DEPREM VE TSK’NIN GÖREVLENDİRİLMESİ HAKKINDA YAZIŞMALAR

https://nacikaptan.com/?p=106083
‘Asker geç çıkarıldı’ iddiaları sonrası Erdoğan,
Soylu ve Akar hakkında suç duyurusu

Başlıklı yazı içeriği hakkında yazışmalar


Sayın Azmi Güran
Sayın Sevil Kaplun
Sırası ile mektuplarınıza yanıt vereyim;
Sayın Güran,
Çok güzel bir örnekle, Hitler’in Normandiya çıkartması öncesi tutumunu yazarak duruma açıklık getirmişsiniz. Hitler örneğinde olduğu gibi, Narsistlerin kendilerine duyduğu aşırı özgüven sonucu tarihin akışı değişebiliyor. YETKİ sahibi olmak SORUMLULUK da getirir. Avrupa’dan ortadoğuya gittikçe bu coğrafyalarda bulunan ülkelerin yöneticileri elde ettikleri yetkileri sınırları geçerek kullanırken GÖREVDEN DOĞAN SORUMLULUKLARINDAN kaçarlar. Bu tür yöneticilerin önceliği hanedanlığını, sultanlığını, cumhurbaşkanlığını yaşam boyu sürdürmek ve devlet gücü ile zenginleşmek, aile bireylerini de zenginleştirmek üzerine kuruludur. Devlet çökmüş, toplum yoksullaşmış, insanlar mutsuz, aldırmazlar.
İşte bu nedenle sırtlarını dayadıkları küresel devletlerin/şirketlerin taşaronu olarak iktidarlarını sürdürmeye çalışırlar. Ülkelerine ihanet ederler. Örneğin kendi deyişleri ile “DIŞ GÜÇLERLE” anlaşarak kendi askerinin başına çuval geçirtirler. Uncle Sam ile gizlice görüşerek kendi MİLLİ ORDULARINI tasfiye etmek, güçsüzleştirmek için kurmaca delillerle kumpas davalar yaratırlar. HERBİR MÜLTECİ, ETKİLİ BİR MERMİDİR stratejisi uyarınca sayısı 10 milyona ulaşan mültecileri planlı, sistematik, BOP kapsamında ülkelerine kayıtsız, kontrolsuz alarak ülkelerinin demografik yapısını değiştirmeye, sosyal dengeyi bozmaya, ekonomiyi çökertmeye, asayiş ve toplum huzurunu yok etmeye taşaron olurlar. Ve sürekli olarak ülkeyi borçlandırırlar.
Denizcilikte gemilerin sefere çıkması sergüzeşt (Ne olacağı bilinmeyen yolculuk) olarak tanımlanır. Gemilerin ve mürettebatın can güvenliği için kurallar dizisi vardır. Bunlardan birisi KAPTANIN GECE EMİRLERİDİR. Gece köprüüstünde seyir vardiyası tutan 2. veya 3. kaptan bu talimatlara göre davranmak zorundadir. Bu talimatlarda gece rüyetin azalması, görüşün 5 mil altına düşmesi durumunda,  çevrede gemi trafiğinin, gemi güvenliğini zorlayacak şekilde artması ve manevra dizisi gerekmesi, barometrenin kısa zamanda 2-3 milibar düşmesi , v.b. – v.b. – durumlarda ve de tarif edilmeyen olaylar dışında BİR TEREDDÜT HALİNDE kaptan gecikmeksizin kaldırılacaktır, kuralları vardır. Tüm bunlar bir ticaret gemisi ve mürettebatının can güvenliği içindir.
Varın gelin de 80 milyonluk bir ülkenin yaşadığı bir öldürücü, yıkıcı, belki de YÜZ bin vatandaşımızın bir deprem sonucunda enkaz altında kalmaları ve hayatlarını kaybetmeleri durumunda bile cumhurbaşkanına zamanında haber verilmemesi akıl almaz bir hatadır. Sorumlulukta kaçmaktır, liyakat yokluğudur. O halde yöneticiler için de bir gece emirleri çıkartılması gerekiyor!!!
