YAZIYAyorum
Değerli aydın Prof.Dr.Mehmet Ali Körpınar Ulusal konuların dışında ülkemizin toplumsal olaylarına da her zaman duyarlıdır ve bu konularda uyandırıcı yazılar yazarak bizlerle paylaşır.
Bu kez de YERLİ MALI HAFTASI konusunu gündeme getirmiş . Geçmişte özellikle İlkokullarda düzenlenen YERLİ MALI HAFTALARINDA ülkemizde yetiştirilen ürünler öğrenciler tarafından sınıflara getirilerek toplumun YERLİ MALLARININ kullanılması hakkında eğitim verilir ve teşvik edilirdi. KÜRESELLEŞME sonucu gelişmekte olan tüm ülkelerin yönetimine Uluslararası şirketlerin desteklediği siyasetçiler işbaşına getirildikçe küreselci yöneticiler Ülkelerin sınırlarını yabancıların ürünlerine açtılar. Sanayi ürünleri ve mamul maddeleri saymıyorum bile ama bakın yurt dışından hangi tarım ürünlerini ithal ediyoruz ;
Evlerimize giren, soframıza koyduğumuz birçok yiyecek ithal ediliyor. Et ve nohutun ardından son olarak kuru fasulye ve kırmızı biberde gümrük vergisi sıfırlandı. İçinde bulunduğumuz dönemde gördüğümüz kadarıyla hangi gıda ürününün fiyatı yükselirse ithalat kapısını açılıyor ve gümrük vergisini sıfırlama yöntemine başvuruluyor. Uzmanlara göre bu yöntem Türkiye’nin tarım politikaları açısından adeta bir rutin hale geldi. Peki Türkiye hangi gıdayı nereden alıyor? Gelin birlikte bakalım…
1. Nohut – Meksika, Hindistan, ABD, Arjantin
2. Elma – Şili
3. Sarımsak – Çin
4. Havuç – Avusturalya
5. Çay – Sri Lanka
6. Kavun ve Karpuz – İran
7. Kuru Fasulye – ABD, Kırgızistan, Kanada, Peru, Etiyopya, Mısır, Bangladeş ve Çin
8. Kırmızı biber – KKTC
9. Kereviz – İspanya
10. Et – Çek Cumhuriyeti, Fransa, Brezilya
11. Ceviz – ABD, Kaliforniya
12. Bezelye – Rusya Federasyonu, ABD, Kanada, Macaristan ve Almanya
13. Kuru soğan – İran
Tarımda uygulanan yanlış politikalar çiftçiyi üretime küstürürken, Türkiye’yi dışa bağımlı hale getirdi. Son 3 yılda Türkiye, sadece buğday, mısır, yağlı tohum, pamuk ve soyaya 58 milyar 500 milyon dolar para ödedi.
Türkiye’nin son yıllarda tarım üretimi ve ihracatında yaşadığı üzücü gerileme malum. Bu yılın başında açıklanan verilere göre, Konya ilimiz büyüklüğündeki Hollanda’nın 2015 tarımsal ihracatı 93 milyar dolar olarak gerçekleşirken, 7 katı büyük tarımsal alanı olan Türkiye’ninki ise 18,7 milyar dolar oldu.
İşte bu tablo tarım ve hayvancılıkta ülkemizin nasıl çökertildiğinin özetidir.
Ve YERLİ MALININ KULLANILMASININ da ne kadar önemli olduğunun işaretidir.
Naci Kaptan
Prof.Dr.Mehmet Ali KÖRPINAR
11.12.2017
YERLİ MALI HAFTASI (12-18 Aralık) !!!
Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür. (1922)
Mustafa Kemal ATATÜRK
Değerli arkadaşlar,
Her yıl, Yerli malı haftası geldiğinde, sizlere uyarı yazımı gönderirim. Bu yıl da yerli malı haftamız geldi ve 2011 de yazdığım yazımı sizlere yeniden anımsatmak istedim.
Ne yazık ki yine hiç kimseden YERLİ MALI HAFTAMIZ için bir uyarı ve öneri yok. Yani küresel sermaye ve vahşi kapitalizm istediğini elde etti. Ulusal ürünlerimizi tanıtmak ve onları kullanmamızı önerme konusunda, ulusal güç birliği yapmamız engelleniyor.
Neyse ki 6 yıl önceki yazımda dile getirdiğim YERLİ MALI OTOMOBİL ÜRETELİM önerimi yöneticilerimiz duydu ve gereken işlemlere başladılar. Umarım en kısa sürede gerçekleşir.
Değerli arkadaşlar,
Yaşadığımız dolar krizi ve ekonomik kaosun önlenmesi için alınması gereken Ekonomik önlemler açıklandı. Bu açıklamaların içinde yerli üretimin teşvik edilmesi ve yerli üretimin halkımızca da kullanılmasının desteklenmesini isterdim. Yani YERLİ MALI HAFTAMIZIN tam da kutlanması ve halkımıza yeniden anımsatılması gereken bir dönemdeyiz.
AB-D emperyalizminin en önemli silahı olan vahşi kapitalizmle mücadele edebilmek için özellikle yerli üretim ürünlerimizi arttırmamız ve ihraç etmemiz gerekiyor. Ne yazık ki ihracatımız da giderek ithalata bağımlı hale geldi. Yani YAP-SAT yerine AL-SAT ilkesi geçerli hale geldi. Bu konudaki kaygılarımı dile getiren Sayın Güngör URASın 6.3.2015 tarihli Milliyet gazetesindeki ithalat bağımlısı olduğumuzu içeren vurgulamasını, sizlerle paylaşmak istedim:
İthalat bağımlısı olduk
“Türkiye’de dolar ve TL birlikte iş yapıyor. Dolarla alınan TL ile satılıyor. Doların fiyatı arttıkça TL karşılığı da artıyor. Eğer TL gelirle yaşayanların geliri artmamışsa, satın alma güçleri azalıyor. Pazar sepetleri küçülüyor. Tarımda ve sanayide ithalata göbekten bağlandık. Üretmenin zahmetine katlanacak yerde, ithalat kolaylığına alıştık. İmalat sanayimizde toplam hammadde girdilerinin yüzde 63’ü, üretim maliyetinin yüzde 53’ü ithalata bağımlı”.
Umarım; önümüzdeki dönemde, dünyanın yaşayacağı ekonomik kriz nedeniyle özellikle yerli üreticilerimizi korur ve onlara gereken desteği veririz. Aksi halde halkımız ve yöneticilerimiz, gittikçe artan dış alımlar (ithalat) yüzünden oluşabilecek işyeri kapanmaları ile yaşanacak işsizlikler için pişman olmazlar.
Özellikle alış-verişler sırasında 869 barkod’lu, yerli üretim malzemelerini tercih etmenizi öneriyorum. İşsizlik sorunumuzun çözümüne en büyük katkının, yerli üretimin teşvik edilmesi olacağını, yeniden anımsatmak istedim.
Sevgi ve saygılarımla (11.12.2017)
Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
YERLİ MALI, YURDUN MALI…!!!
Türk ulusu güçlükleri; ulusal birlik ve beraberlikle yenmesini bilmiştir.
Mustafa Kemal ATATÜRK
Değerli arkadaşlar,
Ulus olarak, yıllardır 12-18 Aralık tarihleri arasını yerli malı haftası olarak kutlardık. 1929 sonrası ulusal politika haline gelen YERLİ MALI YURDUN MALI, HERKES ONU KULLANMALI ilkesi, ne yazık ki artık yok. Ülkemiz insanına yıllardır yabancı mal hayranlığı aşılandı ve aşı tuttu. Bunun sonucu büyük bir ithalat aymazlığına kapıldık. Dolayısıyla büyük miktarda dış ticaret açığı verir hale geldik. Hatta ihracatımızın yaklaşık %70’nin de ithalata dayalı olması, çok düşündürücü ve acı bir gerçek olarak ortadadır. Yani ekonomimize YAP-SAT yerine AL-SAT mantığı yerleşti.
Son yıllarda ülkemizde birçok ilde alış-veriş merkezleri açıldı. Bu merkezlerde devamlı olarak yabancı mallar ve markalar halkımıza sunulmakta, tüketim çılgınlığı yaşanmaktadır. Özellikle yerli üretimin desteklenmesi gereken bu dönemde;
Ne iktidar ne de muhalefet partileri yerli malı özendirme ve kullanma kampanyaları düzenlemiyor,TUSİAD, TOB ve diğer ticari kuruluşlardan yerli malı üretimi için bir öneri ve bir ses yok,Tüm tüketici dernekleri ve sendikalarımız da suskun, Yani yerli üretim ve tüketimin desteklenmediği zaman fabrikalarımızın kapanacağı ve halkımızın işsiz kalacağı algılanamıyor galiba!!!
Yine ülkemizin demirbaşları sayılan kurumlarımızın özerkleştirilmesi yerine, yapılan yanlış özelleştirmeler sonucu birçok fabrikamız yabancıların eline geçti ve buralarda çalışanların pek çoğunun işine son verildi. Hatta permasharp jilet fabrikası örneğinde olduğu gibi özel fabrikalarımızın da yabancılara satılması ve kapanması sonucu, hem dünya çapındaki ihracatımız yok oldu ve hem de yüzlerce yurttaşımız işsiz kaldı.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana küresel sermaye, çeşitli yollardan ülkemize girmek ve sanayimizi dışa bağımlı hale getirmek için devamlı olarak uğraş vermektedir. Değerli siyasetçilerimizden Bülent Ecevit’in yıllar önce AB için söylediği gibi ONLAR ORTAK, BİZ İSE PAZAR OLDUK. Bunun sonucunda;
Yerli malı bir otomobil üretemedik, her yer cins cins yabancı araçla doldu,
1998 den beri ihalesini gerçekleştiremediğimiz Göktürk gibi uyduların da yerli üretilmesini isterdim. Sınırlarımızın kontrolünün başkalarına muhtaç olmadan yerli malı uydularla yapılmasının, ulusal güvenliğimiz açısından ne kadar önemli olduğu son yıllarda yaşadığımız terör olayları ile açıkça belirlenmiştir.
1974 de Kıbrıs harekatı oldu ve iyi ki ABD bize ambargo koydu. Bu sayede askerimizin postalını, giysisini ve parkesini de yerli malı üretmek zorunda kaldık. Ordumuz için satın aldığımız uçak, tank, gemi ve denizaltılarda ne kadar yerli malı olursa o kadar bize gurur vermektedir.
Özellikle yerli beyin gücümüzle Aselsan gibi stratejik özelliğe sahip fabrikalarımızda yapılan araştırma ve geliştirme projelerini birlikte sahip çıkalım, tüm çalışanlarını koruyalım.
İthalatımızın en büyük parçası enerji hammaddesine ayrılmaktadır. Büyük miktarda Petrol ve doğalgaz üreten ülkelerin hemen yanı başında olmamıza karşın, bir türlü kendi topraklarımızda ve karasularımızda petrol ve doğalgaz üretemedik. Güneş, Rüzgar ve Jeotermal gibi doğa kaynaklı enerji üretimine de gereken önemi veremedik.
Değerli arkadaşlar,
Her yerli malı ürün medyamızda dile getirildiğinde ve bu üretimin dünya ülkelerine ihracının söz konusu olduğunda, müthiş gurur duyduğumu ve onurlandığımı söylemek isterim.
Umarım sizler de bu duygumu paylaşır ve mümkün olduğunca 869 barkodu ile başlayan yerli malı ürün kullanmaya özen gösterirsiniz.
Sevgi ve Saygılarımla (09.12.2011).
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
NOT:
1- Yerli malı kömürümüz varken, Rusya’dan 1500 kamyon, yaklaşık 30.000 ton kaçak kömürün yurdumuza nasıl sokulduğunu algılamış değilim. Üstelik bu kömürün kalitesiz, atık ve düşük kalorili olmasının büyük bir çevre kirliliğine neden olacağını anımsatmak isterim (09.12.2008-Cumhuriyet). Ayrıca Türkiye Kömür İşletmelerinin(TKİ) yoksullara dağıtmak için ihalesiz almış olduğu kömürler sonucu, kurumun %30 zarara uğratıldığı Sayıştay Raporunda belirlendi (20.11.2011-Sözcü)
2- Tarım ürünleri tarladan, kentlerimize gelinceye kadar yaklaşık %400-500 artıyor. Aracılar çok büyük kar ediyorlar ve ne kadar vergi veriyorlar? Tarlada kullanılan gübreden alınan KDV %18 ama pırlanta, elmas, yakut ve inci gibi değerli taşlardan hiç KDV alınmıyor, Neden?