Bu gün 8 mart DÜNYA KADINLAR GÜNÜ. Senenin bir gününü sanki bir armağanmış gibi kadınlara vermek ne kadar doğru ve adil?
Hele hele Devlet yapısının DEMOKRASİ olduğu anayasada yazılı olan ülkemizde kadınlar hergün öldürülürken, anayasal hakları içinde gösteriler yapıyorken dövülerek, gazlanarak tutuklanırken senenin bir gününde kadınları yüceltmek ne kadar da garip!!!
Düşünsenize ülkemizi “kadın erkek eşitliği fıtrata ters” diyen ve sadece siyasi bir partinin başkanı olmayı seçip de cumhurun başkanlığı yetkilerini kullanan bir adam yönetiyor.
Dikkat ediniz; Tüm demokratik gösterilerde çekilen fotoğraflara bakın; En ön sıralarda, faşizmin copuna, gazına, kelepçesine karşı olan kadınları görürsünüz. O kadınlar ki varlıklarıyla yaşamımıza güç, renk, yaşam sevinci, direnme gücü veren. Çocukları dünyaya getirerek, büyüten, eğiten, analık ve eşlik yapanlardır.
Bir an düşününüz ki dünyada, yaşamımızda kadınlar olmasın. Dünya ne kadar zor ve yaşanmaz olurdu. Kaba erkek gücünün egemen olduğu dünya çekilmez olurdu. Sevginin, aşkın kaybolduğu bir dünyada sanat da olmaz, romanlar da olmaz, şarkılar ve müzik de olmazdı. Güzelliklerin yerini daha çok savaş ve çatışmalar alırdı.
Tüm kadınları saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Ve aşağıda 2016 Eylülünde kaybettiğim değerli sevgin eşimin ardından yazdığım yazıyı ve değerli gazeteci Bekir Coşkun’un “Bir kadın gittiğinde” başlıklı yazısını paylaşıyorum.
Naci Kaptan
Bir kadın gittiğinde…
Bekir Coşkun
-Zor günlerde kadınların şefkatini hep hissettim… Bugün kadınların günü…
Benim ise onlara bir eski yazımı armağan etmekten başka hiçbir şeyim yok…-
KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar…
Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde “yetim-öksüz” kalan çok olur…
Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler…
Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar…
Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların… Sık sık boynunu büker “sarıkız”…
O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının… Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz…
Bir kadın gittiğinde…
Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci..
Bir anne gider…
Bir dost…
Bir arkadaş…
Bir sevgili…
Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde…
“Güzin Abla gitti…” dediklerinde, kaç kişinin gittiğini ve arkasında kalan “yetimlerini” düşündüm. O benim dostumdu.Dün Feyza’yı arayıp başsağlığı diledim. O canımın sıkıldığı gün telefonda “Sana gelen bana gelsin” diyen sesini hiç unutmamıştım. Yine ıslandı göz pınarlarım, ben dahi yetim kaldım.
Sözcükler yetim kaldı…
Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır… Kapı eşiğindeki “Dikkat et…” duyulmaz, annesi gitmiştir “geç kalma”nın…
Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler…
Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. Ve bir kadın gittiğinde pek çok “yetim” bırakmıştır arkasında…
(26 Haziran 2006)