===================
Sayın Kaplun,
Bahsettiğiniz video’da bahse konu olan; 2002 yılında ABD, Nevada çölünde icra edilen “Millenyum Challenge” tatbikatına aittir.
Bu tatbikatta hedef (kırmızı güç) şöyle tanımlanıyor: Çevresindeki adalar nedeniyle komşu ülke ile sorunları olan, içinden geçen bir su yolu, boğazlar olan, topraklarının bir kısmı Avrupa’da, bir kısmı Asya Kıtasında olan bir ülke. Durum açıkça gösteriyor ki var olan tarifler ile hedef ülke Türkiye’dir.
Ki 2002’li yıllarda ülkeyi yönetenler ABD için STRATEJİK MÜTTEFİK diyorlardı. Ne kadar garip değil mi? Bizim stratejik müttefik dediğimiz planladığı tatbikatta Türkiye’yi DÜŞMAN olarak tanımlıyordu. Burada bir parantez açarak; Tüm ülkelerin orduları planlı tatbikatlarını OLASI GELİŞMELERE karşı planlar, icra eder. Bundan da anlaşılıyor ki bizimkiler SAFÇA ABD’yi stratejik müttefik kabul ederken aslında kendisi daha Marshall yardımı sürecinde OLTAYA TAKILMIŞ BALIKTIR ve hedeftir!!!.
Tatbikat sürecinde kırmızı ülkede olan çok yıkıcı bir deprem sonrası dış yardım talep edilir ve kırmızı güçler yardım için geldikleri ülkedeki gizli planlarının gereği sürtüşmeler, çatışmalar başlar ve ülke işgal edilir. Buraya kadar olan plan günümüzde yaşanan olayların gelişimi ile uygunluk gösterdiği doğrudur. Bu nedenle olası KOMPLO TEORİLERİ de gündeme girmiştir. Örneğin depremin HAARP ile tetiklendiği ve işgal senaryosunun başlamış olduğu iddia ediliyor. Söylentiere göre ASKER DEPREM ALANINDA görevlendirilirse orduda ülkeyi savunma zafiyeti olacakmış!!! Bu doğru olmayan bir düşüncedir. nedenini aşağıda yazacağım.
Bir parantez açalım;
Türkiye zaten işgal edilmiştir. Günümüz savaşlarında GİZLİ İŞGAL daha masrafsız, ekonomik varlıkların yok olmadığı, asker kaybının olmadığı ve daha etkili bir İŞGAL YÖNTEMİ vardır. Bu işgal DEMOKRASİ, VAKIF, İNSAN HAKLARI, HUKUK söylemleriyle sınırdan serbestçe geçer, kadrolaşır, kendisine uygun taşaron kadrolar yaratır, yasaları, anayasayı kendi çıkarlarına uygun değiştirtir, atadığı siyasi kadrolar ile ülkenin tüm ekonomik varlıklarını ele geçirir, borç alan emir de alacağı için ülkenin aşırı borçlanmasını sağlar. Demografik/sosyal yapıyı değiştirmek için ülkeye yönelen MÜLTECİ KORİDORLARI yaratır. Milyonlarca vasıfsız, eğitimsiz, teröre yatkın, radikal dinci insanı ülkeye yığar. Eğitimle oynar, fizik, kimya, biyoloji, tarih, coğrafya, felsefe v.b dersleri azaltır, yerlerine din dersleri koyar ve EĞİTİM SİSTEMİNİ de yok eder. Bu ülke artık bir dominyon olur. Tüm varlıklarını kaybeder, Emperyal ülkelerin marabası olarak çağdaşlıktan, bilimden, demokrasiden kopar. Türkiye’miz bu süreci yaşamaktadır.
Depremlerle baş edebilecek olan ana güç TSK’dır. Eğitimlidir, planlama ve yönetme gücü vardır. Depreme karşı her türlü araç ve gereci de vardır. Deprem sahasına en çabuk intikal edebilecek ulaşım gücü de vardır. Bir deprem ülkesi olan ülkemizde TSK’nın afetlere karşı gecikmeden eyleme başlama gücü EMASYA’nın kaldırılmasıyla yok edilmiştir. Ordu birliklerini sahaya sürecek olan mülki amirler (Vali;kaymakam) tek adamdan korktukları ve de liyakat eksiği nedeniyle yönetim sahasında buluna askeri birlikleri göreve davet etmekten kaçınmışlardır. Erdoğan ise ordunun sahaya çıkmasını istememektedir. Tüm bunları uç uca eklediğimizde askerin sahaya çıkması ancak 3. günde ve toplum baskısı sonunda gerçekleşmiş fakat görevlendirilen asker sayısı yetersiz kalmıştır. Erdoğan’ın ise AFAD’ı sürekli olarak tek yetkili olarak sahaya sürmesi ise çok yanlıştır. Çünkü AFAD hazırlamış olduğu rapor ile kendisini eleştirmiş ve çok eksikleri olduğunu, yetersiz olduğunu raporlaştırmıştır.
Gelelim deprem sahasında görevlendirilecek asker sayısına;
Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın 7 Şubat’ta yaptığı açıklamaya göre deprem bölgesinde 3 bin 500 askeri personel görev yapıyor. Sonradan bu sayının 4 bin 400’e yükseltildiği bilgileri geldi. Depremden 5 gün sonra 11 Şubat’ta sahada görevlendirilen asker sayısı MSB açıklamasına göre 25 bine çıkartıldı. Gölcük depreminde bu kadar çok il ve ilçenin yıkıma uğramamasına rağmen 24 bin asker görev yapmıştır.
Milli Savunma Bakanlığı’nın 2021 Faaliyet Raporu’na göre TSK’nın personel sayı 430 bin 577. Bu sayının 390 bin 960’ını askeri personel gerisini sivil memurlar oluşturuyor.
Sabah saatlerinde Gelibolu’daki 2’nci Kolordu İstihkâm Alay Komutanlığı’nda görevli subay, astsubay ve uzman erbaşlardan bir grubun da bölgeye gönderildiği Savunma Bakanlığı’nın internet sitesinden duyuruldu.Emekli karacı tuğgeneral Osman Aydoğan da depremin ardından yaptığı paylaşımda “Sabah erken saatlerde deprem bölgesinde sıkıyönetim ilan edilip bütün kurtarma sorumluluğu ve koordinesinin TSK’ne verilmesi gerekirdi. Türkiye’de TSK’dan başka eğitim, teçhizat, malzeme, deneyim ve tecrübe açısından bu işe yapabilecek başka bir kurum yok!” ifadelerini kullandı.
En az 35 bin asker görevlendirilmeli
17 Ağustos 1999 depreminin ardından kriz merkezinde görevli olduğunu hatırlatan e. amiral Türker Ertürk, “En az 35 bin hatta 50 bin askere ihtiyaç var. Uçar birlikler daha yoğun kullanılmalı. Örneğin Hatay’a yeterli düzeyde müdahale edilmemiş. Samandağ perişan vaziyette. Amfibi gemilerle Samandağ’ın güneyine çıkılıp yaralılar, Mersin’e diğer güvenli yerlere sevk edilebilir” diye konuştu
“Sabah deprem bölgesinde sıkıyönetim ilan edip
koordinesini TSK’ya vermek gerekirdi”
Konuya dair görüşünü almak için aradığımız emekli karacı tuğgeneral Osman Aydoğan, bugün Türkiye’de halen bir afet durumunda en organize, en eğitimli en iyi teçhizata sahip kurumlardan birinin TSK olduğunu hatırlatarak, “Birçok yere ulaşılamadığına dair iddialar var. TSK’nın elinde olumsuz havada da uçabilen çok sayıda nakliye helikopteri, uçak, iş makinesi taşıyabilecek tırlar, araç gereç, yol kapalı olsa dahi araziden gidebilecek taşıyıcılar var. Her şeyden önce bölgede enkaz çalışmaları için insan gücüne ihtiyaç var. En çok insan gücü de TSK’da” dedi.
TSK raporuna göre 17 Ağustos Depremi’nde ilk andan itibaren kriz merkezleri oluşturuldu
17 Ağustos’ta 24 bin asker görev yaptı
Raporda depremin olduğu sabah 03.05’ten itibaren TSK’ya bağlı Tabi Afetler Koordinasyon ve Değerlendirme Merkezleri’nin tüm birimleriyle yirmi dört saat esasına göre faaliyete geçirilip, ordu komutanlıklarında kriz yönetim merkezlerinin oluşturularak bunların Başkanlığa bağlı kriz yönetim merkezleriyle koordinasyona geçirildiği belirtilerek şöyle devam edildi:
Depremi müteakip bölgede bulunan tüm askeri birlikler arama kurtarma enkaz kaldırma ve tahliye faaliyetiyle görevlendirildi. Afet alanının genişliği ve bu alandaki hasarın büyüklüğünün ortaya çıkması üzerine Ege ve Trakya başta olmak üzere diğer bölgelerden özellikle Sakarya, İzmir, Gölcük ve Yalova’ya birlik, insan iş makinesini diğer yardım malzemeleri sevk edildi;.
Sonuç olarak ;
TSK depremin ilk 2 gününde ancak 900 asker ile seyyar mutfak kurmak için sahaya çıkartıldı. 48 saat sonra Afad’ın yetersizliği ve koordinasyon eksikliği nedeniyle asker sayısı tedrici olarak arttrılarak sahaya sürüldü fakat yeterli olmadı. Deprem bölgesine asker görevlendirmek TSK’nın savaş gücünü etkilemez. Kritik noktalardaki birliklerde herzaman yeterince savaş gücü bulundurulur.
Selam ve iyi dileklerimi sunarım
Naci Kaptan

WW II olaylarini takip edenler, 6 haziran 1944 D-Day gününün ne oldugunu bilirler. Müttefik Atlantik kuvvetlerinin Ingiltere’den Avrupa kit’asina sabahin erken saatlerinde hareketi.
Haber Hitler’in bulundugu yere kadar gitmis, fakat bir gün önceden Hitler kapisindan bekleyen askere, hiç bir surette uyandırılmaması emrini vermis.
Alman Erkani Harbiyesi D-Day çikartmasi olacagini önceden biliyordu. Bu çikartmanin Calais civarinda yapilacagina inaniyordu, çünkü orasi Ingiltere’nin Avrupa’ya en yakin yeriydi. Fakat çikartma Normandie sahillerinde tatbik oldu. Hitler’in emrinde çikartmayi önleyecek büyük bir tank ekibi müdafaaya hazir bekliyordu.
Haberi bilhassa iki yüksek general bizzat gelerek Hitler’e ulastirmak istediler, fakat Hitler’in odasinin önünde bekleyen nöbetçi SS subayini hiçe saymak, adeta Hitler’e hakaret etmek gibi bir sey oldugundan, iki generala çekip gitmekten baska bir sey kalmadi.
Hitler uyandirilsaydi, belki, ama belki tank bölügü Müttefik kuvvetlerini durdurabilir veya çekilmesini saglardi. Müttefik kuvvetleri Normandie sahillerine, pek kolaylikla degil ama, belkide güçlükle çikacaklardi. Ama orada tutunabilecekler miydi?
Fakat Alman kuvvetleri Müttefikleri Normandiya sahillerinde durdursalardi, sonraki çikartma harekati herhalde en asagi bir sene gecikecekti.
https://www.liberationroute.com/stories/174/preparations-for-d-day
Selamlar
Azmi Güran

Sayin Naci Kaptan,
Bu rezil olaylardan sonra, halkımızın askerlerimizin deprem yerindeki yokluğuna gösterdiği şiddetli reaksiyondan sonucu bir komplo teorisi belirdi. Bu teoriye göre Amerikadan bir uçak savaş gemisi, galiba yunanlılar eşliğinde, işgal amacıyla Türkiye’ye doğru yola çıkıyor…Aşağıda video’daki bey ciddi bir şekilde halkın reaksiyonuna karşı ve « Bizi birbirimize düşürecekler » biz askelerimizi o deprem bölgelerine gönderseydik , kuzeyi kim koruyacaktı ? Bu ne aptallık diye bize çatıyor. Görmediyesniz, lütfen bir bakın,
Seçimleri kaybetmemek için yalan dolan nerelere kadar varabiliyor.
https://www.youtube.com/watch?v=SaHz1trwni0
Selam ve saygilar,
Sevil Kaplun
This entry was posted in DOĞAL FELAKETLER, Politika ve Gundem, TSK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *