ERMENİ’LERİN YAPTIĞI “ÇAVUŞOĞLU SAMANLIĞI” KATLİAMI-11-12-13-14-15 Son

17.04.2015
Yeniçağ

ERMENİLERİN YAPTIĞI “ÇAVUŞOĞLU SAMANLIĞI” KATLİAMI-11

Ermeniler kendilerine iyilik yapanları ya yaktılar ya da kurşuna dizildiler

Ercişlilerin büyük bir bölümü mal varlıklarını geride bırakarak, Adilcevaz yoluyla Bitlis istikametine doğru yola çıkar. Rusların Türk şehirlerini ele geçirdiğini, Ermenilerin de katliamlara başladığını duyan Van, Ahlat, Tutak, Adilcevaz, Muradiye, Çaldıran ve Malazgirt’te yaşayan halk da göçe başlamış, felaketten korunmak amacıyla, bir an önce güvenli bölgelere ulaşmaya çalışmışlardır.

On binlerce muhacir, Bitlis Deresi’ni güçlükle geçtikten sonra, kafileler halinde güney illerimize doğru, perişan bir halde aç, susuz, bitkin ve her gün kayıplar vererek yola revan olur. Göç eden Ercişlilerin bir kısmı ağır yol şartlarında, açlık ve Ermeni çetelerin kafilelere ateş açması sonucu yolda hayatını kaybetmiş, cesetleri çürüyene kadar Bitlis deresinde kalmıştır.

Bir bölümü ise Silvan ve Diyarbakır’a ulaşmış, bazı aileler buralara yerleşmiş, diğer bölümü ise güney illerimize gitmişler, sadece birkaç aile daha sonra Erciş’e dönebilmiştir. Eskiden Ermenilere yardım etmiş, ortaklık yapmış, iyi komşuluk ilişkilerinde bulunmuş Ercişliler ise Ermenilerin kendilerine herhangi bir kötülük yapmayacağını düşünerek evlerinde kalmayı tercih etmişlerdi. Ancak, böyle düşünen Ercişlilerin sonu; ya tandıra atılarak yakılmak, kazığa çakılmak, derisi yüzülerek uzuvları kesilmek, tecavüze uğrayarak öldürülmek veyahut Çavuşoğlu Samanlığı’nda kurşuna dizilerek öldürülmek olacaktır. Gazzo, Nişan, Simo, Şetrak, Haçço, Hovi, Arankil, Garê, Herê, Kaha ve Manikaha adlı eşkıya başlarının çeteleri Purul (Y. Çınarlı) da 28 Türk’ü yola dizdikleri kazıklara oturturlar.

Pulurlu kadınları günlerce aç susuz şekilde bir eve hapseden Mani Kaha çetesi, bu kadınların çocuklarını pişirip kadınlara yedirmiş, daha sonra da bunu söyleyerek kadınların akli dengelerini bozmuşlardır. Yekmal (Tekevler) köyündeki savunmasız çocuk ve kadınları da bir eve doldurduktan sonra ateşe vermişlerdir. Karakilise (Uncular) köyünü basan PertaklıGazzo çetesi birçok kızı iğfal edip, yaşlılara işkence ettikten sonra katliam yapmışlardır. Yollarda rastladıkları bütün Türkmen/Kürt herkesi çeşitli işkenceler yaptıktan sonra öldürmüşlerdir. Katliamları duyup halen sağ kalan Ercişliler de şehir dışına kaçarak dağlarda yaşamaya başlamışlardır.

Ermenilerin Erciş’te yaptığı katliamların sembol ismi olan Çavuşoğlu Samanlığı (günümüzde Çınarlı cad. Öz Erciş Haber gazetesinin bulunduğu alan) katliamdan kaçanların saklandığı yerlerden sadece birisidir. Çavuşoğlu Samanlığına saklanan 19 Türk ve bir Türk gencine sevdalanan Ermeni kızı Pasih başlarına vurulan kesici aletlerle şehit edilirler. Doğu Anadolu’da yaşanmış olan bu facialardan en büyük zararı Müslüman halk görecek, sadece Ermeni saldırılarında 650 bin Türk ve Kürt şehit olacaktır.

Felaketin diğer boyutu olan Rus işgali sırasında da, bir buçuk milyona yakın Müslüman yaşadığı toprakları terk ederek batı bölgelerine göç etmek zorunda kalacak, bu göç sırasında ise yarım milyondan fazlası ağır yol şartları ve hastalıklar sebebiyle hayatlarını kaybedeceklerdir.

18.04.2015
Yeniçağ

ERMENİLERİN YAPTIĞI “ÇAVUŞOĞLU SAMANLIĞI” KATLİAMI-12

Ermeni çeteleri, ileri gelen Türk ailelerinin evlerini tespit ediyorlar

Sayın okuyucularımız; Çavuşoğlu Samanlığı Katliamı ile ilgili yazı dizimiz devam ederken; katliamın canlı tanıklarından Sabri Budak Efendi’nin torunu Sayın Gültekin Çavuşoğlu aradı ve elinde bazı bilgilerin olduğunu belirtti. Biz de Sayın Çavuşoğlu’ndan kamuoyunun takdirine sunmak amacıyla bu bilgileri istedik ve o da bize iletti. Şimdi o bilgileri paylaşıyoruz…

Doğu Anadolu’da büyük vahşet ve katliamlara imza atan Ermeni çeteleri, Erzurum, Van, Bitlis ve Muş’ta olduğu gibi serhat şehri Ağrı ve Doğubayazıt ilçesinde de insanın kanını donduracak katliamlar yapmışlardır. Osmanlı İmparatorluğu’nun doğudaki önemli eyaletlerinden olan Erzurum’a bağlı Bayazıt Sancağı da stratejik konumu nedeniyle hedef olmuştur.

Birinci Dünya Savaşı’nda, aylar öncesi hazırlık yapan gözü dönmüş Ermeni çeteleri, ileri gelen aile ve şahsiyetleri nasıl öncelikle yok ederiz hesabıyla hazırlık yaparak Türk ailelerinin evlerini tespit ediyorlar. Bunu önceden fark eden aileler, Ermenilerin böyle bir kötülük yapmayacaklarını ne de olsa asırlardan beri dost ve komşuluk ilişkileri içerisinde bulunduk düşüncesiyle pek dikkatte almazlar.

1915 martında Rus ordularının saldırı ve işgaliyle, Rusların saflarında gönüllü Ermeni alayları oluşturan Taşnak çeteleri önce savunmasız olan köyleri imha ve katliama tabi tutuyorlar.Beyazıt sancağında, köklü ailelerinden olan Budakzadelerden Hacı İbrahim oğlu Dedem Sabri Budak Efendi ve yine Budakzadelerden İskender Bey, devlet erkanındaki görevi nedeniyle, ev ve haneleri ablukaya alır.

Budakzade ailesi, Beyazıt’ta İshak Paşa Sarayı’nın batı cephesine düşen yerleşim bölgesinde gayet korunaklı olan iki katlı taş bina evlerine kadın çocuk ve yaşlılar emniyette oluruz düşüncesiyle sığınıyorlar.

Evi ablukaya alan Ermeni Taşnak çeteleri, önce tatlı dille size bir zarar vermeyeceğiz kapıları açın, ne de olsa biz eski dost ve komşularınız deyip ikna etmeye çalışıyorlar. Sadece silah araması yapacağız başka bir kötü niyetimiz yok, aksi takdirde binayı toplu ateşe verip yakarız tehditleri karşısında, çaresizlik içerisinde kapıları açarlar. Kapıların açılmasıyla gözlerini kan bürümüş Taşnak Ermeni çeteleri akıl almaz bir vahşet içerisinde Budakzade ailesinden çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan 53 (elli üç) kişiyi şehit ederler.

Olaydan haberi olan dedem Sabri Budak Efendi cephede evlerinin Ermeni çetelerince çevrildiğini haber alır, amcası Tahir ağayla birlikte olay yerine geldiklerinde korkunç bir tabloyla karşılaşır. 1 ve 3 yaşında çocuklarıyla hanımı, kardeşleri ve tüm akrabalarının balta ve kılıçla parçalandığına şahit olur. Şehit edilenlerin içerisinde sadece yetim olan kardeşinin oğlu İzzet yaralı olarak kurtulur. İzzet Efendi özürlü olarak sakat bir şekilde hayatını devam ettirir. Yakın zamanda vefat eden akrabam İzzet Efendi yaşadıklarını bize anlattığında olayların vahşetini hatırladıkça hep ağlardı.

19.04.2015
Yeniçağ

ERMENİLERİN YAPTIĞI “ÇAVUŞOĞLU SAMANLIĞI” KATLİAMI-13

Dedem ölene kadar şehit edilen çocuklarının isimlerini sayıkladı

Yaşadığı katliamı anlatan dedem Sabri Budak Efendi çok sevdiği şehit edilen 1 ve 3 yaşındaki çocuklarının ismini savaş sonrası ikinci evliliğinden olan annem Sebile ve dayım Remziye’ye verir. Aynı zamanda İstiklal Madalyası sahibi olan Gazi Sabri Budak Efendi, vefat edinceye kadar hep şehit edilen çocuklarını ve yakınlarını sayıklar ağlardı. Dedemden hatıra olarak kalan İstiklal Madalyası’nı büyük onurla taşımaktayım.

Büyük acılar yaşayan dedemiz, biz torunlarına karşı aşırı bir sevgi beslerdi. Katliamdan sonra Beyazıt’ta mülteci durumuna düşen dedem Sabri Efendi savaşın sona ermesinden sonra, gelip yakılıp yıkılan viraneye dönen evlerinin tamir ve bakımını yaparken, Ermeniler tarafından şehit edilen 1 yaşındaki oğlunun dipçik darbesiyle parçalanan beynini, kendi eliyle mutfakta terek tabir ettiğimiz tabak rafından, büyük acı içerisinde bıçakla kazıyarak çıkarıyor. Sabri Budak dedemin ikinci eşi olan Makbule nenemin Karaköse’de (Ağrı ilinin o zamanki adı) ortaokulda okuyan iki oğlu Mazhar ve Rüştü, Beyazıt’a izin için dönüşlerinde Ermeni çetelerince pusuya düşürülerek şehit edilir. Öldürüldükten sonra İshak Paşa Sarayı yolunda bir kuyuya atarlar. Bununla da yetinmeyen Ermeni çeteleri, Zehra ve Fatma teyzelerimi şehit ve oğlu Şefik’i de ağır yaralarlar. Yaşanan vahşet karşısında Şefik dayım da deliriyor.

Ermeni katliamcılar sadece bir bölgede değil Doğu ve Güney Anadolu’nun her bölgesinde, Ruslardan aldıkları büyük güç ve destekle Müslüman Türklere karşı tartışmasız soykırım uygulamışlardır.

Yapılan bu vahşet karşısında Amerikan heyeti Ermeni ve Müslümanların durumunu yerinde tespit amacıyla 27 Temmuz 1335 tarihinde Bayazıt’a hareket eder. İşte onunla ilgili belgede;

Erzurum Vilayeti Mektubi Kalemi

Bayazıt Mutasarrıflığının 31 Temmuz sene (1)335 ve 629 numaralı şifresinin mahlulü suretidir. 27 Temmuz sene 1335 ve 611 numaralı şifreye lahikadır. Bugün tren-i mahsusla Karaköse’ye (Ağrı’ya) hareket eden Amerika heyetinden Topçu Yüzbaşısı Nilis ve muavini Suturland ve tercümanları İzmirli Tabip muavini Osman efendiler Bayazıt’a muvasalatlarında hususi ihzar edilen hanede misafir edilerek haklarında fevkalade hürmet- i mahsusa gösterildi. Başlıca vazifeleri i’aşe-i umumiyye ve İslam ve Ermeni nüfus miktarını ve ihtiyacat-ı mahalliyyeyitedkik ve Ermenilerin mezalimini tahkik olduğu anlaşılmasına mebni icabı veçhile ahval-i umumiyeden kendileri haberdar edilmekle beraber, Ermenilerin fecayi ve mezalimi bütün üryanlığıyla mertebe-i sübuta vardırıldığı hatta katl-i nüfus eyledikleri sırada beş on süngü ile mecruh ve kolları kesik bir takım nisvan-ı İslamiyye ve mini mini çocukların ira’esinde bizzat isticvap ederek kana’atıtamme hasıl eylemeleriyle fotoğraflarını arz ve kendilerine ibraz olunan asar-ı hürmet ve mihman-nu vaziyekarşu büyük bir hissiyat-ı insaniyye izhar ve bu sıra Aras civarındaki ahali-ı İslamiyyesi tarafından şifahi ve tahriri kendilerine bildirilmesiyle bu halden müte’essirenmüma-ileyhim tarafından Dersa’adet ve Tiflis’deki Amerika hey’etlerine telgraflar keşide edilerek memnunen avdet eyledikleri beray-ı ma’lumatma’ruzdur.”

20.04.2015
Yeniçağ

ERMENİLERİN YAPTIĞI “ÇAVUŞOĞLU SAMANLIĞI” KATLİAMI-14

Anne tarafım Bayazıt’ta, baba tarafımise Van Erciş’te hunharca katledildi

Amerikan iaşe heyeti şahit olduğu vahşeti, belgede görüldüğü gibi üst makamlarına büyük üzüntüyle bildirir. Araştırıldığı takdirde Amerikan arşivlerinden olayı belgeleyen fotoğraflar temin edilebilir.

Anne tarafım Bayazıt’ta büyük vahşet ve katliama maruz kalırken, aynı tarihte Van Erciş’te de baba tarafım Ermeni katiller tarafından, yaklaşık 40 kişi hunharca katledilerek şehit edilirler. 1915 katliamında Dedem Abdurrahman Çavuşoğlu’nun talebi üzerine devlet tarafından verilen 3 Haziran 1926 tarihli belgede yapılan katliam bütün açıklığıyla görülmekte olup, ilgili belge Van Müze Müdürlüğü’ne bir tutanakla teslim edilmiştir.

Van Müzesi’nde yakın zamana kadar 1. katında yaklaşık 100 metrekarelik bir alanda Çavuşoğlu Samanlığı katliamı ve Zeve şehitlerine ait toplu mezarlardan çıkarılan belge ve objeler sergilenmekteydi. Bir gün müzeye gittiğimde müze müdürüne Çavuşoğlu Samanlığı Katliamına ait elimde dedem tarafından kalan 3 Haziran 1926 tarihli mazbata (tutanağı) olduğunu söyleyince büyük heyecanla Müzemize hediye edebilir misiniz deyince, memnuniyetle deyip bir tutanakla kendilerine teslim ettim. Bir müddet sonra müzeye gittiğimde, salonun kapatıldığını ve ilgili belge ve objelerin de müzenin bodrumuna atıldığını öğrendim. Yaptığım araştırmada Aktamar adasındaki kilisenin Restorasyon çalışmaları ve açılışında, Erivan’dan ve diaspora Ermenilerinin Van’a gelişlerinde ola ki Müzeyi gezerler rahatsız olurlar düşüncesiyle, içimizdeki Ermeni severler tarafından kaldırıldığını büyük üzüntüyle öğrendim. Ne kadar acı. Ancak sanal ortamda Van müzesinde Çavuşoğlu ve Zeve şehitlerini görmek mümkün.

Erciş’te Çavuşoğlu Samanlığı ve yanındaki hanemizde Ermeni Taşnak çeteleri tarafından yapılan katliamda babamın büyük babası Mehmed Efendi(Mamo Ağa), Mustafa Efendi, Osman Efendi, Ali Efendi, Mevlüt Efendi, Salman Efendi, teyzeleri Zinnet, Pamuk, Leyla hanımlar ve isimlerini hatırlayamadığım Çavuşoğlu Samanlığı toplu mezarında çıkarılan 28 kişi vahşice, akıl almaz işkenceler sonunda şehit edilirler. Ermeni vahşetinden kurtulan Abdurrahman dedem, Sündüs nenem ve 5-6 yaşlarında iki oğlu Diyarbakır istikametine doğru kaçarlar. Dedem, çocukları ve Sündüs nenem Diyarbakır’da büyük açlık ve sefalet içerisinde yaşam kavgası verirken, Diyarbakır’da o sıralar çok yaygın olan akrep sokmasından vefat eder.

Abdurrahman dedem Muş ve Bitlis’in 1916 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurtuluşunun akabinde, Erciş’e dönmeye karar verirler. Dönüşlerinde Baykan-Bitlis arasında günlerce açlık ve yorgunluk içerisinde bitap düşen ve her an Ermeni çetelerinin saldırısına maruz kalma tehlikesi içerisinde bulunan dedem, 5-6 yaşındaki günlerce aç kalan çocuklarını, yiyecek bulurum düşüncesiyle bir dere kenarında bırakır. Dönüşünde bir çocuğunun kayıp olduğunu görünce feryat figan eder. Hayatı boyunca yaşamış oldukları Ermeni vahşeti ve evlat hasretiyle hep acılar içerisinde yaşadı, maalesef çocuğunu da bulamadı.

21.04.2015
Yeniçağ

ERMENİLERİN YAPTIĞI “ÇAVUŞOĞLU SAMANLIĞI” KATLİAMI-15

Katliamdan canını kurtaran Türkler batıya göç etmek zorunda kaldılar

Ermenilerin 1915 yılı 1. Dünya Savaşı’nda düşmanla iş birliği yapmaları, Rusların saflarında gönüllü alaylar oluşturarak orduyu arkadan vurmaları ve her türlü kötülüğü yaparak savunmasız Müslüman halka vahşet ve katliam yapmaları sonucunda gayet insani amaçlarla çaresiz kalan Osmanlı devletinin, zorunlu olarak almış olduğu tehcir yasasını çıkarmış olmasını, Dünya kamuoyunu bize soykırım yapıldı yaygaraları ile ayağa kaldırırken, Van, Muş, Erzurum, Ağrı, Bitlis ve diğer bölgelerde yapmış oldukları katliamlardan canını kurtaran Müslüman Türkler, yaklaşık olarak 1.000.000 (bir milyon) kişi batıya göç etmek durumunda kalmıştır.

Kendi vatan coğrafyasından, Ermeni vahşetinden kaçıp binbir acılar içerisinde batı illerine göç edip mülteci konumuna düşen insanlarımızın açlık, hastalık ve Taşnak çetelerinin saldırıları sonucunda, yaklaşık yarısı erimiş yok olmuş, hayatta kalanlar savaş sonrası ancak yurtlarına dönebilmişlerdir. Yukarıda belirtiğim gibi 4 kişi göç etmek mecburiyetinde kalan dedem, evlerine 2 kişi dönmüşlerdir. Bu dramı yaşayan aileler aynı şekilde yüzde elli kayıp vererek yurtlarına dönebilmişlerdir.

Bu konuda tafsilatlı ayrıntıları Tuncay Öğün’ün, çok büyük emek verilerek, bütün olayları belge ve kaynaklara dayanarak yazdığı “Unutulan Bir Göç Trajedisi Vilayat-ı Şarkiye Mültecileri (1915-1923)” eserinde görmek mümkünür.

Van Erciş’te Ermeni vahşet ve katliamına maruz kalan Çavuşoğlu ailesinin dramı bununla da bitmemiş, katliam sonrası canlarını bir şekilde kurtarabilmiş çocuklarının her birisi Türkiye ve Dünya’nın değişik yerlerine savrulmuşlardır. Bir kısmına ulaşmış olmamıza rağmen, halen bulamadığımız ve ulaşamadığımız yakınlarımız vardır.

Daha önce de bahsetmiştim; 24 Nisan 2007 tarihinde, tarifi mümkün olmayan hüzün dolu bir mutlulukla karşılaştım. Telefonda arayan bir hanımefendi, akrabamız olduğunu söyleyince çok heyecanlandım, hemen kayıp olan bir yakınımız olduğunu anladım. O hanımefendi Türk kamuoyunca yakinen tanınan, sevilen ve Azerbaycan’ın bağımsızlık savaşında merhum Elçibey’le büyük emek veren Prof. Dr. Hanım Halilova’ydı. 92 yıl sonra kavuşmamız bize tarifi mümkün olmayan bir sevinç yaşattı. Erciş’teki katliamda hunharca şehit edilenlerden Çavuşoğlu Mustafa Efendi, Abdurrahman Efendi’nin kardeşi olup dedelerimiz kardeştir. Yıllar öncesinde de annesinin kayıp olan diğer 3 yaşında kız kardeşi Fatma hanımı da Tokat Zile’de bulduk. Bu arada savaşın o acı günlerinde biz Anadolu Müslüman Türklerinden yardımlarını esirgemeyen her türlü açlık ve yoksulluğa karşı destekte bulunan sahipsiz kalan çocukları koruyan Bakü’ye kadar götüren ve yardımını esirgemeyen, kardeş Azerbaycan Türklerinin aileleri tarafından kurulan, Bakü Cemiyet-i Hayriye-i İslamiye kuruluşuna da Çavuşoğlu ailesi olarak minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz. (BİTTİ)

KAYNAKLAR

 

BÖLÜM 1-2-3-4-5     https://nacikaptan.com/?p=18687
BÖLÜM 6-7-8-9-10   https://nacikaptan.com/?p=18762
 

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, Dizi Yazilari, ERMENİ SORUNU, Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *