AKIL FİKİR YAZILARI * Ortak Yarar ve Ortak İyi üzerine…

Ortak Yarar ve Ortak İyi üzerine…

Ormandaki bitki örtüsü çeşitliliğini, bitki çeşitlerini, solucanların faaliyetlerini ve bunlar arasındaki ilişkileri gözlemleyip farklı ortamlarda yapılan deneylerle ortaya konan bir gerçek çok dikkat çekici. Bu çeşitliliği oluşturan varlıkların yaşam faaliyetleri, birbirlerine karşılıklı yaşam desteği sağladığı için birlikte varlıklarını sürdürebiliyorlar!..
Başka bulguların da doğruladığı bu gerçek, Doğal Hayat’ın işleyiş düzeni anlamak bakımından da çok önemli. Canlı varlıkların yaşam faaliyetleri değişkenlik sınırları dar, öngörülebilir nitelikte ve kararlılık içinde devamlılık gösteriyor. Güneş, hava, su, dağlar vb var oluşlarıyla doğal yaşamı destekleyen cansız varlıklar da varlık sebeplerinin tersine bir rol oynamıyorlar. Sonuç itibariyle canlı, cansız varlıkların hepsi doğal hayata, yaşam faaliyetleriyle ve var oluş nedenleri, yani fıtratları uyarınca belli katkı yapıyor; doğal dengeyi besliyorlar. Offf!.. usandık deyip vaz geçmiyorlar. Muhteşem bir tablo değil mi?
Ama durun!.. Henüz İnsan sahne almadı…
İnsan canlı türleri arasında beden, akıl ve ruhsal yapısı, onları kullanma yetkinlikleri ve gelişmeye açıklığı ile başka canlı türlerinden önemli farklılıklar gösteriyor. Bu farklılıkların belirleyici olanı -her şeyi etkileyen ve onu davranılışlarında öngörülemez kılan- tercih yapma serbestisidir. Diğer varlıklar gibi onun da bir yaratılış/doğal yaşam içinde rol alma misyonu fıtratı şüphesiz var. Ama o misyonda devam edip etmeme serbestisi -irade sahibi, tercihlerinde özgür- olması onu diğer varlıklar arasında benzersiz kılıyor. Tercihleriyle yaptıkları ve yapmadıklarından sorumlu olacağı ve er geç hesap verme durumuyla karşılaşacağı ihtar edilse de o, kendi bildiğini okumayı sürdürüyor.
O da diğer canlılarda gözlenen toplum halinde yaşamaya yatkın bir varlıktır. Antropolojik ve Sosyolojik araştırmalar, Homosapiens türümüzün, onbin yıl önceye dayanan aile kurma, yerleşik düzene geçme, tarım toplumu olma tercihlerinin altında, toplu yaşamın sağladığı iş bölümü ve yardımlaşma kolaylıklarını fark etmesi ile olabileceğine işaret ediyor. Doğal dengenin düzenli ve kararlı işleyişi, toplum oluşturmada dayanışmanın Ortak Yarar sağlayıcı özelliğinin etkili olduğunu gösteriyor. İnsanın aile olmaktan başlayarak aşiret, kabile, kavim, ulus oluncaya kadar çok aşamalardan geçerek toplum oluşturması, topluluk halinde yaşama macerası uzun zaman almış; çok deneyimler geçirmiş.
Antropolojik-sosyolojik bulgu ve kabullere göre ilk sosyolojik toplumlar kabile türü büyüklükte ve bireylerinin korunma, beslenme vb diğer ihtiyaçların temin güvencesini sağlayacak; dış tehlikelerden koruyacak, güçlü kuvvetli birinin başkan/önder etrafında oluşmuş. Kabile kalabalıklaşıp büyüdükçe inanış ve çıkar farklılıkları ile bölünmüş ve/ya birleşmelerle daha geniş topluluklar oluşmuş. Çıkar çatışması veya birlikteliği gibi inanç ortaklığı veya farklılıkları da topluluk oluşumlarında belirleyici olmuştur. Özetle toplumlarda ayrılma ve/ya birleşmeyi güdüleyen, yönetimin ve dini inanışın kurumsal yapılarında söz sahipliği ile toplumun her türlü üretim ve ticari faaliyetlerinden doğan refahın paylaşımı rol oynamış olsa gerektir.
İnsan tabiatından kaynaklı paylaşımcılar yerine egoist davranış tercihlerini dayatan grupların kolay oluşabilmesi nedeniyle o üç konuda bütün toplumlularda sacayak yapılanmalı çıkar odakları oluşmaktadır. Doğallıkla paylaşımcı yapılanma ile şekillenen Ortak Yarar’ın önüne bu güç odaklarının yararı geçiyor. O nedenle, baskıcı yönetim ve ayrıcalıklı paylaşımın egemen olduğu toplumların tarihteki örneklerine sıklıkla rastlanıyor.1 Bununla beraber çıkar odakları arasında doğan ihtilafların uzlaşıyla giderildiği örnekler de var. 2 Daha dengeli refah paylaşımlı topluluklar Devlet yapılanmasına geçmişler; Ulus olmuşlar, güç paylaşımı kısmen de olsa dengeleyerek Ortak Yarar güçlendirilebilmişler. Bu dönüşümlerin çok sancılı olduğu kuşkusuz.
Başta besin maddeleri olmak üzere, toplumlar yaşamsal faaliyetleri için gerekli enerji kaynaklarını ya kendileri üretirler ve/ya ticaret yoluyla diğer toplumlardan alırlar. Koşullar değiştikçe sürdürülebilirlik güvenliği, tehlikeye girebiliyor. Anlaşmalar yapmakla Kaynak güvenliğini sağlamak bir yoludur.3 Ama daha farklı çıkarları da gerçekleştirmeyi vesile edinerek doğrudan veya vekalet yoluyla savaş çıkarıldığını da biliyor, görüyoruz. Bu savaşların Ortadoğu coğrafyasında olması ve Enerji kaynakları güvenliği amaçlı kukla devlet kurdurma gayretlerini de… Bu girişimlerin toplumumuzun Ortak Yararı’na zarar verici niteliği gözlerden kaçmamalı!.. Bu konuya tekrar döneceğim.
1 Kur’an’da da anlatılan bir örnek; yönetici Firavun, dini önder Haman ve toplumun en zengini Karun’un temsil ettiği birlikteliktir. 2 Magna Carta: Latincede Büyük Özgürlük Fermanı https://bit.ly/2CiswJW
Tarihte büyük Güçlerin oluşumu ve çöküşü
Yaşayarak da deneyimlediğimiz üzere toplumlarda, “hakların, görevlerin ve sorumlulukların adil ve dengeli dağıtılmışlık hali” durumu diye tanımlanabilecek ortak yarar olgusunun –buna refah da denebilir- geliştirilmesi ve korunmasına yönelik kurallar, düzenlemeler, kaynak temini, sürdürülebilirlik, iç-dış güvenlik vb gibi pek çok konuyu kurumsallaştırmak ve hepsini uyumlaştırıp yönetmek gerekiyor. Çok bileşenli ortak yaşam alanı parametrelerinin eşgüdümlü sürdürülmesi anlamında buna, Joseph A. Tainter 4 Karmaşıklığın Yönetimi diyor.
Büyüyen toplumlar, ihtiyaç duyulan kaynaklara ulaşmak için başkalarının topraklarını kendi sınırları içine almak; o toprakların halkları üzerinde egemenlik kurmak isterler. Amaçları zayıf üzerinden çıkar sağlama kadar, güçlenip kendine rakip duruma gelmesin diye o topluluğu baskı altına almaktır. Bu tür stratejik girişimler, yüzyıllar boyu devam etmiş; çok kavimli devletler, İmparatorluklar oluşmuş.
Böylece genişleyen toplumlarda Ortak Yararı büyütmek ve korumakta karşılaşılan sorunları çözmek için alınan önlemlerin getirisi/verimi bir noktadan sonra düşüyor; sonunda her çözüm, astarı yüzünden pahalı hal alıyor. Sürdürülemez hale gelen Ortak Yarar, toplumun dağılmasıyla sonuçlanıyor.
Joseph A. Tainter, tarihte büyük güçlerin neden ve nasıl çözmüş olduklarını incelediği ve Roma İmparatorluğunun çöküşü örneği üzerinden anlattığı makalesi öğretici ve ufuk açıcı. Benzer süreçlerde ilerlerken çökmeyip serpilen İmparatorluk ve ulus devlet kurmuş başka emperyal toplumlar da var. İngilizler, Fransızlar ve Hollandalılar, Sanayi Devrimini başlatan Buhar Makinaları, telgraf, Demiryolları gibi icatları gemilere, lokomotiflere; büyük ölçekli üretim yapabilen fabrikalara uygulayarak, uzak diyarlara seyahat ve ticareti kolaylaştırmış; koloniler kurarak büyük kaynak transferleri yapmışlardır.
Bunlar 20.YY’ın “Düvel-i muazzama”ları oldular. Savaşarak daha da büyüdüler. Savaş yerine diplomasi dilini geliştirdiler; ama koşullar oluştu ise savaşmaktan da kaçınmadılar. Büyük balıkların küçük balıkları yediği doğrudur. Ama kimi küçükler de kendi becerilerini iyi kullanıp; bireysel olduğu kadar toplu davranış yetkinlikleriyle büyüklere yem olmaktan kurtulmuş; varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Düvel-i muazzamanın Osmanlı coğrafyasındaki Türk varlığını yok etme raddesine getirmişken onlarla cephede ve diplomatik sahada beş yıl boyunca savaşarak bağımsızlığını kazanıp T.C.’ni kuran bizler de bu kategorinin en parlak örneğiyiz. Özlü anlatım olsun diye örnekleri hayvanlar aleminden veriyorum.5,6
İngilizlerin, gelecekte ticari Pazar paylarını tehlikeye düşürecek gibi gördükleri Alman İmparatorluğuna karşı 1. DS’na girişlerini sanki mecburen girmişler gibi göstererek imajları yıpranmasın istemişlerdir. Keza nasıl paylaşılacağında Fransa ve Rusya ile nihayet uzlaştıkları için Osmanlı İmparatorluğunu parçalayıp paylaşma planları için DS’nı fırsat bilmişler; işlerini kolaylaştırsın diye Anadolu Ermeni halkını terörize edip savaşan taraflar arasına sokan Taşnak örgütünü teşvik etmekle, Osmanlı’yı içerden çökertmeyi ve işin gerçeğini örten algı operasyonları ile kendilerini gizlemişler; propaganda ve  1974 Yılında doğan petrol krizinde ABD Dışişleri Bakanı Hanri Kissinger’in en büyük petrol üreticisi Suudi Arabistan ile yaptığı anlaşma bunun en parlak örneğidir.
Anlaşma uyarınca SA petrolünü sadece ABD Doları ile satacak; gelirlerindeki fazlalığı ABD Hazine Bonosuna bağlayacaktır. Ülkelerin Merkez Bankalarındaki altın stoklarına bağlı para basma kuralı da o dönemde sorunlu olduğundan ABD Dolarının Rezerv para olması UA camiada kabul edildi. ABD Doları üzerinden yapılacak her türlü ticareti de denetleme yetkisi de eline geçti…
4 Joseph A. Tainter, Complexity, Problem Solving, and Sustainable Societies (http://www.oilcrash.com/articles/complex.htm) başlıklı makalesinde bu durumu Roma İmparatorluğunun Çöküşü örneği üzerinden incelemiştir. Makalenin Türkçe çevirisi için  Bkz:https://www.beyaznokta.org.tr/cms/images/201008251656_TR_complexity_OK.pdf 5 Kalabalıkların aklı: https://bit.ly/38AaSgV ; Direnen kazanır: https://bit.ly/2Z7mFQF 6 Japon bal arılarının yaratılıştan gelen yetkinliklerini kullanarak düşmanlarına karşı savaşlarını nasıl kazandıkları çok ilginçtir: Bal arılarının savunma stratejisi https://bit.ly/2VVn0Ek
diplomatik manevralarla, başkalarını suçlayıcı sahte belgelerle propaganda yayını yaptıklarını dünya, yüz yıl sonra öğrendi.7 Bu da gösteriyor ki, herkes işini yapıyor. Ya sen!.. diye soranlara cevabımız olmalı.
Bizim ortak iyimiz ve ortak yararımız…
Sergilemeye çalıştığımız üzere, uluslararası dinamikler ve acımasız rekabet ortamı, varlığını sürdürmek ve kendi egemenliği altında yaşamak isteyen bir toplum için Ortak Yarar kapsamında toplu yaşamın gerektirdiği bütünlükteki eşit değerler arasında ilk sırayı, birlik ve dayanışma içinde olmak alacaktır. Diğerlerini önemsiz, gereksiz saymayan; ama onlarla birlikte bulunması gereken bu değer, kaybedilirse diğerlerinin tamamı anlamsızlaşacak önemdedir. Tehlike içinde değilse diğer eşit ağırlıklı değerlerin ki, bunlar arasında halkın kendi egemenliğine sahip çıkması, hak ve sorumlulukların adalet, emanet, liyakat, meşveret (danışarak) ve maslahat (düşünce ve eylemde yararlı olanı önceleme) anlayışı ile paylaşılmasında, uzlaşı ve iç barış ortamını iyileştirilmeye katkı vererek her durumda bu değerleri sahiplenmek temel vatandaşlık görevidir. Bunları sağlamaya yönelik bireysel ve toplumsal tutum ve davranışların tümü Ortak İyi kapsamında olup Doğa’nın Düzenine8 uygun yürümek anlamı taşır.
Ülkemiz ve toplumumuz, hayli zamandır karşı karşıya kaldığı ve aşamadığı sorunlarıyla bugün, dış dünyanın gündeminde, bölünmenin ve iş savaşın eşiğindeki ülkeler arasında sayılıyor!… Bunu ellerini ovuşturarak seyrettikleri, kolaylaştırıcıları teşvik ettikleri kuşkusuz. Bu ülkenin vergi veren en sade vatandaşından siyasi sorumluluk taşıyan ve milletin verdiği vergileri harcama yetkisini ellerinde bulunduran tüm görevlilere seslenmek istiyorum..
Batmış bir imparatorluğun mirasçısı, farklı inanç ve etnik kimliğe sahip insanlar olarak, yüz yıl önce emperyalizme karşı verdiğimiz Bağımsızlık Mücadelesini ve yaptığımız Kurtuluş Savaşını kazanarak yüzyıl önce kurduğumuz T.C. Devleti ve Türkiye denen Vatan bildiğimiz topraklarının ortak sahipleriyiz. İnançlarımız ve ırkî alt kimliklerimizle hepimiz bu devletin eşit ve onurlu vatandaşlarıyız. Millet olarak adımızdaki Türk sıfatının, bu devleti kuran insanların vatandaşlık ortak adı olduğunu, alt kimlik farklılıklarını dışlayıcı hiçbir yönü olmadığı, kuruluştan beri Anayasamızın değiştirilemez maddesidir. Anayasamız Devletimizi demokratik, laik, sosyal, hukukun üstünlüğüne dayalı kurumsallaştırmıştır. Bu değerlerin içi boşaltılıp anlamsızlaştırılarak inançlarımızı yaşamamızı engelleyici, hak ve görevlerin paylaşımında vatandaşların etnik kimlikleri arasında ayrımcılık varmış gibi gösterenlere ve söylemlerine itibar etmemek Ortak Yarar’ımız gereğidir. Sahip çıkar, yaşatırsak yaşayacaktır.
Bu gerçeği karartıp; kutsallarımız olan inanç ve etnik farklılıklarımız üzerinden aramıza kin ve nefret tohumları saçarak birbirimizi ötekileştiriciliğe iten propagandalarla; T.C. Devletini ve Türkiye’yi bölmeyi iş edinmiş ihanet odaklarının emellerine alet olmamak; Suriye örneğini göz önünde bulundurarak Ülkemiz ve milletimizin varlığını ve bütünlüğünü tehdit eden ihanetlerin değirmenine su taşıyanların şeytani işlerini rahmani göstererek saklı emellerini gizleyenlere karşı uyanık olma sorumluluğumuz var. Bunun yolu kendimize Neden? Niçin? sorularını sorarak tutarlı ve ikna edici cevaplarını aramaktır. Kimlerin hangi amaçların peşinde olduklarını doğru anlamak, soğukkanlı ve sağduyulu davranmak gerekiyor. Ülkemiz ve Vatanımız kutsalımızdır; devleti ve milleti ile bir bütünüz!..
Corona-19 Salgını vesilesiyle işini kaybeden dara ve yokluğa düşenlerin yardımına koşmada milletçe sergilediğimiz dayanışma Ortak Yararımıza hizmet eden Ortak İyi türünden davranışlar idi. Sürdürülebilir olduğu gösterilmiş olması başlı başına ulusal bütünlüğümüz için bir güvence.
Günümüzde iyice yoğunlaşan bölücü söylem ve eylemlere, kimden gelirse gelsin, her türlü kışkırtmaya dayanışarak karşı durmak; Ortak Yarar ve Ortak İyi’de birleşmek umuduyla bu da geçer diyorum…
Çiftlikköy/Yalova, 10 Temmuz 2020
Dr. Necati Saygılı
7 “Fatal Philanthropy” – James Bryce and The Armenıans; Wrıtten By Dr. Pat Walsh 2020-07-01 https://bit.ly/2vuhio6 8 İslamî kaynaklarda buna Allahın yolunda yürümek anlamında Sünnetullah deniyor!…
This entry was posted in AKIL FİKİR YAZILARI. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *