PERDE ARKASI * Erdoğan’a sunulan gizli belge anayasada!

Erdoğan’a sunulan gizli belge anayasada!

16 Nisan 2017 tarihinde yapılan ve mühürsüz evet oylarının geçerli sayılması ile Türkiye’ye Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni getiren referandum, sadece sistemi değiştirmedi. Anayasanın ‘123, 124 ve 127nci maddelerinin de, sistem değişikliği ile ilgili olmadığı halde 16 Nisan referandumunda değişmesi sağlandı. Refendum sürecini hatırlarsak, o dönemde çok tartışılan bu maddelerin Türkiye’nin idari yapısını eyaletlere bölebileceğinden ve özerk bölgeler yaratabileceğinden bahsedilmişti.

Cumhurbaşkanı’na özerk bölgeler, eyaletler kurma yetkisi, söz konusu üç maddenin içine dağıtılarak verilmişti. Bizce; bu sayede bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir kararname ile Türkiye’yi federasyona geçirebilecek bir yetkiye sahip.  İktidar partisi, bu maddelerin değişimine neden gerek duyduğunu hiç açıklamadı. “Milli beka” gerekçesi ile fiili durumun hukuki duruma uygun hale getirilmesini savunan ve iktidara tek adam rejimini tedarik eden MHP ise, federasyon kurma yetkisi veren maddelere yapılan itirazlara kulak tıkadı. Peki Türkiye Cumhuriyeti’nin milli-üniter devlet yapısını tehlikeye atan bu maddeler, anayasa girmeden önce nerede yer aldı?

Gelin biraz geçmişe gidelim… AKP’nin iç ve dış odakların desteği ile kurulduğu ve iktidara gelmesi için Türkiye’de saha düzenlemesinin yapıldığı Türk siyasi tarihinin hafızasındadır. Geçen günkü, “Ali Babacan Londra’da kimlerle görüştü?” başlıklı yazımda, 2001’de AKP’nin kuruluşundan on iki gün sonra Erdoğan’a gönderilen ve Türkiye’de ilk olarak gazeteci – yazar Arslan Bulut’un duyurduğu memorandumdan bahsetmiştim. O memorandum, “Mr. Erdoğan, sizin küreselleşme ile demokrasi ilişkilerini bağdaştırma yönündeki adımlarınız, Türkiye’ye kriz sırasında destek olan uluslararası güçler tarafından da kabul görecektir. Ankara, küreselleşmenin gerekliliğini anlamak ve dünyada geçerli olan kurallara uyum sağlamak zorundadır. Ankara şunu da anlamalıdır ki, uygun gördüğü kuralları uygulayıp, kendi çıkarlarına uymayanları reddetmesi mümkün değildir… Küreselleşmenin bir adı da şehirleşmedir. Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir. Bu memoranduma göstereceğiniz ilgiden dolayı takdirlerimizi sunarız…” şeklindeydi. Arslan Bulut’a göre; belgede dünya kelimesiyle kastedilen, uluslararası güç merkezleridir. Yani ABD veya Avrupa değil, dünya hükümeti kurmaya çalışan Dış İlişkiler Konseyi (CFR) gibi örgütlerdir. Ankara kelimesinden de Genelkurmay anlaşılmalıdır.

Erdoğan’a gönderilen bu memorandum anlaşılmadan, Türkiye’nin bugünkü tablosu ve yakın geçmişte yaşadıkları ve AKP’nin sırtındaki küresel ihale anlaşılamaz. Çünkü belgede istenen, Türkiye’nin küresel sermayeye teslim edilmesi, etnik nüfusa göre şehir devletleri kurulması ve bunları gerçekleştirmek için TSK’nın ikna edilmesi ya da pasfize hale getirilmesiydi. Neoliberal politikalarla Türkiye’nin iktisadi kazanımlarının elden çıkarılması, FETÖ’nün TSK’ya kurduğu kumpaslar, çözüm süreci, stratejik göç mühendisliği ile milyonlarca Suriyelilerin ülkemize gelmelerinin sağlanması ve iktidar tarafından kalıcı hale getirilmek istenmeleri, Türklüğün etnisite potasında eriltilmeye çalışılması vs… Bütün bunlar ve daha fazlası, AKP iktidara getirilmeden önce, Erdoğan’a gönderilen açıklanmayan yazıyı anlatıyor.

Erdoğan’ın kendisine gönderilen yazıya nasıl cevap verdiğini bilmiyoruz. Ancak şunu çok iyi biliyoruz ki; memorandumla iktidar olması halinde kendisinden istenilenler, AKP’nin parti programı ve tüzüğüne girdi! AKP tüzüğünün 16’ıncı sayfası ile parti programının 35 ve 41’inci sayfalarında istenen taleplerle örtüşen ifadeler mevcut. AKP’nin kurucularının tanıtıldığı kitapta da, aynı durum söz konusu. AKP, tüzük ve programına aldığı bu taleplere yönelik iktidarı boyunca birçok alanda uygulamalar gerçekleştirdi, gerçekleştiriyor.

İşte 16 Nisan 2017’deki referandumla Erdoğan’a bir kararname ile ülkeyi federasyona geçirebilecek yetkilerin verilmesinin ardında da aynı durum var. İktidar çevrelerinin referandum sırasında anayasanın ilgili maddelerinin değişikliğine neden ihtiyaç duyulduğunu açıklayamaması, bununla alakalı. Erdoğan, 2013 yılında, “Güçlü bir Türkiye asla eyalet sisteminden korkmamalıdır” demiş ve 2023 yılını işaret etmişti. Üç yıl sonra, 2016’da, eyalet sistemine kapı aralayan anayasa değişikliği gerçekleşti. 2018’in Kasım ayında ise, İstanbul Milletvekili Ravza Kavakçı Kan başkanlığındaki AKP Genel Merkezi’nden bir heyet Almanya’da federal yapıyı incelemişti. AKP, eyalet dersine çalışmaktan hiç vazgeçmedi.       

Diyeceksiniz ki; çözüm süreci bitirildi, Suriye’nin kuzeyindeki terör koridoruna karşı Barış Pınarı Harekatı gerçekleştirildi. Oysa AKP heyetinin, Almanya’ya federal yapıyı incelemeye gönderilmesi de çözüm süreci sonrasında gerçekleşti. Kaldı ki, çözüm süreci buzdolabında ve her an masaya getirilebileceğini tekrarlanan İstanbul seçimi öncesi terörist başı Öcalan’a mektup yazdırılması ile gördük. Dahası, çözüm sürecinin bir çok uygulaması bugün halen yürürlükte. Diğer taraftan Suriye’de terör koridoru da ortadan kaldırılmış değil, PKK/YPG sadece sınırımızdan belli bir mesafede uzaklaştırıldı. Ancak güvenli bölgenin ötesindeki geniş bir coğrafyada varlığını sürdürüyor. Sahi, Türkiye’nin Esad rejimi ile anlaşmamasının Fırat’ın doğusundaki terör varlığının işine geldiği artık gün gibi ortadayken, iktidarın Esad karşıtlığında inat etmesinin ardında ne aramalı?

https://www.gunboyugazetesi.com.tr/erdogana-sunulan-gizli-belge-anayasada-3304yy.htm
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, ANAYASA, DIŞ POLİTİKA, İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *