İsrail bir din devletidir, savaş din savaşıdır * Tanrı bütün kullarını bir görmez” “Tanrı’nın, Yahudiler ve Hıristiyanlar için planları vardır, diğerleri Hıristiyan olmadıkça böyle bir şey söz konusu değildir. Tanrı’nın Hıristiyanlar için cennetle, Yahudiler için ise yeryüzüyle ilgili bir planı vardır.” (Hallsell, 2003: 60).

İsrail bir din devletidir, savaş din savaşıdır

25.10.2023 – Akın Aydın

“İsrail, dünyadaki nadir din devletlerinden biridir. İsrail bir din devletidir ve bunun dini, buna sadece oradaki toprakları değil bütün Ortadoğu coğrafyasında bir devlet kurmayı emreder ve bu gizlenmiş sümenaltı edilmiş bir plan değildir.
Bu, dünyadaki herkesin bildiği bir plandır. Bugün ABD Dışişleri Bakanı İsrail’e gittiği zaman, ‘Ben bir Yahudi olarak buradayım, korkmayın sizi bırakmayacağım’ dedi. Netanyahu, ‘Bütün Ortadoğu’yu değiştirmeye geliyoruz’ dedi.
Şu anda Türkiye’de şu görüşleri de çok okuyorum ve duyuyorum; ‘Bölgede yaşananlardan bize ne, onlar kendi aralarında bir problem, bizi ilgilendirmez.’
Kusura bakmayın efendim (!) Keşke öyle olsaydı! Bu konu tam da bizi ilgilendiriyor. Nasıl ki Suriye paramparça olduğunda bedelini siz ve biz ödüyorsak, nasıl ki Irak bunları yaşadığında bedelini siz ve biz ödüyorsak, bugün Filistin’in başına geleceklerin de bedelini yine siz ve biz ödeyeceğiz”.
‘İsrail’in kuruluşu İncil’in kehanetidir’
1948’de İsrail kurulduğunda dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter, İncil’in kehanetinin gerçekleştiğini vurgulayıp ‘İsrail’i üzeceğime politik hayatıma son vermeyi tercih ederim’ diyordu.
Kudüs’ten başlayarak akan kanın uzunluğu 200 mil olacak
ABD Başkanı Ronald Reagan, 1980’de Vaiz Jim Bakker’le yaptığı bir söyleşide; “Düşünün bir kere! En az 200 milyon Doğulu asker ve bir ondan fazla da Batılı… Yeniden dirilmiş Roma İmparatorluğu (Batı Avrupa)!
İsa Mesih, kendi şehri Kudüs’ü harap edenlere vuracak. Daha sonra Megiddo (Armagedon) vadisinde toplanmış ordularla savaşacak.  Kudüs’ten başlayarak akan kanın 200 mil uzunluğunda ve atların başı seviyesinde olacak olması kimseyi şaşırtmasın. Bütün vadi savaş araçları, hayvanlar, insan gövdeleri ve kanla dolacak.” (Hallsell, 2003: 33).
Tanrı’nın Yahudiler ve Hıristiyanlar için planları vardır
Dallas İlahiyat Fakültesi Başkanı Dr. John Walvood, verdiği bir röportajda; “Tanrı bütün kullarını bir görmez” demiştir. Bir milyarlık Müslüman âleminin durumu ne olacak, sorusu üzerine konuşmasına şu şekilde devam etmiştir: “Tanrı’nın, Yahudiler ve Hıristiyanlar için planları vardır, diğerleri Hıristiyan olmadıkça böyle bir şey söz konusu değildir. Tanrı’nın Hıristiyanlar için cennetle, Yahudiler için ise yeryüzüyle ilgili bir planı vardır.” (Hallsell, 2003: 60).
Mesih’in dünyaya dönebilmesi için yerine getirilmesi gerekli bazı şartlar vardır
Hıristiyanların en belirgin özelliği İsa Mesih’in ikinci gelişiyle ilgili inançlarıdır. Onlara göre; İsa Mesih, ihtişamlı bir şekilde yeryüzüne döneceğini önceden bildirmiştir ve İsa Mesih’in dünyaya dönebilmesi için yerine getirilmesi gerekli bazı şartlar vardır. Bu şartlar; Yahudilerin Filistin’e geri dönmesi; İsrail devletinin kurulması; Yahudiler de dâhil dünyanın tüm uluslarına İncil’in vaaz edilmesi; Yedi yıl sürecek olan felaket dönemi; Kiliseye iman edenlerin göğe yükseltilmesidir.
Tüm bu şartlar gerçekleştikten sonra İsa Mesih yeryüzüne dönecek, Armagedon savaşını yapacak ve İsa Mesih’in krallığı gerçekleşecek. Bunlar gerçekleştikten sonra ise Şeytan ve İsa Mesih’e iman etmeyenlerin yargılanması dönemi başlayacaktır.
Bu yargılamada bir kimsenin adının yaşam kitabında yazılı olup olmaması belirleyici faktör olacaktır. Yeni gök ve yeni yeryüzünde İsa Mesih ve ona inananlar yaşayacaktır. Artık ölüm olmadığı gibi ne yas ne ağlama ne de ıstırap olacaktır (Mac Donald, 2002: 611).
Tanrı bize, İsa’yı Ortadoğu’ya getirme şansı doğurdu
“Tanrı ve Başkan bize İsa’yı Ortadoğu’ya getirme şansı doğurdu. Bu bana verilen bir emir” diyen George W. Bush 11 Eylül saldırılarının ardından bu savaş için kendisinin özel olarak görevlendirildiğini belirterek bu hareketin yeni bir “Haçlı Seferi” olduğunu söylemiştir. (Hallsell, 2003: 125).
Yahudi Fundamentalizmi; Siyonizm
Fundamentalist Yahudilere göre Yahudilerin, Filistin topraklarını işgal etmesi, kıyametin yaklaştığını gösteren en önemli olaydır. Yahudi topluluklarının büyük bölümüne göre, asırlardır süren sürgünden sonra başlangıçta vaat edilmiş topraklara dönerek, Davut ve Süleyman’ın hükümdarlığının devamı olan bir Yahudi iktidarının kurulmuş olması kutsal tarihin yeniden işlemesi anlamına gelmektedir (Corm, 2008: 179).
İsrail devletinin kurulmasının ana gayesi tapınağın inşa edilmesi içindir. Çünkü Tapınak, İsa Mesih’in gelişinde piramidin zirve noktasıdır. İsrail’in Kudüs’ü askeri olarak kontrol altına aldığı tarih olan 1967’den bu yana birçoğu silahlı olmak üzere İsrailli hahamlar önderliğinde memur, asker ve din öğrenimi gören değişik kesimlerden oluşan Yahudi militanlar, Kudüs’ün kutsal İslami merkezlerine yönelik saldırılarını sürdürmektedir. (Hallsell, 2003: 85- 86).
İsrail devletinin Kutsal Kitap’ta belirlenmiş sınırları
Yahudi din adamlarının İsrail devletinin Kutsal Kitap’ta belirlenmiş sınırlarının hangi bölgeleri kapsayacağı konusundaki en geniş yorumu şöyledir: “Doğu’da Ürdün, Suudi Arabistan’ın büyük bir bölümü, Kuveyt, Fırat Havzası ve Irak’ın bir kısmı, Güney’de Sina Yarımadası, Kahire ve Mısır’ın bir bölümü, Batı’da Kıbrıs, Kuzey’de ise Lübnan, Suriye ile Van Gölü’ne kadar uzanan Türkiye topraklarının bir kısmı vardır. Söz konusu bu sınırlar İsrail’deki ulusalcı ve dinî çevrelerde oldukça popülerdir” (Shahak, 2004: 31). (Geniş bilgi için bknz Hıristiyan Fundamentalizmi ve Ortadoğu’da Tanrıyı Kıyamete Zorlama Stratejisi Ensar Çetin)
Şimdi o soruyu soralım: Bu savaş niçin ve bizi ilgilendiriyor mu?

SİYONİZM VE BÜYÜK İSRAİL PROJESİ

Siyonizm, Yahudi milletinin tarihteki yahudi devletinin sınırları içinde kendi kaderlerini tayin hakkını bir devlet olarak gerçekleştirme ülküsünün ideolojisidir. Bu ideoloji çerçevesinde örgütlenen siyonistler devlet kurmak için 1800’lü yılların sonlarında harekete geçmişlerdir. Bu hareketin öncüsü Theodor Herlz’dir. Theodor Herlz başta Avrupa’daki yahudi sorununu asimilasyonla çözümünü öngörüyorken Dreyfuss Olayı’yla fikrini değiştiriyor. Ardından 1897’de 1. Siyonist Kongresini Basel’de toplanması kararı alınıyor. Herzl, kongredeki görüşmeler sonrucunda devlet kurma fikrini iyice sahipleniyor ve kongrede devletin sınırlarını belirlemeye gidecek kadar ilerleme katediyorlar.
BÜYÜK İSRAİL PROJESİ
Kongre’de Yahudi devletinin sınırları şöyle tanımlıyor:
“Kuzey sınırlarımız Kapadokya dağlarına dayanır. Güney’de de Süveyş kanalına.. Sloganımız Davut ve Süleyman’ın Filistin’i olacaktır.”
88 yıl sonra İsrail Ordu Komutanı Moşe Dayan ise şöyle diyor:
Eğer kutsal kitabımıza sahip çıkıyorsak eğer kitabı mukaddeste sözü geçen halk olduğumuzu düşünüyorsak, o zaman kitabı mukaddeste yazan topraklara da sahip olmamız gerekir. Hakimlerin, Patriklerin, Kudüs’ün ve daha bir çok yerlerin toprakları.”
Bu topraklar kuzeyde Nevşehir’e batı’da Kıbrıs’a, güneyde Suudi Arabistan’ın bir bölümünü ve doğuda İran’ın bir kısmını içine alan topraklar.. Aslında Fırat, Dicle, Nil nehri arasında kalan toprakları kendilerine her ne kadar vadedilmiş topraklar olarak söyleseler de hedefleri bu sınırları daha da genişletme çabasındadırlar.
Tabi bu toprakların merkezi Kudüs haliyle Filistin topraklarıdır. Bu yüzden ilk hedefleri Filistin’i ele geçirmek olmuştur. O dönemde Osmanlı hakimiyeti altında olan Filistin Abdülhamit hanın tahtta olduğu döneme tekamül ediyordu.
Herlz Osmanlı’nın borçlarını kendine fırsat olacağını düşünerek Abdülhamit ile borçları ödeme karşılığında Filistin topraklarını almak için görüşmek istiyordu. Abdülhamit Han ile görüşen Herlz’e Osmanlı borçlarının ödemeyi Filistin topraklarının verilmesine karşı teklif ediyor ve cevap şöyle geliyordu:
“ Bu topraklar bana ait değil, milletime aittir. Bu yerlerin her bir karış toprağı için şehit verilmiştir. Her bir karışında şehitlerin kanı vardır. 93 harbinde Ordu’yu Hümayumun Filistin Alayının askerleri, bir tanesi dönememek üzere şehit olmuştur. Ben canlı vücut üstünde paylaştıma yapamam. Filistin’e ancak cesetlerimiz üzerinden girilebilir. Böyle bir teklif yapan adama bir adım daha atmasın ve bir an evvel memleketi terketsin.”
Amacına o an için ulaşamamış olan Herlz anılarında “Siyonizmin amaçlarına ulaşabilmesi için Osmanlı’nın dağılmasını beklemeliyiz” demiştir. Bunun için planları ise Sultan’a karşı Jön Türkleri ve sürgün edilmiş prensleri kullanmak olduğunu yine anılarında bahsetmiştir.
Yahudi Mason komplosuna Selanik üs, İttihatçılar ise tetikçi seçildi. Amanuel Karasu siyonizmin masumluğuna ittihatçıları ikna ettiler ve milletvekili olarak meclise girdiler.
İttihat ve Terakki’nin başa geçmesiyle Filistin üzerinde Abdülhamit Han’ın koyduğu Yahudilere karşı sınırlandırmaları kaldırdılar. Yahudi yerleşimleri Filistin topraklarında artıkça İngiltere’nin desteğiyle devlet kurma aşamalarına geçtiler.
İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour, 2 kasım 1917’de İngiltere Siyonist Dernekleri Başkanı Lord Rothschild’e bir mektup göndererek “Majestelerinin hükümeti Filistin’de Yahudi halkı için bir milli yurt oluşturulmasını uygun karşılamaktadır. Bunun gerçekleşmesi için her türlü çabayı harcayacaktır.” dedi.
Bunun için arap liderler ikna edildi ve işbirliği sağlandı çünkü araplar da bir devlet altın da toplanacaklarına inandırılmıştı. 30 Ocak 1919’da Londra’da Emir Faysal ile Dünya Siyonist Örgütü Lideri Weizmann anlaşma imzaladı. Anlaşmaya göre Arap devleti ile Filistin arasındaki sınırının tespit edileceği söyleniyor ve Filistin’in tamamen Yahudi toprağı olduğu belirleniyordu.
İngilizlerin propagandası ile göçler başlamıştı. Araplar karşı çıksa da ABD ve İngiltere bu yönde çalışmalarını hızlandırmış ve yahudilerin Filistin’e göçleri için çalışıyorlardı. 1920-36 yılları arasında 290 bin yahudinin göçüne izin verilmişti. 1936’da filistin nüfusu 400 000 bin olmuştu. Genel nüfusun %31’i demekti.
Filistin’e yerleşen yahudiler önce parayla sonra da silahla arapların topraklarını ele geçirdiler. Direnen araplar acımasızca katlediliyor ve terör örgütleri kurularak direnenler kaçırılıyordu. Bunu da hak olarak görüyorlardı. İngilizler siyonist militanları 2. Dünya Savaşında orduya alarak eğitim verdi. Böylelikle olası arap savaşına hazırlanıyorlardı. İngiltere bölgeden çekildikten sonra açılacak boşluk terörle doldurulması için plan yapıldı ve siyonist terör örgütleri harekete geçti. Bunun için ABD’den silah desteği alındı. 3 milyon siyonist vardı ve destek veriyorlardı. İşadamları ve bürokratlar aracılığıyla ciddi para miktaları toplandı ve siyonist terör örgütlerine aktarıldı. Marshall yardımları da eklendi ve terör örgütleri iyice güçlendirildi.
Yahudi terör örgütleri BM gözlemcisini dahi öldürerek göz dağı verdiler ve BM bu gözdağının ardından Filistin’in % 43’ünü araplara 57’si siyonistlere bıraktı. BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinden ABD bu konuda yoğun çabası vardı. Özellikle Başkan Truman’ın yahudi devletinin kurulması için elinden geleni yapmıştır.
BM Genel Kurulu 29 Kasım 1947’de beklenen kararı alarak 33 oyla arap topraklarını bölündü. 14 Mayıs 1948’de de Tel Aviv’de Yahudi Milli Konseyi İsrail devletini kurduğunu ilan etti. İlk tanıyan ülke ise ABD oldu sadece 11 dk sonra… Bu yüzden bugün ABD’nin Kudüs için İsrail taraftarı girişimlerini ve kararları çok da şaşırtıcı olmasa gerek.
İsrail’in Stratejik Amaçlarına Ulaşma Yöntemleri
İsrail amaçlarına ulaşmak için bazı stratejik yöntemler gütmektedir. Bugün Orta Doğu’daki karmaşıklığın nedenini anlayabilmek adına bu yöntemler önem arz etmektedir. Hele ki DAEŞ terör örgütünün başındaki komutanların dahi yahudi kökenli olduğu gerçeğini ve Mısır ve Suudi Arabistan’ın ABD yanında Kudüs kararında yer almasını göz önünde bulundurduğumuzda yöntemlerinde ne kadar etkin olduklarını görmekteyiz.
Siyonistlerin yöntemleri şöyledir:
Bölgedeki devletlerde kukla rejimlerin başa geçmesini sağlamak
Arap ulusal hareketini bölmek
Arap dünyasını parçalamak ve hükümetleri devirmeye yönelik eylemleri gerçekleştirmek
Genelde ele geçirmek ve kontrol altında tutmak istedikleri bölgelerin etnik ve mezhepsel zenginliklerini kullanarak iç çatışmalar çıkmasını destekler ve iç savaş çıkararak yönetimi istikrarsızlaştırmaya çalışırlar. Kendilerine düşman olduğunu düşündükleri örgütleri o bölgelere sevk etme böylelikle işgali meşrulaştırma yöntemine başvururlar. Yıllardır ABD ve İsrail bu yöntemle Müslüman coğrafyasını yerle bir etmişlerdir. Bugün de aynı yöntemle İslam Birliğinin altını oymakta ve Büyük İsrail Projesini gerçekleştirmek için adımlarını atmaktadırlar.
Nazlı Yayıntaş
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *