DOĞA-ÇEVRE-EKOLOJİ * TALAN EDİLEN BİR ÜLKENİN HİKAYESİ * “Cengiz’i Değil Doğayı Koruyun!..”

Rize İkizdere Taş ocağı yolunda nöbet bekleyen kadınlar

“Cengiz’i Değil Doğayı Koruyun!..”

Orhan Özkaya (Arş-Yazar) – 26.04.2021 – orhanozkaya9@hotmail.com

“Jandarma, Holding’in askeri değil bizim evladımızsınız!”

Rize İkizdere’de 5 gündür, Cengiz İnşaatın hiçbir uyarıya kulak asmadan, ısrarla ve inatla açmaya çalıştığı taş ocağına karşı bölge halkı; kadınlar öncülüğünde direnişi sürüyor. Halk, kendi yaratıcılığı ile bulduğu sloganları bütün ülkeye mal etti, ülkenin her alanı eylem iklimine girmiş durumda, bir yandan Şişli Eftal hastanesi direnişi devam ediyor, yine bu alanda kadınlar tartaklanıyor, yerlerde sürükleniyor, çığlıklar ve feryatlar bütün ülke gündeminin atmosferini kuşatıyor.
Yine Ümraniye ekmek büfeleriyle ilgili İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin halka ucuz ekmek satış büfeleri, Ümraniye Zabıtası’ nca kaldırılmak isteniyor, halk birlikte direnişe devam ediyor. Boğaziçi öğrencileri ve öğretim üyelerinin halkımızın desteğiyle yürüyen kararlı direnişi hız kesmeden sürüyor. Rize Limanı için 16 milyon ton dolgu malzemesi olarak kullanılacak taşı sağlamak amacıyla İkizdere’de bir taş ocağı yapımına yönelik çalışmalar, Covid19 maksadıyla ilan edilen 3 günlük sokağa çıkma yasağından fırsat bilen şirket tarafından jandarma desteğiyle aşılmak isteniyor. Halkla jandarma karşı karşıya geliyor…
“Kalkanlar direnişe asla engel olamaz”
Halk kurduğu barikatlarla direnmeye çalışmış, ancak başta kadınlar olmak üzere yerlerde sürüklenerek gözaltına alındılar. Kadınlar, “Biz bu köyde ve ormanlarda büyüdük, deremizi keserseniz yine gelerek direniriz. Direnmeye de devam edeceğiz” diyerek iş makinelerinin önüne yatıyorlar. “Birileri zengin olacak diye vadimizi vermeyeceğiz. Biz vadimizi kurban etmek istemiyoruz, artarak ve yaşlıları da getirerek çoluk çocuk direneceğiz. Burası bizim canımız, kanımız. Bu vadi bizim özgür olarak yaşam alanımız, dört köyün ortasında yer alan bu taş ocağı tarım alanlarımızı, köylerimizi yok ediyor. Torunlarımızın geleceğini yok ediyor…” 15’den fazla kadın gözaltına alındı.

Rize İkizdere Vadisi
Oysa bu araziler onların ekmek, aş ürettikleri tarım ve hayvancılık yaptıkları alanlar, burası taş ocağı yapılırsa hayvancılıkta yok olacak. Ormandaki börtü, böcek, fauna, flora yani habitat bitecek. Köylülerin bir yandan açtıkları davalar devam ederken, şirketin fırsatçılık yaparak sahaya tecavüz etmesi anlaşılır bir durum değil. Şirket’in 75 yıllık işletme hakkı alması bütün bu alanların ölümü demek.
Ülkenin her yeri halkın direniş alanı oldu
Halk kurduğu çevreci derneklerle direnişi ülke gündemine getirmeye devam ediyor. Turizm adına bölgenin “Uzungöl” talanı son derece hoyratça kullanıldı, çok korkunç bir yapılaşma, çarpık olarak ve plansız bir şekilde gecekondulaşmaya dönüştü. Arap turistlerin yağması, talanı ölçüsüzce sürdü ve İkizdere sanki bir çöplüğe döndü. Karadeniz’den Ege’ye kadar sürdürülen talana karşı direniş sürüyor, önce Kazdağları’ nda ülke düzeyinde isyan başarıya ulaşmış ve bu örnek halkımızın özgüvenini arttırmıştır. Muğla İkizköy’ deki direniş, Akbelen orman alanındaki kömür madeni tehdidine karşı aylardır sürüyor; direniş örgütlü bir şekilde yürütülerek, şirkete karşı nöbet eylemleri aksamadan devam ediyor. Köylü, “Oksijenimiz olan ormanlarımız yok olunca biz nasıl yaşayacağız, bir yanımızda termik santral bizi tehdit ediyor, diğer yanda ormandaki ağaçlarımız kesiliyor. Ağaçlarımızın kesilmesi, yok edilmesi yüreğimizi yakıyor, seyirci kalmayacağız…” diyerek mücadeleyi bırakmıyorlar.
Halk direnişini muhalefetin edilgenliğine rağmen sürüyor
İkizköy Çevre Komitesi, Karadam Karacahisar Doğayı, Doğal Yaşamı Koruma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği (KARDOK) gibi dernekler halkın desteğiyle ayalardır nöbet tutuyor. Şirket sakağa çıkma yasaklarını fırsat bilerek sahaya giriyor ve ağaç kesme işlemine devam ediyor. Ama halkın direnişi hız kesmeden sürünce şirket, ağaç kesme işlemini durdurarak, geri çekilmek zorunda kalıyor. Yine bir tarafta esnaf artık Meclis önünde yazar kasa atmıyor, kendini yakıyor, gök delenlerden kendini aşağıya bırakıyor; çocuğu ve eşiyle vedalaşarak, cebindeki 12 lirayı eşine bırakarak intihara gidiyor.
Genç müzisyenler kendini yakıyor, Urfa’da müzisyenler müzik aletlerini parçalayarak, yere çarpıyor, balyozla kırıyorlar. Bu arada milyonlarca çocuk işçi okul yüzü görmüyor, kâğıt toplayıcısı oluyor. İnterneti, tableti olmayan çocuklar eğitimden uzak kalıyor; okuma yazmayı sökemiyorlar. Akademisyenler görev yaptıkları sitelerde adeta yalvarırcasına, anne ve babaların alacağı banka kredisiyle çocuğuna okuma yazma öğrenemediği için öğretmen arayışında bulunuyor, bu yoksulların, çaresizlerin sayısı katlanarak artıyor.
AOÇ ile ilgili Danıştay kararı ve Montrö
İşte bu durum eğitimin ne duruma geldiğini ortaya koyan acı bir gerçek. Bütün bunların yanında Ankara Mimarlar Odası tarafından, AOÇ’ nin yağmasına karşı Danıştay’ ta açılan dava 14 yıl sonra karara bağlanıyor. Danıştay, verdiği onur verici kararın nasıl uygulanacağının merakla beklentisi toplumun hasret kaldığı mutluluğa eriştiriyor. Yine Amiraller’ e karşı yargının verdiği sınavın halk tarafından ilgiyle izlenmesi ve Montrö Antlaşması’na, Laikliğe, takkeli amirale karşı halkımızın desteğinin hiçbir şekilde göz ardı edilemeyeceğinin birkaç gerçek medya ve basın tarafından yansıtılması…
Covid19 mücadelesinde düşülen çıkmaz ve aşı sorunu devam ediyor. Ancak muhalefet halkın çok yönlü direnişini, esnafın boğulma noktasına geldiğini fark edemiyor, seçim belirsizliğini kendine ölçü olarak alıp, sürekli durum tespiti yapıyor. Toplumu bıktırırcasına çözümsüzlüğe doğru gidişi durduramıyor. Belirlediği gündemler zaman ve yalan makinesinde beklemeye uğruyor. Doruğa çıkarılmış olan 128 milyar konusunun kara deliğe düşmemesi için çırpınıp duruyor.
This entry was posted in DOĞA - ÇEVRE, Doga - Cevre - Ekoloji - Tarim, DOĞAL YAŞAM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *