GAZİ MAREŞAL, M. KEMAL ATATÜRK (1881-1938)
1881 yılında Selanik’te doğdu. Annesi Zübeyde Hanım, Babası Ali Rıza Efendi’dir. İlkokulda iken Babası vefat etti. Yetim kalınca, Selanik Askeri Rüştiyesi’ne (Ortaokul) kaydedildi. 1895 yılında Askeri Rüştiye’den, 1889’da Manastır Askeri Lisesinden mezun olarak, İstanbul’a geldi. (1283 Öğrenci Numarası ile) Pangaltı’daki “Harbiye Mektebinde” öğrenime başladı. 1902’de Harp Okulundan, 1905 yılında Harp Akademisinde mezun olarak, Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle (Suriye Eyaleti’nin başkenti) Şam’daki görevine başladı.
1907’de Selanik’deki 3’ncü Ordu emrine atandı. 1908-İkinci Meşrutiyet ilanında ve 31 Mart 1909-Gerici ayaklanmasını bastıran “Harekât Ordusunda” önemli görevler üstlendi.1911 yılında, İtalyanlar Trablusgarp (Libya) Eyaletimizi işgal edince; yerli halkın oluşturduğu gönüllü birliklerle, işgalcilere karşı savaştı ve onları Tobruk’ta yenilgiye uğrattı. 6 Mart 1912’de Derne’deki Kuvvetlerin Komutanı oldu. Ancak, Balkan Savaşı başladığından, Trablusgarp’daki görevinden ayrılarak, Rumeli’ye geçti. 14 Kasım 1912’de Binbaşılığa yükseltildi. Büyük kayıplara uğradığımız 1912-1913 Balkan Savaşında, barış imzalandıktan sonra, Bulgaristan başkentinde Askeri Ataşe olarak görevlendirildi. 1913 yılında,Sofya’da iken Yarbay rütbesine yükseltildi.
Alman Amiral Suşon (Wilhelm Souchon) komutasındaki Osmanlı Donanması 29 Ekim 1914’de Karadeniz’deki Rus Çarlığı Donanmasına saldırıp, Limanlarına ateş açınca; Ruslar 1 Kasım’da Kafkasya’dan saldırıya geçti. Böylece sürüklendiğimiz Birinci Dünya Savaşında, Kurmay Yarbay M. Kemal Bey 19’uncu Tümen Komutanı olarak, ilkin Çanakkale Cephesinde görev aldı. İngiliz, Fransız ve ANZAK (Avustralya +Yeni Zelanda) kuvvetlerinin Gelibolu Yarımadasına “çıkarma harekâtını” engelleyen başarıları nedeniyle, 1 Haziran 1915’te Albay rütbesine yükseltildi.
“İtilaf Devletleri” Çanakkale Cephesinde yenilgiye uğratıldıktan sonra; Rus Ordusunun işgali altındaki Doğu Anadolu İllerimizin kurtuluşu için, Mart 1916’da Diyarbakır’daki 16’ncı Kolordu’nun komutanlığına getirildi. 1 Nisan 1916 tarihinde Mirliva (Tümgeneral) rütbesine yükseltildi… MUŞ ve BİTLİS Rus işgalinden kurtarıldıktan sonra, 16 Mart 1917’de (Merkezi Diyarbakır’da olan) 4’ncü Ordu’nun komutanı oldu. Ancak, İngiliz taarruzlarının şiddetlenmesi üzerine; Güney Cephesinde savaşan 7’nci Ordu’nun komutanlığına getirildi. Eylül 1918’de, Sina Yarımadası’ndaki çarpışmalarda aşırı zayiat veren 8’nci Ordu K.lığı lağvedilince; bu Ordu’dan kalan birlikler de Mustafa Kemal Paşa’nın komutasına verildi.
Osmanlı Devletinin yenilgiyi kabullenerek, imzalamak zorunda kaldığı “30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi (Ateşkes)” gereğince; Alman Komutanların ülkelerine dönmesi gerektiğinden; (4, 5 ve 7’nci Ordulardan oluşan) “Yıldırım Orduları”nın başkomutanlığını Mareşal Liman Von Sanders’den devir ve teslim aldı. Bunun hemen ardından, İngiliz ve Fransızların İskenderun’u işgal planlarına karşı çıkması üzerine; Ateşkes’in bozulmasından çekinen Osmanlı Hükümeti tarafından “Yıldırım Orduları Komutanlığı” görevine son verildi. Adana’dan ayrılarak, İstanbul’a dönmesi emredildi.
Haydarpaşa Garında trenden indiği 1918’in 13 Kasım gününde, acı bir tablo ile karşılaştı. Çünkü, 1915-Çanakkale Savaşının yenik İtilaf Donanması tek kurşun atmaksızın Çanakkale Boğazından geçerek, Osmanlı Devleti’nin başkentini teslim almıştı. M. Kemal Paşa, kendisine tahsis edilen Enterprise (Zafer) İstimbotu ile düşmanın zırhlı savaş gemilerinin arasından karşıya geçerken; “Geldikleri gibi giderler!”dedi. İşte, o gün İstiklâl (Bağımsızlık) Savaşımızın kararı verilmiş oluyordu.
Yunan Ordusunun İzmir’e çıktığı 15 Mayıs 1919 tarihine kadar; İstanbul’da yürüttüğü askeri ve siyasi bütün çalışmaları “Esaretten Kurtuluşa” yöneliktir. Yunan işgalinin ertesi günü, 9’ncu Ordu Müfettişi olarak, Ordu Komutanlığı Karargâhı ile birlikte Bandırma Vapuru ile Karadeniz’e açıldı. 19 Mayıs sabahı Samsun’a ulaştığında; çileli Anadolu’yu aydınlatan, bir umut güneşi gibi doğdu.
21/22 Haziran, Amasya Genelgesi; 7/8 Temmuz 1919 günü çok sevdiği askerlikten istifa ederek ayrılması; 23 Temmuz, Erzurum Kongresi; 4 Eylül Sivas Kongresi ve 27 Aralık 1919 günü Ankara’ya gelişleri… İstiklal Savaşımızın hukuki ve siyasi alt yapısını oluşturmak içindi… Bu süreç, 23 Nisan 1920 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin faaliyete geçmesiyle amacına erişti. Milli irade “Milli Egemenliğe” dönüşerek, İstiklâl Savaşımız başlatıldı. Ancak, ihanetler sona ermedi…İstanbul’daki “kapıkulu mahkemesi” 11 Mayıs günü, Mustafa Kemal Paşa ve Arkadaşları hakkında idam kararı verdi. Padişah 6’ncı M. Vahdettin kararı onaylayarak, 24 Mayıs 1920 tarihli fermanla yayınladı. Böylece, M. Kemal Paşa ve Arkadaşları boyunlarında idam fermanı olduğu halde, Milletimizin esaretten kurtuluşu için mücadeleye devam ettiler.
1920’nin son aylarında Doğu Cephesinde Ermenistan’a karşı kazandığımız zaferi, 1921’in ilk aylarında Batı Cephesinde Yunanistan’a karşı kazandığımız İnönü Zaferleri izledi…Ancak, Yunan taarruzunun, emperyalistlerden aldığı teşvik ve desteklerle Ankara istikametinde ilerlemeye başlamasıyla, 5 Ağustos 1921 günü TBMM. Reisi görevine ilaveten üstlendiği Başkomutanlık görevi; (22 gün / 22 gece süreli) Sakarya Meydan Savaşı ve 13 Eylül’de kazanılan zaferin ardından, 19 Eylül günü TBMM’de kabul edilen yasa ile, M.Kemal Paşa’ya “Gazi” unvanı ve “Mareşal” rütbesinin verilmesi…Bütün bunlar, İstiklal Savaşımızın ilk iki yılında gerçekleşen mucizelerin bir özetidir.
1922’ye geldiğimizde, Necip Milletimizin yüzü gülmeye başladı. 26 Ağustos sabahı Afyon/Kocatepe’den başlatılan “Büyük Taarruz”, 30 Ağustos günü “Büyük Zaferle” sonuçlandı. Kaçan Yunan artıkları takip edilerek, 9 Eylül 1922 günü (emperyalizmle birlikte) İzmir’de denize döküldü. 11 Ekim’de İtilaf Devletleriyle (İngiltere-Fransa-İtalya) Mudanya’da Mütareke (Ateşkes) imzalandı. 1 Kasım’da Saltanat kaldırıldı. 20 Kasım’da başlayan Lozan Konferansı, 24 Temmuz 1923 tarihinde Barış Antlaşmasının imzalanması ile sonuçlandı. Milletimizin önündeki bütün engeller kaldırılmıştı. 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyet ilan edildi ve Gazi Mareşal M. Kemal Paşa, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak, seçildi.
Cumhuriyetimizin ilk 15 yılında; Çağı yakalamak için ihtiyaç duyulan “devrimler” yapıldı. “Milli Kültürümüzü muasır (çağdaş) medeniyet seviyesinin ilerisine yüceltme için” plânlı kalkınma hamleleri başlatıldı. Dost/düşman, bütün dünya devletlerinin hayretle ve belki de, kıskançlıkla izlediği başarılar gerçekleştirildi. Ancak, sonunda “acı gün” gelip çattı. 10 Kasım 1938’de sonsuzluğa göçtü. Rahmetle, Hürmetle, Minnetle anıyoruz.