ANKARA’NIN BAŞKENT OLUŞUNUN 96. YILINDA ÇAĞDAŞ KENTÇİLİK VE TÜRK KENTLEŞME DEVRİMİ NASIL ENGELLENDİ!
Prof. Dr. Özer Ozankaya / 13.10.2019
Atatürk, Ankara’yı, ulusal egemenlik, ulusal bağımsızlık, özgürlük ve çağdaş uygarlık ilkelerini simgeleyecek, dünyaya örnek bir kent olmak üzere başkent seçmiş ve bilimin en son verilerinin ışığında planlanmasını sağlamıştı.
Ankara İmar Komisyonu’nun başkanlığını yapmış, Atatürk’ün de çok yakınında bulunmuş olan Falih Rıfkı Atay’ın tümüyle değerli bir tarih belgesi olan Çankaya adlı yapıtından konumuzla ilgili birkaç paragrafı buraya almak öğretici olacaktır:
Böylece hem çağdaş bir kent anlayışının neleri gerektirdiğini, hem başarılmasındaki güçlükleri, ama özellikle de İkinci Dünya Savaşı sonrasında «Sanayileşme iddiasını terketme»nin yol açtığı çarpıklıkları açıkça görmek olanağı bulunacaktır.
«Ankara’yı devlet bütçeden yapacaktı… Belediyenin emrine vermek üzere, Yenişehir tarafından geniş topraklar aldığımız vakit kanuna bir tek madde koymayı hatıra getirmemiştik:
«Bu arsalar, bina yaptıracak olanlara, yaptıracakları binaya lazım olduğu kadar ve alındığı yıl kullanılmak üzere satılacaktır…
Çünkü hemen spekülasyona dalmıştık. Herkes saklayıp ilerde satmak üzere arsa edinmek hırsına kapılmıştı. Şehir imarlarının başlıca düşmanı spekülasyon olduğunu düşünecek halde bile değildik….
Hermann Jansen
Milletlerarası bir müsabaka açılması fikri nihayet muvaffak olabildi. Gelen planları hakem heyeti ile bizzat Mustafa Kemal de tetkik etti. Müsabakayı Profesör Yansen kazanmıştı…
Yansen planının ve genel olarak plan disiplinciliğinin, spekülasyoncular ve keyficiler elinde iflas etmesine yandığım kadar hiçbir şeye yanmam. Profesör Yansen (Atatürk’e) bir sual sordu: «Bir şehir planını tatbik edebilecek kadar kuvvetli bir idareniz var mıdır?»
Atatürk kızdı. Koca memleketi yedi düvelin elinden kurtarmışız. Bir ortaçağ saltanatını yıkarak yerine yeni bir çağ devleti kurmuşuz… bir şehir planını tatbik edebilecek kuvvette olup olmadığı nasıl sorulabilirdi?
Biraz sertçe cevap verdi.
Dikkafalı Prusyalı «Belki sizin hakkınız var, dedi; biz Almanya’da bile türlü güçlüklere uğruyoruz da, onun için sormuştum» dedi. Sonra planının prensiplerini izah etti:
«-Yepyeni bir şehir kuracaksınız. Size şehircilik sanatının son sözlerini getiriyorum. Dünyaya bir örnek vereceksiniz. Biliyorsunuz Avrupa şehirleri motörden önce yapılmıştır. Motör eski anlayışları ve nizamları altüst etti… (planda Atatürk bulvarını göstererek) Bu yola bakınız. Onu otomobillere ayırdım. Yan yollar bu caddeyi ancak yarım km.’de bir kesecekler. Ve karşılıklı kesmeyecekler, her yan yolun köşesi, caddeye inen arabaları gösterecek gibi açık bırakılacak.
Evler, daireler ve apartmanlar geriye doğru yapılacak ve hiçbirinin caddeye kapısı olmayacak. Bu cadde üzerine yaya kaldırımı yapılmayacak.
Yan yolların her biri caddeyi bir bloka bağlıyacaktır. Siz istasyondan arabanıza binerek yüz km. hızla gideceğiniz yere doğrulacaksınız. Nasıl bir tren istasyona yaklaştığı zaman yavaşlarsa, arabanız gitmek istediğiniz bloka sapmak için sür’atini kesecek, sizi kapınıza bırakacak ve arka yolların hepsi blokların sonunda kapalı olduğundan, tekrar geri dönerek caddeye çıkacaktır.
Tıpkı otomobil yolunuz gibi blokların arkasında yayalar için de bir yeşil yolunuz olacaktır.
Bu yolu ucuz ve gelişigüzel yapacaksınız. Ağaçlayacaksınız. Otomobiller bu yolu yarım km. de bir kesecekler. Çocuk arabası önünüzde, yalnız beşyüz metrede bir etrafınıza bir bakarak, yolun sonuna kadar rahatça gideceksiniz.
Bu bloklar içindeki evlerinizde, otellerinizde hiçbir klakson sesi duymadan rahat uyuyacak, dairelerinizde rahat çalışacaksınız. Sokakta benzin zehiri teneffüs etmeyeceksiniz.
Meskenler, son şehircilik kongreleri kararlarına göre, dört kattan fazla olmamalıydı. Şehircilik sanatı, yerleşme bölgesinin yüzde dokuzunu umumi parklara ayırmakla yetinmiyordu. Her ciğerin hakkı olan havayı her pencereye paylaştıran yeşil saha usulü konmuştu.
Devlet daireleri bir mahallede toplanacaktı.
Bir imar komisyonu yapmıştık. Reis bendim. Rahmetli Vali ve Belediye Reisi Nevzat da bu komisyonun azası idi. Bir ecnebi mütehassısın dediklerini yapmaktan başka elinden bir şey gelmeyen bir belediye reisi olmağa daha ilk günü isyan etti. Açıkça muhalefet de edemeyeceği için, adet olduğu üzere, devamlı bir baltalama yolu tuttu.
Bir çok arsalar spekülasyoncuların eline geçmişti…
Devlet daireleri ile 3.000 memur meskeninin yapılacağı bölgeyi kamulaştırmağa karar verdik… Devletimiz çok fakirdi… arsaların metrekaresine 1 lira koyduk. Emniyet anıtının bulunduğu kısımda Atatürk’ün yakın arkadaşları da arsalar edinmişlerdi. Hemen fiyata itiraz ettiler. Atatürk’e durumu izah ettik. Arkadaşlarını itiraz etmekten menetti…
Şehir planında evsiz fakirlere verilmek üzere bir ucuz arsalar bölgesi ayrılmıştı. Bu arsalar her isteyene parasız da verilebilecek, fakat yapılanlar ufak kulübeler de olsa bir mühendisin kontrolü altında bulunacaktı. Tam merkezde mektep, çarşı ve dispanser gibi umumi tesisler için bir yer ayrılacaktı.
Belediye bu vazifesini de bir yana bıraktı. Dışardan gelenler Ankara kalesi tarafındaki sırtlarda ilk gecekonduları tecrübe ettiler. İmar komisyonu yıkılma kararı verdi, vilayet ve belediye aldırış bile etmedi… Türkiye’de gecekondu faciası işte o zamanlar Ankara Belediyesinin İmar Plancılığını baltalamasından aldı yürüdü.
Şimdi Ankara’da bir kaçak şehir var! Bir bütün şehir… Kale etrafındaki dağları kaplayan bir şehir… Çok defa kendi kendime düşünür sıkılırım:
-Türklerin şehirciliği mi? Yenişehir taraflarında gördüğünüz bir Avrupa’lı şehircinin planı… Ve bir dev parmak bana dağ mahalleri ve yayıntılarını gösterir gibi olur: « -Onların asıl medeniyeti ve kültürü işte bu…» der…
Bizim polisin elinden bir yankesici kaçamaz; fakat bir ev, bir mahalle, bir şehir kaçabilir. Buna akıl erdirebilir misiniz?
Kusur halkta mı? Hayır, bizim şehir plancılığını anlayışımızda.
Ankara planında bu tür fakir ve işçi evleri için ayrılan bölge vaktin ucuzluğu ile hemen hemen hiçe kamulaştırılacaktı ve arsa parası olmayan, çalışarak, didinerek bir yuva edinmek isteyenlere orada yer gösterilecekti. Yapmadık.
Bir gün imar mütehassısına Atatürk’ün yakınlarından biri için yaptıracağı bir ev projesi getirmişlerdi. Mütehassıs Orley bana geldi: <-Çankaya’dan getirdikleri için tasdik ettim. Fakat bu sokağa dükkan yapılmayacak» dedi. Atatürk meseleyi duyunca: «-Bizim için plan bozulmaz, hemen dükkanı iptal ediniz» emrini vermişti…
Fakat bir İstanbul Milletvekili, garaj bahanesi ile aynı sokaklardan birinde dükkan «kaçırdı»; bir başka milletvekili kat «kaçırdı.» Belediye göz yumdu. Ve tıpkı İstanbul’da spekülasyoncu ve arsa vurguncularının Porst’a oynadığı oyunu, Ankara’da yabancı şehircilere oynadılar.
Yerli imar, Orta Anadolu’da, hiç şüphesiz bugüne kadar harcadığımızdan daha az masrafla elde edeceğimiz ‘yeryüzünün en ileri şehri’ hayalini mahvetti.
Yerli imara yıllarca hakim olanlardan biri, Ankara’ya on parasız gelmişti. Yüzbinlerce lira kazandı ve parasını Amerika’ya aktardı. 1945’de New York’a gittiğim vakit, Ankara’daki ecnebi inşaatından çalan bir hırsız mühendisle onun şirket kurmuş olduğunu öğrenmiştim.
Mesele basit değil midir? Bir dönüm içinde bir kır evi disiplinine göre bir metre kare arsa fiyatının bir lirada karar kıldığını düşünürseniz, aynı yerde bitişik (bahçesiz) ve dört katlı apartman sistemi bu fiyatı 10 liraya 20 liraya çıkarır.
Müsaadeyi verenler spekülasyoncularla ortaktırlar. Onun için nerde arsacılar lehine bir plan değişikliği duyarsanız, hemen hırsızlığa hükmediniz.
(Şehir planı uygulamak), Atatürk’ün devrimleri ile halletmeğe çalıştığı medeniyet ve kültürün meselesidir.
Şimdi İsrail Akdeniz kıyılarında tam Yansen prensiplerine göre yepyeni bir şehir (Tel’aviv, Ö. O.) kurmak üzeredir. Planlarını Avrupa gazetelerinde gördüm. Bir gün gıptalar içinde onun seyrine gideceğiz. Hırsızlar ve gericiler olmasaydı, o şehrin daha büyük, daha zengin ve daha tamamının çoktan Anadolu yaylasında kurulmuş olacağını düşünmeyeceğiz bile…
«Planlı imara, ve doğrudan doğruya imara karşı yalnız Atatürk anlayış göstermiştir. Hükümetler, hayır.
Zaten Atatürk’ün ölümünde ne kadar imar eseri varsa, Yalova, Bursa’daki modern kaplıca, Florya, Orman Çiftliği, hepsi rahmetli liderin eseridir.»
Bknz.: Özer Ozankaya, TOPLUMBİLİM, Cem Yay., Yerleşim Düzeni Bölümü.