Türkiye’deki Amerikan Örtülü Operasyonları

Türkiye’deki Amerikan Örtülü Operasyonları

26 Eylül 2013, 16:25
Doç. Dr. Sait Yılmaz

Bu ülkenin vatandaşları olarak ülkemizin başına gelenler ile ilgili farkında olmamız gereken en önemli olgu, Türkiye’nin 1946 yılından beri büyük bir güç sisteminin etkisi altına girmiş olmasıdır. Atatürk, bu ülkeden emperyalistleri kovarak tam bağımsızlık ve milli egemenliğe dayalı bir ulus-devlet yarattı. Ancak, 1946 yılında kendi isteğimizle bu topraklara gelen emperyalist Batılı güçler ve onun işbirlikçileri ülkemiz içinde ve dışında oynanan tüm oyunların sorumlusudurlar. Eğer daha büyük bir güç sistemi içinde iseniz, bu sistem bilerek ya da bilmeyerek sizi yönlendirir.

Örneğin Beyaz Rusya ve Ukrayna da, Rusya Federasyonu sistemi içindedir. Bu sistemin dışında çok farklı ya da radikal bir politika izlemeniz çok zordur. Bugün Türkiye’ye geleceğini ve yönetim şeklini ABD vermektedir. Pentagon-CIA-Küresel Sermaye’nin ortak aklı ile Türkiye; devlet adamları, yazarları, medyası, üniversiteleri, sendikaları, istihbaratı, sivil toplum örgütleri, ekonomisi gibi tüm iç dinamikleri içinde kurulan ağlar ile yönetilen, kontrol edilen bir ülkedir. 1922 yılında yenilerek terk ettiği Türkiye’ye 1946 yılında Missouri zırhlısı ile dönen Batı, bıraktığından çok farklı bir ülke buldu. Karşısında bağımsız, milli ve milliyetçi bir ülke vardı. Sovyet yayılmacılığına karşı Batı Türkiye ile ittifak yapmakla yetinmedi. Türkiye’yi Batı yörüngesine sokmak ve iç dinamiklerini ele geçirmek için çalışmalara başladı.

Batılılar tarafından Türk ekonomisine ilk format 1946’da atıldı ve ilk devalüasyon ile birlikte liberalizme dönüş başladı.Türkiye, o dönemden beri bir tüketim toplumu olarak, çalışmadan, öğrenmeden, üretmeden bir yaşam biçimine yöneltilmiştir. IMF, Dünya Bankası ve NATO’ya üyelik bu dönüşümün kurumsal gerekleri idi. İlk devalüasyon, bütçe ve ticaret açıkları bu dönemde başladı. Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk dış borcu 1947 yılında İnönü döneminde 200 milyon dolar ile başladı. Bu döneme damgasını vuran Amerika güdümünde tarımda makineleşme, tarıma dayalı küresel entegrasyon ve köyden şehir varoşlarına göç oldu.1960’larda ABD’de çıkarılan PL 480 kanunu ile buğday, süt tozu, tavuk gibi ihtiyaç fazlası Amerikan mallarının Türkiye gibi ülkelere gönderildi. Bunların karşılığında oluşturulan fon ile İstanbul’dan İzmit’e kadar kurulan fabrikalar finanse edildi. Böylece ABD, Türkiye’nin bugünkü zengin kesimini ve sermaye dağılımını, kendi deyimiyle kalkınmasını sağladı.

Türk ekonomisini bu dönemde planlayan Amerikalıların meşhur kalkınma kuruluşu AID idi.1960-1979 döneminde ‘ithal ikameci’ planlı, karma ekonomi uygulaması ile nispeten bağımlılık ilişkisi hafifledi. 1946’dan beri uygulanan iç pazara dayalı ithal ikameci tasarruf-yatırım=birikim modelinin sonuna gelinmişti. Gene de devletçi anlayış 1980 yılına kadar hâkim oldu.

Türkiye’nin Kore Savaşı’nda ABD cephesinde Güney Kore’nin yanında savaşa katılması, daha sonra 1952’de NATO’ya dâhil olması ve CENTO gibi ABD güdümlü bölgesel birliklerin içinde yer alması, Türk-Amerikan ilişkilerinde yakınlaşma yaratmıştır. Bunun sonucu olarak, 1954’de ABD’nin Adana-İncirlik Hava Üssü kurulmuştur. Türkiye 1952 yılında NATO’ya girdikten sonra, Atatürk’ün tam bağımsızlık ve milli egemenlik prensibinden ayrılarak, dış politikasını Batı ülkelerinin menfaatleri ile uyumlu olacak şekilde değiştirmiştir.1950-1960 dönemi Türkiye’nin genelde Batı’ya, özelde de ABD’ye ekonomik bağımlılığının iç ve dış politikada sebep olduğu sorunların tarihidir.

Sanayi alt-yapısını kurmak isteyen Demokrat Parti ile Türkiye’nin tarım ülkesi olarak kalmasını isteyen ABD arasında sorunlar oluşmuştu. Artık Türkiye için iç güvenlik meseleleri yeni ve dış kaynaklı bir görünüm kazanmaya başladı. NATO’ya giriş sürecinde, Türkiye’deki siyasi ortam; Amerika’nın siyasi ve askeri desteğinden tam olarak yararlanmak ve bu kapsamda, ABD’nin değer verdiği siyasi ve ekonomik değerlere titizlikle uymak yönünde şekillenmiştir. Savaş sonrası dönem, bilhassa on yıllık Demokrat Parti iktidarı dönemi, Türkiye’nin sadece ekonomik anlamda değil, dış siyaset ve savunma alanlarında da yoğun şekilde dünya kapitalist sistemi ile birleşip onun bir parçası haline geldiği dönem olmuştur.

Türkiye ABD ile ortaklık işbirliği ve NATO içerisindeki siyasi-askeri mekanizmalarla güvenliğini sağlarken, Sovyetler Birliğiyle en uzun ortak kara sınırına sahip “Kanat Ülkesi” olarak ulusal bütçesinin dörtte birini savunma giderlerine ayırmak zorunda kalmıştır. NATO, Türk yöneticileri için bir Türkiye’nin güvenliği sağlayan bir ittifaktan çok, Türkiye’nin ABD ile askeri, ekonomik ve toplumsal ilişkilerine yani Amerikan varlığına biçim veren bir çerçeve niteliğini kazanmıştır.1949 yılında yapılan ikili anlaşma ile Türk milli eğitimi ABD güdümüne sokuldu.

Türkiye’yi nüfuz alanı içine sokabilmek için Türkiye’de İslamcı, gerici, Cumhuriyet düşmanı akımlar ve etnik bölücülüğü teşvik ve tahrik edici kurgular sağlandı. Türk halkının millet olmaktan çıkıp cemaatlere ve etnik gruplara bölünmesinin önü açıldı.ABD, 1980’lere kadar gerilim stratejisi uygulanarak, Türkiye’deki sol hareketi hedef almış, terör olayları ve darbeler ile amacına ulaşmıştır. 1980’li yıllardan sonra ise Ortadoğu ile ilgili hazırlanan yeni planların ve hazırlıkların sonuçları bugün başımıza sarılan AKP, cemaat yapılanması ve Kürt devleti projesi ile ortaya çıktı. Bu yazı dizisinde; Türkiye’deki ABD örtülü operasyonları, CIA faaliyetleri ve yapılanması ile cemaat ve AKP bağlantıları üzerinde duracağız.

Yarın Soğuk Savaş Dönemi CIA-MİT İlişkileri.

Doç.Dr.Sait Yılmaz
@DocDrSaitYilmaz
ulusalkanal.com.tr

http://www.ulusalkanal.com.tr/turkiyedeki-amerikan-ortulu-operasyonlari-makale,1590.html

This entry was posted in EMPERYALİZM, İSTİHBARAT KURUMLARI. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *