Deniz bitti patatesin kilosu beş lira *** “İngiltere’ye gittiğimde beni en çok şaşırtan olay, televizyon kanallarının azlığı ve haber bültenlerinin kısalığı olmuştu. Haberler en fazla iki dakika sürüyor, eğer çok önemli bir olay varsa, daha sonraki yorum programlarında işin uzmanı bir ya da iki kişi konuşuyordu. Şaşırmıştım…”


Işıl Özgentürk
isilozgenturk@gmail.com
Cumhuriyet
14 Haziran 2015 Pazar

Deniz bitti patatesin kilosu beş lira

İki yıl önce epey bir süre için İngiltere’ye gittiğimde beni en çok şaşırtan olay, televizyon kanallarının azlığı ve haber bültenlerinin kısalığı olmuştu. Haberler en fazla iki dakika sürüyor, eğer çok önemli bir olay varsa, daha sonraki yorum programlarında işin uzmanı bir ya da iki kişi konuşuyordu. Şaşırmıştım, çünkü ben en az kırk kanalın yayın yaptığı ve uzman olup olmadığına bakılmadan her gece bir sürü insanın ahkâm kestiği bir ülkeden geliyordum.

Daha da vahimi, bu ahkâm kesmeler üstünden politikalar üretiliyor ve hayatlarında bu işler olmasa beş kuruşsuz kalacak pek çok insan, acayip paralar alıp “ben önemli biriyim!” edasıyla ortalıkta dolaşıp duruyorlardı.

Bir benzer şaşkınlığı da sosyal medyayla ilgili yaşamıştım. Metroda, otobüste, sokakta gördüğüm insanların çok azında akıllı telefonlar vardı. Bizim ülkede artık antika olarak kabul edilen, sadece konuşulan telefonlar insanlara yeterli geliyordu. Kimseler bizdeki gibi “Japon borsası”yla ilgilenmiyordu. Bu Japon borsası sözünü biraz açmalıyım,

arkadaş durum şöyle: Bir kahveye giriyorsunuz, herkes harıl harıl cep telefonlarıyla bir şeyler yapıyor. Öyle ciddiler, öyle azimliler ki, ben onlara bir ad taktım “Japon borsasını takip edenler” diyorum.

Bu uzun girişi neden yaptım, şimdi oraya geliyorum. Dostlarım daha Meclis açılmadı, henüz milletvekilleri yemin etmedi ama televizyon kanallarında ve sosyal medyada harıl harıl hükümetler kuruluyor, itirazlar yükseliyor, ortalık kıyamet gibi. Tayyip Erdoğan’ın en kötü huyu sürekli konuşması, farkında olmadan hepimize bulaşmış. Hepimiz kurulacak bir hükümetin kimlerden oluşacağını konuşup duruyoruz, bırakın biraz. Biz sadece yeni kurulacak hükümetten neler beklediğimizi konuşalım.

Ben birkaç olmazsa olmaz sıralamak istiyorum: Artık bir anlamı kalmayan, şu seçim barajı kanunen yok edilmeli. Çok zor değil, bir kanun teklifine ve oylamaya bakar.

Tamam Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak muaf ama “bakara makara” diye halkla alay eden, milyonlarca doları kaçırırken yabancı bir ülkenin sınırında yakalanan başta Egemen Bağış olmak üzere diğer bakanların Yüce Divan’a gönderilmesi ve yolsuzluk dosyasının yeniden ele alınması. Bu çok zor bir iş değil!

İşlemdeki ihalelerin bir uzman grup tarafından incelenmesi. Tamamen şeffaflaştırılması. Kişilerin açıklanması.Bir anda milyonlarca lira vergi borçları silinen şirketlerin yeniden ele alınması ve vergilendirilmesi.

Tüm HES, termik santral, nükleer santral girişimlerinin durdurulması ve yeni bir enerji politikasının yapılması.Eğitim politikalarının yeniden ele alınması ve meslek okullarının şiddetle desteklenmesi.Taşeron firma mantığının ortadan kaldırılması ve sendikaların güçlenmesinin sağlanması.Bekleyen tüm davaların hızla sonuçlandırılması.

Çözüm süreci sürdürülürken bir devlet hatası olarak var olan koruculuk sisteminin kişiler mağdur olmadan çözülmesi.Teşvik alacak kentlerin potansiyelleri incelenerek, teşviklerin doğru coğrafyalara aktarılması.Kentsel Dönüşüm adlı sadece bir kepazelik ve rant kaynağı olan sistemin yeniden ele alınması, çünkü bu sistem gerçek anlamda bir dönüşümden daha çok kıymetli arsaların paylaşımına yol açtı. Kendilerini depremden koruyacaklarını sanan ev sahipleri şöyle bir çevrelerine baksınlar…

Deprem sonrası nerede konaklayacaklar? O evler de yıkılacak, hiç merak etmeyin. Bu çok lüks olduğu, çok dayanıklı olduğu söylenen evlerle ilgili öyle çok hikâye duydum ki, günü gelir anlatırım.

Peki, ya asgari ücret denen o ucube ne olacak? Ya ortadan kalkacak ya da miktar yükselecek ve o üç kuruş paradan alınan vergiler kaldırılacak! Vekillerinin aldığı parayla asgari ücret arasındaki uçurumun en yüksek olduğu ülke Türkiye. Şimdi hangi partiden olursa olsun, vekillerden halkın en önemli isteği bu. Büyük çoğunluğa da insan gibi yaşayacak ücretin verilmesi. Emeklilere de!

Son olarak, büyük sermayenin devletten beslenmesini kesmek! Bu göbek bağı hem hükümetlerin hem işverenlerin işine geliyordu. Hükümetler onlara havuç gösterip işi götürüyorlardı, onlar da risk almamanın rahatlığını yaşıyorlardı. Şimdi asıl mesele bu, sermaye kendi başına yürüsün bakalım. Ve yiyecek içecek işinden çıkıp ağır sanayinin temellerini atsınlar.

Bunlar çok mu zor? Ama seçim sonuçları bize gösterdi ki, ülkenin yeniden kurulma aşamasındayız. Herkese görev düşüyor. En çok da Meclis’e soktuğumuz partilere. Deniz bitti ve artık patates beş liraya.

This entry was posted in AKIL FİKİR YAZILARI. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *