koyduğunu anlatıyor. Barkey, tezkerenin reddiyle gerçekleşmeyen kuzey cephesinin sırf TSK’nın K. Irak’a girmesinin engellenmesi için düşünüldüğünü ifade ediyor.
Kızarlar ama unuturlar
Tezkerenin reddinden sonra TSK’nın “Ne olursa olsun ABD’den bağımsız olarak K. Irak’a girmek” tavrında ısrarlı tutumunu sürdürdüğünü kaydeden Barkey, bunun engellenmesi için “AB’nin Türkiye’ye müzakere tarihi vermesi gerektiğini, müzakere tarihinin en büyük yararının Türkiye’nin dikkatini Irak’tan uzaklaştırmak” olacağına parmak basıyor. Barkey bu sürecin AKP hükümeti eliyle yürütüleceğini, AB reformları ile TSK’nın kafese kapatılacağını anlatıyor. TSK’nın Irak’a girmesi engellenirse bunun ABD için en iyi senaryo olacağını belirten Barkey, Türklerin başta çok kızacağını sonradan unutup ilişkilerin derinleşerek devam edeceğini söylüyor. Barkey, AKP ile yürütülen bu planın gerçekleşmesinin 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinden daha önemli olduğunu da vurguluyor. Barkey, “Türk Ordusu’nu çok sıkı bir kafese kapattıklarını” açıkça söylediği konferansta 1 Mart tezkeresi öncesinde yaşananlar hakkında da çarpıcı açıklamalar da yapıyor.
Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesini hiç istemedik!
Henri Barkey, Kuzey cephesinin açılmasına neden olacak 1 Mart tezkeresinin aslında Kuzey Irak’a girmekte ısrarlı olan Türk Ordusu’na karşı düşünülen bir önlem olduğunu da şöyle itiraf ediyor. “1 Mart tezkeresinin geçmemesinin tüm suçu Türk Ordusu’nda. Çünkü, İslamcı hükümet ile Türk Ordusu arasında çekişme vardı. Problemin önemli bir parçası Türk Ordusu’nun Amerika Birleşik Devletleri’ne güvenmemesiydi. Halbuki biz ’Bağımsız Kürdistanı’ desteklemiyorduk. İnanmadığımızı söylüyorduk. O yüzden bu konuşmanın adını ’Felaketle Flört’ koydum. Türk Ordusu, ABD’den bağımsız olarak Kuzey Irak’a girmek istiyordu. Ne olursa olsun! ABD’nin ise en son istediği şey buydu. Çünkü, Iraklı Kürtlerle Türk Ordusu arasında gerilim olacaktı. Zaten Kuzey cephesi bu tür sorunların ortaya çıkmaması için düşünülmüştü.”
Askerleri, “güç” olarak görmek istemiyorlardı
AKP’nin değişim söylemine inandığını belirten Barkey, iktidar partisini, “Askeri, güç olarak görmek istemeyen, sivilleşmeden yana ve merkez sağ olmak isteyen bir parti” olarak tanımlıyor. Barkey, 2002’de iktidara gelen AKP hükümeti ve lideriyle “Türk Ordusu’nu sıkı bir kafese kapatma” temaslarını ise şöyle anlatmış: “İlk kez bir İslami parti tek başına iktidara geldi. O güne kadar Türkler, AB’ye temkinli yaklaşıyordu. İlk kez ‘AB’ye girmek ve demokrasi istediklerini’ söylediler. İlk kez bir Türk hükümeti, ‘AB’ye girmek istiyoruz, onların kriterleri bizim için ölçü olur’ diyor. Bir İslamcı liderin rönesans terimini 14/06/2012

Türk Silahlı Kuvvetleri için kara bir leke olarak görülen bu olayda Türk ordusu yıpratılmak istendi. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin yaşananları anlattı;
çuval geçirme olayı daha sonra Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yaşanacak gelişmeler açısından bakıldığında FETÖ’nün ekmeğine yağ sürdü. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ne kadar denenebileceğini hesapladı Amerikalılar. Özel Kuvvetler orada Amerikalıları vurabilseydi her halde Amerikalılar, TSK’yı tasviyeye FETÖ olsa bile cesaret edemezdi” dedi. Pekin “Bu bölgede patronun Amerikalılar olduğunu TSK’ya hatırlatmak istediler. Bu çok büyük bir kara lekeydi.” diyerek sözlerine devam etti.

Bölüm 1 – Naci Kaptan

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/habergoster.php?haber=68868
Naci KAPTAN / 04 Temmuz 2013 / GÜNCELLENDİ / 04 Temmuz 2019 / 07 Temmuz 2023
(Toplam ziyaret: 356, Bugunku ziyaret: 217)
Posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, BOP, ERGENEKON - BALYOZ, Fetullah Gülen, İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR, TSK | Leave a comment

EMEKLİNİN RUH HALİ!!!

Posted in AFORİZMALAR | Leave a comment