Seyhülislam Vatikan’a AKP Amerika’ya sarıldı * 87 yıllık belge ortaya çıktı

19/05/2012
Yeniçağ

Seyhülislam Vatikan’a AKP Amerika’ya sarıldı

Papa’dan yardım isteyen milli direniş düşmanı Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi adına ‘vakıf’ kuran iktidar da 87 yıl sonra çareyi ABD modeli “başkanlık”ta arıyor!

Papa XI. Pius, Mustafa Sabri’nin yurttan kaçtıktan sonra yazdığı 1925 tarihli mektubuna yanıt vermiş, ancak kendisini kabul etmeyip kardinaliyle görüştürmüş.

Papa’dan yardım istedi
Sevr Antlaşması’nın imzalandığı dönemde Osmanlı’nın şeyhülislamlık makamında oturan Mustafa Sabri Efendi’nin dönemin Papa’sı XI. Pius’a hilafetin yeniden kurulması için mektup yazarak yardım istediği ortaya çıktı. Mustafa Sabri’nin Türklüğünden utandığı ve ‘istifa ettiği’ de biliniyor.

Kaymakamı astıran kafa
MİLLİ mücadelenin karşısında en sert muhalefeti yapan, başta hilafetin kaldırılması olmak üzere Atatürk devrimlerine en büyük tepkiyi gösteren isimlerin başında gelen Mustafa Sabri Efendi, Ermeni yalanlarıyla idam edilen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in infazı için de fetva vermişti.

“En doğru örnek ABD”
Mustafa Sabri adına Tokat’ta vakıf kuran AKP de ümidini dışarıya bağladı. Yeni anayasa yazım süreciyle birlikte başkanlık modeli için propagandaya başlayan AKP, dün Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın ağzından yeni bir hamle daha yaptı: En doğru örnek ABD’dir.

“Mustafa Sabri gibiler ihanet içindedir”
Milli mücadeleyi din dışı ilan eden Osmanlı Şeyhülislamı Mustafa Sabri’nin Vatikan’dan yardım istemesini CHP’li İhsan Özkes, “İhanetin vesikası” olarak değerlendirdi.

Türk topraklarının işgal kuvvetlerine bırakılmasını öngören Sevr Antlaşması’nın imzalandığı dönemde Osmanlı Şeyhülislamı olarak görev yapan ve milli mücadeleye karşı çıkan Mustafa Sabri’nin, yurt dışına kaçtıktan sonra, Vatikan’a mektup yazarak, Türkiye’de hilafeti yeniden kurmak üzere yardım istediği belgelendi. CHP İstanbul Milletvekili emekli müftü İhsan Özkes, “Mustafa Sabri ve onun gibi düşünenler hep ihanet içinde olmuşlardır” dedi. Habertürk gazetesinde Bülent Günal imzasıyla dün yayımlanan ve Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu’nun resmi tarihçisi, kültür ataşesi ve aynı zamanda basın sözcüsü Dr. Rinaldo Marmara’nın açıklamalarına dayandırılan haberde, Mustafa Sabri’nin Vatikan’a yazdığı 3 sayfalık mektup da yer alıyor. Milli mücadelenin karşısında en sert muhalefeti yapan, başta hilafetin kaldırılması olmak üzere Atatürk devrimlerine en büyük tepki gösteren isimlerin başında gelen Osmanlı Devleti’nin son şeyhülislamlarından Mustafa Sabri Efendi’nin hilafetin yeniden kurulması için mektup yazarak Vatikan’dan yardım istediği belgelerle ortaya konulan haber şöyle:

Hıristiyanlarla dayanışma
Vatikan gizli arşivlerinde yer alan belgenin Roma’da yazıldığının anlaşıldığını belirten Dr. Rinaldo Marmara, “Mektup, Vatikan Dışişleri Bakanı Kardinal Gasparri adına dönemin Papa’sı XI. Pius’a iletilmesi için yazılmış. Mektuptan anlaşılan, Mustafa Sabri Efendi’nin kaldırılan hilafetin yeniden inşası için Vatikan’dan yardım istediği. Bu mektup, dinler arası kardeşliği göstermesi açısından da önemli. Çünkü mektupta Mustafa Sabri Efendi, Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında bir çatışma olmadığını, çatışmanın din ile dinsizleştirme arasında yaşandığını belirtiyor” dedi. Mustafa Sabri Efendi mektubunda, hilafet komitesi kurduklarını belirtiyor ve hilafetin yeniden kurulabilmesi için Vatikan’dan şu şekilde yardım istiyor: “Hilafet komitesi, Müslüman dünyasının çıkarları doğrultusunda yayın yapacak ve propaganda faaliyetlerinde bulunacak. Hıristiyanlarla da genel bir dayanışma içersinde bulunarak hilafet kurumunu restore etmeye çalışacaktır. Bugün Müslüman ve Hıristiyan dünyasında dini alanda çatışma yoktur. Mevcut çatışma, din ile dinsizleştirme arasındadır. Sizden Papalık makamı ile başkanı olma şerefine sahip bulunduğum bu komite arasında işbirliği sağlamanızı rica ediyorum.”

Kardinal ile görüşmüş
Peki mektuba cevap verildi mi? Mustafa Sabri Efendi Vatikan’a gidip Kardinal Gasparri’yle görüştü mü? Bu soruların yanıtını ise Mustafa Sabri Efendi’nin Romanya’dayken, General Vehib Paşa’ya yazdığı 20 Temmuz 1928 tarihli mektuptan öğreniyoruz: “Papa Hazretleri’nin Hâriciye Nâzırı Kardinal Gasparri ile görüştüm ve müsaadeleri ile Vatikan Sarayı’nı gezdim. Kardinal ile mülakat esnasında bir aralık kendisinin bacağını bacağının üzerine koyarak oturduğuna dikkat ettim ve bunu şark adabımuaşeretince biraz garip bulduğum için ben de öyle bir vaziyet almak lüzumunu duydum.”

Biz kiminle savaştık?
Mustafa Sabri’nin Papa XI.Pius’tan hilafetin tekrar inşası için istediği maddi ve manevi yardımı değerlendiren CHP İstanbul Milletvekili emekli müftü İhsan Özkes, “Mustafa Sabri gibiler hep ihanet içinde olmuşlardır” dedi. Özkes YENİÇAĞ’ın konuyla ilgili sorularını şöyle cevap verdi: “Emperyalizme karşı olan tüm din adamları Atatürk’ün yanında yer alırken, emperyalizmin dış güçlerle irtibatı olan uşaklığı ve mandacılığı benimseyenler Kuvay-i Milliye ve Cumhuriyetin karşısında durmuşlardır. Mustafa Sabri’nin Papa’ya yazdığı mektupta hilafet komitesinin Hıristiyanlarla genel bir dayanışma içinde bulunacağını söylüyor. Yine Hıristiyanlarla Müslümanların çatışması olmadığını belirtiyor. Mustafa Sabri ve onun gibi düşünenler hep ihanet içinde olmuşlardır. İstiklal Harbini biz Hıristiyanlarla yapmadık da biz kimlerle yaptık. Zaten bu anlayışta olanlar hep dış güçlerle anlaşmışlar. İşte kendi insanlarının hain ilan etmişler ve onlarla adeta düşman gibi savaşmışlardır”

Türklükten istifa eden şeyhülislam
Osmanlı devletinin son şeyhülislamı Mustafa Sabri, Millî Mucadele’ye şiddetle karşı çıkan isimlerin başında geliyordu. Ona göre Milli Mücadele, devlete baş kaldırma hareketi, bu hareketin başında bulunan Mustafa Kemal ise hilafet ve saltanatı kaldırarak padişahın makamına geçmek isteyen kişiydi. İngiliz Muhipleri Cemiyeti mensubu Mustafa Sabri, Milli Mücadeleye karşı düşmanca davranışlar sergiledi, milli hareket lehinde çalışan din adamlarını ve Milli Mücadelenin meşru olduğuna dair fetva veren Ankara Müftüsü Mehmer Rıfat Efendi’nin idama mahkum edilmesinde etkili oldu. Damat Ferit Hükümetinin Anadolu hareketinin silah yoluyla bastirilmasi konusunda görüşlerin de Mustafa Sabri’nin etkili oldugunu biliniyor. Bunun icin 18 Nisan 1920’de Hilafet Ordusu adı altında bir ordu kurulmuştu. Türkiye’yi parçalayan maddeler içeren Sevr’i imzalayan hükümette de Mustafa Sabri, kabul yönünde görüş bildirmişti. Mustafa Sabri, Ermeni yalanlarıyla asılan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in öldürülmesi için fetvayı da vermişti.
Mustafa Sabri, Yunanistan’da bulundugu sirada Turkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin 1 Haziran 1924 tarihli karariyla, “Yuzellilikler” arasına dahil edilerek, ülkeye girişi yasaklanmıştı. 1938’de affedilmesine rağmen Türkiye’ye dönmeyen Mustafa Sabri, 12 Mart 1954’te Kahire’de öldü. Mustafa Kemal ve arkadaşları hakkındaki idam kararını onaylayan sürgündeki 150’liklerin sözcüsü Mustafa Sabri, Yarın gazetesinin 29 Temmuz 1927 tarihli sayısında yayımlanan şiirinde Türklükten istifasını ilan etmişti.

AKP’liler, adına vakıf kurdu
Tokat Belediyesi, 2007 yılında kurulan vakfa, Milli Mücadelenin düşmanı, İngiliz dostu Mustafa Sabri’nin adını verdi. Tokata hizmet amaçlayan vakfın yöneticileri arasında AKP Tokat milletvekilleri Resul Tosun ve Mehmet Ergün Dağcıoğlu da yer aldı. Resul Tosun, vakfın ismiyle ilgili tepkilere, “Adından bir şey olmaz. Hizmetlerine bakın” cevabını vermişti.

Bozdağ’dan ABD sistemine övgü
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “ABD, başkanlık sisteminin en iyi uygulandığı ülkedir” dedi.
Yeni anayasada Türkiye’nin üniter yapısını yıkıp federal sistemi getirmeyi amaçlayan AKP, hedefe doğru ilerlerken Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, ABD’deki başkanlık sistemine övgüler yağdırdı. Bozdağ, Washington’dan New York’a hareketi öncesinde başkanlık sistemiyle ilgili Türk gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin “Başkanlık sisteminin en iyi uygulandığı ülkelerden birisindesiniz şu an” sözleri üzerine Bozdağ, “Öyle, Amerika başkanlık sisteminin en iyi uygulandığı ülkedir” yorumunda bulundu. Bozdağ, “Türkiye’de şu an üzerinde düşünülen bir başkanlık sistemi formülünün bulunup bulunmadığına” yönelik soru üzerine, “aslında Türkiye’de başkanlık sistemini tartışmaktan çekinen, kaçınan, bu konunun tartışılmasından korkan bir kesim olduğunu” belirterek, şunları kaydetti: “(Kağıda) iki sistem yazın, üzerine, bir, iki diye numara koyun. Sonra da insanların önüne koyup ’Hangisi daha iyidir’diye sorduğunuzda, emin olun, bir tanesini seçecekler ve numarayı kaldırıp isme baktığınızda, başkanlık sistemi olduğu ortaya çıkacaktır. O yüzden tartışmak istemiyorlar muhalefet partileri, bazı kesimler. Kimileri ’Seçmen bizi başkan yapmaz’diye, kimileri alışkanlıklarından, kimileri bilmediğinden karşı çıkıyor. Herkesin bir gerekçesi var ama tüm bu gerekçelerin toplandığı kişiler, bu işin tartışmasından korkuyorlar. Çünkü tartışılırsa, sistem görünür ve bilinir hale gelirse, vatandaş, ’Bu daha iyi, niye bununla (mevcut olanla) bizi uğraştırıyorsunuz’diyecek, bunu (başkanlık sistemini) isteyecek. O yüzden de vatandaşın bu işi öğrenmesinden rahatsız olanlar var, tartışmak istemiyorlar. Tartışırken de korkuları, endişeleri öne çıkarıyorlar, başkanlık olursa, şöyle olur, böyle olur diye sürekli kara propagandayı pompalıyorlar”.

Tartışma sürecek
Bozdağ, tüm bunlara rağmen Türkiye’nin başkanlık sistemini tartıştığını ifade ederek, “Ben daha önce de söyledim: Türkiye bir gün başkanlık sistemine geçecek. Ama biz istiyoruz ki vaktinde geçsin. Yani atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra pek fazla kıymeti olmuyor, zamanında sistem değişikliği Türkiye’ye çok şey kazandırır. Öyle görünüyor ki şu anda muhalefet partileri bu işe ’evet’demiyorlar, Türkiye tartışmaya devam edecek, başkanlık sisteminin tartışılmasını engellemeleri mümkün değil” dedi. “Türkiye’nin 200 yıldır sistem tartışması yaptığını ve bir 200 yıl daha aynı tartışmayı yaşamasını istemediklerini” dile getiren Bozdağ, “tartışmalarda herhangi bir örnek üzerinden gidilip gidilmediğine” yönelik soru üzerine, şunları söyledi: “Biz, sistemleri tartışalım istiyoruz. Yani, başkanlık sistemi deyince, bizim Türkiye’dekilerin aklına, Latin Amerika ülkeleri geliyor, kötü örnekler geliyor. Oralarda adı başkanlık, esasında başkanlık sistemi yok. Başka ülkelerde de cumhuriyet var ama Türkiye Cumhuriyeti’ne benzemiyor, adları cumhuriyet. Çünkü, (o ülkelerde) cumhuriyetin özellikleri, gerektirdikleri uygulanmıyor. O yüzden de sistemi doğru tartışmak lazım. Türkiye’de sistemi doğru örnekler üzerinden tartışmıyoruz, doğru örnekler üzerinden tartışalım istiyoruz ki doğru örnek ABD’dir”.

Darbeci Evren de eyalet istemişti
12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren, eyalet sisteminin savunucularının başında yer alıyor. Evren’in talimatıyla 1983 yılında ülkenin 8 eyalete bölünmesiyle ilgili bir kararname hazırlanmıştı. 1 Mart 2007’de Hürriyet gazetesine konuşan Kenan Evren, eyalet sistemine geçilmesi gerektiğini tekrarlamıştı. Türkiye’nin 8 eyalete bölünebileceğini ifade eden Evren, bu eyaletleri “Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Eskişehir, Trabzon” olarak sıralamıştı. Evren, şunları kaydetmişti: “Cumhurbaşkanı iken Bavyera’yı ziyarete gitmiştim. Baktım üç bayrak çekmişler. Bir Türk, öteki Alman bayrağıydı. Bu üçüncüsü ne bayrağı diye sordum. ’Burası Bavyera Eyaleti, onun bayrağı’dediler. Birçok ülkede bu var. Amerika da böyle yönetiliyor. Pakistan da. Yönetim zorlaşınca ülkeler eyaletlere bölünüyor. Türkiye de mutlaka eyalet sistemine geçecek.” 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın kardeşi eski bakanlardan Korkut Özal da, Turgut Özal’ın kendisine 1986 yılında Türkiye’nin isminin değiştirilebileceğini söylediğini açıklayan Özal, “Rahmetli ağabeyim Türkiye’nin isminin değiştirilebileceğini, Anadolu yapılabileceğini söylemişti” demişti. “Söyledikleriniz önemli, kayıtlara geçiyor” uyarısının ardından Korkut Özal, söylediklerini bir kez daha tekrar etmiş ve Turgut Özal’ın bunu kendisine ikili bir görüşmede, “Keşke Anadolu olsaydı” dediğini yinelemişti. *1*

Sevr Antlaşması imzalandığı dönemde Osmanlı Devleti’nin şeyhülislamlık makamında oturan Mustafa Sabri Efendi’nin dönemin Papa’sı XI. Pius’a hilafetin tekrar inşası için mektup yazarak Vatikan’dan yardım istediği ortaya çıktı. Bu çarpıcı belge 14 Mayıs 1925 tarihini taşıyor.

Milli mücadelenin karşısında en sert muhalefeti yapan, başta hilafetin kaldırılması olmak üzere Atatürk devrimlerine en büyük tepki gösteren isimlerin başında gelen Osmanlı Devleti’nin son şeyhülislamlarından Mustafa Sabri Efendi’nin hilafetin yeniden kurulması için mektup yazarak Vatikan’dan yardım istediği ortaya çıktı. Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu’nun resmi tarihçisi, kültür ataşesi ve aynı zamanda basın sözcüsü olan Dr. Rinaldo Marmara’nın Habertürk’le paylaştığı ve ilk defa yayınlanan bu çarpıcı belge, 14 Mayıs 1925 tarihini taşıyor. Daktilo ile Fransızca yazılan mektup, 3 sayfadan oluşuyor ve “Eski Şeyhülislam Mustafa Sabri” imzası var

VATİKAN GİZLİ ARŞİVLERİNDE

Habertürk’te yer alan habere göre, Vatikan gizli arşivlerinde yer alan belgenin Roma’da yazıldığının anlaşıldığını belirten Dr. Rinaldo Marmara, “Mektup, Vatikan Dışişleri Bakanı Kardinal Gasparri adına dönemin Papa’sı XI. Pius’a iletilmesi için yazılmış. Mektuptan anlaşılan, Mustafa Sabri Efendi’nin kaldırılan hilafetin yeniden inşası için Vatikan’dan yardım istediği. Bu mektup, dinler arası kardeşliği göstermesi açısından da önemli. Çünkü mektupta Mustafa Sabri Efendi, Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında bir çatışma olmadığını, çatışmanın din ile dinsizleştirme arasında yaşandığını belirtiyor” dedi. Mustafa Sabri Efendi mektubunda, hilafet komitesi kurduklarını belirtiyor ve hilafetin yeniden kurulabilmesi için Vatikan’dan şu şekilde yardım istiyor: “Hilafet komitesi, Müslüman dünyasının çıkarları doğrultusunda yayın yapacak ve propaganda faaliyetlerinde bulunacak. Hıristiyanlarla da genel bir dayanışma içersinde bulunarak hilafet kurumunu restore etmeye çalışacaktır. Bugün Müslüman ve Hıristiyan dünyasında dini alanda çatışma yoktur. Mevcut çatışma, din ile dinsizleştirme arasındadır. Sizden Papalık makamı ile başkanı olma şerefine sahip bulunduğum bu komite arasında işbirliği sağlamanızı rica ediyorum.’’

KARDİNAL İLE GÖRÜŞMÜŞ
Peki mektuba cevap verildi mi? Mustafa Sabri Efendi Vatikan’a gidip Kardinal Gasparri’yle görüştü mü? Bu soruların yanıtını ise Mustafa Sabri Efendi’nin Romanya’dayken, General Vehib Paşa’ya yazdığı 20 Temmuz 1928 tarihli mektuptan öğreniyoruz: “Papa Hazretleri’nin Hâriciye Nâzırı Kardinal Gasparri ile görüştüm ve müsaadeleri ile Vatikan Sarayı’nı gezdim. Kardinal ile mülakat esnasında bir aralık kendisinin bacağını bacağının üzerine koyarak oturduğuna dikkat ettim ve bunu şark adabımuaşeretince biraz garip bulduğum için ben de öyle bir vaziyet almak lüzumunu duydum.’’

VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILMIŞTI

MUSTAFA Sabri Efendi, Ermeni tehciri sırasında ihmali bulunduğu gerekçesiyle idam edilen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in ölüm fetvasını da veren isimdi. Vahideddin ve Damat Ferid döneminde toplam 9 ay şeyhülislamlık yapan Mustafa Sabri Efendi, Cumhuriyet’in kurulmasından sonra TBMM tarafından vatandaşlıktan çıkarılmıştı.*2*

haberturk

*1* http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/habergoster.php?haber=67639
*2* http://www.tarihbilinci.com/forum/tarih-haberleri-13/hilafetin-kurulmasi-icin-vatikandan-yardim-istemis-35180/

This entry was posted in DİN-İNANÇ, İrtica, Politika ve Gundem, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *