EĞİTİM VE KALİTE *** AKADEMİSYEN GÖZÜYLE “GECEKONDU ÜNİVERSİTELER”

16 Temmuz 2015, Adana
Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ
Çukurova üniversitesi öğretim üyesi,

‘GECEKONDU ÜNİVERSİTELER’ ELEŞTİRİSİ DOĞRU,
ANCAK KABAHAT KİMİN?

Dün Buralara Geleceğimizi Neden Göremedik?

Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi Socar’ın Türkiye CEO’su Kenan Yavuz’un 8 Temmuz 2015 tarihli Hurriyet.com.tr’ de YÖK’e yönelik sert eleştirileri eğitim çevrelerince sıkça gündeme gelen konuların başında geliyor. Haberde ‘Gecekondu Üniversiteler’ ifadesi kullanan Sayın Yavuz, sanayi sektörü olarak kalifiye eleman bulamadıklarına vurgu yaptı. “Gelen CV’leri çöpe atıyorum kapım üniversitelilere kapalı” diyor.

En önemli mesajı ise “üç yıl içinde binlerce meslek eğitimli işçi istihdam edeceklerini ifade eden Yavuz, YÖK denilen kurum aileleri ve çocuklarımızı kandırmaktan vazgeçmelidir. Üniversite bitirip ortalığa dökülen milyonlarca genç var. Ve şirket olarak ‘Üniversitelilere kapım kapalı’ diyor.

Sayın Yavuz bugün kendi iş penceresinden haklı olarak nitelikli ara işgücü bulamıyoruz diyor. Gelecek üç yıl içinde binlerce meslek eğitimli işçi istihdam edeceğini ancak üniversite mezunlarına ise yetersizlikleri nedeniyle kapılarını kapattığını belirtiyor. Ve ailelere seslenerek “Sitcom Üniversitelere çocuklarınızı gönderip hayatlarını karartmayın. İş bulamazlar” diyor.

Ancak aileler çocuklarını üniversiteye göndermeyip ne yapacaklar. Çoğu aile üniversiteyi bilim ve felsefe ortamı olarak görmüyor, tam tersine iş kapsısı olarak görüyor. Sayın Yavuz da üniversiteyi özel sektöre nitelikli iş gücü yetiştiren bir kurum olarak görüyor gibi geliyor bana. Bu bağlamda Sayın Yavuz’un ailelere çocuklarınızı üniversiteye göndermeyin demesi değil, YÖK’ün değişmesi ve daha evrensel ölçekte bir üniversite yasası için devlete öneri götürmesini beklerdim.

Üniversite İle Meslek Okulları Aynı Çatı Altında Olmamalı

Sayın Yavuz “GECEKONDU ÜNİVERSİTELER KURULUYOR” insanlar bir şey öğrenmeden diploma ile kapıma geliyorlar diyor. Kırsalda “uluslararası ilişkiler” bölümü ne yapacak diye soruyor. Yavuz, Meslek Yüksek Okulları ve Teknik Meslek Eğitimi teşvik edilmeli, teknik olmayan Meslek Yüksek Okulları kapatılmalı diyor. Yıllardır belirttiğimiz konuları işi veren olarak gördükleri ile ifade etmesi sanırım YÖK ve üniversiteleri de pozisyon almaya zorlar.

Maalesef politikacıların talebi ile başta kasaba ve ilçelerde açılan Meslek Yüksek Okulları bugün birer sorun haline gelmiştir. Hiçbir öğretim görevlisi olmayan, laboratuvarı ve işliği olmayan alanda açılan okullarda dersler ya boş geçiyor ya da yetersiz işleniyor. Öğrencilerin çoğunluğu akademik ders anlama ve öğrenme yetkinliğinde değil. Üniversiteler meslek okullarını kendine benzeteceğine ne yazık ki üniversiteler meslek okullarına benzemeye başladı.

Başından beri neden meslek Okulları Üniversitelerin çatısı altına alındı onu da kimse anlamadı. Üniversite kavramı ile meslek okulları anlayış, insan yetiştirme modelli, hedef ve işlevleri çok da örtüşmeyen bir oluşum.

“Kasabalarda uluslararası ilişkiler bölümü olur mu?” diyor Sayın Yavuz. “Çocuklarımızı ve aileleri sanal beklentilere sokuluyor”. Eğitim planlaması olmadan bu kadar üniversite kurulursa kasabaya uluslararası ilişkiler bölümü değil İngilizce eğitim veren işletme bölümü de açılır. Ancak üniversitelerin bugünkü içler acısı durumu aynen öğrencinin mezuniyet bilgisine ve görgüsüne yansımaktadır. Yıllardır, akademik kadrosu oluşmadan, kütüphanesi sosyal alt yapısı oluşturulmadan üniversite açmayın önerilerimizi sıraladık. Yıllardır bu kadar üniversiteyi evrensel ölçüte alt yapısı oluşmadan üniversite açmayın diye on yakın yazıyı ben yazdım. Ancak siyasi irade oy beklentisi ile bilimin öngörüsü dışında kendi gündemlerini uyguladılar.

Dün Yanlışlara Karşı Çıkamadık

Sayın Yavuz’un yukarıdaki görüşleri bir sonuç ve bizler uzun zamandır bu yanlışların nedenlerini ve ülkenin içine sürüklendiği durumu açıklıyorduk. YÖK’ün kuruluşu süreci ile üniversite özerkliğinin ortadan kaldırıldığı ve bununda kalitesizliği ve bilimden kopuş olduğu sıkça vurgulandı.

Bütün bu eleştiriler yapılırken birçok insan bana değmeyen yılan bin yaşasın dediler. Başta iş çevreleri olmak üzere birçok sektör YÖK ve o dönemin yöneticilerine öneri bile sunmadan dönemin yöneticilerinden yana taraf olmayı tercih ettiler. Yakın geçmişe kadar üniversite öğrenciler üzerinden kentlerin gelir kaynağı, liseyi bitiren gençlerin üniversiteye giriş yapması ve siyasilerin halkına hizmet etmesi nedeniyle herkes memnundu. Ancak başta üniversiteli genç işsizlerinin sayısı artıkça ve diplomalı gençlerin istenilen düzeyde bilgi ve liyakat donanımına sahip olmadığının anlaşılması ile tepkiler yavaş yavaş artmaya başladı.

Nitelikli Diploma Sorunu Devletin Sorumluluğunda

Bu bağlamda ailelerin ve öğrencilerin hiçbir kabahati yok. Vatandaş çocuğunu mevcut koşullarda herhangi bir üniversiteye öğrencinin başarısı ve maddi durumuna göre bir yükseköğretime kayıt yaptırmak zorunda. Sonuç Yavuz beyin dediği gibi nitelikten yoksun bir mezun profili. Nihayet bugün Türkiye’deki en yüksek işsizlik % 25 ile üniversite mezunlarındadır. Ve niteliği düşük ciddi sayıdaki üniversite mezunu ileride Türkiye’nin ciddi sosyal sorunu olabilir. Türkiye’nin gelecekte bu tür sosyal tepkilere de hazır olması gerekir.

Genelde gelişmiş ülkelerde ara işgücü ile nitelikli üniversite mezunu arasındaki oran önemsenir. Ülkenin ihtiyacı olan nitelikli ara eleman yetiştirmek yerine, bütün gençliği üniversite diploması sahibi yapmaya yönelttik.

Aslında herkes üniversite mezunu olacak diye bir şey hiçbir ülkede yok. Toplumun eğitilmesi ve mümkünse Türkiye’nin gelişmemiz için daha fazla nitelikli doktoralı insan sayısının artırılması savunulmalı. Ancak bırakın doktoralı mezun vermek, lisans mezunlarının kalitesi tartışılmalı. Bu bağlamda planlamaya göre istihdam edilecek düzeyde üniversite ve kontenjan politikası izlenmelidir.

Bu bağlamda bugüne kadar ciddi anlamda özerk üniversite ve özgürlük ortamını savunamadık. Özgür olmayan kişi kendisini gerçekleştiremez. Özerk olmayan kurum nitelikli insan yetiştirme konusunda planlama ve strateji oluşturamaz.

Görebildiğim kadarı ile üniversiteler evrensel ölçekte üniversite geleneklerini kaybetti. Son 30 küsur yıldır üniversiteler siyasetin elinde zar ağlıyor. Özerklik, akademik özgürlük, geleceğin bağımsız olarak planlanması, özgür düşünce hak getire. Evrensel ölçekten yoksun hiçbir üniversitelilik niteliği olmayan insanların olduğu bir yerde nitelikli üniversite olmaz. Üniversite eğitiminin temeli her hoca öğretmenden farklı olarak yaptığı araştırma alanı ve ürettiği bilgi üzerinden ders verir.

Çözüm Özel Üniversite de değil Özerk Üniversite de aranmalıdır

Sayın Yavuz’un şahsında değil ancak onun temsil ettiği iş dünyası ve kurumlar başta olmak üzere Türkiye’de özel üniversite talebini öne sürerken üniversite diplomalarının kalitesini öne sürmektedirler. Bu şikâyetler dün yapılsaydı bugün ülkemiz bu duruma gelmezdi. İş çevrelerini dün YÖK’ün oluşumuna ve bugün de sürmesine verdiği desteği, aslında özel olan Vakıf Üniversitelerinin CEO yönetiminde (mütevelli heyetli) devlet üniversitesi ortalamasından da daha düşük mezunlar verdiğini her halde bilmiyor değiller.

Başta Vakıf Üniversiteleri olmak üzere gelenekleri olmayan, akademik kadroları oluşmadan açılan birçok üniversitenin mezunları tümden döküldüğünü görmezden gelemeyiz. Bunun da sorumlusu çocuğuna yükseköğretim imkânı ariyan vatandaş değil, ortamın bu duruma gelmesini sağlayan bilim ve ülke ihtiyacına dayanmayan politikalar vede politikacılardır. Peki, Milli Eğitimin bu hale gelişinden Yavuz’un da içinde yer aldığı kesimlerin etkisi ve rolü ne oldu, ne oluyor, pek çok Dünya Bankası projesi uygulandı, eğitimcilerimize üniversitelerimize de kolay kolay görüş sorulmadı. Şimdi dert yananların bundaki payları ne? Köylü zavallı işçi aileleri karar vermedi her halde? O gün de bugün de etkili iş ve kamu ve özel kurum temsilcileri bu yanlışlara karşı çıkmadıkları için sorumludurlar.

Geldiğimiz yerde eğitim kalitesi düşük olan üniversiteleri dünyanın gerisinde kalmış, mezunları kendilerinden beklenen iş becerileri, vizyon ve entelektüel birikime sağlayamadı. Budurum ülkenin diğer bütün sorunlarına yansımaktadır. Ülkemiz etrafından olup biten birçok sorunu ve gelişmeyi okuyamıyor. Bilim ve teknolojide içinde yer almak istediğimiz batı dünyasının çok gerisine düştük. Artık şunu kabul edelim, Türkiye eğitimi ve bilimi soğuk savaş politikalarına yenik düşürüldü. Türkiye geleceğini ve vizyonu zekice belirleyemedi. En kısa sürede eğitim ve üniversite politikamız ve anlayışımızı siyaset üstü anlayışla gözden geçirmek zorundayız. Özerk ve özgür olmayan eğitim ve bilim Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretemez.

Bunu yapmasak yazık olur ülkemize.

Kafası hür olmayan, dünyayı ve kozmosu sağlıklı kavrayamayan insanlar ne düşünce ne teknoloji yaratabilir. Sonuçta bu halkın yarattığı kazancın önemli bir dilimini kâr hanelerine yazan Sayın Yavuzun CEO’su bulunduğu şirket ve diğer iş çevreleri ve kamu kurumları bilim ve doğa için ne tür evrensel eğitim ve üniversite modeli öneriyorlar, kaç yüksek lisans ve doktora bursu veriyor, kaç ileri araştırmacı yetiştiriyor, bunları hak ettikileri yüksek maddi manevi saygınlıkta çalıştırıyor, ARGE birimleri ne kadar geniş, çok ciddiyetle sorulması gerekiyor. Kimyacı, biyolog, matematikçiler ve fizikçiler nerede nasıl kendini gerçekleştirecek? Bir ülkede ileri araştırmacı nasıl yer bulacak? Başta büyük sermaye grupları olmak üzere hepimizin bu kötü gidişte ağır bir vebali bulunuyor.

İlk ve Orta Öğretimi Sorunlu Bir Ülkeden Üniversitelerden Nitelik Beklememesi Gerekir

Üniversitelerin yaşadığı akademik yetersizliğe sahip öğrenci profili doğal olarak orta öğretimde zayıf olarak geliyor. Üniversiteyi okuyacak düzeyde fen ve matematikten yoksun, okuduğunu anlamayan, yabancı dil bilmeden üniversiteye gelen bir gence üniversite pek yarımcı olamıyor. Sorun Milli Eğitim’de kaynaklanıyor. Son 20 yıldır sınav sonuçlarını izliyorum, TEOG, PISA, YGS, LYS ve ALES sonuçları bir bütün olarak eğitimimizin sorunlu olduğunu belirtiyor. Kimse bu durumu görmek istemiyor. SORUN ÇOK CİDDİ VE ÜLKENİN GELECEĞİNİ KARARTACAK DÜZEYDE CİDDİ.

Özet Olarak Ülkemize de, İnsanımıza da Geçmiş Olsun

Ülkemizin eğitim ve bilim politikası çok sorunlu ve artık ihtiyaca cevap vermekten çok uzak. Artık ülkenin gelişmemesinin önündeki en ciddi sorun eğitim ve bilimsel yetersizliktir. Sorun o kadar büyük ki kimse kolay kolay çözüm öneride sunamıyor. Şimdilik üniversiteyi, bilimi, bilgiyi ve liyakati savunan da kalmadı gibi. Hatta biraz daha ilerisi üniversiteyi bilen insan sayısı azaldı. En ciddi sorun da üniversitelerin devlet dairesi gibi yönetilmesidir.

Bilimsel bilgi, liyakat ve yönetme yetkinliğin yerini tarafgirliğin belirleyici olduğu üniversitelerde nitelikli bilimsel araştırma ve yetişmiş insansan potansiyeli beklemek saflık olur. Üniversitelerdeki başarının arkasından kişisel gayretlerden başka ciddi bir desteğin ve isteğin olmadığını herkes bilir. Bilim politikası olmayan, öz hedefi ve perspektifi olmayan, kendi iç denetimi ve özerkliği olmayan kendini gerçekleştirmekten yoksun bir üniversite Sayın Yavuz’un istediği diplomalı insanı ülkenin geleceğine kazandırılamaz.

Türkiye’nin yapması gereken bir an önce yeniden bir eğitim planlamasına yönelip nitelikli ara işgücü ve kaliteli üniversite eğitimi verecek bir reforma geçmek olmalıdır. Bunun için ilgili kurumlar ve iş çevreleri ile koordineli çalışılması gerekir. Milli Eğitim bakanlığı ve politikaları çağa uygun hale getirilmelidir. Başta üniversiteler olmak üzere diğer bilim kuruluşları artık bağımsız ve özerk olmalı.

Nitelikli iç disipline gelişmemiş, görgüsü ve liyakat sahibi nitelikli iş gücüne sahip olmayan hiçbir kişi, kurum, şirket ve devlet gelişmez ve başarılı olamaz.

Benim naçizane görüşüm ve de korkum, bu durum devam ettikçe Türkiye’nin geleceği krizler ve sorunlar ile boğuşmak olacaktır. Bu durumda Türkiye’ye yazık olur. İletişim teknolojileri ve nano-teknoloji çağında Türkiye’nin çağının gerisine düşmesi bir daha kendi kendini kolay kolay toparlamayacağı anlamına gelir. Bunu hiç birimiz istemeyiz. Son olarak umudumu yitirmiyorum, ancak günden güne şevkimin kırıldığını da belirtmek zorundayım.

iortas@cu.edu.tr,
https://www.facebook.com/iortas,
Tweeter; İbrahim ORTAŞ ?@iortas

This entry was posted in EĞİTİM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *