TARIM – TOHUM * İsraillilerin tehlikeli tohum avı , Getir tohumu götür bilgisayarı! * Çeyiz sandıklarından ne tohumlar çıktı Yerli tohumlar takas edildi, tarım politikalarına dikkat çekildi

HABEREyorum

Değerli okur,

Günümüzde genetiğiyle oynanmamış saf tohumlar altından daha da değerlidir. Biliyorsunuz Svalbard adasında buzların çok altında saf tohum bankası yapılarak tüm bitki türlerinin tohumları burada koruma altına alınmıştır . ABD Irak’ı işgal ettiğinde ilk el konularak boşaltılan yerlerden birisi de mahzenlerde bulunan tohum bankasındaki Mezapotamya’nın binlerce yıllık saf tohumları olmuştur. El konulan tohumlar bilinemeyen bir yere götürülmüş ve kaybolmuştur.  Tohumların Svalbard adasına götürülmüş olduğu da iddia edilmektedir.

Seferihisar’da geleneksel yapılan TOHUM TAKAS ŞENLİĞİNİN ne kadar önemli olduğunu anlatabilmek için 2008 yılında Akdeniz Üniversitesinde olan bir olaydan bahsedeceğim ;

İsrail Hazera (İbranice de Tohum demektir) şirketi Tarım Bakanlığının iziniyle ve Akdeniz Üniversitesiyle işbirliği yaparak Akdeniz Üniversitesi ziraat Fakültesinde bir sınıf açar ve fakülte içinde kendisine bir yer edinir. Hazera şirketi bir süre sonra (2008) yılında Ziraat fakültesinde bir kampanya başlatır . Kampanyanın sloganı ; GETİR TOHUMU GÖTÜR BİLGİSAYARI’dır . İsrail şirketinin bu kampanya ile amacı İsrail’lilerin köyde kasabada erişme imkanı olmayan Anadolu’nun binlerce yıllık YERLİ TOHUMLARINI ele geçirmektir. 2008 yılında bilgisayarlar çok daha pahalıdır ve köyden kasabadan gelmiş  öğrenciler için kampanya çok caziptir. Cinliği görüyor musunuz  ?

Daha da kötüsü Üniversite dekanı bu kampanyaya izin vermiştir. Bu süreçte ilgili dekana bir kınama mektubu yazarak sorular sormuştum. Yanıt alamadım . Konuya ilişkin haberleri aşağıda paylaşıyorum. 

Naci Kaptan 02.04.2018

İsraillilerin tehlikeli tohum avı

Mayıs 22, 2008

Canlıların genleriyle oynayan şirketlerden biri ziraat mühendisliği öğrencileri yarıştırma oyunu altında yerli tohumları ele geçirmek istiyor. Üstelik bu ‘masum oyuna’ Tarım Bakanlığı ve Akdeniz Üniversitesi de ortak.

Getir tohumu götür bilgisayarı!

Kaybolmakta olan yerel sebze tohumlarını tekrar canlandırmak, doğal olarak yetiştirilen bazı yerel sebzeleri, üreticinin gelir kaynağı yapmak, tamamen doğal olarak üretilen tohumları gelecek nesillere aktarmak için kamucu bir tohum politikası geliştirmeyen hükümet ve üniversiteler tohum tekellerine Anadolu’nun tohum zenginliğini mi bağışlıyor?

Hazera Tohumculuk Şirketi ile Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin ortaklaşa düzenleyecekleri Anadolu’nun yerel tohumlarını getir, bilgisayarı götür şeklinde özetlenebilecek “Hazera Trophy” projesi Türkiye gen varlıkları için tehlikeli yeni bir gelişmenin ipucunu sunuyor.

Proje sitesinde projenin amacı “yerel tohumları her dönem toplamak ve yeniden kullanmak, yerel çeşitliliğin sürekliliği için bir tür garanti oluşturmak” şeklinde belirtiliyor.

Birçok sebze türünün gen Merkezi olan Türkiye’de 1980 sonrasında çökertilen tohumculuk faaliyetlerine yön vermek, kontrol etmek ve tohum varlıklarına el koymak isteyen şirketler, üniversitelerle işbirliği içinde, tohum geleceğimizi ellerimizden almaya hazırlanıyor. Çökertilen kamu politikasının sonucunda, kendini besleyecek tohumlukları korumak için adım atmayan idareler, bu yerel çeşitleri çok uluslu tohum şirketlerinin “denetimine” sunmaya hazırlanıyor.

Tohumun, gıda geleceğimizin temeli olduğunu ise bu şirketler çok iyi biliyor. Tohumu kontrol edenin, gıda geleceğimizi de kontrol edeceğini görüyorlar. Hazera Genetics Başkanı Robert Sevil “Milyarlarca dolarlık dünya tohum pazarı, 5 milyarı aşan dünya nüfusunun en temel gereksinimi gıda – beslenme açısından Türkiye’nin ekonomik, stratejik konumunu güçlendirici, hatta tohum ve gıda ‘silahı’ ile gerektiğinde ‘bölge ve dünya siyasetine yön verme’ gücünü de elinde tutmanın temel araçlarından birisi. Gıda savaşlarına yönelik senaryoların ‘baş aktörlerinden biri’ olmanın yolu tarımı, tarımsal üretimi, ‘ihmal edilmişlikten’ kurtarmaktan geçiyor.” Diyor. Hazera, Tohum sektörünü elinde tutarak ülkeyi ve toplumu midesinden bağlayacaklarını biliyor. Buna rağmen, Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Hazera Tohumculuk Şirketi ile tohum kaynaklarının toplanması için bir proje geliştiriyor.

Proje ile ilgili genel bilgi ise şu, Proje konusu olan sebzenin Latince ve yöresel ismi, yetiştirildiği bölge ve yayılma alanı, eğer varsa farklı kullanım amaçları, yörede ne kadar zamandır bilindiği ve yetiştirildiği, yok olma tehlikesinin bulunup bulunmadığı, tohum çimlenme süresi, tohum çimlenme yüzdesi, tohum ekiminden fide aşaması ve çiçeklenmeye kadar geçen süre, meyve bağlama tarihi, meyve üzerinde yapılan C vitamini, kuru madde değeri, meyve eti sertliği, raf ömrü, depolama süresi gibi veriler saptanacak bir rapor halinde proje koordinatörlüğüne ve poster halinde de proje değerlendirme komitesine sunulacaktır. Juri tarafından değerlendirilen projelerde birinci olana diz üstü, iki ve üçüncüye masa bilgisayarı hediye edilecek, fakültelerinde 1. olan tüm yarışmacılar danışmanları ile birlikte Antalya’da 5 yıldızlı otelde 1 hafta misafir edileceklerdir.

Şimdi Kamuoyu huzurunda soruyoruz:

Bu toplanan genetik materyal ve tohumluklar üzerinde toplumun fikri hakları nasıl korunacak?

Bu tohumlar nasıl, ne için ve nerede kullanılacak?

Bu tohumlukları bugüne kadar geliştiren çitçilerin hakları nasıl korunacak?

Bu tohumlukların genetik özelliklerini değiştirmeye çalışan uygulamalara karşı Fakülte, şirketten ne tür garantiler alacak?

Bu tohumlukların ticari mal olarak haklarını Hazera isimli şirket mi alacak?

AÇIKÇA SÖYLEYELİM, TOHUM ŞİRKETLERİNE GÜVENMİYORUZ

Hazera (İbranice de Tohum demektir) Tohumculuk Şirketi, 1938 lerde İsrailde Kurulan “Hazera Tohum Üretme ve Tedarik Kooperatif Birliği” nin daha sonra Hazera Genetics adını alan şirketin Türkiye’deki iştirakidir.

2004 de kurulan Hazera Tohumculuk şirketinin sahibi olan Hazera Genetics ise Fransız Vilmorin şirketine aittir.Sebze tohumunda Monsanto’nun Seminis şirketi 464 milyon Euroluk satış cirosu (2007) ile dünya birincisi, Vilmorin ise 345 milyon Euro ile ikinci durumdadır.% 80 Vilmorin iştiraki olan Limagrain Verneuil Holding (LVH) ise bugün Avrupanın tahılda birinci, mısır tohumunda ise ikinci büyük tohum şirketidir.

Fransız Vilmorin şirketi %100 Türk şirketi olduğu ile övünen Anadolu Tohumculuğun %50 ye varan hisselerini geçtiğimiz yıl içinde almış, Türkiye’de Sebze Tohumunda söz sahibi olan bir konuma gelmiştir. Keza Türkiye’de sebze tohumunda iddialı bir şirket olan Seminis’in Monsanto tarafından alınması ile sebze tohumu pazarı ağırlıklı olarak uluslararası Biyoteknoloji şirketlerinin eline geçmiştir.

Bu bilgilerin ışığında yukarıdaki proje tekrar irdelendiğinde, insanın kafasında bir takım soru işaretleri belirmektedir.

Zengin yerli gen kaynaklarıyla, tarımsal biyolojik çeşitliliğimizle övündüğümüz Anadolu, silahsız bir işgale mi maruz kalmaktadır?

Taşları yerlerine oturttuğumuzda, 1980’lerde başlayan tarımdaki neo liberal politikalar ile tarımın şirketleştirilmesi hedeflerine ulaşılmakta olduğu, 5553 sayılı Tohumculuk Yasasıyla bunun her türlü alt yapısının hazırlandığı görülmektedir. Yıllardır ABD ile AB arasındaki GDO savaşlarında hangi tarafı tutacağına karar veremeyen TC hükümetleri, bu konudaki politika(sızlık)larını ülke gerçekleri ve yararına değil, AB, ABD ve özellikle ABD hükümetlerinin desteklediği ulusötesi tohum şirketleri lehine geliştirmişlerdir.

Bu şirketlerin, dünya ülkelerinde neler yaptıkları, gen kaynaklarını nasıl sömürdükleri, genleri patentleyerek sadece kendilerine ait bitkileri nasıl yarattıkları biliniyorken, Anadolu topraklarını ve biyolojik çeşitliliğini bu talana açmanın anlamı nedir ?

Hazera, “yok olmaya yüz tutmuş meyve ve sebze tohumları”mızı niye toplamaktadır, Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Hazera Trophy projesinde ulusötesi şirketler grubundaki Hazera’nın tohum toplama, daha doğrusu gen kaynağı toplama işine niye yardımcı olmaktadır?

Projenin, “son yıllarda büyük miktarlarda sebze tohumu ithal edilmeye başlanmış olması”na bir alternatif olarak gösterilmesi ise gülünçtür. Zira sonuçta Hazera İsrail menşeli bir Fransız şirketidir. Yani Türkiye’nin liberal tarım politikaları sayesinde ithaline mecbur kılınan sebze tohumlarının dünya ticaretini yapan şirketlerden biridir.

Acaba kendi gen kaynaklarıyla hibritleştirdiği tohumlar yerine Anadolu gen kaynaklarını kullanarak yerli F1 ( Hibrit tohum) tohumlar mı geliştirecek ve tekrar bize satacaktır?

Bu soruların Tarım Bakanlığı ve Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından acilen yanıtlamasını istiyoruz.

Hazera’dan beklediğimiz herhangi bir yanıt yoktur, zira neyi amaçladıkları projeden anlaşılmakta, nasıl çalıştıklarını da kendileri şöyle anlatmaktadırlar;

“İsrail’in en büyük akademik kuruluşlarıyla ve araştırma merkezleriyle olan yakın ilişkimiz, çalışmalarımız için oldukça önemlidir. Meslektaşlarıyla ve dünya çapında tecrübeye katılan yetiştiricilerle sıkı bir şekilde irtibata geçen bilim adamlarımız aracılığıyla, geniş bir yetiştirme ağı yelpazesi için üretim yapmaktayız. Bunun yanında, içeride de araştırmalara, kendi üretimimizle yetiştirme denemelerine ve çeşitli iklim bölgelerinde yer alan araştırma olanaklarına yön vermekteyiz.

Hazera Genetics, bulunan en iyi bitki genetiğini almakta, bunu geleneksel üretim yollarını kullanarak yenilikçi ticari türlerle birleştirmektedir. Tüm dünyadaki üreticilere en üstün tohumları sağlamak, birinci sınıf taze ürün elde etmek amacıyla, en iyi ıslah uzmanlarını ve bilim adamlarını işe almakta ve de modern teknolojiye dayalı araştırmalarla çalışmaktayız.”

Bu genetik varlıkların korsanlaştırılmaması için Üniversite ile Hazera arasında yapılan protokolün ya da sözleşmenin bir an önce açıklanmasını bekliyoruz. Bu proje sonucunda, tohum varlıkları, bunların sahibi çiftçilere kazandırılması, tohum varlıklarımızın şirketlerin denetimine geçmemesi için bir an önce Fakülteden bir taahhüt bekliyoruz. Bu tohumlukların kamu kaynakları ile korunması ve geliştirilmesini sağlayacak, ilgili odaların, çiftçi sendikalarının, ekoloji, tüketici örgütlerinin içinde bulunduğu bir komisyon tarafından toplanacak tohumlukların yönetiminin izlenmesine yönelik bir komisyonun oluşturulmasını Üniversite’den bekliyoruz. Şeffaf, katılımcı, demokratik bir kamu yönetimini ilke edinmiş olan Üniversite’nin de bu doğrultuda, tohum varlıklarını Üniversite bünyesinde koruma ve geliştirme sorumluluğunu taşıyacağını düşünüyoruz. Bu konuda kamuoyunun bilgilendirilmemesi, tohum varlığımızın, gıda geleceğimizin tehlike altında olacağını işaret edeceğinden yasal, demokratik, meşru mücadele yollarına başvuracağımızı bildiriyoruz.

(Ekoloji Kolektifi, Mayıs 2008)

Cumhuriyet
Hazal Ocak
01 Nisan 2018 Pazar

Çeyiz sandıklarından ne tohumlar çıktı
Yerli tohumlar takas edildi,
tarım politikalarına dikkat çekildi

Seferihisar Belediyesi tarafından bu yıl sekizincisi düzenlenen “Yerel Tohumu Yaşatıyoruz” etkinliği Türkiye’nin dört bir yanından katılımla gerçekleşti. Para geçmeyen pazarda yüz binlerce yerli tohum birbirleriyle takas edildi. Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer ‘Tohumun bankası topraktır’ dedi. Ürkmez Mahallesi’nde gerçekleşen etkinlik kapsamında pazarda 100’ün üzerinde stand kuruldu. Pazarın bir tarafında bölge sakinleri kendi ürettikleri ürünleri sattı, bir tarafta ise yerli tohumlara ilişkin bilgilerin verildiği stantlar kuruldu. Etkinlik kapsamında Türkiye’nin farklı şehirlerinden 13 belediye de gelerek yetiştirdikleri yerli tohumları dağıttı. Gazetemize etkinliğin hikâyesini anlatan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer “İlk önce ev ev bütün köyleri dolaştık. Kapı kapı. Gerçekten çeyiz sandıklarından kavanoz diplerinden inanılmaz tohumlar çıktı. Sadece Seferihisar’ın köylerinden 284 tür tohum topladık ve bunları bir naylon sera kurup yetiştirmeye gayret ettik. İlk yıl sadece 80 türünü yetiştirebildik. Yetiştirdiklerimizi de köylülere dağıtmaya başladık” dedi.

Avucuma bıraktı

Soyer ilk etkinlikte bir çiftçinin günümüzde eşine çok az rastlanan bir avuç Karakılçık buğdayı tohumu verdiğini belirterek “Gönenceli bir dedeydi. Bana bir avuç tohum verdi ve ‘çok kıymetlidir. Mutlaka yetiştirin’ dedi. Biz de 5 sene yetiştirmeye çalıştık. Bir türlü yıllarca tuttaramadık. 2 sene önce 6 dönüm bir bahçede yetiştirdik. Ondan günde 20 tane ekmek çıkarabildik. 10 dakika içinde ekmek bitiyordu” dedi. Soyer, etkinlikte yaptığı konuşmada ise ‘Türkiye’de yürütülen tarım politikası dışa bağımlılığı tarımsal gelişmenin önkoşulu olarak görmektedir. Gübreyi ithal eden, tohumu ithal eden, dünyanın en pahalı mazotunu kullanan üreticilerimiz, sayısı ve tarihi değişen ama içeriğinde hep mağduriyet yaratan kanunlarla ne yapacağını bilemez hale gelmiştir’ dedi. Çiftçinin belini büken kanunlardan birinin de; 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu olduğunu belirten Soyer “Çıkarılan bu kanun ile ortaya konulan niyet asla üreticiden yana değildir. Tohum asla birilerinin tekeline sokulmamalıdır” ifadesini kullandı. Etkinliğe CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ve CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok katıldı. Takas şenliği sanatçı Suzan Kardeş’in konseriyle sona erdi.

Fide dikmeyi öğrendiler

Soner Değerli İlkokulu bahçesine Seferihisar Belediyesi’ne ait iki stand kuruldu. Stantların birinde Can Yücel Tohum Merkezi’nde yetişen 80 çeşit tohum ve fide ücretsiz dağıtıldı. Tohum takasına yurttaşlar yoğun ilgi gösterdi. Binlerce yurttaş tohum alabilmek için sırada bekledi. Diğer tarafta ise Seferihisar Çocuk Belediyesi tarafından çocuklara önce fide dikimi öğretildi, daha sonra çocuklara fideleri diktikleri saksılar hediye edildi. Çocuklara bir de diktikleri tohumun hikâyesini yazması için bir defter hediye edildi. Çocukların fidelerden elde ettikleri tohumlar, tohumbaralarda birikecek. Daha sonra bu tohumlar dokuzuncu ‘Yerel Tohumu Yaşatıyoruz’ etkinliğinde dağıtılacak.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/cevre/952166/Ceyiz_sandiklarindan_ne_tohumlar_cikti.html
This entry was posted in Doga - Cevre - Ekoloji - Tarim, GDO. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *