Diogenes (Diyojen, MÖ 412-323)
Ailesiyle Atina’ya göç eden Diogenes, burada umduğu gibi bir yaşama kavuşamamıştır. Sokrates’in öğrencisi olan Antisthenes onun hayatında oldukça etkili olur. Doğaya uygun yaşamayı, ihtiyaçları azaltmayı ilke edinmiş, Yunanca köpek anlamına gelen Kinik öğretisine uygun yaşamaya başlamıştır. Mutluluğa, bütün tutkularından sıyrılarak, her türlü bağdan kurtulmuş içsel özgürlükle kavuşulabileceğini savunan Kinikler, böylece insanda ölçüsüzlük, gösteriş ve kendini beğenmişlik olmayacağını söylüyorlardı.
Bir fıçı içinde yaşayan, tek mal varlığı su içtiği çanak olan Diogenes, bir gün çeşmeden avucuyla su içen bir çocuk görünce çanağından vazgeçerek onu da atmıştır.
Ünlü filozof Diogenes, dar bir sokaktan geçerken zengin olduğu her hâlinden belli olan biri ile karşılaşır. Sokaktan geçebilmeleri için ikisinden birinin kenara çekilip yol vermesi gerekirken zengin olduğu kadar kibirli de görünen adam “Ben bir serserinin önünden çekilmem” der.
Diogenes bu sözlere umursamaz bir tavırla şöyle cevap verir: “Fakat ben çekilirim”.
***
Çorba yapmak için çeşme başında mercimek ayıklayan Diogenes’in yanına İmparator’a yakınlığı ile bilinen başka bir filozof Aristippus gelir. Bilgili fakat bilgisini dalkavukluktan yana kullanan Aristippus, Diogenes’e alaycı bir sesle “Sen de aklını kullanıp İmparator’a yakın olmayı becerebilseydin, böyle çeşme başlarında mercimek ayıklamak zorunda kalmazdın” der.
Diogenes başını yaptığı işten kaldırmadan şu cevabı verir:
“Sen de böyle mercimek çorbasına kanaat edebilseydin, İmparator’a dalkavukluk etmek zorunda kalmazdın!”
***
Filozof Diogenes’in ününü duyan İmparator İskender tanışmak için onu sarayına çağırır. İmparator salona girdiğinde herkes ayağa kalkarken o yerinde oturmayı tercih eder. İskender kızgın bir şekilde, “Bu ne cüret! Sen benim kim olduğumu bilmiyor musun, benden hiç korkmuyor musun yoksa?” diye sorar.
Diogenes İmparator’un bu sorusuna sakince başka bir soruyla karşılık verir:
“Sen iyi birisi misin, yoksa kötü biri mi?”
“Elbette iyi biriyim, bunu herkes bilir.”
“Peki, iyi adamlardan korkmalı mıyız ki ben sizden korkayım?”
Bu cevap sonrasında İmparator, Diogenes ile sık sık görüşmeye başlar, hatta bazen de kendisi bu büyük fıçıda yaşayan filozofu ziyarete gider.Bir gün bu ziyaretlerin birinde güneşlenmekte olan Diogenes, İmparator İskender ve adamlarının geldiğini görür. Güneşlenmeye devam eden ünlü filozofun zor koşullarda yaşadığını gören İskender “Dile benden ne dilersen!” der.
Diogenes, ihtiyacının bulunmadığını söyleyecekken o anda aldığı en büyük zevki engelleyen İmparator’a, tarihe geçen şu cevabı verir: “Gölge etme başka ihsan istemem!”
***
Üst üste yığılmış insan kemikleri arasında dolaşan Diogenes’i gören İmparator Büyük İskender ona ne yaptığını sorar. Ünlü filozof ölümün köle ile kralı eşit kıldığını anlatan şu güzel cevabı verir:
“Babanızın kemiklerini arıyorum. Ama hangisinin kölelere, hangisinin babanıza ait olduğunu kestiremiyorum.”
***
Güpegündüz eline fener alarak Atina sokaklarında dolaşan filozofa ne yaptığı sorulduğunda, elindeki feneri insanların yüzüne tutarak “Adam arıyorum. Adam… “ diye cevap verir.
***
Diogenes’e “Gülmek ve ağlamak nedir sence?” diye sorduklarında ise filozof şöyle bir cevap verir: “İkisinin arasında yalnızca bir burun farkı vardır. Kimi ağlanacağı zaman güler, kimi de gülüneceği zaman ağlar.”
***
Yakışıklı, hâli vakti yerinde olan fakat konuşmasını bilmeyen ve her konuştuğunda çevresini kıran bir genç hakkında düşüncesini soranlara ünlü filozof şöyle cevap verir: “Muhteşem bir ev. Fakat içinde kimse yok!”