Demokrasiye Veda: İstihbarat Devleti Türkiye

Demokrasiye Veda: İstihbarat Devleti Türkiye

Yazar: Berfu Kızıltan, The Graduate Institute & Nazlı Yıldırım, Geneva Centre for the Democratic Control of Armed Forces Tarih: Mar 28, 2014

Demokrasiye Veda: İstihbarat Devleti Türkiye

Hükümet için değilse de içinde yaşayan insanlar için Türkiye oldukça sıkıntılı bir durumda. Kısa bir özet geçmek gerekirse; geçen birkaç ay icinde giderek derinleşen, dört bakan, onların oğulları ve başbakanın oğluna yönelik (Batı’da herhangi bir hükümeti derhal yerinden edecek) ciddi suçlamalar içeren yolsuzluk skandallarına, Gülen hareketi ve AKP arasında şiddetli bir güç mücadelesine, polisin attığı gaz bombası kapsülü başına isabet eden 14 yaşında masum bir çocuğun ölümüne, Başbakan’ın polisi kahraman ilan ettiği için pismanlık duymasını bırakın öldürülen genci kalabalıklara yuhalatarak onu “terörist” olmakla suçlamasına, eski AB Bakanı Bağış’ın aynı gencin cenazesine katılan binlerce insanı “ölü sevici” olarak adlandırmasına, bu olanların üstüne AB yetkililerinin Türkiye’de hukukun üstünlüğünun tehlike altında olduğu endişesini sık sık dile getirmelerine ve son olarak da Forbes ve Financial Times’ın önde gelen ekonomistlerinin Türkiye ekonomisinin kırılgan durumda olduğunun ve krizin yakında kapıya dayanacağını söylediklerine şahit olduk. Daha birçok skandal arasında bunlar ilk akla gelenler.

Tüm olanlara istinaden, Türkiye’nin doğusundan batısına vatandaşlar uzun zamandır, sabırsızlıkla bir özür bekliyor, hükümete karşı barışcıl protestolar düzenliyor, kayıpları için gözyaşı döküyor ve adaletin yerini bulmasını talep ediyorlar. Dahası, medya ve yargı gibi kurumlara duyulan güvenin, bireysel özgürlüklerle eşzamanlı olarak devamlı düşüşte olması her ay farklı kitle protestolarına sebep oluyor. Bunlardan herhangi birinin Başbakan Erdoğan için uyarı niteliğinde olması beklenirdi. Tam tersine, olanlar Erdoğan’ın tutumunun saldırganlaşmasına, hükümetin kontrolünü arttırmak ve “muhaberat (istihbarat) devleti” yaratmak adına devasa adımlar atmasına sebep oldu.

Kaos’a Davetiye
Hatırlarsak, Aralık 2013’teki yolsuzluk skandalının arifesinde hükümetin ilk tepkisi yolsuzluk soruşturmasını yürüten savcı ve üst düzey emniyet müdürlerini görevlerinden almak olmuştu. Yolsuzluk soruşturmasını, polis ve yargıya sızmış olan “paralel yapının hükümeti devirme çabası” olarak yorumlayan Erdoğan, hükümetin bu yapılanmayı ortadan kaldırmak için elinden geleni yapacağının işaretini vermiş, hükümeti yıkmayı hedefleyen böylesi bir yapılanmanın varlığına dair sağlam kanıt olmamasına rağmen, “paralel yapıya” karşı savaşın yasal altyapısını hazırlamak adına, hükümet hakim ve savcıların atanmasında yapısal değişiklikler getiren, internet üzerinde daha katı bir devlet kontrolünü mümkün kılan ve de son olarak MİT’e (Milli İstihbarat Teşkilatı) geniş güçler veren pek çok kanun tasarı ve teklifini yasalaştırma yolunda adımlar atmıştı.

MİT Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi 2014 Şubat sonunda mecliste görüşülmüş ve akabinde muhalefet, işadamları, gazeteciler ve insan hakları grupları da dahil olmak üzere birçok kişi ve gruptan gelen sert eleştirilerin hedefi olmuştu. Bu tepkiler yersiz değil. Eğer meclisten geçer ve Cumhurbaşkanı tarafından onaylanırsa bu yeni yasa teklifi MİT’e operasyonel yetki vermesinin yaninda etkin hukuki ve bağımsız denetim olmaksızın vatandaşları dinleyebilmek gibi oldukça geniş yetkiler tanıyacak.

Şaşırtıcı olmayan biçimde, mevcut istihbarat yasası bile yeterli hukuki denetimden yoksun olması bakımından oldukça sorunlu. Bu durum 2012 yılında ortaya çıkan MİT skandalında gözle görülür hale gelmişti: Taraf gazetesi çalışanlarının yasadışı biçimde MİT tarafından dinlenildiği ortaya çıkmış ve dahası bu dinlemelerin hakimlerin kimin dinlenildiğini öğrenmemesi için gazetecilere yabancı sahte adlar verilerek yapıldığı belirtilmişti. Daha bu kriz çözülmeden, 2012 Şubat’ında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı birkaç üst düzey MİT personelini Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) soruşturması çerçevesinde ifade vermek için çağırdığında yeni bir skandal patlak verdiğini de unutmamak lazım. MİT müsteşarı Hakan Fidan ifade vermeyi reddedince hakkında tutuklama kararı çıkarılmış, soruşturmanın üstünü örtmek için Erdoğan hükümeti hem Başsavcıyı hem de İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ndeki pekçok üst düzey yetkiliyi anında görevinden alarak Fidan hakkındaki soruşturmaları engellemişti. Dahası, soruşturmayla aynı günde, meclis (AKP çoğunluğu sayesinde) istihbarat yasasında değişikliğe giderek sadece Fidan’ı geçmiş ve gelecek soruşturmalardan korumakla kalmamış, aynı zamanda Başbakan’ın onayı olmadan herhangi bir MİT görevlisi hakkında soruşturma yürütmeyi imkansız hale getirerek Orwell’in romanlarını aratmayacak tarzda bir kontrol ortamı yaratmıştı.

Son olarak, 2014 Ocak ayında, savcının emriyle Hatay Jandarma Komutanlığı’nın Suriye’ye giden şüpheli bir TIR’ı durdurması ve araçta insani yardım malzemeleri yanında cephane ve silahları da keşfetmesi üzerine hükümetin “sabrı” taştı. Başsavcının ve valinin konuyla ilgili bilgilendirilmesinin ardından olay yerine varan savcı, jandarmanın aracı daha fazla arayamayacağını çünkü valinin emriyle aracı serbest bırakmak zorunda kaldıklarını öğrendi. Yani birkez daha, hükümet yargıya müdahale etmiş ve hukukun üstünlüğüne meydan okumuştu, çünkü normal şartlar altında, adli soruşturma çerçevesinde jandarma hükümet tarafından atanmış validen değil savcıdan emir almalıydı.

En Kötüsü Henüz Gelmedi
Erdoğan gücü elinde tutmaya çalıştıkça demokrasi köşeye sıkışıyor. TIR skandalından sonra hükümet MİT’i her türlü denetimden muaf tutacak yeni bir yasa teklifi getirdi. Özetlemek gerekirse, yasa teklifi MİT’e sınırdışı operasyon yürütme ve uluslarası ve ankesörlü telefonları dinlemek için daha geniş yetkiler veriyor. Ayrıca aynı yasa teklifi sızdırılmış gizli belgelerin yayınlanması durumunda 12 yıla dek hapis cezası öngörüyor, kamu kuruluşları ve özel şirketleri, eğer istenirse, tüketiciyle ilgili bilgileri vermeye ve teknik ekipman sağlamaya zorluyor, MİT’e karşı isimsiz şikayetleri yasaklıyor (böylece, tanık koruma ilkesini tamamen gözardı ediyor) ve MİT için neredeyse her türlü suça karşı dokunulmazlık sağlıyor.

MİT’i hukukun üzerinde tutan ve kendini istihbarat konusunda tek otorite ilan eden Erdoğan yargıyla tehlikeli bir oyun oynuyor. Ağır eleştirilerin ardından, hükümet yasa teklifini geçen ay geri çektiyse de, 30 Mart 2014 yerel seçimlerinden sonra teklifi yasalaştırmayı planlıyor. Eğer bu yasa teklifi yürürlüğe girerse, MİT’in operasyonlarına yönelik hukuki ya da kurum dışı, bağımsız bir denetim artık mümkün olmayacak. Yapım aşamasında olan bir polis-devleti istihbarat devletine çeviren ve MİT personeline yönelik herhangi bir soruşturmaya izin verebilecek tek kişi haline gelen Erdoğan’ın otoriter eğilimleri kontrolden çıktı.

Umalım ki, yerel seçim ateşi dindiğinde bu yasa tasarısı gözden geçirilecek ve denetim için gerekli mekanizmalar tasarıya eklenecektir. Aksi takdirde, bağımsız kurumlar, medya gözetimi ve hukuki denetim olmadan her demokratik rejimin yapıtaşı olan güçlerin ayrılığı ilkesi Türkiye’de bir şakaya indirgenmiş olacak. Dürüst olmak gerekirse, sayısız yolsuzluk skandalından sonra AKP’nin gözden düştüğünün hepimiz farkındaydık; ancak bu yeni yasa teklifi Türkiye demokrasisini yaralamak ve sistemi içeriden çökertmek anlamına geliyor. Bu sefer iyileşmemiz ise sandığımızdan daha uzun zaman alabilir.

Berfu Kızıltan, PhD Öğrencisi, The Graduate Institute, Cenevre
ve Nazlı Yıldırım, Proje Sorumlusu, Geneva Centre for the Democratic Control of Armed Forces*

*”Bu yazıdaki görüşler bütünüyle yazarın kendisine aittir ve kesinlikle Geneva Centre for the Democratic Control of Armed Forces (Cenevre Silahlı Kuvvetlerin Demokratik Kontrolü Merkezi)’nin görüşlerini yansıtmamaktadır

Makaleyi şu şekilde referans vererek kullanabilirsiniz:

Kızıltan B. & Yıldırım N. (Mart, 2014), “Demokrasiye Veda: İstihbarat Devleti Türkiye”, Cilt III, Sayı 3, s.25-27, Türkiye Politika ve Araştırma Merkezi (AnalizTürkiye), Londra: Analiz Türkiye (http://researchturkey.org/?p=5556&lang=tr)

http://researchturkey.org/tr/farewell-democracy-turkey-mukharabat-state/

This entry was posted in AB, FAŞİZM, İSTİHBARAT KURUMLARI, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *