ÜÇLEMELER * İMAMOKRASİNİN SONU * DEVLET DÜŞMANI * DİYANET’TEN AFET PSİKOLOJİSİNE

İMAMOKRASİNİN SONU


Umberto Eco’nun yanımda getirdiğim Beş Ahlak Yazısı’nda (Cinque scritti morali) “Öteki Sahneye Girdiğinde” başlıklı yazıyı belki de 10 yıl sonra bir kez daha okumaya başladım.
Umberto 22 yaşının ortalarına kadar son derece sıkı bir Katolik eğitimden geçtiğini yazıyordu. Bunun ardından şu cümle geliyordu: “Laik bakış açısı benim açımdan edilgen olarak özümsenen bir miras değil, son derece acı verici, uzun ve yavaş bir dönüşümün ürünü oldu…”
“Laik bakış açısına sahip olmak”, “laik düşünceli olmak” dinsiz ve Allah’sız olmak anlamına gelmez. Biraz ya da epeyce zordur ama “iyi donanımlı” bir imam da Umberto Eco gibi 22 yaşından sonra “laik bakış açısı”na erişebilir.
Kuşkusuz dinsel açıdan çok iyi donanımlı ise… Çünkü suyuna tirit bir hocanın hem dindar kalıp hem laik bakış açısına sahip olması olanaksızdır. O, yeryüzü üzerinde kendine düşen hiçbir sorumluluğu üstlenmez, her şeyi Tanrı’ya havale (ciro) eder.
Görev alanında başı sıkışınca “nas”lara, ve “kaderin planları”na sarılır. Bireysel sırat köprüsünden geçmeden özgür düşünceli olmak mümkün değildir. Deprem, “Sezar”ın yetki ve sorumluluk alanına girer; Zeus’un hiç bir sorumluluğu yoktur. (CUMHURİYET – Özdemir İnce – İmamokrasinin sonu – 24 Şubat 2023 ) özet

DEVLET DÜŞMANI

Bahçeli de Soylu da depremde canını dişine takanlara “DEVLET DÜŞMANI” diyor. Suçları büyük: Zor zamanda milletlerine el uzatarak sırtını dönenlerin kayıtsızlığını herkese gösterdiler!
Yine de sormadan edemiyorum… Küçücük bebeği enkaz altındayken “Devlet nerede” diye bağıranlar mı devlet düşmanı? Yoksa devletin imkânlarını eşine dostuna dağıtıp zor gününde vatandaşını ayazda bırakanlar mı? Devletin olmadığı yerde enkaz kaldıran, çorba dağıtan, hırkayı giydiren mi devlet düşmanı? Yoksa yıllarca depreme hazırlanan askerin kolunu kesen, kurumların başına “adamlarını” dolduran, milletin vergilerini yandaş müteahhitlere dağıtanlar mı?
İşte bu soruları sorarken geride kalan çocuklarımızın acılı yüzlerine baktım. Şimdi nasıl yaşayacaklar, nasıl yeniden başlayacaklar, bu acıya kabuğu nasıl bağlatacaklar.

DİYANET’TEN AFET PSİKOLOJİSİNE

Aile Bakanlığı’nın sayfasını açtım. Evet, bakanlıkta tam da bu meseleye hazırlanan bir daire var: Göç, Afet ve Acil Durumlarda Psikososyal Destek Dairesi. (…) Böyle önemli bir dairenin başında kim var diye baktım: Osman Etyemez (…).
Arama motoruna yazınca tahmin ettiğim gibi, Diyanet personeli çıkıyordu. Karaman İl Müftülüğü’nden Ankara İl Müftülüğü’nde murakıplığa, sonrasında Aile Bakanlığı Göç, Afet ve Acil Durumlarda Psikososyal Daire Başkanlığı’na uzanan bir hikâyesi vardı.]
Osman ister et yesin ister yemesin! Bir şey her derde deva ebegümeci olunca sonuç rezillik ve bozgun olur: İmam hatiplerde tornadan geçirdiğiniz, ilahiyat fakültelerinde cilaladığınız insanlara, doğanın sınavında soruları önceden veremezsiniz kopya da çekemezler. Doğa sınavında torpil ve asabiye işlemez. İmamokrasi tam anlamıyla kurulmadan yıkılmıştır. Bu konuda daha çok yazacaklarım var. Ama yazıyı bitirmeden, vırt zırt tekbir getirenlere de bir uyarım var:
Tekbir: Arapça Allahu ekber şeklinde ifade edilen İslami kavram. Allah’ın her şeyden üstün, yüce ve ulu olduğunu ifade eder. Tekbir getirilen yerler: Ezan, kamet, namaz, bayram hutbesi sırasında, kurban keserken, mehter marşları, tasavvuf, sünnet töreni, nikâh, savaş.
İslami tören, işler ve işlemler (ki 10 tanedir) dışında tekbir kesinlikle kullanılmaz, getirilmez. Yani maçlarda, tabut taşırken, siyasal lider karşılanırken, depremzede kurtarılırken ve IŞİD gibi idamlarda (kelle keserken)… İslam, duaları canlarının istediği yerde kullanan zibidilerin, serserilerin dini olamaz.
(CUMHURİYET – Barış Terkoğlu – “Ölüler de diriler de Diyanet’e kaldı – 16 Şubat 2023)
This entry was posted in Politika ve Gundem, ÜÇ'lemeler. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *