Ortadoğu’daki tablo özetle şöyle: Suriye’de üç cephede savaş, Irak’ta büyük güç mücadelesi, Barzani’nin referandumuna karşı cevap olarak Irak Ordusu’nun Kerkük’ü ve diğer tartışmalı bölgeleri ele geçirmesi, Yemen’de savaş, Körfez ülkelerinin Katar’a ambargosu, her durumda süren Filistin sorunu ve son olarak Suudi Arabistan’da saray darbesi…
Ne oluyor? Bölge nereye gidiyor?
Her gelişmenin diğer tüm gelişmelere de değişik oranlarda etki yaptığı bir süreç yaşanıyor. Tabloyu bir bütün olarak analiz edebilmek için, önce kronolojik sırasında olgulara bakalım:
ILIMLI İSLAM AYARLARI
1- Suudi Rabıta örgütü, yani Dünya İslam Birliği 18 Eylül 2017’de New York’ta “ABD ve İslam Dünyası Arasında Medeniyetler Etkileşimi” isimli bir kongre düzenlendi.
Rabıta Genel Sekreteri Şeyh Muhammed bin Abdülkerim el-İsa kongreyi açış konuşmasında “radikalizm ve terörle ideolojik ve askeri olarak mücadeleye hazırız” mesajı verdi.
2- Kâbe İmamı Abdurrahman Es-Sudeys, aynı gün yaptığı açıklamada “ABD ve Suudi Arabistan’ın dünyayı birlikte huzur içinde yönettiklerini” savundu. (18 Eylül 2017)
3- Rabıta Genel Sekreteri Şeyh Muhammed bin Abdülkerim el-İsa 26 Eylül 2017’de Vatikan’da Papa Franciscus ile görüştü.
4- Suudi Arabistan’da kadınlara ehliyet hakkı düzenlemesi için emir yayınlandı. (26 Eylül 2017)
5- ABD Başkanı Donald Trump, Obama’nın İran’la yaptığı nükleer anlaşmayı tasdik etmeyeceğini ilan etti. ABD aynı gün İran Devrim Muhafızlarını yaptırım listesine koydu. (13 Ekim 2017)
6– Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman “ılımlı İslam’a döndüklerini” ilan ederek, “aşırıcılığı” yok edeceklerini söyledi. (23 Ekim 2017)
7- Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman 23 Ekim 2017’de 500 milyar dolarlık NEOM projesini tanıttı. Projeye göre veliaht, küresel bir şehir kuracak. Ürdün ve Mısır ile bağlanacak bağımsız bir iş ve endüstri alanı olan NEOM, 26.500 kilometre karelik bir alana yayılacak. Proje Arap ülkeleri ile Afrika, Asya, Avrupa ve ABD’yi ekonomik olarak birbirine bağlayacak. Bölge, daha şimdiden “şeriatsız bölge” olarak niteleniyor.
8- ABD Savunma Bakanı Jim Mattis ve ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, kongreden süre ve coğrafya sınırı olmayacak şekilde savaş yetkisinin genişletilmesini talep etti. (Sputnik, 31 Ekim 2017)
9- Yemen’den Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’a balistik füze atıldı. (4 Kasım 2017)
10- Suudi Arabistan’da bulunan Lübnan Başbakanı Hariri, kendisine yönelik suikast imasında bulunarak başbakanlıktan istifa etti.
İstifayla ilgili olarak İsrail ve Suudi Arabistan İran’ı, İran da Suudi Arabistan’ı suçladı. Bir iddiaya göre istifa eden Hariri Riyad’da bir otelde gözaltında. (4 Kasım 2017)
11- Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın operasyonuyla, 4 Kasım 2017 gecesi 11 prens ve 4’ü şimdiki, toplam 38 bakan gözaltına alındı.
12- Suudi Arabistan’da içinde bir prensin de olduğu helikopter düştü. (5 Kasım 2017)
Ölen prens Mansur bin Mukrin, şimdiki Kral’ın başa geçtiği 2015’te veliaht olan prens Mukrin bin Abdülaziz’in oğluydu. Kral Selman, Veliaht olan Mukrin bin Abdülaziz’in yerine 2015’te yeğeni prens Nayif’i, 21 Haziran 2017’de de Nayif’in yerine oğlu Muhammed bin Selman’ı veliaht atamıştı.
13- ABD Başkanı Trump, Kral Selman’dan petrol devi Aramco’yu ABD borsasına dahil etmesini istedi. (5 Kasım 2017)
14- Suudi Arabistan, Yemen’den atılan balistik füze nedeniyle Tahran’ı suçladı ve cevap hakkını şimdilik saklı tuttuklarını açıkladı. (6 Kasım 2017)
Tüm bu gelimlerin içinde ve gelişmenin eğilimine ters olarak şu da yaşandı: Suudi Arabistan Kralı Selman 5 Ekim 2017’de Moskova’ya gitti ve Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin’le görüştü. Ziyarette iki önemli adım atıldı. Birincisi Riyad’ın Suriye konusunda Moskova’yla anlaştığı ve Astana sürecini desteklediği açıklandı, ikincisi de Moskova’dan S-400 alınması kararlaştırıldı.
CEPHELER KESKİNLEŞİYOR
Peki tüm bu olgulardan hangi sonuçlar çıkar?
1- ABD ve Rusya bölgede cephe cepheye gelmiş durumda. İki büyük güç, bölgenin dört mihver devletinden ikisine, Suudi Arabistan ve İran’a dayanıyor.
Diğer iki mihver devletten Türkiye gevşek bir şekilde İran cephesine, Mısır ise daha sıkı bir şekilde Suudi Arabistan cephesine yakın duruyor.
2- ABD, Ortadoğu’da İran’ı hedefe koydu ve bölgedeki müttefiklerini bu hedefe göre hazırlıyor.
İran ve Suriye bir tarafta, Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail diğer tarafta.
Irak, Türkiye ve Katar ise, bu sıklık sırasında olmak üzere İran cephesine yakın durmakla birlikte, kesin bir tutum içinde değiller.
Körfez ülkeleri ise Suudi cephesinde yerlerini almış durumda.
3- Obama, 2009’da AKP hükümetini model ortak ilan etmiş ve onun ılımlı İslamcılığı ile bölge ülkelerini bir cephede toplamayı hedeflemişti. Bu proje çeşitli nedenlerle tutmadı.
ABD şimdi Suudi Arabistan’ı model ortak ilan ediyor. Tabi Suudi Arabistan liderliğinde İran’a karşı daha geniş bir İslam cephesi kurulabilmesinin yolu, Riyad’ın vahabilik yerine ılımlı İslam’ı bayrak edinebilmesine bağlı. İşte Riyad bu ihtiyaç nedeniyle kimi “yumuşama” adımları atıyor. Ülkeyi bu yeni duruma hazırlamak için de prensleri ve bakanları tasfiye eden saray darbesi yapıldı.
4- Suriye’de inisiyatifi Rusya’ya kaybeden, iki savaşla işgal ettiği Irak’ta etkinliği İran’a kaptıran, somut şartlar nedeniyle yıllarca inşa ettiği Barzanistan’ın arkasında duramayan ABD şimdi yeni bir atak arayışında.
ABD bu atakla birincisi İran’ı baskılamayı, ikincisi tehlikeye düşen İsrail’in güvenliğini sağlamlaştırmayı, üçüncüsü mevcut müttefiklerini cepheye yazmayı ve dördüncüsü de arada kalan eski müttefiklerini hizaya sokmaya çalışmayı hedefliyor.
Fakat zamanın ABD ve Suudi cephesine değil, Rusya ve İran cephesine yaradığını belirtelim!
ABD ve müttefiklerini bölgeyi bir yangın yerine çevirmekten alıkoyacak şey de, başta Türkiye olmak üzere bölge kuvvetlerinin gevşek bir şekilde değil, sıkı bir şekilde bölge cephesinde yer almasıdır; bölgenin ABD’ye karşı kararlı bir şekilde durmasıdır!
Ve iş yine dönüp dolaşıp Ankara’nın Şam’la anlaşması ihtiyacına gelip dayanmaktadır.
Mehmet Ali Güller
ABC Gazetesi
7 Kasım 2017