GÖNÜLLÜ KULLUK ÜZERİNE

Yüksel Sarı
Muğla Haber Gazetesi
15 Temmuz 2014

GÖNÜLLÜ KULLUK ÜZERİNE

Yerel seçimler ve arkasından gelen Cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte uzun zamandır siyasetle yatıp kalkar olduk. Sokakta,kahvede ve komşu ziyaretlerinde en çok siyaset konuşuluyor. Bir bakıma iyi oluyor. Biz de halkın olaylara nasıl baktığını, çeşitli konularda neler düşündüğünü öğreniyoruz.

Mesela, bu güne kadar ‘çalıyorlar’ dediğimizde ‘herkes çalıyor,elbette bunlar da çalacak’ diyeni görmüştük.

‘Bunlar fazla abarttılar ama, artık kutu kutu götürüyorlar !’ dediğimizde‘elbette götürecekler,çok iş yapıyorlar ki çok götürüyorlar,iş yapsınlar da götürsünler, ne var bunda?”diyenini de gördük.

Fakat bir kadının televizyon ekranlarından ‘ben onun kı..nın kılıyım’ dediğini duyunca ‘yok artık!” dedik.

O kadını hiç kimse zorlamamıştı. Tamamen kendi isteğiyle mikrofonun önüne atılmış ve coşku içinde bu sözleri söylemişti. İşte o zaman ‘bu millet nasıl bu hale gelmiş’ diye düşünmeye başladık.

Fransız yazar ETINNE DE LA BOETIE 1550 yıllarında yazdığı ‘ gönüllü kulluk üzerine söylev’ isimli kitabında tam da bu konuyu inceliyor. İnsanların nasıl olup da kendi yarattıkları tiranlara itaat ettiklerini,itaat etmekle kalmayıp boyun eğdiklerini,hatta kulluk etmeyi kendilerinin arzuladıklarını,özetle gönüllü kulluğu nasıl benimsediklerini anlatıyor.

Ona göre gönüllü kulluğun nedeni kesinlikle korku değildi:

“İki kişi tek kişiden çekinebilir;on kişinin de çekinmesi olasıdır.Fakat bin kişi,bir milyon kişi,bin kent,eğer kendilerini tek bir kişiye karşı koruyamıyorlarsa bu korkaklık değildir………

Öyleyse korkaklık sıfatını bile hak edemeyen,kendine uyabilecek aşağılık bir ad bulamayan ve Doğa’nın onu yarattığını,dilin de onu adlandırmayı reddettiği bu korkunç erdemsizlik nedir?

Bu erdemsizliği yaratan sebebin yine halkın kendisi olduğunu belirten yazar, gönüllü kulluğu benimsedikleri için her türlü kötülüğü kabullenip görmezden gelen halka şöyle sesleniyor:

“zavallı sefil insanlar, akılsız halklar,kötü durumlarında kalmak için direnen ve iyiliklerini göremeyen uluslar!Sizler gözünüzün önünde ,en güzel ve en parlak kazançlarınızın götürülüşüne,tarlalarınızın yağmalanmasına,evlerinizin ve eşyalarınızın çalınmasına seyirci kalıyorsunuz.”

“Size böylesine hakim olan kişinin iki gözü,iki eli,bir bedeni var ve herhangi bir insandan daha başka bir şeye sahip de değil.Yalnızca sizden fazla bir şeyi var,o da sizi ezmek için ona sağlamış olduğunuz üstünlük.Eğer siz vermediyseniz sizi gözetleyen bu kadar gözü nereden buldu?

Sizden almadıysa nasıl oluyor da sizleri dövdüğü bu kadar çok eli olabiliyor?Kentlerinizi çiğnediği ayaklar sizinki değilse bunları nereden almıştır?Sizin tarafınızdan verilmiş olmasa üzerinizde nasıl iktidar olabilir?”

Demek ki, halklardır kendilerini teslim edenler,daha doğrusu kendilerini ezdirenler..”

Kulluğu sevdirmeye yönelik bir başka yöntemin de iktidarın “paternalist-popülist” bir görünüm alarak halka belli maddi çıkarlar sağlaması olduğunu belirten BOETIE diyor ki;

“Yiyecek-içecek dağıtılması,para bağışlanması ya da şölenler düzenlenmesi gibi uygulamalar,tiranların halkı sömürerek elde ettiklerinin ufak bir bölümünü halka geri vermelerinden başka bir anlam taşımaz.

Özgürlüğüne yeniden kavuşmak amacıyla çorba tasını terk etmeyi akıl edemeyen halk yalnızca kısa vadedeki çıkarlarını gözettiğinden dolayı, iktidara kul köle olmakta ve sömürü mekanizmasının içine iyice gömülmektedir.”

Yine diyor ki;

“Halklar bir kere kulluklaşmaya görsünler, özgürlüğü öylesine unuturlar ki,artık onun uyanıp yeniden özgürlüğünü geri alması olanaksızdır.Bu yüzden çok içten ve istekli biçimde kulluk etmeye devam ederler.”

‘Peki ama 465 yıl öncesinden gönüllü kulluk üzerine bu kadar yazıp çizen bir yazarın halkları bu durumdan kurtaracak bir reçetesi yok mu?’ diye sorduğunuzu duyar gibiyim.

İşte cevabı:

“Elbette doktorlar iyileşemez yaralarla uğraşmamayı öğütlerler; ben de bunun halka salık verilmesinin yerinde olacağı kanısındayım. Çünkü bu halk, artık rahatsızlığını hissetmemektedir;bu da onun hastalığının öldürücü olduğunu gösterir”

This entry was posted in Gundem, HAYATIN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *