Halka Adanmış Bir Yürek

Halka Adanmış Bir Yürek

Cumhuriyet – 02.06.2021 – Okan TOYGAR

“Bir şair: Ahmed Arif
Toplar dağların rüzgârlarını
Dağıtır çocuklara erken”
Cemal Süreya

Türkiye Öğretmenler Sendikası’na üye bir grup öğretmen Ahmed Arif’i çalıştığı gazetede ziyaret ederler ve ona sendikadaki çalışmalarını anlatırlar. Hapis yıllarını ve işkenceleri hatırlayan Ahmed Arif de laf arasında “Yahu, bırakın artık böyle işleri… Doğru dürüst öğretmen olun. İş tutun, evlenin, çoluk çocuk sahibi olun” der. İçlerinden felsefe öğretmeni olan genç bir adam, “Anam gibi konuşuyorsun” deyince Ahmed Arif de “Ben bunu bir tariz, bir hakaret saymıyorum. Anan böyle konuşuyorsa kurban olayım ona… Onun da ellerinden öperim. Benim de anamdır o kadın. Hapishanecilik bir meslek değil ki yani…” diye karşılık verir.
Öğretmen, “Bak Ahmed Abi, anamla ilgili bir anım var, sana onu anlatayım. Hapisten çıktık, bizim evde oturuyoruz… Hep birlikte hapis yatmışız… Anam, ‘Oğlum bırakın bu dedikoduları’ diyor ‘Ev bark sahibi olun, bir işe girin’. Arkadaşlardan biri bir gün, ‘Bak teyze, sana bir şiir okuyayım’ dedi ve senin kitabını çıkardı. Başladı ‘Otuz Üç Kurşun’u okumaya… Anam ne dedi biliyor musun? ‘Girin ulan, hepiniz hapse girin, ben hepinize bakarım…’ Anam ondan sonra bu olayın hikâyesini ayrıntılı olarak anlattı bize…” der. (1) Ahmed Arif’in şiiri ile Anadolu insanının, özellikle de Doğu Anadolu insanının yaşamı iç içedir. Bu anı, onun şiirlerinin zulme uğramış bir halkın solmakta olan umudunu nasıl yeşerttiğini ve onlara nasıl direnme gücü verdiğini göstermektedir. Halkın canlı diliyle yazılmış, yalın ama etkili dizeleri toplumun bilincini harekete geçirecek güçtedir.
MUSTAFA KEMAL KUŞAĞINDAN
Ahmed Arif kendisini halka hizmet eden gariban bir ozan olarak görür. 1955’te Leyla Erbil’e yazdığı bir mektupta, şiiri ile verdiği mücadeleyi “Yaptığımız ne ki, kimselerin karnında açlığı, ayağında yalınlığı ve sırtında çıplaklığı kalmasın diye ömrümüzden bir parça vermek. Hepsi bu.” diye tarif eder. (2) Yüreğini ve şiirlerini adadığı halkı da onu çok sever. “Abisidir halkının.” Öyle ki bir öğretmen nikâh şekeri yerine “Hasretinden Prangalar Eskittim” kitabını dağıtır konuklarına. Şiirleri dilden dile aktarılır. Tek bir kitapla koca bir şairdir o ama yine de Nâzım Hikmet’in memleketinde bu ilginin kendisini utandırdığını söyler.
Cemal Süreya’ya göre Ahmed Arif’in uyrukluk tanımayan bir şiir anlayışı vardır. Ahmed Arif soy sop meselesi gündeme geldiğinde “Soyumla değil ancak halkımla övünebilirim, halkımdan gayrısını övgüye layık görmem” der. Irk, etnik köken veya inanç farklılıkları ile ilgisi yoktur onun. Şiirinin hammaddesi zulme uğramış, ezilmiş ama onurunu yitirmemiş insandır. İşkence görmesine neden olan “Otuz Üç Kurşun” isimli şiirinde yaktığı ağıt “otuz üç kurşunlu yürek”, babaları Fransız kuşatmasına karşı koyan otuz üç yurttaş, otuz üç insan içindir.
1990 yılının başlarında Refik Durbaş’a verdiği röportajda, Osmanlı’yı sevmediğini, kendisinin Mustafa Kemal kuşağından olduğunu ve Atatürk ilkelerinin emperyalizme ve kapitalizme karşı halktan yana, yurtsever ve bağımsız bir düzeni savunduğunu söyler. (1) Günümüzün ikinci cumhuriyetçileri ve liberal solcuları gibi Atatürk’e mesafeli durmayı solcu olmanın bir önkoşulu olarak görmemektedir Ahmed Arif.
DAİMA HALKTAN YANA
“Yurdum benim, şahdamarım” diyen bir yurtseverdir o. Şiirlerinde anlattığı coğrafya “Üsküdar’dan bu yan” hep Anadolu’dur. Asi Fırat’tır, Hamravat suyudur, Mengene Dağı’dır. Anadolu insanının yaşamını ortaya koyan en önemli şairimizdir. Şiirin Orhan Kemal’idir Ahmed Arif. Yaşama tutunma mücadelesi veren namuslu emekçiler gezinir mısralarının arasında. Kömür işçisi Sepetçioğlu, eli mavzer değil, kürek tutan Urfalı Nazif, Karacadağ’ın çeltiklerinden, beylerin sofrasına pirinç taşıyan yorgun köylüler, Çukurova’da pamuk toplayan ırgatlar, Ege’nin yoksul ama namuslu tütün işçileri… Zindanda yatarken bile onları, üretenleri düşünür. Halkı, gözbebeğidir Ahmed Arif’in. Onların aşına, ekmeğine göz koyan “kapitalist ahlaksızlıklara” ve “burjuva üçkâğıtçılarına” öfkelidir. Halkını onlarla mücadele etmeye çağırır, “…Tükür yüzüne celladın, fırsatçının, fesatçının, hayının…” der.
SOSYALİST TÜRK ŞAİRİ
Doğduğu toprakların halkına düşkünlüğü, yurtseverliği, emperyalizme ve kapitalist sömürüye karşı duruşuyla, yerelden ulusala, ulusaldan evrensele ulaşmış sosyalist bir ozandır Ahmed Arif. Türk şiirinin toplumcu kanadındaki bu özgün duruşu, bulanık zihinleri berraklaştıracak, gelecek kuşakların yolunu aydınlatacak güçtedir.
Yaşamı boyunca hakkı ve eşitliği aramış, halden bilmezlere, yedi boğum akreplere ve çıyanlara boyun eğmeden, mertçe yaşamış olan Ahmed Arif’i ölümünün otuzuncu yılında hasretle anıyoruz… Biliyoruz ki onun dizeleri tıpkı Pir Sultan, Köroğlu ve Dadaloğlu’nunkiler gibi dilden dile, kuşaktan kuşağa aktarılacaktır.
OKAN TOYGAR
DİPÇE
(1) Refik Durbaş, Ahmed Arif Anlatıyor: Kalbim Dinamit Kuyusu, Cumhuriyet Kitapları, Genişletilmiş 2. Baskı, 2009.
(2) Leylim Leylim Ahmed Arif’ten Leyla Erbil’e Mektuplar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 10. Baskı, 2016, s.72-73.

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/halka-adanmis-bir-yurek-okan-toygar-1841060
This entry was posted in EDEBİYAT - ANI - ÖYKÜ - ŞİİR, GEÇMİŞİN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *