ORGANİZE İŞLER, BİR DEVLET NASIL ÇÖKERTİLİR * 2013/2014 SAYIŞTAY RAPORLARINDAN YOLSUZLUKLAR

2013/2014 SAYIŞTAY RAPORLARINDAN YOLSUZLUKLAR

DERLEYEN Naci Kaptan


SAYIŞTAY’IN GÖREV VE SORUMLULUKLARI

SAYIŞTAY VE DENETÇİSİ Meclis adına görev yapar.  Bunun içindir ki, kömür işletmelerinden elektrik üretimine; limanlardan kamu bankalarına kadar hepsine gidip “Çıkarın hesapları” diyebilir. Devlet  Sayıştay denetçisine bunun için maaş öder.

Kanser olacağını bile bile kot taşlayan, ruhsatsız kömür ocağından kömürleşmiş bedeni çıkarılan, taşocağında dinamit patlatan, yüksek gerilim kablolarını taşıyan, kanalizasyon inşaatında çalışan, konfor içinde uçabilelim diye havalanlarında uçuşa hazırlık işlemi yapan işçilerin; çocuklarımızı yetiştiren öğretmenlerin, aile hekimlerinin ücretinden kesilen; üretim yapan, istihdam sağlayan girişimcilerin beyan ettiği vergiler; yerli yerinde harcanıyor mu kontrol etsin diye… Budur. Sayıştay denetçisinin varlık sebebi.(Cumhuriyet 10.03.2014 Çiğdem Toker)


SAYIŞTAY VE RAPORLARI

Cumhuriyet / 21 Ocak 2013

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Sayıştay raporlarının neden Meclis’e gönderilmediğinin açık ve net olduğunu ifade ederek, ”Yolsuzlukların üzerine çul seriyorlar” dedi.Vural, Meclis’e gönderilmeyen Sayıştay raporlarından birinin bugün basında yer aldığını anlatarak, şunları söyledi:

”Sayıştay raporlarının neden Meclis’e gönderilmediği gayet açık ve net. 127 rapor var. Bu raporlarda vatandaşın hak ve hukukunun nasıl yenildiği anlatılıyor. Hükümet, Sayıştay raporlarının Meclis’e gelmemesi için ha bire kanun değiştiriyor, sonuçta mızrak çuvala sığmıyor. Tablo ortada. Meclis’e göndermediklerine göre üstünü örtmeye çalışıyorlar. Yolsuzlukların üzerine çul seriyorlar. Sayıştay raporları milletten saklanmıştır ama bu raporlar bir yerlerde vardır muhakkak.”


Cumhuriyet / 24 Ocak 2013

CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, düzenlediği basın toplantısında, Sayıştay’ın, kendi kanununda yapılan değişikliği gerekçe göstererek, 2011 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi işlemlerine ilişkin 132 kurum hakkındaki hazırladığı denetim raporlarını TBMM Başkanlığı’na göndermediğini belirtti.

Sayıştay’ın, raporların TBMM Başkanlığı’na gönderilmemesine gerekçe yaptığı yasa hükümlerini, Anayasa Mahkemesi’nin 27 Aralık 2012’de aldığı bir kararla iptal ettiğini anımsatan Hamzaçebi, bu kararla birlikte raporların TBMM’ye gönderilmesi sürecinin yeniden ele alınması gerektiğini söyledi.

Hamzaçebi, ”Denetim raporlarının TBMM Başkanlığı’na gönderilmesinin önünde hukuki bir engel kalmamıştır. Sayıştay, bu konuda TBMM’nin yerine geçerek bir değerlendirme yapamaz. Sayıştay’a düşen görev, Anayasa Mahkemesi kararına uygun hareket ederek raporları TBMM’ye göndermektir” dedi.


Cumhuriyet / 20 Nisan 2013

‘Ak Sayıştay’ yolda

Bütün yargı organlarını kendi denetimine sokan AKP, şimdi de usulsüzlükleri açığa çıkaran Sayıştay’ı tam anlamıyla kuşatmaya alıyor. Meclis’e sunulan öneriye göre, rapor değerlendirme kurulu üyeleri Sayıştay değil Meclis tarafından seçilecek.

AKP, hazırladığı raporlarla usulsüzlükleri açığa çıkaran Sayıştay’da kapsamlı değişikliğe hazırlanıyor. Geniş yetkileri olan rapor değerlendirme kurulu (RDK) üyeleri Sayıştay değil, TBMM tarafından seçilecek. Sayıştay yönetmelikleri TBMM başkanının onayı ile yürürlüğe girecek. Sayıştay’a üye seçiminde, Sayıştay ve Maliye meslek mensuplarına tanınan kontenjan kaldırılacak. Sayıştay’ın önseçim yetkisine son verilecek. Kamu iktisadi teşebbüslerinin (KİT) denetimine de sınırlama getiriliyor.

AKP, Sayıştay Yasası’nda değişiklik öngören yasa önerisini Meclis’e sundu. Öneride, Sayıştay’la ilgili şu değişikliklere yer verildi:

– Raporlar hakkında görüş bildiren; dış denetim genel değerlendirme raporunu hazırlayan; yönetmelik, standart, rehber ve mesleki etik kurallarına ilişkin görüş sunan; denetim grup başkanlıklarının kuruluşunda görüşüne başvurulan RDK’nin oluşumu sil baştan değiştiriliyor. Mevcut yasada kurul, Sayıştay Genel Kurulu tarafından iki yıl için seçilen iki daire başkanı ve her daireden birer üye ile denetimden sorumlu başkan yardımcısından oluşuyordu. Kurulun başkanı da Sayıştay başkanıydı. AKP’nin önerisiyle, kurul üyeleri doğrudan TBMM tarafından seçilen 8 üye ile Sayıştay başkanı olmak üzere 9 üyeden oluşacak.

– Mali ve sosyal haklar bakımından Sayıştay başsavcısı Yargıtay daire başkanları, RDK üyeleri de Yargıtay üyeleri hakkındaki hükümlere tabi olacak. RDK üyeleri, Sayıştay başsavcısı ve savcıların görev süresi 5 yıl olacak. Süresi dolanlar yeniden seçilebilecek. Görev süreleri dolmadan görevlerine son verilemeyecek.

– Denetim raporlarına dairelerin görüş bildirmesinden vazgeçilecek. Bunun yerine RDK raporlara görüş verecek, raporların düzeltilmesini isteyebilecek.

– KİT’lerin denetimi sınırlandırılıyor. Buna göre, denetimde, kurum ve kuruluşun yerine geçerek belirli bir iş ve işlemin yapılmasını veya belirli bir politikanın uygulanmasını zorunlu kılacak, takdir yetkisini sınırlayacak veya ortadan kaldıracak görüş ve talep içeren rapor düzenlenemeyecek. Hazırlanan taslak denetim raporu da önce kuruluşa gönderilecek. Gelecek yanıta göre denetim raporu oluşturulacak.

– Sayıştay’ın organları yeniden düzenlenecek. Temel organlar şöyle olacak: Başkanlık, yargı (daireler, genel kurul, temyiz kurulu, daireler kurulu), başsavcılık, denetim (denetim ve denetim destek grup başkanlıkları, denetim, planlama ve koordinasyon kurulu, RDK) ile karar organları olarak yüksek disiplin kurulu ve meslek mensupları yükseltme ve disiplin kurulu. Her organ kendi görev ve fonksiyonu içinde görev ve yetki kullanacak, diğer alana müdahale edemeyecek.

– Sayıştay Yasası kapsamındaki yönetmelikler TBMM başkanının onayı ile yürürlüğe girecek.

– Sayıştay üye seçimi değiştiriliyor. Mevcut yasada Sayıştay üyelerinin beşte üçünün Sayıştay meslek mensuplarından, geriye kalanların en az yarısının da Maliye Bakanlığı meslek mensuplarından TBMM tarafından seçilmesi öngörülüyordu. Öneri ile üyeleri doğrudan Meclis seçecek. Ayrıca Sayıştay Genel Kurulu’na başvuruda bulunan üye adaylarına önseçim yapılıyordu. Bu da kaldırılıyor.

– Sayıştay denetçiliği kadrolarına Sayıştay dışından da atama yapılabilecek. Denetim elemanları, uzmanlar, iç denetçiler, daire başkanları, doktora unvanını almış öğretim elemanları Sayıştay denetçiliğine atanabilecek.

– Yasadaki “uygunluk denetimi”, “hesap yargılaması”, “yargılamaya esas rapor”, “denetim raporu”, “Sayıştay raporu” tanımları değiştiriliyor. Değişiklikle, sorumlulukların belirlenmesinde, yasalar dışında tüzük, yönetmelik, kararname gibi “diğer hukuki düzenlemeler” ve mevzuat içinde “örtülü” olarak var olan hukuk kuralları da belirleyici olacak. Denetimlerde buna da dikkat edilecek.

‘Raporlar Meclis’e sunulamayacak’

Sayıştay Denetçileri Derneği (SAYDER) yaptığı açıklamada, yasa önerisi ile genel nitelikli değerlendirme raporları dışında kalan Sayıştay raporlarının Meclis’e gönderilmesinin engellendiği, bu şekilde Sayıştay denetiminin etkisiz ve sonuçsuz hale geleceği vurgulandı. Açıklamada, “Öneriye göre, Sayıştay, bütçe görüşmeleri sırasında denetlediği idarelerin faaliyet raporlarını Meclis’e sunacak, ancak bu idarelerle ilgili denetim raporlarını sunamayacaktır. Bu düzenleme ile kamu idarelerinin Meclis’e hesap verme sorumluluğu ortadan kaldırılmakta, Meclis’in bütçe hakkı zedelenmektedir” denildi.

Sayıştay yargısının hukuk bilgisine ve tecrübesine dayalı adil bir yargı yeri olmaktan çıkarılacağı, keyfiliğe açık, idari bir işleve dönüştürüleceğine işaret edilen açıklamada, Sayıştay üyeliğine seçilmede asli unsur olan Sayıştay denetçilerinin kontenjanı kaldırılarak mahkeme niteliğindeki Sayıştay dairelerinin tümüyle idari görevlerden gelen kişilerden oluşmasına olanak tanındığına da dikkat çekildi.

İdari görevlerde bulunan kişiler arasından 5 yıllık süre için iddia makamı olarak görev yapmak üzere Sayıştay savcısı seçilmesinin öngörüldüğüne işaret edilen açıklamada, savcılık ve hâkimlik işlevlerinin müfettişlik veya yöneticilik görevlerinden gelen kişiler tarafından yürütülmesinin uygun olmadığı vurgulandı. Açıklamada, “Bu düzenlemelerin yargıyı güçlendirmek yerine zayıflatacağı, Sayıştay yargısına olan güveni temelinden sarsacağı açıktır” denildi. Sayıştay denetçiliğine dışarıdan yapılacak atamaların da “denetimi zaafa uğratacağı” vurgulandı.


Cumhuriyet / 25 Nisan 2013

‘Yolsuzlukların üstü örtülmeye çalışılıyor’

CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, AKP milletvekillerince verilen Sayıştay Kanunu’nda değişiklik yapan teklifi, ”AKP, bir darbeyi gerçekleştirmek üzeredir. Hükümet’in yolsuzluklarının üstünü örtmeye yönelik bir tekliftir” diye değerlendirdi.Hamzaçebi, 1862’de Sultan Abdülmecit zamanında padişah fermanıyla kurulan, o tarihten bu yana padişahlık, Cumhuriyet ve darbe dönemlerindeki kamu harcamalarını denetlemekle görevi olan, bu görevini yasalara uygun şekilde eksiksiz yerine getiren Sayıştay’ın görevlerinin budandığını ifade etti.


Cumhuriyet / 29 Nisan 2013

“Sayıştay raporları TBMM’ye gönderilsin”

CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Sayıştay Başkanlığı’nca hazırlanan 132 denetim raporunun, TBMM’ye sunulmamasının hiçbir gerekçesinin kalmadığını ifade ederek, ”TBMM Başkanı, anayasal görevini yerine getirerek, bu raporların TBMM’ye intikalini sağlamalıdır. Bu görev Meclis Başkanı’nın aynı zamanda millete karşı sorumluluğudur” dedi.


Cumhuriyet / 10 Mayıs 2013

Sayıştay’a yazık ediliyor

Rapor Değerlendirme Kurulu ;
Anayasamıza göre Sayıştay TBMM adına denetim yapmakta olup, denetim bulgularının TBMM’ye sunulması, işin doğası gereğidir. Ancak siyasi iktidarlar, nedense, Sayıştay raporlarından tedirgin olmaktadırlar. Oysa TBMM bütçenin uygulama sonuçlarını da denetlemekle yükümlüdür. Sayıştay raporları olmadan TBMM’nin bu denetimi hakkıyla yapması olanaksızdır. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’na göre bakanlar, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanılması konusunda TBMM’ye karşı sorumlu olup, Sayıştay raporları olmadan TBMM’nin, bakanların hesap verme sorumluluğunu belirlemesi de mümkün değildir.


Cumhuriyet / 12 haziran 2013

Sayıştay 2011 raporlarını ‘yok’ saydı

TBMM’ye gönderilmediği için tartışma konusu olan 2011 yılı denetim raporlarının Sayıştay tarafından “yok hükmünde” sayıldığı ortaya çıktı.2011 yılı kesin bütçe hesabı ile 2013 yılı bütçesinin kabul edilmesi nedeniyle “hukuki geçerliliğinin kalmadığı” gerekçesiyle TBMM’ye gönderilecek rapor bulunmadığını bildiren Sayıştay, 2011 yılına ağırlık verilmesi durumunda 2012 yılı denetim raporlarının yetişmesinin tehlikeye gireceğine dikkat çekti.


Cumhuriyet / 18 Ekim 2013

Böyle bir ülke yok
Sayıştay; Emniyet’i, belediye şirketlerini denetleyemedi. Yüksek yargı bile hesap vermedi.Sayıştay’ın gerekli belge ve bilgileri vermediği için denetleyemediği çok sayıda kurum arasında iki kurum dikkat çekti. Hükümetin çıkardığı yönetmelik, genelge ve tüzükleri denetleyen Danıştay ile adalet konusunda son sözü söyleyen Yargıtay’ın 2012 yılı hesapları, gerekli mali rapor ve tablolar ile bilgi ve belgelerin verilmemesi ve Maliye Bakanlığı’nın kayıt sistemini kurmaması nedeniyle denetlenemedi.

Belediye şirketleri denetimsiz.Sayıştay’ın 2012 yılında belediyelerin ticari şirketlerini denetleyemediği ortaya çıktı. Sayıştay Başkanı Recai Akyel ilk kez Sayıştay denetimine giren belediye şirketlerinin denetimi ile ilgili olarak, denetim rehberleri hazırlanıp pilot uygulamalar henüz yapılamadığından 2012 denetim programı kapsamına alınamadığını bildirdi.


Cumhuriyet / 18 Aralık 2013

AKP yakalandı

Sayıştay raporlarının TBMM’den “kaçırılması” nedeniyle AKP hükümetinin bütçesini “gayri meşru” ilan eden CHP; hükümetin 2010 yılından itibaren Sayıştay’ı işlevsizleştirip denetimden kaçınarak, “yolsuzluk, usulsüzlük ve yetim hakkı yeme”nin kapısını açtığı saptamasına yer verdi.CHP genel başkan yardımcıları Sencer Ayata ve Faik Öztrak, aralarında 3 bakan çocuğunun da bulunduğu “rüşvet, yolsuzluk” iddialarının odağındaki AKP hükümetinin, Sayıştay’ı etkisizleştirmesi ve denetim raporlarının Meclis’ten kaçırılmasını mercek altına aldı. Ayata ve Öztrak’ın “Vatandaş Vergisini Veriyor, Hükümet de Hesap Verecek” başlıklı raporda, demokratik yönetimlerin en temel özelliklerinden birinin, iktidarların, yönetenlerin “halka hesap vermesi” olduğuna dikkat çekildi.

Sayıştay’daki AKP ağırlığı engelledi: Sayıştay yönetimi, 2011 yılına ait 132 Sayıştay raporunu TBMM’ye göndermemiştir. Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen, AKP Grubu 2012 yılı denetim raporlarının TBMM’ye gönderilmesini önlemek amacıyla, 2013’ün nisan ayında yeni bir kanun teklifini TBMM’ye sunmuştur. Ancak başta CHP olmak üzere, muhalefet partileri ile Sayıştay denetçilerinin ve medyanın yoğun tepkisi üzerine söz konusu teklif yasalaşmamıştır. Ancak bu kez de Sayıştay üst yönetimi devreye girmiş ve denetçilerin tespit etmiş olduğu yolsuzluk ve usulsüzlüklere ilişkin denetim bulgularını raporlardan ayıklamıştır. Söz konusu raporların TBMM’ye gönderilmeyişinde, görev başındaki Sayıştay Başkanı ile 50 Sayıştay üyesinden 42’sinin TBMM’de hiçbir uzlaşma arayışına girilmeden, AKP’nin parlamento çoğunluğu tarafından seçilmiş olmasının etkisi olduğu açıktır.


Cumhuriyet / 01 Ocak 2014

O raporlar gelecek
Ankara 14. İdare Mahkemesi, Sayıştay Rapor Değerlendirme Kurulu’nun, raporların TBMM’ye sunulmamasına ilişkin kararını iptal etti. CHP’nin başvurusu sonucu alınan kararla, AKP’nin kamu kurumlarının bütçelerini Meclis’ten kaçırma girişimi yargıya takılmış oldu.Yargı, kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olan, 2011 yılı denetim raporlarının Meclis’e sunulmaması konusunda sürpriz bir karara imza attı. CHP’nin “Raporların sunulmaması nedeniyle TBMM kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasına ilişkin olarak kamu idarelerinin yönetim ve hesap verme sorumluluklarını görüşememiştir” itirazını değerlendiren Ankara 14. İdare Mahkemesi, Sayıştay Rapor Değerlendirme Kurulu’nun, raporların TBMM’ye sunulmamasına ilişkin kararını iptal etti.


Cumhuriyet / 17 Şubat 2014

Başbakan’ın dünürüne ballı ihale!
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dünürü Orhan Uzuner’in iştiraki Betra A.Ş.’ye TCDD’den imtiyazlı ihale sağlamak için TCDD’nin travers fabrikalarının 9 yıl süreyle kapalı tutulduğu ortaya çıktı.Bilal Erdoğan’ın kayınbabası Orhan Uzuner’in iştiraki Betra AŞ’ye TCDD’den imtiyazlı ihale sağlandığı iddiasını TBMM gündemine getiren CHP Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’yü, CHP Kriz Masası Başkanı Aykut Erdoğdu’nun ortaya çıkardığı Sayıştay raporları doğruladı.

Sayıştay Raporu, Betra AŞ’nin TCDD’nin travers (beton bloklar) ihalelerine tek başına girdiğini, ihalelerin ilan edilmediğini, sözleşme bedellerinin yüksek tutulduğunu ve fiyat kırımı yapılmadığı kaydediyor. Yurt gazetesinden Murat Bayar’ın haberine göre, yine Sayıştay, TCDD’nin Sivas ve Afyon’daki travers fabrikalarını dokuz yıl boyunca devreye sokmayarak Betra şirketine pazar yarattığı tespitini yapıyor.Türkiye’de 6 adet beton travers üreten firma bulunuyor. Sayıştay, TCDD’nin 2006-2010 yılları arasında yapılan ihalelerinden Betra şirketi tarafından kazanılan ihalelerin biri hariç tamamında, Betra’nın tek katılımcı olduğunu ve ihalelerden 3 tanesinin ilan edilmediğine dikkat çekiyor.


Cumhuriyet / 06 Nisan 2014 / Güray Öz

“Ali kıran baş kesen” iktidarın devre dışı bıraktığı kurumlar arasında sayılan iki önemli kurum; kararlarına uyulmayan Danıştay, raporları Meclis’ten bile gizlenen Sayıştay artık yok hükmündedir diyebilir miyiz?

Sizi bilmem, ben diyebiliyorum. En yüksek mahkeme Anayasa Mahkemesi’nin durumu da bana sorarsanız artık sallantıdadır. Anayasa Mahkemesi ki, gerektiğinde bakanları, komutanları hatta cumhurbaşkanlarını Yüce Divan sıfatıyla yargılayacak mahkemedir, şimdilerde “kendine sınır çizilen”, “haddi bildirilen” mahkeme olmuş durumdadır. Adalet Bakanı “Anayasa Mahkemesi kendisine çizilen sınırı aştı” diyebildiğine, Başbakan da mahkemenin “Twitter’ı serbest bırakın” kararına “milli bulmadığı için saygı duymadığını” ilan ettiğine göre eyvah ki eyvah...


Cumhuriyet / 23 Nisan 2014 / Fırat Kozok

Kalkınma değil rant kapısı
Sayıştay raporları, bölgeler arası eşitsizliklerin azaltılması için kurulan kalkınma ajanslarının “rant kapısı” olduğunu ortaya koydu. Danışman şirketlerin hazırladıkları projelerle ajansların kapısını çalan kişiler haberdar bile olmadıkları projeler için binlerce TL’lik kaynak kullandı. Geciken ya da tamamlanamayan projeler için yasal prosedür uygulanmadı.

Bölgeler arası eşitsizliklerin azaltılması ve bölgesel kalkınmanın sağlanması için kurulan kalkınma ajansları “rant kapısı” oldu. Danışman şirketler aracılığıyla hazırladıkları projelerle ajansların kapısını çalan kişi ve kuruluşlar, kendilerinin bile haberdar olmadıkları projeler için binlerce TL’lik kaynak kullandı. Birçok proje tamamlanamadı. Geciken ya da tamamlanamayan projeler için yasal prosedür uygulanmadı.

Asıl görevi kamu, özel sektör ve Sivil Toplum Kuruluşları arasında işbirliğini destekleyerek yerel potansiyelin açığa çıkmasını sağlamak olan Kalkınma Ajansları’ndan Türkiye’de bugün için 26 tane bulunuyor. Ancak ajansların faaliyetleriyle ilgili bir dizi sorun yaşanıyor. O sorunlar, Sayıştay’ın yaptığı denetimlerle ortaya çıktı. Sayıştay’ın ajanslara ilişkin saptamalarından bazıları şöyle:

Zafer Kalkınma Ajansı: Ajans tarafından desteklenen projeler kapsamında yararlanıcılar tarafından satın alınan tesis, makine, ekipman, teçhizat ve diğer malzemelere ilişkin envanter kayıtları tutulmamaktadır.

Trakya Kalkınma Ajansı: 2011 Mali Yılı Destekleme Programı çerçevesinde desteklenen 89 adet projenin 20’sinin (yaklaşık yüzde 25) başarısız ve fesihle sonlanmasının kaçınılmaz olduğu tespit edilmiştir.

Yapılan incelemelerde, söz konusu yıla ait desteklenen projelerden 7 tanesinin kesin fesihle sonuçlandığı, 13 tanesinin de fesihle sonuçlanma aşamasında oldukları görülmüş olup, adı geçen 20 projeyle ilgili olarak düzenlenen ön inceleme raporları istenmiştir. Bu raporların tamamında, projelerin danışman şirketler tarafından hazırlandığı ve başvuru sahibinin proje ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmadığı, eş finansman sıkıntısı yaşanacağı, proje detaylarının belirsiz olduğu, uygulama binalarında mülkiyet sorunları olduğu, giderlerin abartılı olduğu, proje bütçesinin fazlasıyla yapım işi içerdiği gibi nedenlerle yüksek risk içerdikleri belirlenmiş ve raporlanmış olmasına karşın bu tespitlerin değerlendirilmediği ve söz konusu projelerin desteklenmesine karar verildiği görülmüştür.

* Ajansın kişi/firmalarla imzaladığı hizmet alımına ilişkin sözleşmelerde ajansı koruyucu cezai hükümler yer almadığı için başarısızlıkla sonuçlanan işlerle ilgili olarak kurumun zarara uğradığı tespit edilmiştir.

Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı: Altyapı projelerinde, gecikme cezasının kesilmediği tespit edilmiştir.

Mevlana Kalkınma Ajansı: Kalkınma Ajansları Proje ve Faaliyet Destekleme Yönetmeliği’nin 7’nci maddesinde, ajansların halihazırda herhangi bir mali destek programından mali destek alan ve uygulaması devam eden proje veya faaliyetlere eşzamanlı olarak mali destek sağlayamayacağı hükmü bulunmaktadır. Ancak uygulamada ajansların bunu sorgulayacak ve önlem alabilecekleri bir mekanizmaları yoktur.

İzmir Kalkınma Ajansı: Kalkınma Ajansları Mal, Hizmet ve Yapım İşi Satın Alma ve İhale Usul ve Esasların 40’ıncı maddesinde, ihaleye katılamayacak olanlar belirtilmiştir. Ancak ihale kararı onaylanmadan önce isteklinin yasaklı olup olmadığının Kamu İhale Kurumu’ndan teyit edilmesine ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.

İstanbul Kalkınma Ajansı: Ajans tarafından tek taraflı olarak feshedilen bir proje yararlanıcısından, ilgili mevzuatta ve sözleşmede cezai şart olarak öngörülen tazminatın talep edilmediği görülmüştür.

* Ajansın devletin çeşitli birimlerine verdiği bilgiler ve farklı ortamlarda yayınladığı veriler arasında uyumsuzluklar bulunduğu tespit edilmiştir.

İpekyolu Kalkınma Ajansı: Ajans personeline yapılan görevlendirmeler sonrasında görevlendirilen personel tarafından hazırlanan harcırah beyannamelerinde harcırah unsurlarının dışında beyanlarda bulunulduğu ve ajans tarafından da bu unsurların ilgili personele ödendiği tespit edilmiştir.

Güney Marmara Kalkınma Ajansı: “Temsil ve Ağırlama” harcamaları ajans muhasebe sisteminde 630.03.05 koduyla yer almaktayken, “temsil ve ağırlama” mahiyetinde yapılan kimi harcamaların 630.01.01 kodlu “Diğer Hizmet Alımlarına” kaydedildiği tespit edilmiştir.

Dicle Kalkınma Ajansı: 2010 Mali Yılı Destekleme Programı çerçevesinde desteklenen ancak başarısızlığa uğrayarak feshedilen projelere ödenen ve geri alınması gereken destek miktarlarının (anapara+faiz) muhasebe kayıtlarına intikal ettirilmediği tespit edilmiştir.


Cumhuriyet / 02 Haziran 2014 / Fırat Kozok

Sarraf sansürü mü?
Kamu bankalarına ilişkin raporlarını “hizmete özel” ibaresiyle her yıl kamuoyuna açıklayan Sayıştay, söz konusu raporları ilk kez “gizledi”. Raporların gizlenmesi “17 Aralık’la birlikte bazı ilişkilerin ortaya çıkmasından mı endişeleniliyor” sorusunu beraberinde getirdi.

Kamu bankalarına ilişkin raporlarını “hizmete özel” ibaresiyle her yıl kamuoyuna açıklayan Sayıştay, söz konusu raporları ilk kez “gizledi”. Raporların gizlenmesi “17 Aralık süreciyle ilgili bazı ilişkilerin ortaya çıkmasından mı endişeleniliyor?” sorusunu akıllara getirdi.

Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıflar Bankası, İller Bankası, Kalkınma Bankası ve Türk Eximbank, sermayelerindeki kamu payları nedeniyle kamu bankası statüsünde yer alıyor. Bankalar, sermayelerindeki kamu payları nedeniyle anayasanın 165. maddesi gereğince TBMM adına denetleniyor, bankaların yöneticileri her yıl TBMM’de hesap veriyor.

Kamu bankaları, 1938’den beri Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından denetlenmiş, ancak 19 Aralık 2010 tarihli Sayıştay Kanunu ile Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun faaliyetlerine son verildiğinden kamu bankalarının denetimi de Sayıştay’a geçmişti.

1938’den beri kamu bankaları için hazırlanan yıllık denetim raporları düzenli olarak “Hizmete Özel” ibareli olarak TBMM KİT Komisyonu’na gönderilmekte, iktidar ve muhalefet partilerinin milletvekillerinden oluşan komisyonda bu raporlar görüşülmekteydi. Ayrıca Sayıştay’ın internet sitesinde kamu işletmelerine ait 2011 ve 2012 yılı denetim raporları yine aynı ibareyle yayınlanarak kamuoyuna duyuruluyordu.

Kamu bankalarına ait denetim raporlarında, ticari sır kapsamındaki bilgiler 5411 sayılı Bankacılık Yasası gereği özel bir kodlamayla raporlanıyordu. Bu tür bilgiler KİT Komisyonu üyesi milletvekillerine bile verilmiyordu.

2012 raporları ‘gizli’ oldu

Ancak Sayıştay’ın kamu bankalarına ait 2012 yılı raporlarına ilk kez “Gizli” ibaresi konularak, raporlar kamuoyundan gizlendi. Bugüne kadar kamuoyuna açıklanan bankaların denetim raporları hiçbir gerekçe gösterilmeden ve herhangi bir mevzuat değişikliği de olmadan kamuoyundan gizlendi.

Resmi evraklarla ilgili gizlilik dereceleri “Gizli” ve “Hizmete Özel” şeklinde görev alanı ve hizmet özelliğine göre idarelerce belirleniyor.“Gizli” ibaresi “izinsiz olarak açıklandığı takdirde ulusal güvenlik, saygınlık ve çıkarlarımızı ciddi biçimde bozacak olan ve kapsadığı konu itibarıyla yetkisiz kimselerce bilinmesi sakıncalı evraklar” için kullanılıyor. Gizlilik dereceli belgelerin kaydı diğer kayıtlardan ayrı tutuluyor ve bu belgeler kayıtlarıyla birlikte güvenli ortamda korunuyor.

“Hizmete Özel” ibaresi ise “Hizmeti yürütmesi gerekenlerden başkası tarafından bilinmesine ihtiyaç duyulmayan, ancak kamuya duyurulmasında da sakınca olmayan belgelere” veriliyor.

Gizlenen ilişkiler mi var?

Sayıştay’ın kamu bankalarına ilişkin raporlara uyguladığı bu yeni yöntem, soru işaretlerini de beraberinde getirdi. 17 Aralık yolsuzluk soruşturması sürecinde kamuoyunun gündemine gelen çok sayıda isim ve şirkete ilişkin kredi işlemleriyle ilgili ipuçlarının raporlarda yer aldığı, bu nedenle raporların kamuoyundan gizlendiği yorumları yapılıyor.


Cumhuriyet / 30 Eylül 2014 / Mustafa Çakır

38 milyarın adresi yok
Sayıştay’a rapor gönderen Maliye Bakanlığı, 37 kat artan ödeneğin nereye harcandığını yazmadı.Sayıştay, Maliye ve İçişleri bakanlıkları tarafından kamuoyuna da açıklanan raporlarda yönetmeliklere aykırı çok sayıda uygulama tespit etti. Ödeneklerle giderler arasında sapmalar olduğuna, ancak bunların raporlarda açıklanmadığına işaret eden Sayıştay, bütçeden yardım alan dernek, vakıf, birlik, kurum, kuruluş, sandık ve benzeri teşekküllerin faaliyetleri hakkında da bilgi verilmediğine vurgu yaptı. Rapor, TBMM Başkanlığı’na gönderildi. Raporda, başlangıcı 949 milyon TL olan ödeneğin 38.4 milyar liraya çıkarıldığı ancak nereye dağıtıldığı bilgisinin yer almadığı saptaması dikkat çekti. Sayıştay, kamuoyuna da açıklanan Maliye’nin genel faliyet raporu ile İçişleri Bakanlığı’nın Mahalli İdareler Genel FaliyetRaporu’nu inceleyerek “2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu”nu hazırladı. Kamu idareleri tarafından gönderilen raporları da dikkate alan Sayıştay’ın raporunda, Maliye’nin genel faaliyet raporuna ilişkin şu eleştirilere yer verildi:

Ödenek cetveli yok

Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan genel faaliyet raporunda, ödenek aktarmaları ve diğer ödenek işlemlerini gösteren cetvele yer verilmesi gerektiği halde yer verilmemiştir.

Yedek ödenekten yapılan aktarma tutarının 38.4 milyar TL olduğu Maliye Bakanlığı’nca tarafımıza bildirilmiştir. Başlangıç ödeneği olan 949 milyon TL’nin idareler itibarıyla dağılımına yer verilmiş, ancak toplam tutar olan 38.4 milyar TL’nin idareler itibarıyla dağılım bilgisine yer verilmemiştir.

Genel faaliyet raporunda bütçeden yardım alan dernek, vakıf, birlik, kurum, kuruluş, sandık ve benzeri teşekküllerin faaliyetlerine ilişkin değerlendirmelere yer verilmemiştir.

Personel giderlerine ilişkin yıl sonu revize ödeneği 89.9 milyar TL, yıl sonu gider gerçekleşmesi 96.2 milyar TL olmasına rağmen meydana gelen sapmanın nedenlerine ilişkin genel faaliyet raporunda açıklama yapılmamıştır.

Artışın kaynağı belirsiz

SGK devlet primi yıl sonu revize ödeneği 14,9 milyar TL, yıl sonu gider g.rçekleşmesi 16.3 milyar TL olmasına rağmen meydana gelen sapmanın nedenlerine ilişkin genel faaliyet raporunda açıklama yapılmamıştır.

Mal ve hizmet alım giderleri başlangıç ödeneğinin 33.4 milyar TL, yıl sonu revize ödeneğinin 47.3 milyar TL, yıl sonu gider gerçekleşmesinin ise 36.4 milyar TL olduğu ifade edilmiştir. Mal ve hizmet alım giderleri başlangıç ödeneği ile yıl sonu gerçekleşmesi arasındaki sapmanın görev giderlerindeki ve hizmet alımlarındaki artıştan kaynaklandığı görülmektedir. Ancak raporda, hizmet alımlarındaki artışın Milli Eğitim Bakanlığı’ndan kaynaklandığı belirtilmesine rağmen görev giderlerindeki artışın sebebi açıklanmamıştır.

Dış borçta 1.2 milyarlık tutarsızlık

Proje finansmanı başlığı altında 2013 yılında uluslararası kuruluşlardan 3.1 milyar ABD Doları tutarında dış kredi sağlandığı ifade edilmiştir. Dış kredi sağlanan uluslararası kuruluşlar ve bu kuruluşlaru 2013 yılı sonu itibarıyla 403 milyar TL’si iç borç, 182.8 milyar TL’si dış borç olmak üzere toplam merkezi yönetim brüt borç stokunun 585.8 milyar TL olarak gerçekleştiği belirtilmiştir. Ancak 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nda 2013 yılı sonu itibarıyla dış borcun 184 milyar TL olduğu ifade edilmiş olup 2013 Yılı Genel Faaliyet Raporu ile 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nda yer alan dış borç tutarları arasında uyumsuzluk bulunmaktır.

Belediyelerin borçları arttı

Raporda, İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan Mahalli İdareler Genel Faliyet Raporu’na ilişkin de şu eleştirilere yer verildi:

Mahalli idarelerde 2013 yılında çeşitli statülerde 259 bin 52 personel istihdam edilmektedir. Buna karşın mahalli idarelerde 2013 yılı itibarıyla 207 bin 915 personel hizmet satın alma yöntemiyle çalışmaktadır. Örneğin 2013 yılında belediyelerde 194 bin 779 personel çalıştırılmasına karşın 175 bin 495 kişi hizmet satın alma yöntemiyle çalıştırılmaktadır. Aynı şekilde, belediyeye bağlı idarelerinde 25 bin 536 personel istihdam edilirken 28 bin 87 personel hizmet satın alma yöntemiyle çalıştırılmaktadır. Raporda, bu konuda değerlendirme yer almamaktadır.

Belediyelerin, banka kredilerine ait borçları 2012 yılında 7.4 milyar TL’den 2013 yılında yüzde 46 artış ile 10.8 milyar TL’ye yükselmiştir. Belediyelerin; banka kredileri, kamu idarelerine mali borçlar, dış mali borçlar, bütçe emanetleri, vergi ve sosyal güvenlik dışındaki diğer yükümlülükleri ise 2012 yılında 9.9 milyar TL’den 2013 yılında yüzde 41 artış ile 14 milyar TL’ye yükselmiştir. Raporda bu konularda değerlendirme yer almamaktadır.

Mahalli idarelerin bütçe hedeflerine, mahalli idarelere ait şirket ve işletmelere ait mali duruma ilişkin bilgilere, yıl içinde yapmış oldukları yatırımlar ile gelecek yıllara yaygın yüklenmelerine, mahalli idareler genel faaliyet raporunda yer verilmesi gerektiği halde 2013 yılı raporunda bu bilgiler yer almamaktadır.


Cumhuriyet / 06 Ekim 2014 / Sinan tartanoğlu

Öğrencinin parası da kayıp
Sayıştay’ın eğitim kurumlarına ilişkin raporları, öğrenciler üzerinden elde edilen gelirlerin nerelere gittiğinin belli olmadığını ortaya koydu.

Sayıştay, öğrenciler üzerinden elde edilen milyonlarca liralık gelir üzerinde hiçbir denetimin olmadığını ortaya koydu. ÖSYM’nin düzenlediği sınavlar için Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) okullarında kurulan başvuru merkezlerinde yaklaşık 10 milyon adaydan alınan işlem ücretlerinin “nerelere harcandığını” tespit edemeyen Sayıştay, ÖSYM’nin bankaların tahsil ettiği başvuru ücretlerini takip etmediğini, 2 gün içinde teslim alması gereken binlerce lirayı 7 gün bankada “unutarak”, faizsiz bankacılık yapan Kuveyt Türk’ün de aralarında bulunduğu 6 bankaya haftalık faiz kazandırdığını belirledi.

Binlerce üniversite öğrencisinin kredi ve burs ücretlerini,“banka hesap numarası” bilgisine yer vermeden Ziraat Bankası’na yatıran Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun paraların iade edip edilmediğine bakmadığı ortaya çıktı. Suçlanan kurumların kendilerini “mevzuattaki boşlukla” veya “iş yükünün çokluğuyla” savunması ise dikkati çekti. MEB ile ÖSYM arasında 2006 yılında düzenlenen protokolle, ÖSYM tarafından yapılan merkezi sistemi sınavlarında her bir başvuru için okul müdürlüklerince alınacak ücretinin dağıtımına ilişkin esaslar belirlendi. Protokole göre her bir başvuru ücretinin yüzde 50’si okullarda, başvuru ve tercih işlemlerini yürüten personele ödenecekti. Kalan paranın yüzde 80’i tercih işlemlerinin yapıldığı okulların ihtiyaçları için, yüzde 20’si ise diğer okulların acil ihtiyaçları için kullanılacaktı.

10 milyon adaydan 3 lira

Ancak söz konusu protokol 2011 yılında yürürlükten kaldırıldı ve yeni bir protokol hazırlanmadı. ÖSYM yılda yaklaşık 40 sınav düzenlemeye devam etti. Bu sınavlara yaklaşık 10 milyon aday başvurdu. Örneğin 2014 yılında her bir başvuru bedeli 3 TL olarak belirlendi. 10 milyon adayın ödediği 3 TL okul müdürlüklerince ya yürürlükten kaldırılan protokole göre toplanıp dağıtıldı ya da Sayıştay’ın tespitine göre “hiçbir düzenlemeye dayanmadan kullanıldı.” Sayıştay’ın bu tespitine karşı MEB’in gönderdiği savunmada ise “Alınan ücretlerin sarfı konusunda mevzuattaki boşluk sebebiyle tereddütler yaşandığı anlaşılmıştır” ifadeleri kullanıldı.

Sınavlar bankalara kazandırıyor

Her yıl düzenlenen yaklaşık 40 ÖSYM sınavına lişkin ücretlerin MEB ayağında nasıl usulsüz toplandığını belirleyen Sayıştay, sınav paralarının ÖSYM ayağında da sorunların yaşandığını raporlaştırdı. Sayıştay’ın ÖSYM raporunda, yaklaşık 10 milyon adayın bankalara yatırılması istenen sınav ücretlerinin yasaya aykırı olarak bankalarda bekletildiği, bu yolla bankalara para kazandırıldığı ortaya çıktı.

Öğrencinin sırtından faiz

Kamu Haznedarlığı tebliğine göre bankalarca tahsil edilen paraların iki işgünü içinde ÖSYM’nin hesabına aktarılması zorunluyken, ÖSYM ile 5 banka arasında imzalanan sözleşmelerin “paraların 7 gün içinde kurumun hesabına yatırılmasını” hüküm altına aldığı ortaya çıktı. Yasaya aykırı olarak hazırlanan sözleşmenin uygulanması aşamasında da “Anlaşmalı bankalardan mevcut tahsilatların 6-7 gün bloke edilerek sonrasında ÖSYM banka hesabına aktarıldığı, bu aktarımların ise kontrollerinin yapılmadığı” belirlendi.

Hayalet burs!

Sayıştay’ın Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (KYK) ilişkin raporunda ise yine üniversite öğrencilerine ödenen binlerce TL’lik burs ve kredi ödemeleri üzerindeki denetimsizlik ortayakonuldu. Buna göre KYK, üniversite öğrencilerinin burs ve kredilerini öğrencilerin banka hesaplarına yatırılmak üzere Ziraat Bankası’na yatırıyordu. Yapılan denetim sonucunda toplam paranın bankaya yatırıldığı ancak bankanın dağıtım için ihtiyacı olan öğrencilerin hesap numaraları bilgisinin bankaya verilmediği ortaya çıktı.


Cumhuriyet / 01 Ekim 2014 / Mustafa çakır

Genel Sağlık Sigortası iflas etti
Sayıştay, Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) ilişkin denetim raporunda, usulsüzlükleri bir bir sıraladı.Hükümetin sosyal güvenlik politikaları iflas etti. Sayıştay, Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) ilişkin denetim raporunda, usulsüzlükleri bir bir sıraladı. Rapora göre usulsüzlük yapan işverenlere idari para cezaları uygulanmadı. Özel hastaneler sağlık uygulama tebliğine (SUT) aykırı işlem yaptı. Ancak bunlardan kesinti yapılmadı. Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamında sigortalıların toplam borcu 8 milyar lirayı aştı. Sayıştay, “GSS’nin işlevselliği ve sürdürülebilirliği büyük ölçüde risk altında” uyarısı yaptı.Sayıştay “SGK 2013 Yılı Denetim Raporu”nda çok sayıda usulsüz işleme dikkat çekti. Raporda şu değerlendirmelere yer verildi:

2004 yılı öncesi döneme ilişkin toplam 2 milyar 393 milyon 532 bin 555.39 TL alacak tahsil edilmedi.

26 bin 728 işverene, toplam 63 milyon 553 bin 191.90 TL tutarında idari para cezası uygulanması gerekirken uygulanmadı.

İşverenler, sigortalı olarak çalıştırdıkları toplam 101 bin 894 kişi için işe giriş bildirgesi vermedi. Buna karşın, her bir sigortalı için uygulanması gereken aylık asgari ücret tutarındaki idari para cezası uygulanmadı. İşverenler toplam 172 bin 339 kişi için işten ayrılış bildirgeside vermedi. Yine ceza uygulanmadı.

Bazı işverenler, usulsüz olarak sigorta prim teşvikinden yararlandı. Toplam 23 milyon 516 bin 587.27 TL yersiz prim indirimi uygulandı.

793 işveren, istihdam edilen 2 bin 248 kişinin hizmetlerini SGK’ye bildirmedi. İşçiler kayıt dışı çalıştırıldı.

Bazı işverenler, SGK’ye ve vergi dairelerine farklı çalışan sayısı bildirdi. Vergi dairelerine beyan edildiği halde SGK’ye eksik bildirildiği tespit edilen çalışan sayılarının asgari ücret üzerinden ödenmesi gereken prim tutarlarıyla çarpılması sonucu yaklaşık olarak 2.2 milyar TL sigorta prim
kaybı olduğu tahmin ediliyor.

SGK’ye eksik aktarıldı

Toplam 1 milyon 240 bin 763 kişi, sigortalı olmalarına karşın herhangi bir sosyal güvencesi olmayan kişiler kapsamında genel sağlık sigortalısı olarak tescil edildi. Bu kişiler adına hatalı genel sağlık sigortası primi tahakkuku yapıldı. Rakam 1 milyar 547 milyon 745 bin 424.59 TL.

GSS, prim borç tahakkuku (gecikme faizi hariç) 8 milyar 542 milyon 161 bin 127.28 TL; kuruma yapılan toplam ödeme bu tutarın yüzde 3.4’ü olan 293 milyon 437 bin 507.07 TL ve kuruma olan toplam borç tutarı ise 8 milyar 248 milyon 723 bin 620.21 TL. Sayıştay, “Tahakkuk ettirilen tutarların yüzde 96.6’sının tahsil edilememesi, tescili yapılan kişilerin yüzde 98.8’inin kuruma borçlu durumda olması, henüz ikinci yılını tamamlamış olan uygulama sonucu sigortalıların toplam borcunun 8 milyar TL’yi aşması ve borçlu sigortalılar için kurumca herhangi bir yasal takibatın başlatılmamış olması; 2012 yılı başında hayata geçirilen zorunlu GSS uygulamasının işlevselliği ve sürdürülebilirliğinin büyük ölçüde risk altında olduğunu ortaya koymaktadır” vurgusu yaptı.

Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık hizmeti sunucularınca tahsil edilen katılım payları SGK’ye ya eksik aktarıldı ya da hiç aktarılmadı. Sağlık Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu’ndan alınan bilgilere göre; toplam 94 milyon 511 bin 85.84 TL katılım payı tahakkuk ettirildi. Ancak Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık hizmeti sunucularınca Medula Hastane Sistemi’ne girilen veriler kullanılarak; yardımcı üreme yöntemi ve ağız protezlerine ilişkin katılım payları hesaplandı. 2013 yılında tahakkuk ettirilmesi gereken toplam tutarın 103 milyon 800 bin 938.68 TL olduğu görüldü. Hastanelerce tahakkuk ettirilen tutar ile olması gereken tutar arasında 9 milyon 289 bin 852.84 TL fark belirlendi.

Sağlık Bakanlığı’na bağlı bazı ağız ve diş sağlığı merkezleri, tahsil ettikleri katılım paylarını SGK’ye bildirmedi. Kurum hesabına da yatırmadı.

Sağlık Bakanlığı’na bağlı ikinci ve üçüncü basamak resmi sağlık hizmeti sunucularınca bazı hastalar için Medula Hastane Sistemi’ne giriş yapılmaması veya yapılan girişin daha sonra silinmesi sonucu söz konusu hastalar için SGK tarafından tahakkuk ettirilmesi gereken 4 milyar 977 bin 985 TL tutarında muayene katılım payı tahakkuk ettirilmedi.

Özel hastaneler, SUT kurallarına aykırı işlemleri faturalandırdı. 2 milyon 16 bin 438.22 TL tutarında bir meblağ ilgili sağlık hizmet sunucularının alacaklarından kesilmesi gerektiği halde kesilmedi.

Bazı vakıf üniversitesi hastanelerinin tesis türleri kamu üniversitesi olarak kaydedildi. Hata nedeniyle tesisler 368 bin 519.04 TL tutarında işletme gideri, Hazine kesintisi, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu kesintilerini yersiz olarak SGK’ye fatura etti.

Bazı ayakta tedavi başvurularında SUT’a aykırı hareket edildi. Hastanelerden, yaklaşık 2 milyon 673 bin 201.14 TL tutarında kesinti yapılması gerekirken bu kesinti yapılmadı.

Bazı özel hastaneler doktorlar için günlük azami muayene sayılarına, bazıları içinse çalışma saatleri bazında haftalık yapabilecekleri azami muayene sayılarına uymadan SGK’ye faturalama yaptı. Buna karşın bu tesislerin büyük bir bölümünden kesinti yapılmadı. Günlük azami muayene sınırlarına uyulmaması nedeniyle 1 milyon 150 bin 676.18 TL tutarında işlem SGK’ye fazladan fatura edildi. Toplamda, kesilmesi gereken yaklaşık 5 milyon TL tutarında rakam özel hastanelerden kesilmedi.

Hastaneler, yoğum bakım işlemlerinde de SUT hükümlerine aykırı faturalandırma yaptı. Buna karşın, hastanelerden 1 milyon 457 bin 359.73 TL tutarında kesinti yapılması gerekirken bu kesinti yapılmadı.

SGK’nin mülkiyetinde bulunan taşınmazlara ilişkin de sağlıklı bir envanter yok. 165 taşınmaz kurum envanterinde görünmüyor.


Cumhuriyet / 05 Ekim 2014 / Mustafa Çakır

Paralar buhar oldu
SGK işçilerden kesilen milyonlarca lirayı İşsizlik Sigortası Fonu’na aktarmadı. Fonun kaybı 246 milyon lirayı buldu.İşçinin işsiz kaldığında tek dayanağı olan işsizlik sigortası fonuna yine işçiden kesilen milyonlarca liranın aktarılmadığı ortaya çıktı. Ancak Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) bunun takibini yapmadı. İŞKUR, SGK’yi suçladı. İşsizlik sigortası prim gelirlerine ilişkin yeterli kontrollerin yapılmaması nedeniyle fonun toplam kaybı 246 milyon lirayı buldu. Ayrıca mevzuata aykırı olmasına karşın İŞKUR’da birçok giderin de fon gelirlerinden karşılandığı belirlendi.

Sayıştay’ın İŞKUR denetim raporunda, işçilerin işsiz kaldıklarında bir süre ücret aldıkları işsizlik sigortası fonuna ilişkin usulsüzlüklere dikkat çekildi. Rapora göre, işsizlik sigortası primlerini tahsil etmekle görevli olan SGK, İŞKUR’a eksik ödeme yaptı. Ancak İŞKUR’un gerekli takibi yapmaması nedeniyle bundan doğan alacağı hakkında bilgi sahibi olmadığı ve alacağın takibine ilişkin herhangi bir işlem yapmadığı ortaya çıktı.


Cumhuriyet / 26 Ekim 2014 Pazar

AKP’lileri aklayana ‘ballı koltuk’
Başbakanlığa bağlı Yatırım Ajansı’nda yapılan usulsüzlükleri görmezden gelen Sayıştay denetçisinin eşinin, aynı ajansta yüksek maaşla işe başlatıldığı iddia edildi.

AKP yöneticilerinin, “duman oluruz” sözleri ile Türkiye’nin gündemine gelen Sayıştay raporları, kamuda ilginç “pazarlıklarında” konusu haline geldi. Başbakanlık Yatırım Destekleme ve Tanıtım Ajansı da, bu pazarlıkların yaşandığı kurumlar arasında bulunuyor.

Taraf gazetesinden Hüseyin Özay’ın haberine göre, Yatırım Ajansı’nın hesaplarını inceleyen Sayıştay denetçisinin eşi, yüksek maaşla başkanlıkta işe başlatıldı. Yabancı dil bilmeyen eş için, “rapor okuma” ismiyle bir birim oluşturuldu. Ve denetçinin eşi de yeni oluşturulan birimin başına getirildi. Bu durum, Türkiye’ye yatırım çekmesi için kurulan Yatırım Ajansı’nda büyük rahatsızlığa yol açtı.

İLK DENETÇİ KAPSAMLI BİR RAPOR HAZIRLADI

Başbakanlık Yatırım Destekleme ve Tanıtım Ajansı’nda yaşanan Sayıştay skandalının hikâyesi geçen yıl başladı. Sayıştay’ın 2011 yılı hesaplarını inceleyen A.O. isimli bir Sayıştay denetçisi harcamalarla ilgili yaklaşık 80 sayfalık bir rapor hazırladı. Raporda, harcamalar konusunda birçok usulsüzlük tespiti yapıldı. Söz konusu usulsüz harcamaların bir kısmı da basında yer aldı. Sayıştay denetçisi A.O, yasa gereği, kurum harcamalarında tespit ettiği usulsüzlüklere ilişkin kurum yöneticilerinin ifadesini aldı. Yani kurum yöneticilerine cevap hakkı tanıdı.

İşte bu süreçte, tanıtım ajansının hesaplarıyla ilgili denetimde ilginç olaylar yaşanmaya başladı. Sayıştay yönetimi, öncelikle hesapları inceleyen A.O. isimli müfettişin değiştirilmesini istedi. Bu talep kabul edildi. Ve Başbakanlığa bağlı olan Yatırım Ajansı’nın hesaplarını inceleyen A.O. bir başka göreve verilerek, yerine A.B. isimli yeni bir denetçi görevlendirildi. Denetçi, kendisinden önceki denetçinin hazırladığı raporu bir kenara bırakarak yeniden rapor hazırladı. Raporda, taslak halindeki ilk raporda yer alan usulsüzlük tespitlerin büyük kısmı yer almadı. Yeni denetçi, harcamalar konusunda getirilen açıklamaları yeterli bularak, harcamalarda mevzuata aykırı bir durumun olmadığı yönünde görüş bildirdi.

EŞİ İŞE ALINDI

Yatırım Ajansı’nın hesaplarıyla ilgili hazırlanan rapor kurum içinde de çeşitli tartışmalara yol açtı. Bu esnada yaşanan bir gelişme ise, Sayıştay’ın raporuna gölge düşmesine neden oldu. Kurumun hesaplarını inceleyen A.B. isimli denetçinin S.B, isimli eşi Yatırım Ajansı’nda sınavsız olarak işe alındı. Denetçinin eşi için ayrıca yeni bir birim oluşturuldu. Yeni birime, rapor okuma ismi verilirken, denetçinin eşi de rapor okuma biriminin başına getirildi. Denetçinin eşi, kurum içinde hazırlanan raporların, düzeltilmesi ile görevlendirildi. Yani, denetçinin eşi, raporlardaki anlam bozukluklarını düzeltmekle, imla hatalarını bulmakla görevlendirilmiş oldu. Bu durum kurum içinde de büyük rahatsızlığa yol açtı.


Cumhuriyet / 08 Aralık 2014 / Mahmut Lıcalı

Sayıştay kendini sansürledi
Sayıştay’ın Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’na ilişkin raporun yer alan pek çok öneri TBMM KİT Komisyonu’nda herhangi bir karar alınmamasına karşın bir sonraki yılki raporda yer almadı.TBMM KİT Komisyonu’da ele alınacak TKİ’ye ilişkin Sayıştay’ın 2011 raporunda yer alan önerilerin büyük bir bölümünün komisyonda işlem görmeden 2012 raporundan çıkarılması raporlara yapılan sansürü ortaya koydu. Komisyonda görüşülmeden rapordan çıkarılan öneriler arasında “TKİ’nin yoksul ailelere dağıtılan kömür için ihalesiz alım yapmaması, kömürlerde menşei araştırması yapılması ve kömür rezervi sıkıntısı yaşanmaması için üretimin planlı yapılması” bulunuyor. Komisyon üyesi CHP Adana Milletvekili Turgay Develi,“Sayıştay’ın kendi müfettişleri tarafından hazırlanan raporu yine kendileri sansürlüyor” diye konuştu.


Cumhuriyet / 26 Kasım 2014 / Mahmut Lıcalı

‘AKP denetimden kaçıyor’
Usulsüzlük ve yolsuzluk tartışmalarıyla kamuoyunda büyük yankı uyandıran TBMM KİT Komisyonu’nun rutin denetim programı AKP döneminde ilk kez ertelendi.Usulsüzlük ve yolsuzluk tartışmalarının yaşandığı TBMM KİT Komisyonu’nda pek çok kamu kurum ve kuruluşun hesaplarının denetlenmesine ilişkin yasama yılının başında belirlenen gündem, “Genel Kurul’un yoğun çalışma programı” gerekçe gösterilerek ertelendi. AKP döneminde ilk kez KİT Komisyonu çalışmaları ertelenirken Ziraat Bankası, TKİ ve TCDD gibi pek çok kurumun hesapları henüz görüşülmemişti. Komisyonun üyesi CHP’li Turgay Develi, AKP’nin komisyonda ortaya çıkan yolsuzluklardan rahatsız olduğunu belirterek, “12 yıldır ilk kez bu durum yaşanıyor. AKP seçim öncesi denetimden kaçtı” değerlendirmesini yaptı.

TBMM KİT Komisyonu’nda kamu iktisadi teşebbüslerinin hesaplarıyla ilgili yapılan görüşmeler kapsamında bugüne kadar pek çok kurumda usulsüzlük yapıldığı ve yolsuzluk yaşandığına ilişkin Sayıştay raporlarına yansıyan ciddi iddialar gündeme gelmişti. Türkiye Taş Kömürleri İşletmeleri’nin hesaplarını ibra etmeyerek kurumun mahkemelik olmasını sağlayan komisyonda; TOKİ, İller Bankası ve Halkbank’ın hesaplarına ilişkin görüşmelerde muhalefet ile iktidar arasında büyük tartışmalar yaşanmıştı. Komisyonun gündeminde Ziraat Bankası, TCDD, TKİ, TEDAŞ, TRT ve PTT’nin çeşitli yıllara ilişkin hesapları bulunuyordu.

This entry was posted in YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *