Yeniçağ
Ahmet Takan
19.12.2015
Genelkurmay, İç Hizmet Kanunu’nu çiğniyor!..
Unutmuşsunuzdur!…
“Darbe dayanağı” İç Hizmet Kanunu madde 35’i…
“Çözüm süreci”ne denk düşürmüştü AKP iktidarı “askeri vesayetten kurtaracak” büyük hamleyi!..
“Darbe” tamtamları çalınmış, bizim gibi “ya bu işte bir çapanoğlu var” diyenler, en hafifinden “darbecilerin” kategorisine sokuluvermişti.
Meşhur 35’inci maddenin eski hali, “Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır” şeklindeydi. Silahlı Kuvvetlere hem yurt içindeki hem de yurt dışındaki tehdit ve tehlikelere karşı vatanı savunma görevi verilmişti. 13 Temmuz 2013 tarihinde yapılan değişiklikle, “Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak…”la sınırlandırıldı. TSK’nın kafasına balyoz üstüne balyoz indirilen dönemde aradan iyi sıyırmışlardı. Gizli maksatlara varılmış ve TSK, bölücü terör örgütüne karşı kışlasına hapsedilmişti. Ne olup bittiğinin farkında mıydınız?.. Yook!.. Çünkü; yurdumun yaylarına barış gelmişti!.. Akillerle halay çekilen o günleri unutmadınız değil mi?..
Şimdi, her gün gelen şehit haberleri ile ciğerimiz dağlanıyor. Valiler, askeri operasyonlara çağırıyor!.. Cizre ve Silopi “süpürmeleri” başlamadan önce Şırnak Valiliği’nde yapılan güvenlik zirvesinde Ankara’dan gönderilen komutanların hukuki çekincelerini aktardığım yazıda karargahın sıkıntısına kısaca dikkat çekmiştim. Bölücü terör örgütüne karşı başlatılan operasyonlarda Valilerin İl Özel İdaresi Kanunu’nun 11’inci maddesine göre TSK’ya bağlı unsurları talep ettiği duyuruldu.
Genelkurmay’ın, iktidardan talep ettiği MİT benzeri koruma yasası talebinin hâlâ karşılanmadığını da hatırlattıktan sonra soralım;
Mevcut durumda ne oluyor?..
Askeri hukuk alanında oldukça uzman olan eski Millî Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım soruya net cevap veriyor;
“Mevcut durum itibarı ile Silahlı Kuvvetlerin terörle mücadele etmesi, teröriste müdahale etmesi ve operasyon yapması mümkün değil. Yasal olarak, terörle mücadele, teröriste müdahale ve operasyon yapma görevleri, sadece İçişleri Bakanlığı’na bağlı olan jandarma ve polis teşkilatının yetkisindedir. Silahlı Kuvvetlerin kuruluşunda bulunan Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri birliklerinin terörle mücadelede, yasal olarak kullanılabilmesi için, İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesine, ‘yurt içi görev’ ilavesi yapılmalıdır. Buna göre 35’inci maddenin girişindeki ifade, ‘Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından ve yurt içinden gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak…’ şeklinde genişletilmelidir.”
Çok ince bir durumun da altını çiziyor Ümit Yalım;
“Kamu düzenini sağlamak için, terörle mücadele etmek ve teröristlere karşı operasyon yapmak, devletin ve siyasi iktidarın en temel ve en meşru görevidir. Ancak bu görev, anayasa ve yasalara uygun şekilde yapılmalıdır. Şırnak’ın Silopi ve Cizre ilçelerinde teröristlere yönelik olarak yapılan operasyonlara Çakırsöğüt Jandarma Komando Tugayı ile Silopi’de konuşlu 172. Zırhlı Tugay birliklerinin katıldığı görsel ve yazılı basında gündeme gelmiştir. Jandarma Komando Tugayı birliklerinin operasyona katılmasında herhangi bir sorun yoktur. Ancak, İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci maddesine göre, 172. Zırhlı Tugay birliklerinin operasyona katılması mümkün değildir. En kısa zamanda 35’inci maddede değişiklik yapılarak Silahlı Kuvvetlere yurt içi görevi de verilmelidir. Yasa değişikliği olmadan yapılan görevlendirmelerden, başta komuta kademesi olmak üzere, göreve katılanlar da hukuken ve kanunen sorumlu olur.
Silopi ve Cizre’de yapılan operasyonlardaki hukuki sorunlardan birisi de sokağa çıkma yasağı uygulamasıdır. Teröristlerle mücadele etmek için, sokağa çıkma yasağının uygulanması gerekli ve zorunludur. Ancak, sokağa çıkma yasağı, olağanüstü hâl ve sıkıyönetim şartlarında uygulanabilir. Çünkü, Terörle Mücadele Kanunu’na göre, il ve ilçelerde görevli mülki amirlere, sokağa çıkma yasağı uygulaması için yetki verilmemiştir. Sokağa çıkmayı sınırlama ve yasaklama uygulaması, sadece 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11’inci maddesi ve 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’nun 3’üncü maddesi ile düzenlenmiştir. Terör eylemlerinin yoğun olarak yaşandığı bölgelerde, sokağa çıkma yasağının ilan edilebilmesi için, Anayasanın 120, 121 ve 122. maddelerine göre, o bölgelerde olağanüstü hâl ya da sıkıyönetim ilan edilmesi gerekiyor. Anayasanın 6’ncı maddesine göre de, ‘Hiçbir kimse veya organ, kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.’ Silopi ve Cizre ilçelerinde, olağanüstü hâl ilan edilmeden uygulanan sokağa çıkma yasağı ile Anayasanın 6, 120 ve 121. maddeleri ihlal edilmiştir.”
Hepimizin çok iyi bildiği bir gerçeği de tekrarlıyor Yalım;
“1990’lı yıllarda, yasalara uygun olarak terörle mücadele eden Silahlı Kuvvetler mensuplarının bir kısmı (yaklaşık 300 kişi) görevli ve yetkili olmayan mahkemelerde, resen açılan davalarda yargılanıyor ve siyasi iktidar bu duruma seyirci kalıyor. Yasal dayanağı olmasına rağmen, operasyona katılan yüzlerce Silahlı Kuvvetler mensubu yargılanırken, yasal dayanak olmadan operasyona katılan ya da katılacak olan Silahlı Kuvvetler mensuplarının yargılanmasını önleyecek hiçbir güvence yoktur.”
Beni sakın yanlış anlamayın!..
Yeni bir “aldatılmışız” senaryosuna ve ne olabileceğine dair bir ön uyarıda bulunmak istedim!..