DOĞA ÇEVRE EKOLOJİ * ÖLÜLER ALTIN TAKMAZ… * AKP iktidarında Türkiye genelinde son 15 yılda 386 bin maden ruhsatı verildi

DOĞA ÇEVRE EKOLOJİ * ÖLÜLER ALTIN TAKMAZ

AKP iktidarında Türkiye genelinde
son 15 yılda 386 bin maden ruhsatı verildi

Naci Kaptan – 15.02.2024

Değerli DOĞA SEVER dostlar,
Bilindiği gibi Türkiye’mizin dört bir yanında olan ormanlarımız, akar sularımız, ovalar ve meralarımız, deniz kıyıları, koylarımız,  dağlarımız kapital emperyalizmin ve iktidarda olan siyasetçilerin ağır saldırısı altındadır. Sadece toprağın üstü değil, yer altı kaynaklarımız da bu saldırıdan ağır şekilde etkilenmektedir. Ülkemizde SİYANÜRLÜ VAHŞİ MADENCİLİK yapılmaktadır.
Fırat Nehri, ANAGOLD maden ocağına 350 mt uzaklıktadır. Aklı başında liyakatli yöneticilerin olduğu ülkelerde böylesi büyük ve önemli bir nehire yakın maden sahası kurulmaz, izin verilmez. Erzincan İliç’teki bu büyük kazanın sorumlusu doğrudan bu maden ocağına izin veren yetkililerdir. Bilindiği gibi Erdoğan başbakanlığından itibaren tüm maden ruhsatlarının verilmesini “şahsım” devletine bağlamıştır!!!
ANAGOLD şirketine ÇED RAPORU GEREKLİ DEĞİLDİR raporu veren kişi daha sonra bu maden şirketinin yönetimine atandı.  Her nedense bu şirketin kazancı yerinde olmasına rağmen 2023 yılında Kanadalı şirketin 7,2 milyon dolar vergi borcu silindi???.
Kanadalı SSR Mining, madenden ayrıca 2020’den 2023 yılına kadar yaklaşık 1,5 milyar dolar gelir ve 334,6 milyon dolar kar elde etti. Bize kalan ise siyanürlü 300/ 500 mt derinliğindeki çukurlar ve siyanürlü toprak dağları içeren ÖLÜM oldu.
ANAGOLD DÜNYA STANDARTLARINDA’ İMİŞ!
Anagold internet sitesinde “Dünya standartlarındaki Çöpler Altın Madeni’ni işletmekteyiz” diyor ve devam ediyor: “Çöpler Madeni’nde inşaat çalışmalarına 25 Ekim 2009’da düzenlenen açılış töreni ile başlanmış, 22 Aralık 2010 yılında ilk altın dökümü gerçekleşmiştir.”
Yani 14 ay içinde altın basmaya başlamış. Habertürk ekonomi sitesindeki bilgiler doğruysa “Çöpler maden alanında 13 yılda bölgede toplam yaklaşık 85 ton altın üretimi gerçekleşti. 2023 genelinde üretim 6.2 ton oldu.”
ÖVGÜ MÜ YOKSA UTANÇ MADALYASI MI
Ana Kanadalı şirket Los Alamos’ın ceo’su 2018’de Kirazlı’daki işletmeleri için yaptığı açıklamada “Türklerin yaptığı en iyi işlerden biridir, dünyada birinciler. Toprağı taşları bir yerden bir yere taşımak konusunda çok tecrübeliler. Ekipmanları da kendilerinden…” Taş ve toprak taşımakta birinciyiz abi… Övgüye bakar mısınız? Göğsüm kabardı! (Orhan Bursalı – Cumhuriyet – 15.02.2024)
FIRAT NEHRİNİN ÖNEMİ
Erzincan ilinin Aykurt beldesinden çıkan Fırat nehri sırasıyla Tunceli, Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Adıyaman ve Gaziantep illerinden geçer. Türkiye sınırlarından çıkan Fırat buradan Suriye ve Irak üzerinden geçerek Basra Körfezine dökülür. 2.800 km uzunluğu ile Güneybatı Asya’nın en uzun nehri olma unvanına sahiptir. Karasu çayı ve Tuzlu çayının birleşmesi ile Fırat nehri oluşmuştur. Erzincan’dan çıkan Fırat nehri pek çok ilden geçtikten sonra ülke sınırlarının dışına çıkmakta ve nihayet Dicle nehri ile birleşerek Basra Körfezine dökülmektedir.
Fırat nehri sadece ülkemiz için değil tüm Orta Doğu için büyük öneme sahiptir. Çünkü Fırat nehri bölgenin hayat kaynağıdır. Bu iki nehir, yani Fırat ve Dicle bereketli, kadim topraklar olan Mezopotamya’yı oluştururlar. Fırat nehri de tıpkı Dicle gibi Mezopotamya’nın can damarlarındandır. Fırat’ın 2800 km boyunca tüm yerleşim yerleri çok siyanür kirlenmesi olasılığı nedeniyle büyük tehlike altındadır.

SİYANÜRLÜ VAHŞİ MADENCİLİĞİN NEDEN OLDUĞU KAZALAR
ROMANYA, BAIA MARE ALTIN MADENİ:
2000 yılı şubat ayı başında Romanya’daki BAİA MARE siyanürlü altın madeninde meydana gelen çevre felaketi sonucunda Tuna nehri siyanürle zehirlendi. Felaketten Romanya, Macaristan ve Yugoslavya etkilendi. Madenin sahibi ESMERALDA isimli Avustralyalı bir şirkettir. Ve artık çok iyi tanıdığımız Normandy Poseidon Bu şirketin sahibidir. Bu şirket Türkiye’ de altın çıkarmak isteyen başta Eurogold(Normandy), Tüprag, Cominco ve Anglo Tur altın şirketlerinin de ana ortağıdır.

OK TEDİ ALTIN MADENİ: Papua Yeni Gine’de 2100 m. yüksekliğinde OK Tedi dağında ki madenin zehirli atıkları yoğun yağmurlarla yaşanan toprak kayması yüzünden çevreye yayılır. 1100 km uzunluğundaki Fly River nehri tamamen kirlenir. Kirlenme öyle büyük boyuttadır ki, nehre 800 km uzaklıktaki su kaynaklarında ağır metal ve siyanür kirlenmesi tespit edilir. Masraf fazla olmasın diye atık havuzu yapılmamıştır. Sonuç, yoğun göç ve ölü topraklar.

YENİ ZELLANDA; TUI, MARTHA HİLL, GOLDEN CROSS ALTIN MADENLERİ:
TUI Altın madeni, 1973 yılında 2,5 milyon ton maden atığı bırakılarak terk edildi. Kurşun, cıva ve kadmiyum içeren bu atıklar bölgenin tüm yer altı ve yerüstü kaynaklarını kirletmiştir. Özellikle Kadmiyum öldürücü bir zehir özelliğindedir. TUI madeninin bulunduğu bölgenin yerel meclisi, mevcut kirlenmenin önüne geçmek için 600.000 –1.000.000 dolarlık yıllık bir harcamanın gerekli olduğunu söylemektedir.

ENDONEZYA; IRIAN JAYA MADENİ:
RTZ’ nin işlettiği maden, 3500 metre yüksekliğindeki dağların üzerindedir. 3.6 milyon hektar alana yayılır. Günde 125.000 ton zehirli atık, yakında bulunan Ajikwa nehrine bırakılmaktadır. Bölgede korkunç bir çevre kirliliği yaşanır. Sular, balıklar, bitkiler, insanlar, toprak zehirlenir. Halk ayaklanır. Bu ayaklanma devlet güçleri tarafından silahla ve gözaltında öldürmelerle bastırılır. Öldürülenlerin ve kaybolanların arasında kadın ve çocuklarda vardır sayıları yüzlerle ifade edilmektedir. Benzer öldürme olayları Yeni Gine de de olmuştur.  Felaketin bir başka bilinen sonucu da, sulanamayan başta pirinç tarlalarından ürün alınamaması yüzünden yaşanan kıtlıktır. Bu kıtlık yüzlerce insanın 1997 yazında açlıktan ölümüne neden olmuştur.

LEFKE: 1974 yılına kadar Cyprus Mines Corp.(CMC) tarafından işletilen madende bugüne binlerce dönümlük ölü toprak ve çevresinde bulunan zehirli bir göl kalmıştır.

CANADA; RABBIT LAKE ALTIN MADENİ:
Bu madeni ELDORODO adlı şirket işletmektedir. Bu şirketi Türkiye’ de TUPRAG’ ın sahibi olarak görüyoruz(tuprag; yakın zamanda uşak-eşme ve şimdi Kazdağılarında altın arama ruhsatı verilen ortaklık.) Rabbit Lake uranyum madeninde, yerlileri zorla çalıştırdığı, kaçmak isteyenleri tekrar yakalayıp madende çalıştırdıkları bilinmekte. Yaşanan felaket 1989 yılında meydana gelmiştir. Maden yakınlarında bulunan Collins Creek deresi Wallaston Gölüne akmaktadır. Bu dereye 2 milyon litre radyoaktif madde ve radyum, arsenik, nikel gibi ağır metalleri içeren maden atığı karışır. Sonuç, çevrede yoğun bir radyasyon ve mezara dönen bir göldür. Şirket 1 milyon Kanada doları tazminat istemiyle yargılanır.

AMERİKA MONTANA ZORTMAN LANDUSKY MADENLERİ
Kanadalı Pegasus adlı şirket tarafından 1979 itibaren işletilen bu madenden doğal ortama akan siyanür ve ağır metal sızıntıları, asit kaçakları vahşi hayvan ölümlerine, tüm içme suyu kaynaklarının kirlenmesine, maden çevresinde yoğun toprak zehirlenmesine neden olur.

SUMMITVILLE ALTIN MADENLERİ:
Summitville ABD’ de Colorado Eyaleti sınırları içinde San Juan dağları üzerinde bir bölgedir.1986 yılında SCMCI(Summitville Consolidated Mine Company) isimli şirket altın madeni işletmeye başlar. İşletme tipi bu gün Bergama Ovacıktaki altın madeninin aynısıdır. Şirket, atık barajından “sıfır dejarj” olacağını, doğaya hiçbir zehirli atık bırakılmayacağını garanti etmişti. Fakat madenin işletilmesinden bir ay sonra, atık barajından zehirli atığın sızdığı tespit edilmiştir. Atık barajında sızıntının önlenmesi için oluşturulan, kil tabakası ve plastik örtü asitlerin etkisiyle parçalanmış, maden yakınında bulunan nehir ve yeraltı su kaynakları sızıntıyla kirlenmiştir. Sonuç tam bir yıkımdır. Bölgedeki Alamosa nehri 27 km buyunca siyanür bileşikleri, asit ve ağır metaller içeren maden atıklarıyla zehirlenir. Nehir balıkları ve vahşi hayvanlar kitlesel ölümle karşı karşıya kalır. Yoğun su kullanımıyla, çevredeki çiftliklerin su ihtiyacı karşılanamaz ve topraklar ölmeye başlar. Şirket madene 200 milyon dolar yatırım yapmış, 100 milyon dolar altın elde etmiş ve doğanın temizlenmesi için 120 milyon dolarlık bir yükü bırakıp gitmiştir

Maden sahaları ekonomik ömrünü tamamlayıp terk edildiğinde bile, bölgenin birçok yerinde başta siyanür olmak üzere zehirli atıklar ve ağır metallerle dolu atık barajları yöre halkı ve tüm canlılar için risk oluşturacak. Dünyanın en kirli sanayileri ve altın maden ocakları bir araya geldiğinde (siyanür, kükürt dioksit, azot oksit, uçucu küller, karbondioksit ve radyo aktif maddeler salınımı nedeni ile) bünyesinde önemli miktarda “endemik” canlıyı barındıran ormanlar yok olacak, tarım toprakları ve havayı, en önemlisi yöredeki içme suyu sağlayan barajlar başta olmak üzere, yöredeki tüm göletler ve içme suyu olarak da kullanılan yeraltı suları kirlenecek. İnsanlarda başta kanser olmak üzere ölümcül hastalıklar yaygınlaşacak. Bölge yaşanmaz hale gelecektir.

Yaşananların nedeni sömürge
tipi madencilik: İhmal, talan, acı…

Facianın yaşandığı yer, Fırat Nehri’ne 350 metre uzaklıkta bulunuyor.
Yerli ve yabancı sermayeye ülkenin kaynaklarını peşkeş çeken iktidarın neden olduğu “sömürge tipi madencilik”, her gün yeni bir faciaya davetiye çıkarıyor. Bunun son örneği “ülke tarihinin en büyük çevre felaketi” olarak değerlendirilen Erzincan İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nde gerçekleşti
Denetimsizlik ve kâr hırsı sonucunda göz göre göre gelen Erzincan İliç’teki maden faciasında 9 işçi siyanürlü yığının altında. Bölgeye giriş çıkışlar yasaklanmış durumda. Hem “sabıkalı” şirket hem de yetkililer “Siyanür sızıntısı yok” dese de siyanür sızıntısına karşı alınan önlemler konusunda endişe büyük. Kanada merkezli maden firmasının yedi çalışanı da gözaltında.
Kanadalı SSR Mining ile Çalık Holding ortaklığında kurulan Anagold Madencilik’e ait tesiste yaşanan faciaya ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında, yedi kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında, maden saha görevlisi ve şirkette yönetici olanlar bulunuyor.
Kanada Büyükelçisi Kevin Hamilton, Çöpler Altın Madeni’nin “büyük ortağı” SSR Mining’e ilişkin açıklama yaptı. Hamilton, sosyal medya platformu X‘ten yaptığı açıklamada, “Erzincan’daki maden işletmesi Kanada’ya ait değildir” diyerek şirketi sahiplenmese de gerçek farklı. Zira çok uluslu şirketin merkezi ABD‘deki Colorado Denver‘de bulunuyor. İliç’teki madenin yüzde 80’ine sahip şirket, Kanada Şirketler Kanunu‘na da tabi görünüyor. Kanada Toronto’da da bir ofisi bulanan şirketin CEO’su da Kanada vatandaşı.
SSR Mining, Türkiye’de Çalık Holding‘in sahibi olduğu Lidya Madencilik’le ortak olarak 21 Eylül 2000 tarihinde Anagold Madencilik Sanayii ve Ticaret A.Ş.’yi kurdu. SSR Mining, 1946 yılından bu yana dünya çapında madencilik alanında faaliyet gösteriyor. Şirket, Artvin‘deki Hod Maden‘in de yüzde 40 hissesinin sahibi. Burada da büyük ortak Çalık Holding. Kanada’da yerleşik SSR Mining’in ABD, Meksika, Peru gibi pek çok ülkede sermaye ortaklıkları bulunuyor.

Türkiye genelinde son 15 yılda 386 bin maden ruhsatı verildi

Erzincan İliç’teki maden faciası tartışılırken; veriler, Türkiye’de madenler için aşırı bir ruhsatlandırma faaliyeti olduğunu gözler önüne serdi. Bunun sonucunda son 10 yılda 109 bin 884 hektar orman madencilik faaliyetine açıldı. Orman Genel Müdürlüğü’nün 2022 Orman İstatistiklerine göre 8 bin 406 hektar ormanda madencilik izni verildi.
1923’ten 2002 yılına dek geçen 80 yılda Türkiye genelinde toplam 1186 maden ruhsatı verildiği öğrenildi. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre 2008-2023 arasındaki son 15 yılda ruhsat sayısının 386 bine ulaştı.
Son 11 yılda 19 bin 454 maden arama ruhsatı: Her biri ekokırım projesi
Türkiye’de son 11 yılda 19 bin 454 maden arama ruhsatı verildiği ortaya çıktı. Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü Süheyla Doğan “Kâr şirketlere, zarar ve risk ise halka. Her biri birer ekokırım projesi” dedi.
3 BİN TÜR TEHDİT ALTINDA
TEMA Vakfı’nın hazırladığı maden projelerinin yoğun baskısı altında olan 24 ildeki maden ruhsatları haritalandırma çalışmasına göre; 3 binden fazla endemik canlı türü madencilik faaliyetlerinin tehdidi altında. Türkiye’de endemik tür sayısı 3 binden fazla ve endemizm oranı yüzde 34,4. Bu oran Yunanistan’da yüzde 14,9, Fransa’da yüzde 2,9, Polonya’da ise yüzde 0,1’dir.
Buna rağmen Avrupa Birliği yüz ölçümünün ortalama yüzde 30’u korunan alan olarak koruma altındayken Türkiye’de bu oran sadece yüzde 8,7’dir. Ne yazık ki ortalamaların oldukça altında olan korunan alanlar, madencilik faaliyetlerinden de korunamıyor.”
‘KORUNMUŞ ALANLAR, SU KAYNAKLARI, ORMANLAR CİDDİ TEHDİT ALTINDA’
Türkiye’deki Maden Kanunu’nun 1985 ve 2004 yıllarında ciddi değişikliklere uğradığını, böylece kamu madenciliğinden vazgeçildiğini ve maden ruhsatı sayısının arttığını belirten Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü ve Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Süheyla Doğan, hükümetin maden politikasına ilişkin şunları söyledi:
“TEMA tarafından hazırlanan raporlara göre Kazdağları’nın yüzde 80’i, Artvin’in yüzde 71’i, Muğla’nın yüzde 59’u, Erzincan-Tunceli’nin yüzde 52’si metalik madencilik için verilen arama ve işletme ruhsatları ve ihalelik maden alanları ile kaplanmış durumda. Bu oranlar çok yüksek. Dünyanın hiçbir yanında böyle bir madencilik anlayışının olduğunu tahmin etmiyorum. Korunmuş alanlar, su kaynakları, meralar, tarım alanları, ormanlar ciddi bir madencilik tehdidi altında. Çok uluslu şirketler ve yerli işbirlikçi şirketler ülkemizin yer altı kaynaklarını talan etmek için adeta yarışa girmiş durumda. Yürürlükteki maden yasasına göre de yapılan madenciliğin hiçbir kamu yararı yok. Kâr ve kazanç şirketlere, zarar ve risk ise halka. Her biri birer ekokırım projesi”
‘DENETLEMELER GEREĞİNCE YAPILSA DURUMUN DAHA DA VAHİM OLACAĞI ORTAYA ÇIKACAK’
Maden projelerinin ekosistem üzerinde ciddi zararlar yarattığının şirketlere kesilen cezalardan da anlaşıldığını dile getiren Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Maden alanları Çevre Etki Değerlendirmesi taahhütlerine göre zaman zaman denetlenmekte. Denetleme görevini de üstünden atmaya ve özelleştirmeye çalışan kamu, bu konuda çıkarılan yönetmeliğin STK’larca dava edilmesi ve davanın kazanılması sonucunda sözde denetleme görevini sürdürüyor. Sezgin Tanrıkulu’na verilen yanıtta yaklaşık 45 bin sahada denetleme yapılmış. Demek ki en az 45 bin maden sahası var. Bu denetimlerde de 1 milyar 280 milyon 357 bin 115 TL para cezası kesilmiş. Ciddi para cezaları kesilmiş olması, şirketlerin işlerini düzgün yapmadığı ve çevresel etki değerlendirme raporlarında sundukları taahhütlere uymadıkları anlamına geliyor. Bu durumda çevre için ciddi zarar ve kirlilik ortaya çıktığı anlaşılıyor. Kaldı ki tüm madenlerin denetlenip denetlenmediği ve denetlemenin de ne derecede ciddi yapıldığı bilinmiyor. Denetlemeler tüm madenlerde gereğince yapılsa durumun daha da vahim olacağı ortaya çıkacaktır.”
MADEN ŞİRKETLERİ İLE HÜKÜMET ARASINDAKİ İLİŞKİ SORULARI YANITSIZ KALDI
Tanrıkulu’nun Bakan Dönmez’e sorduğu “2005 ile 2021 yılları arasında kurulan maden şirketlerinin hükümete yakın kişilerle ilişkili olduğu iddiası doğru mudur? İddia doğru ise bu şirketler hangileridir”, “AK Partili vekil, bakan ve parti yöneticisine ait olduğu iddia edilen maden şirketlerinin denetlenemediği iddiaları doğru mudur?” ve “Hükümete yakın şirketlerin katılmış olduğu ihaleler hangi usulle yapılmıştır” soruları ise yanıtsız kaldı.

KAYNAKLAR
https://www.birgun.net/haber/yasananlarin-nedeni-somurge-tipi-madencilik-ihmal-talan-aci-506688
https://www.birgun.net/haber/ulke-genelinde-133-altin-madeni-ruhsati-verilmis-331971
https://www.patronlardunyasi.com/haber/turkiye-genelinde-son-15-yilda-386-bin-maden-ruhsati-verildi/306486)
https://www.gazeteduvar.com.tr/son-11-yilda-19-bin-454-maden-arama-ruhsati-her-biri-ekokirim-projesi-haber-1542157

https://nacikaptan.com/?p=111785
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *