KİMYASAL SİLAH KULLANIMININ TRAJİK TARİHİ

KİMYASAL SİLAH KULLANIMININ TRAJİK TARİHİ

YAZIYAyorum

Balkan Harbi ile ilgili olarak savaşan askerlerin anılarını incelerken bir cümle dikkatimi çekmişti.Hadımköye doğru çekilen askerler her yerde karşılarında Bulgar Ordu mensuplarını görünce ( Bunlar buraya uçarak mı geliyorlar?) diye söyleniyordu. Oysa Türk askerinin Kolera, tifüs gibi salgın hastalıklardan, çamur ve bataktan adım atacak hali bile kalmamıştı.

O zaman biraz daha dikkat edince Bulgarları süratle getirenlerin yerli Hıristiyan cemaatin kılavuzluğu, Türk ordusunu felç eden gücün o güne kadar kullanılmayan ve bilinmeyen biyolojik ve kimyasal silahlar olduğunu anladım.

Bu konuyu ispatlamanın zor olduğunu biliyorum ama Balkan savaşında büyük devletlerin Hıristiyan Balkan devletçiklerine bu silahları verediklerine ve Türklere karşı kullanımı teşvik ettiklerine inancım oldukça yüksektir. Bu görüşümü kitaplarımdan birinde dile getirmeye çalışmıştım.Genç Tarih araştırmacılarımızın bu konuda derin bir araştırma yapmalarını tavsiye ederim.

Dr. M. Galip Baysan
(Em.Kur.Alb.)

KİMYASAL SİLAH KULLANIMININ TRAJİK TARİHİ…

Dr. Noyan UMRUK

Suriye’ de kimyasal silah kullanımı, Truva savaşından günümüze kadar uzanan kimyasal ve biyolojik silah kullanımı tarihinin son evresi oldu.

*Tarihte neler oldu?*

Homeros’un Odise destanında Truva savaşlarında uçları zehirlenmiş okların kullanıldığından bahsedilir. Bu, savaşlarda kimyasal madde kullanımına dair ilk tarihi bilgidir. Mitolojide Odise, eşi Penelope’nin âşıklarını Ithaca’da ucu zehirli oklarla ile öldürtmektedir.

1764’de ABD’de yerlilere dağıtılan çiçek virüsü taşıyan battaniyeler de Kızılderili katliamı sürecinin bir evresi… ABD’nin arşivlerinin açılmasından ısrarla kaçındığı türlü, çeşitli yöntemlerle bir asrı aşkın sürdürdüğü Kızılderili katliamının son evresinde, 1854’de A.B.D. Başkanı Franklin Pierca’nın toprak talebine bakın Reis Seattle nasıl yanıt veriyor.(1)

*”Biz Kızılderililer, bir su birikintisinin yüzünü yalayan rüzgârın yumuşak sesini, yağmurun temizliğini ve kokusunu, yağmurlarla yıkanıp temizlenmiş,çam ormanının kokusunu taşıyan rüzgârı severiz.*

*Hava önemlidir bizim için. Beyaz adam için bunun önemi yoktur. Bu toprakları da bizden alacak olursanız, çocuklarınıza havanın kutsal olduğunu öğretmeniz gerekir.”*

Tüm savaşlarda olduğu gibi I. Dünya Savaşı’nda da AR-GE yoğunlaştı;
kimyasal silahların sıklıkla kullanımının yolu açılmış oldu. Her iki cephede de askerler zehirli gazlardan genellikle körleşerek etkilendi…

II. Dünya Savaşı’nda ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, mihver güçlerinin kimyasal silah kullanmaları durumunda hardal gazının misilleme olarakkullanılacağını söyledi. 2. Dünya Savaşı’nın sonlarında Hiroşima, Nagazaki bir yana napalm içerikli oksitleyici maddelerin karışımından yapılmış yakıcı bombalar ile Tokyo’da 106 kilometrekarelik alan küle çevrildi.

Auschwitz ve Nazi kamplarındaki Yahudi esirleri öldürmekte kullanılan ziklon B gazının hesabını Nazi komutanı Adolf Eichmann Şubat 1961’deki davada verdi.

1950’li yıllarda Kore’de, yöneltildiği canlı ya da cansız hedefleri cayır cayır yakan napalm bombaları ve göz yaşartıcı gazlar bol bol kullanıldı.

1960 Mayıs’ında Almanya’nın Kiel kentinde Nazilerden kalan sinir gazı stokları bulundu.

1962 – 1971 Vietnam savaşında ABD, Vietnamlıların gizlenmesini ve ormanlardan yiyecek sağlamasını önlemek için yaprak dökücü kimyasalları kullandı.

En az 5.000 Kürt sivilin öldüğü *Halepçe Katliamı* son yıllardaki en ağır kimyasal katliam olarak tarihin karanlık sahifelerinde yerini aldı. Halepçe katliamı İran-Irak 8yıl Savaşları sırasında, 1986-1988’de Saddam’ın K.Irak’taki El-Enfal isyanını bastırma operasyonunun bir parçasıydı. Katliamdankaçan yaklaşık 460 bin Kürt sınırımıza yığıldı; bunun yaklaşık 51 bin kişisi ülkemize sığındı ve 4 yıl kamplarda kaldı.

*Ya Şimdi…*

Ve sene 2013… Suriye… Dünya savaşın eşiğinde… Kim mi kullandı? Tam BM heyeti denetimi sırasında 30’u aşkın siyasi eğilimdeki 1400 civarındaki bağımsız çeteyi zaten dize getirmekte olan Suriye meşru yönetimi mi? Yoksa meşru yönetimi zor duruma düşürmek için insanların iç organları parçalayıp yiyen, kanını içen ne idüğü belirsiz çeteler mi?

* Karine ve tahminlere dayanan BM raporuna rağmen *takdir sizlerin…(2)

Ancaaak… Bir de bir ülke var ki; tarihi boyunca kimyasal gazla hiç tanışmamışken, Uluslararası Af ek,kahramanlık menkıbeleri düzülerek verilen talimatlarla, barışçı ve uysal halkı kendi kolluk güçlerince ha babam de babam gazlanmakta. Bilanço: 7 şehit, 11 göz kaybı,binlerce yaralı ve evine ekmek almaya giderken kafasına aldığı gaz fişeği darbesiyle aylardır komada küçücük bedeniyle ölüm kalım mücadelesi veren bir yavrumuz…

Tencere dibin kara, seninki benden kara ve Hüsnü Mahalli’nin dediği gibi “Her şey çok iğrenç…”

*(1)Topraklarının büyük bölümü zaten zorla ellerinden alınmış olan Reis Seattle’ın, Başkanın toprak talebine verdiği bu yanıt Seattle Squamish Müzesinde saklanmaktadır.*

*(2)Mahalli; “Her şey çok iğrenç”, Yurt G,.16.09.2013: “AA’nın 30 Mayıs haberi Adana’da 12 Nusra üyesinin 2 kg. Sarin gazı ile yakalandığı belirtiyordu. Haber geri çekildi ve olay örtbas edildi. Lavrov BM Güvenlik Konseyi’ne başvurarak olayın takibini istedi. BM Komisyonu üyesi Carla del Ponte de 3 Mayıs’taki açıklamasında muhaliflerin kimyasal kullandığına dair ellerinde kanıt olduğunu söylemişti. “*
AYDINLIK Gazetesi

This entry was posted in EMPERYALİZM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *