TORYUM DOSYASI * GİZEMLİ UÇAK KAZASINDA HAYATINI KAYBEDEN BİLİM İNSANLARI

İstanbul-Isparta seferini yaparken 30 Kasım 2007 saat 01.36’da
düşen yolcu uçağına yönelik şüphe ve iddialar 15 yıldır devam ediyor.

Naci Kaptan – 22 Kasım 2022

Atlasjet’in, İstanbul-Isparta seferini yapan World Focus’tan (Dünyaya Bakış Hava Taşımacılığı A.Ş) kiraladığı yolcu uçağı, Süleyman Demirel Havalimanı’na inişe geçtiğinde sırada Keçiborlu Türbetepe’de düşmüş, kazada yedisi mürettebat 57 kişi yaşamını yitirmişti.

Facianın üzerinden 13 yıl geçmesine rağmen, kazaya ilişkin şüpheler ise gündemden düşmüyor. Bu şüphelerin odağında Türkiye’nin enerji devi olmasını sağlayacak toryumdan nükleer enerji projesinin mimarları, Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Engin Arık, araştırma görevlisi Özgen Berkol Doğan, yüksek lisans öğrencisi Engin Abat ile Doğuş Üniversitesi’nden Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet ve araştırma görevlisi Mustafa Fidan’ın kazada hayatlarını kaybetmiş olması geliyor.
Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, bugünkü “Ucu melekler ve şeytanlara giden bir kazadan 15 yıl sonra” başlıklı yazısında, son anda programını değiştirip uçak kazasından kurtulan Prof. Serkant Ali Çetin’i anlattı.
Ertuğrul Özkök, “Uçağın yolcularından biri Engin Arık adında bir kadındır. Onun kazada öldüğü haberinin ulaştığı yerlerden biri, Türkiye’den uzakta, yerin 100 metre altında dünyanın en ilginç deneylerinden birinin yapıldığı yer. Burası, bütün dünyanın Dan Brown’ın ‘Melekler ve Şeytanlar’ romanından öğrendiği İsviçre’deki CERN adlı bilim merkezidir. Prof. Engin Arık Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesidir. Ama en önemlisi, Türkiye’nin CERN’deki ATLAS çalışmalarını yürüten kişidir” ifadelerini kullandı. https://www.odatv4.com/guncel/bilim-insanlarinin-oldugu-ucak-kazasindan-son-anda-kurtulan-profesor-gizemi-acikladi-16092042-191673

Toryum ve uçak kazası: Bir suikast mı?

Prof.Dr. Engin Arık, altı meslektaşı ile birlikte Isparta’da çok önemli bir bilimsel toplantıya katılmak üzere yola çıkmıştı. Kazadan sonra suikast olasılığı ortaya atıldı, herhangi bir sonuç çıkmadı ama hâlâ gündemde…
Prof. Dr. Engin Arık (1948) parçacık fiziği uzmanıydı, Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nde öğretim üyesiydi. 30 Kasım 2007 günü Isparta’da meydana gelen uçak kazasında yanındaki altı meslektaşıyla birlikte öldü. Isparta’da çok önemli bir bilimsel toplantıya katılacaktı. Kazadan sonra suikast olasılığı ortaya atıldı ama herhangi bir sonuç çıkmadı. Bununla birlikte suikast olasılığı gündemden düşmüş değil.

Prof. Dr. Engin Arık
ALINAMAYAN DOSYALAR
“Toryum” söyleşimiz yayımlandıktan sonra Engin Arık Hanım’la ilişkimiz kopmadı. Söyleşi kamuoyunda epeyce yankı bulmuştu, bu vesile ile toryum benim de sorunum olmuştu. Bundan dolayı toryum dosyasını bulunca sorunu tekrar gündeme getirmeye karar verdim, bu konuda yayımladığım bağımsız yazıları da buldum ve toryumu güncellendirmek için ekim ayında bir yazı dizisi yazmaya karar verdim.
Ben hazırlıklarımı yaparken Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin, 2 Eylül 2022 günü “Kayıp dört ‘sır’ dosya” https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/aytunc-erkin/kayip-dort-sir-dosya-7341810/ başlıklı müthiş bir yazı yayımladı. Kendisini kutlarım.
Yazı, tanıklı ve yaşanmış bir olaya dayanıyor. Bu ilginç ve çarpıcı yazının tamamını bulup okumayı size bırakıyorum. Ben ayrıntıya girmeden kısaca özetleyeceğim: Yıl 2008, günlerden 5 Temmuz. Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, birkaç kişiyle birlikte Ergenekon soruşturması kapsamında nöbetçi mahkemeye sevk ediliyor ve tutuklanıyor ancak avukatının itirazı üzerine 14 Temmuz günü serbest bırakılıyor. Ama Aytunç Erkin, ilgilendiği “mafya ve devlet mekanizması”nı görüşmek üzere bu yakınlarda ATO Başkanı Sinan Aygün’e telefon ediyor. Sinan Aygün, ATO’nun hazırladığı raporlar hakkında konuşurken şu bilgiyi veriyor: “2008’de gözaltına alındığımda ATO’daki 125 klasöre de el konuldu… Bu klasörlerden 121’ini geri verdiler. Ancak dört tanesini geri alamadım. Başvuru yapmama, istememe rağmen alamadım.” Geri alamadığı dosyalar petrol, altın, bor ve toryum dosyaları imiş.
İŞİN ‘AMA’SI…
Petrol, altın, bor ve toryum dosyaları sahibine neden geri verilmiyor? Bu çok önemli. Bence bu dört dosya arasında toryum ve bor madenleriyle ilgili raporlar son derece önemli. Ülkemizi düze çıkarma olanağına sahip maden, rezervlerinin çok önemli bölümü bizim ülkemizin toprakları altında. Toryumun önemini söyleşiyi okuduğunuz zaman anlayacaksınız. Bu dosyalar ile 2007 yılındaki uçak kazası arasında bir ilişki kurulabilir mi? Eğer bir mafya ya da casusluk romanı yazsaydım kitabın ana fikrini suikast olasılığı üzerinde kurardım. Acaba geri verilmeyen dört dosyanın kopyaları ATO arşivinde var mı? Varsa bu dosyalara erişmek mümkün mü?
Bu söyleşi yayımlandıktan sonra Prof. Dr. Engin Arık ve toryum üzerine yazdığım yazıları köşemde yayımlamayı ve konu üzerine başka yazılar yazmayı düşünüyorum. Toryumun devlet tarafından başta enerji olmak üzere kullanılması, ülkemizi gelişmiş 10 ülke arasına sokma hayalini (AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hayal olarak kalmaya mahkûm hayali) kesinlikle gerçekleştirir. Ama, bu işin “ama”sı da var.
‘TORYUM’ ADLI BİR KURTARICI
Mevki, Hisarüstü’nde bir evin bahçesi. Bahçede yeni evlenmiş bir çiftle tanıştırılmak üzere çağırılmış yüz kadar davetli… Bu yüz davetliden hiç tanışmadığım altısıyla bir masada oturuyoruz… Tanışmayan insanlar nelerden söz eder? Siyasetten, “Ne olacak memleketin hali”nden… Haftanın gözde konusu Şenol Güneş ve Hakan Şükür kısa zamanda tüketiliyor. Konuklardan biri elektirik faturalarından yakınıyor. “Ne olacak memleketin hali?” sayfası açılınca alıyorum sazı elime:
Eski devrimcilerden birinin “Elektrik eşit uygarlık” özdeyişine kendi özdeyişimi ekliyorum: “Ucuz elektrik eşit sınai kalkınma” diyorum. Ama ne mümkün! Baraj yapıyorsun, astarı yüzünden pahalıya çıkıyor. Bu arada çevreciler ve “harabeseverler” ayaklanıyor.
Memlekette kömür, linyit bol diye düşünüp termik santral kuruyorsun. Gene çevreciler ve doğaseverler karşı çıkıyor. Elbette Yatağan örneğinde olduğu gibi haklı oldukları noktalar var. Yirmi yirmi beş yıldır Silifke kıyılarına bir nükleer santral kuramıyorsun. Gene çevreciler, nükleer atık karşıtları ve kendi elektriklerini yüzlerce nükleer santralde üreten sanayileşmiş ülkeler karşı çıkıyorlar. Şimdilerde her derde deva görünen, dışarıya bağımlı olduğumuz doğalgaz da pahalı ve günün birinde bitecek… Kala kala bir rüzgâr kalıyor. Rüzgâr değirmenleriyle elektirik üretimi. İyi de ya rüzgâr esmezse ne olacak?
Ben bu soruyu sorunca masada, sağ yanımda oturan bir hanım “Kurtarıcının üzerinde oturuyorsunuz ama haberiniz yok!” diyor. Ciddi adamım, komiklik olsun diye üzerine oturduğum sandalyenin altına bakmıyorum. Söz konusu hanım, Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nden Prof. Dr. Engin Arık, aynı zamanda Türkiye Fizik Derneği ikinci başkanı. Kurtarıcının adını söylüyor: Toryum. Türkiye’de çokmuş; “çernobil” ve nükleer kirlilik tehlikesi yokmuş. Konuşmadan aklımda kalan bunlar…
Evde bir ansiklopedi açıp toryum maddesini okuyorum: “Toryum, 1828’de Berzelius tarafından keşfedildi ve radyoaktifliği, 1898’de Marie Curie tarafından ortaya konuldu. Bu element, torit, torianit ve monazit gibi cevherlerin içinde bulunan ve uranyumdan üç kat daha fazla rastlanan metaldir. Doğal toryum, tümü radyoaktif olan izotopların bir karışımından oluşur… Toryum-232, bir kuluçka reaktörle, gelecekte elektonükleer sanayisi için önemli bir enerji kaynağı oluşturabilecektir.”
PROFESÖR GİBİ KONUŞMADI
Ansiklopedinin “gelecek” sözcüğüyle tanımladığı süreç beş altı yıl önce başlamış. Başladığını Profesör Arık söylemişti. Ülkemizde bolca bulunması göz önüne alındığında, “toryum”u kurtarıcı olarak tanımlamak hiç de hayalcilik değil.
Zonguldak kömür havzasını bulan Uzun Mehmet’i, toplumsal model kabul etmiş dinozorlar kuşağından olduğum için Prof. Dr. Engin Arık’ın peşini bırakmadım. Randevu alıp hiç bilmediğim bir konuda söyleşi yapmak için Boğaziçi Üniversitesi’ndeki laboratuvarına gittim. Bir cahille konuştuğunun farkında olan Bayan Arık da profesörlük yapmadı, profesör gibi konuşmadı.

Prof. Dr. Engin Arık 2002 yılında, Türkiye’nin elindeki madenin
ebediyen bitmeyeceğini söylüyor… ‘Toryumu biliyor muyuz?’

Gazetemiz yazarı Özdemir İnce’nin, 2007 yılında, Isparta’da meydana gelen uçak kazasında yaşamını yitiren Prof. Dr. Engin Arık’la 28 Temmuz 2002’de yaptığı söyleşi, toryumun önemini yine ortaya koyuyor.
Prof. Dr. Engin Arık parçacık fiziği uzmanıydı. 30 Kasım 2007 günü Isparta’da meydana gelen uçak kazasında yanındaki altı meslektaşıyla birlikte yaşamını yitirdi. Arık’la 2002 yılında, Hürriyet gazetesinde yayımlanan bir söyleşi yapmıştım…
Engin Hanım, “kurtarıcı” olarak tanımladığınız toryumu bir meslektaşınıza anlatır gibi değil, benim ve okurlarımızın anlayacağı gibi anlatır mısınız?
Toryum, saflaştırıldığında alüminyum, çelik görünümünde bir element. Toprakta toryum oksit halinde bulunuyor. Dünya rezervlerinin yaklaşık yarısı Türkiye’de, Batı Anadolu’da bulunuyor. Eskişehir, Sivrihisar, Beypazarı ve Kızılcaören yörelerinde…
Dünyada nerelerde var, rezervler ne kadar?
Avustralya’da 300 bin ton, Hindistan’da 290 bin ton, Norveç’te 170 bin ton, ABD’de 160 bin ton, Kanada’da 100 bin ton, Güney Afrika’da 35 bin ton, Brezilya’da 16 bin ton…
Türkiye’de?
800 bin ton. Neredeyse bütün dünyada toplam 1071 bin ton, Türkiye’de 800 bin ton.
Müthiş bir şey. Dünya rezervlerinin yarıya yakını bizde. Bir mukayese yapmak istiyorum. Birkaç yıldır bir başka maden, bor üzerine bir tartışma vardı. Bor, stratejik maddedir, özelleştirilmesin, özellikle de yabancıların eline geçmesin deniliyordu. Toryum için de aynı şeyi söylemek mümkün müdür?
Bildiğim kadarıyla, toryumun 21. yüzyılın en stratejik maddesi olması büyük bir olasılık. Eğer 2005 yılına kadar yapılması planlanan yeni tip nükleer enerji santralları gerçekleşirse, toryum bir numaralı element olacak. Çünkü yeni tip reaktörlerde yakıt olarak kullanılacak. Eğer biz toryum ile elektrik enerjisi üretebilmek olanağına kavuşursak bu trilyonlarca varil petrole eşdeğerde bir enerji kaynağı olacak.
Diyelim ki her şey yolunda gitti, 2005 yılında, haydi diyelim 2010 yılında toryumlu nükleer santraller çalışmaya başladı. Bu nasıl olacak? Yani kömür gibi topraktan çıkartıp bir çuvala koyup… Bunu bir anlatır mısınız?
Şu anda planlanan yeni tip reaktörlerin prototipinden söz edecek olursak: Yerin yaklaşık 30 metre altında, kurşun bir hedefin içinde bulunacak toryum. Bu hedefe dışarıdan, yeryüzünden hızlı protonlar gönderiyorsunuz. Bu protonlar kurşundan nötron üretiyor. Bu nötronlar da gidip toryumla birleşerek enerji üretiyor.
Peki toryumun topraktan çıkartılması ve enerji üretimi sırasında bu işlerde çalışan insanlar herhangi bir tehlikeye maruz kalıyor mu?
Hayır. Bizim rezervlerimiz zaten Toryum-232. Yüzde yüz oranda, oksitlenmiş durumda toryum içeriyor. Neden “kurşun hedef” deniliyor diye soruyorsunuz. Kurşun hedef dediğimiz şey, içine toryum konulan bir mahfaza, bir kap. Silindirik biçimde, boru biçiminde olabilir. Üzerine hızlı protonlar gönderildiği için “hedef” olarak adlandırılıyor. Bu tip reaktörlerin eskileriyle mukayese edilmesi mümkün değil. Kesinlikle patlama tehlikesi yok. Çernobil benzeri bir felaketin tekrarlanması mümkün değil.
Yani radyoaktif kalıntı da bırakmıyor…
Radyoaktif kalıntı minimum nisbetinde. Bu minimum kalıntı da nötronlarla yok edilebiliyor. Bu tip reaktörlerde, reaktörün fişini çektiniz diyelim, her türlü işlem duruyor. Oysa klasik tip reaktörlerde, fişi çekseniz de olay zincirleme olarak devam ediyor. Her an sizin kontrolünüzden çıkabiliyor. Yeni tip reaktörlerde bu imkânsız. Patlama ihtimali yok, doğa kirlenmiyor, minimum atıklar da uzun ömürlü değil.
Uranyum bu kadar belalı bir madde, tehlikeli, radyasyon yayıyor. Oysa toryum da 1828‘de bulunmuş, radyoaktif olduğu da 1898‘den bu yana biliniyor. Bilim adamları tehlikesiz olduğu halde neden toryumu tercih etmemiş?
Toryum nedense iyi tanınmıyordu. Cenevre’de CERN (European Center for Nuclear Research-Avrupa Parçacık Fiziği Araştırma Merkezi) laboratuvarında araştırma yapan, Nobel almış bir İtalyan fizikçi, Prof. Carlo Rubbia tarafından önerildi 1993’te. Toryumun, uranyumun yerini alabileceği kanıtlandı. Dokuz yıl öncesine kadar toryumun bu tip bir reaktörde yakıt olarak kullanılabileceği bilinmiyordu.
Artık biliniyor. Sadece biliniyor mu, yakıt olarak kullanmak için dünyada ne gibi çalışmalar yapılıyor?
Ön araştırma çalışmaları bitti, projenin fizibilitesi 1998’de tamamlandı. 11 Avrupa ülkesinin bilimsel araştırma bakanları için araştırma panelleri oluşturuldu, bir de bilim adamlarının katıldığı teknik danışma grubu var. Ne yazık ki Türkiye yok buralarda. CERN laboratuvarı da 1954 yılından bu yana var. Aralarında Yunanistan’ın da bulunduğu 12 Avrupa ülkesinin kurduğu bir laboratuvar…
Burada biz var mıyız?,
Burada biz maalesef yokuz. Şu anda 20 üyesi var.

Prof. Dr. Engin Arık, çalışma arkadaşlarıyla birlikte
Hiçbir yerde yokuz! Peki ne olacak bizim halimiz?
Aralarına katılmak için Türkiye Bilimler Akademisi’yle birlikte yoğun çabalar içindeyiz.
Sadece Bilimler Akademisi mi? Devletin, hükümetin bu işe el koyması gerekmiyor mu?
Hepsi bir arada olmalı. CERN’e ve öteki çalışmalara katılan devletler kendi güçleri nisbetinde bütçelere katkıda bulunuyorlar. Ancak bilimsel araştırmalara yapılan yatırımlar bir süre sonra misliyle kendini öder duruma geliyor. Ama Türkiye bu gibi konulara para ayırmadığı için büyük bir bilim adamı eksikliği var.
CERN’de neler yapılıyor? Biz oraya dönelim.
CERN’de yapılan ön araştırmalar bitti. Avrupa’nın ilk prototip toryumlu nükleer santralı 2005 yılına kadar tamamlanacak. Ayrıca Japonya ve ABD’de kendi santrallarını yapmaya çalışıyor.
Demek ki üç merkez var: Avrupa, ABD ve Japonya… Bunlar santralı bitirdikleri zaman bize satacaklar…
Biz de araştırmaların içinde olursak kendimiz de üretebiliriz. Belki daha iyisini yapabiliriz. Prototipin geliştirilmesinde mutlaka aralarında bulunmamız gerek. Bildiğim kadarıyla Avrupa prototipi reaktör 2005 yılında bitirilecek. Bu yeni reaktör, mevcut uranyum atıklarını da kullanabilecek. Avrupa’nın toryum için geliştirmeye çalıştığı reaktör, mevcut reaktörlerin sorunlarını da çözümleyecek.
Prototip reaktör 2005 yılında tamamlanırsa, seri üretim 2010 yılında başlayabilir mi?
O kadar sürmez bile, bir prototip ortaya çıkınca birkaç yıl içinde firmaların anahtar teslim üretecekleri modül haline gelebilir.
Toryum madeninin yarısının bizde olduğunu biliyoruz. Peki Türkiye, toryum reaktörü çalışmalarının neresinde?
Hızlandırıcı üzerinde çalışan bir tek araştırma grubumuz var Ankara’da. Grup, Prof. Dr. Saleh Sultansoy (Gazi Üniversitesi) grup başkanı, Doç. Dr. Abbas Kenan Çiftçi (Ankara Üniversitesi), Doç. Dr. Ömer Yavaş (Ankara Üniversitesi) ve Yard. Doç. Dr. Metin Yılmaz’dan (Gazi Üniversitesi) oluşuyor. Hızlandırıcı Araştırma Grubu Ve öğrencileri. Oysa dünyada 15 bin hızlandırıcı var.
“Hızlandırıcı” ne demek?
“Hızlandırıcı”, proton ve elektron gibi temel parçacıkların ve atom çekirdeğinin hızını çoğaltan aletlerdir. Hızlandırıcılar tıpta, sanayide, savunma sanayide de kullanılıyor. Türkiye’de sanırım 30 kadarı tıpta kullanılıyor. Fakat araştırmayla ilgili hızlandırıcı yok
İstanbul’da da siz varsınız. Genelde fizikçiler mi çalışıyor bu konuda?
Ben tam olarak hızlandırıcı konusunda çalışmıyorum. Benim alanım deneysel yüksek enerji fiziği, parçacık fiziği. Türk Fizik Derneği Başkanı, İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nizamettin Erduran deneysel nükleer fizik üzerinde çalışıyor.
Türkiye’nin yerin altındaki toryumunu 2015 yılından itibaren kullanabilmesi için ne yapmak lazım?
Önce bilime ve bilimadamına yatırım yapmamız lazım. Şu an bir tahmin yapacak olursak: Türkiye’de, 2010 yılında hızlandırıcı, deneysel yüksek enerji fiziği ve nükleer fizik konularında, Avrupa ortalamalarına göre bin 200 bilim adamının çalışıyor olması gerek. Şu anda, 2002 yılında sadece 80 kişi var. Sekiz yıl içinde bu sayıya ulaşabilmek için bilimadamına, gerekli aletlere destek vermek lazım.
Bu desteği kim verecek?
Devlet, hükümet, tabii ki TÜBİTAK, Türkiye Bilimler Akademisi TÜBA. Özel teşebbüsün, sanayi kesiminin de katılması, katkıda bulunması gerekir.
Belki hepsinin, herkesin katılacağı özel bir örgüt kurulabilir.
Ama her şeyden önce, en önemlisi eleman yetiştirmek. Ayrıca Avrupa, Japonya ve ABD’de toryum madeninin enerji alanında kullanılması konusunda araştırma yapan gruplara bizim bilimadamlarımızın katılmasını mutlaka sağlamak. Oralardan öğrenilen bilgileri Türkiye’ye aktarmak.
Türkiye’de akademik unvana sahip kaç bilimadamı var bu işin içinde?
Hızlandırıcı alanında çalışanların sayısı 10’u bile bulmaz. Sıfır diyebiliriz. Üniversitelerin fizik bölümlerinin bu alanda çalışmasını sağlamak, doktora ve doktora üstü çalışmalarını hızlandırmak, çoğaltmak, bu alanda çalışma yapacak olanları yüreklendirmek lazım. Lisansüstü eğitimin güçlendirilmesi… Büyük bir servetin üzerinde oturuyoruz, küçük bir bilimsel yatırımla toryumla enerji üretme alanının dünya devleri, liderleri arasında girebiliriz. 290 bin tonluk toryum rezervi bulunan Hindistan enerji geleceğini toryumda arıyor. Yüksek düzeyde, araştırma yapıyor.
Peki bizim aklımız erer mi bu işe? Katılmaya kalkışsak bizi aralarına alırlar mı?
Bir fizik bölümü mezununun dünya stardartlarında yetişmesi için kaç yıl lazım?
Bilim adamlarımızı elbette alırlar aralarına. Bu alanda çalışan bilim adamlarımızın zaten bağlantıları var onlarla. Bir mezunun 5 yıl daha çalışması lazım doktora alması için 7 ile 10 yıl yeter. Ayrıca, başka ülkelerde yaşayan Türk bilim adamları var, onlar Türkiye’ye davet edilebilir. Türki devletlerde, özellikle Azerbaycan’da, Özbekistan’da bilim adamları var. Onlardan da yararlanabiliriz. Düşünün bu alanda Bulgaristan’ın, Romanya’nın gerisindeyiz. Avrupa 2003 ile 2006 arasında yapılacak çalışmalar için bu alana 325 milyon euro yatırıyor. Bu nükleer reaktör prototipinin üretilmesi için…
Toryum nükleer enerji reaktörleri çalışmaya başladı diyelim. Elimizdeki toryumun ömrü ne?
Ebediyen diyebiliriz. Bitmeyecek diye düşünebiliriz.
ENGİN ARIK’A TEŞEKKÜRÜ BİR BORÇ BİLİYORUM…
Türkiye, dünya toryum rezervlerinin yarısına sahip. Toryum çevreyi kirletmiyor, nükleer artık bırakmıyor. Öyle bir rezerv ki Türkiye sonsuza kadar enerji kaynağı derdinden kurtulabilir, toryum reaktörleriyle ürettiği elektrik enerjisini toryum yoksulu Avrupa’ya ve komşularına satabilir. Türkiye’nin elektrik üretmek için dışarıdan petrol ve doğalgaz almadığını, ısıtmada kullanılan doğalgazın yerini toryumdan üretilen elektriğin aldığını düşünelim. Düşünelim, Türkiye’nin başına büyük bir devlet kuşunun konduğunu anlarız. Önümüzdeki 10-15 yıl içinde Türkiye’nin talihi tersine dönebilir. Önü açılabilir.
Devletin, hükümetin, TBMM’nin, TÜSİAD’ın, sanayi odalarının “toryum” gerçeğinden haberi var mı, bilmiyorum. Prof. Dr. Engin Arık, Devlet Planlama Teşkilatı’nın haberi olduğunu söylüyor.
Uranyuma dayalı nükleer enerji üretimine, hidrolik enerji için baraj yapılmasına, termik santrallere karşı çıkan, ancak Türkiye’nin enerji gereksinimi için olumlu öneride bulunamayan çevreci örgütlere, doğaseverlere, sivil toplum örgütlerine ve “harabeseverler”e de müjde! Şimdi ellerinde toryum kozu var. Yürüyüş yapmalarına, açlık grevi yapmalarına artık gerek kalmayabilir. Toryum reaktörüyle elektirik enerjisi üretimine sahip çıkabilirler.
Türkiye önümüzdeki 12 ay içinde mutlaka CERN’e üye olmalı ve Toryum Prototip Reaktörünü üreten devletlerin arasında yer almalı. Bu da yetmez, Türkiye, ABD ve Japonya ile ilişki kurup toryum reaktörü alanında çalışma yapan gruplara bilimadamları göndermeli. Bu yılın sonuna kadar Hindistan bu alanda neler yapmış, oradan da bir şeyler öğrenmeli. Ülkemiz adına, bu işi bana haber verdiği için Prof. Dr. Engin Arık’a ve bu alanda çalışan birkaç bilimadamımıza teşekkürü borç bilirim. Ben de sizlere, bütün Türkiye’ye, başımıza konan devlet kuşunun, kurtarıcımız toryumun müjdesini veriyorum.

Toryum Nedir, Nerelerde Kullanılır? Özellikleri Nelerdir?

Toryum hem kullanım alanı olarak hem de gelecek açısından büyük öneme sahip bir elementtir. Özellikle yeraltı kaynakları açısından Türkiye önemli bir yere sahip. Peki, toryum nedir, nerelerde kullanılır? Özellikleri nelerdir?
Son zamanlarda basında da sıkça duyulan toryum, geleceğin yeraltı madenleri arasında yer almaktadır. Yer kabuğunda tek başına var olan ve bunu yapabilmek için başka bir radyoaktif elementi ihtiyaç duymayan bu konuda iki önemli radyoaktif elementten biridir. Aynı özelliği gösteren diğer radyoaktif element ise Uranyum olarak öne çıkıyor. Bu iki radyoaktif element kullanım alanları ve gelecek açısından oldukça önemlidir.
Toryum Özellikleri
Toryum ortalama 60 farklı mineralin içerisinde yer alan önemli bir elementtir. Esas bileşeni olarak torit, bastnazit ve torianitin olarak öne çıkmaktadır. Aynı zamanda Uranyum, Manganez, kurşun, kalay, magnezyum ve alüminyum ile sodyum ve demir gibi pek çok madde içeriğinde bulunmaktadır. Ergime noktası 1750 santigrat derece olan toryum, 4000 santigrat derecede ise kaynamaktadır. Korozyona karşı uranyuma göre çok daha dayanıklı bir madde olduğunu söylemek mümkün.
Aynı zamanda toryum suda çözünmez. Oda sıcaklığında dengeli şekilde kalırken, toz halinde iken kolay bir biçimde yanmak suretiyle thO32 şekline bürünmektedir. Dünya çapında zengin bir rezerve sahip olan toryum, bu konuda Türkiye önemli bir yerdedir. Kullanım alanı açısından şimdiden önemli bir potansiyel teşkil eden toryum, gelecek adına çok daha önemli olduğu biliniyor.
Toryum Hangi Alanlarda Kullanılır?
Toryum pek çok farklı alanda kullanılan en önemli elementlerden biridir. Özellikle başka hiçbir element ihtiyaç duymadan yer kabuğunda tek başına bulunma ayrıcalığına sahiptir. Bu doğrultuda dünyanın birçok farklı yerinde zengin rezervleri ile beraber çıkarılmak suretiyle, kullanım amacına göre devamlı olarak değerlendirilmektedir.
– En önemlisi nükleer santraller açısından enerji kaynağı olarak büyük öneme sahiptir.
– Gazlı lambalar için kullanılır,
– Uzay ve havacılık araştırmalarında değerlendirilir,
– Seramik parça ve pota imalatı,
– Birçok farklı farklı bilimsel cihaz üretimi,
– Lamba filament kaplaması,
– Birçok farklı elektronik cihazda,
Bu gibi alanlar ile beraber toryum özellikle nükleer santralleri yakıt enerjisi olarak ileride çok daha önemli bir yere sahip hale gelecek.

Özdemir İnce – 23 – Eylül 2022 Cuma – https://www.cumhuriyet.com.tr/yazi-dizileri/toryum-ve-ucak-kazasi-bir-suikast-mi-1984158

Özdemir İnce – 24 Eylül 2022 – https://www.cumhuriyet.com.tr/yazi-dizileri/prof-dr-engin-arik-2002-yilinda-turkiyenin-elindeki-madenin-ebediyen-bitmeyecegini-soyluyor-toryumu-biliyor-1984637

https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/toryum-nedir-nerelerde-kullanilir-ozellikleri-nelerdir-6243561
This entry was posted in Bilim ve Teknoloji, Ekonomi, ENERJİ, İSTİHBARAT KURUMLARI, Madencilik ve Yeralti Kaynaklari, ÖZDEMİR İNCE. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *