ANA DİL TÜRKÇE ÜZERİNE * Sıra, Türkçenin “özçekim”ine ne zaman gelecek? Çetleşen şu farelere daha ne kadar sabredeceğiz? * Bu sizin Türkçeniz olabilir mi?

Bu sizin Türkçeniz olabilir mi?

CUMHURİYET – Tahsin ŞİMŞEK – 11 Ocak 2023 Çarşamba

TV’lerin dili de kirli, camı da! Siyasetin ve basının da… Evet, o pek de “Global” TV kanallarında bir ekran “sörf”ü yaparsak, o allame-i cihan söz kesenlere kulak verirsek, son günlerin ekran ve “KJ” (altkuşak) dili, hiç kuşkum yok, bize şu cümleleri de kurduracaktır: 
“Ana Haber’deki anchormanımızın da belirttiği gibi, ‘Türkiye Yüzyılı’ lansmanında bir eksiklik var. ‘Nas’ tamam da ‘kodifikasyon’u muhalefete kaptırdılar. Paradigmalarda paradokslar yok; ama nakısalar var. O lansmanda, postmodernizme de açık ve net bir sayfa açılsa ekstra muhteşem olmaz mıydı?”
Hadi, şu camı birlikte silelim de artık ne Karacaoğlan’a “Dilleri var bizim dile benzemez” ne de Cemal Süreya’ya: “Beş dil biliyormuş ünlü kişi/ Ünlü ve saygıdeğer/ Bir de Türkçe öğrense/ Altı eder” dedirtelim. Ne de anamız babamızın o, “Lafını bil de söyle, ağzını sil de söyle” sitemiyle karşılaşalım.
‘NÜANS FARKI’
Anımsayalım, biz, “öteki” varken “diğer” dememeyi öğrenenlerdendik. Biz, lafını bilip pişiren, ağzını derip devşiren bir kültürden geliyorduk. Ağzı kaytansızları kapı dışarı etmeyi bilen…
Hangi sakızlara alıştık, dahası alıştırıldık da ağzımızın zembereği boşalıverdi böylesine!… Nasıl mı? O halde gelin, önce aynamızdakini görelim:
“Evet, ful dolu bir sohbet söyleşi ortaya koyduk. Daha açık net söyleyeyim, türlü çeşitli sorunlarımıza ve meselelerimize temas edip değindik. Şu nüans farkını gördünüz mü bilmem. Gelişmiş ülkelerin bu konularda, operasyon için nasıl bir harekât gerçekleştirdiklerini örnekledik. Ayrıca bunun, bizim için bir sorumluluk mesuliyet, vazife ödev olduğunu açıklayıp izah ettik. Reis gibi de kimseyi de sorguya sigaya çekmedik. Evet, her fert ve birey ancak kendi anadilinde mutlu mesut olabilir. Bir konuşmacı hatip olarak size daha başka ne söyleyebilirim ki!…”
ÇATISI SAĞLAM
Evet, selfi sever okur, bu çektiğin bir “öykünme” fotoğrafı. Peki, sıra, Türkçenin “özçekim”ine ne zaman gelecek? Çetleşen şu farelere daha ne kadar sabredeceğiz?
Unutmayalım ki Tahsin Yücel’in dediği gibi “Yaşamın gizemi, hayatın sırrından güzeldir”. Bak, sen aynalarda sır ararken, nasıl da dökülüyor her şeyin “sır”ı! Melih Cevdet Anday’ın dediği gibi, pencereden bakarken dışarıdan önce, pencereyi, penceredeki camı görmek gerekmiyor mu?
Şunu iyi bilelim, Türkçe goygoycu heybesi değildir. Türkçe, briyantinli, takunyalı, badem sever demokrasimiz gibi “çağ atlama(!)” sevdalısı da hiç değildir.
Bütün bu uyarılara karşın, söz dinlememekte hâlâ ısrar edersen, uzmanın koyacağı tanı belli: “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.” Bina, Arapçada eylem çatısı demektir. Eylem çatısı mı, o da tümcenin disiplinine açılan kapısı. Türkçenin çatısı oldukça sağlam, açısı da ufuk öte geniştir; Türkçe disiplindir, matematiktir… Mustafa Kemal Atatürk’ün “Geometri”si gibi… Elbette bilene!…
TAHSİN ŞİMŞEK –ŞAİR/YAZAR
This entry was posted in EDEBİYAT - ANI - ÖYKÜ - ŞİİR, EĞİTİM, KÜLTÜR - EĞİTİM - ÇAĞDAŞLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *