28 Ekim gecesi ne oldu?/

28 Ekim gecesi ne oldu?

O pazar Türkiye krizdeydi. Hükümet istifa etmişti. Meclis kulisinde formüller üretiliyordu. Oysa düğümü çözecek formül, Gazi Paşa’nın beynindeydi. Bunu, sadece gece sofraya davet ettiği en yakınlarına açıkladı. 28 Ekim’de Çankaya’da bulunanlar, bakın o tarihi geceyi nasıl anlattılar

29 Ekim aslında Mustafa Kemal Paşa’nın yarattığı suni bir krizden doğmuştur. Paşa kendi yarattığı bu krizi kendisi çözerek Cumhuriyet’i doğurmuştur. Tam bir satranç oyunudur bu; bir hamle yaparken üç hamle sonrasını düşünür.

23 Ekim’de Ali Fuat Paşa’yı Meclis 2. Başkanlığı’ndan istifa ettirir.
24 Ekim’de Fethi Bey’i İçişleri Bakanlığı’ndan…
25 Ekim’de Halk Partisi grubunda bu iki koltuk için seçim yapılır.
Gazi Paşa iki koltuk için de aday göstermez; grubu serbest bırakır.
Başkanlığa “muhalif” Rauf Bey seçilir. Böylece kriz hepten tırmanır.
26 Ekim’de Kemal Paşa kabineyi Çankaya’ya çağırıp “Hepiniz istifa edeceksiniz” der; “Meclis yeniden görevlendirirse de görevi kabul etmeyeceksiniz.”
27 Ekim’de hükümet istifa eder.
28 Ekim günü -bugünkü gibi- bir pazardır.

Ülke hükümetsiz; kafalar bulanıktır.
Meclis’te yeni bir hükümet için kulis yapılmaktadır.

Bu arada “muhalifler” Rauf Bey, Doktor Adnan, Refet Paşa, Ali Fuat Paşa, İstanbul’da buluşur, akşam Halife Abdülmecid Efendi ile yemekte buluşmak üzere Saray’a giderler. O gece Çankaya’da da bir yemek vardır.Mustafa Kemal, Meclis çıkışı, en yakınlarını sofraya çağırmıştır.Ama bu kez sofrada içki yoktur.Siyasi krizi çözecek formül açıklanacaktır.Formülün adı Cumhuriyet’tir.

Görev dağılımı
Gazi planını sofradakilere açıklar.

Buna göre, sofradakilerden bazıları, ertesi günkü parti grup toplantısında hükümet sorununu çözmek için Genel Başkan’ın görevlendirilmesini isteyecektir. Genel Başkan da krizin çözümü için “Anayasa değişikliği” önerecektir.Bu değişiklikle devletin hükümet şekli “Cumhuriyet” olarak belirlenecek ve Başbakan’ı atama yetkisi Meclis’ten alınıp Cumhurbaşkanı’na verilecektir.

Sonra da yine sofradakilerin ikna edeceği güçlü hatipler, söz isteyip bu formülü savunacaklardır. Asker taşkınlıklara karşı tedbir alacaktır.28 Ekim gecesi bu plan üzerinde anlaşılır. Gazi hem yarattığı suni krizi çözecek hem de ülkesini, yıllardır zihninde sır gibi taşıdığı idealine, cumhuriyete kavuşturacaktır.Gelin, 84 yıl önceki 28 Ekim gecesini, o geceki konukların hatıralarından okuyalım.

MUSTAFA KEMAL PAŞA
“Arkadaşları görevlendirdim”

“Gece olmuştu. Çankaya’ya gitmek üzere Meclis binasını terk ederken koridorlarda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşa’lara rastladım. Ali Fuat Paşa, Ankara’dan hareket ederken bunların Ankara’ya geldiklerini o günkü gazetede ‘Bir Uğurlama ve Bir Karşılama’ başlığı altında okumuştum. Henüz kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca akşam yemeğine gelmelerini, Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa aracılığıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa’yla Kazım Paşa’ya ve Fethi Bey’e de Çankaya’ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya’ya gittiğim zaman orada beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize milletvekili Fuat, Afyonkarahisar milletvekili Ruşen Eşref Bey’le karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum.

Yemek sırasında ‘Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz’ dedim.
Hazır bulunan arkadaşlar derhal fikrime iştirak ettiler. Yemeği terk ettik. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği hakkında kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim. (…) O gece birlikte olduğumuz arkadaşlar erkenden ayrıldılar. Yalnız İsmet Paşa Çankaya’da misafirdi. Onunla yalnız kaldıktan sonra bir kanun tasarısı taslağı hazırladık.”
(“Mustafa Kemal Atatürk, “Nutuk”)

İSMET İNÖNÜ
“Diz dize oturduk. O söyledi ben yazdım”

“28 Ekim gecesi (…) Cumhuriyet üzerinde aramızda yapılmış bir münakaşa yoktur. Sadece karar verilmiştir ve meseleyi ne şekilde bir kanun haline getireceğiz ve neticeye vardıracağız, bunun üzerinde durulmuştur. O tarihi gecede Atatürk’ün kendilerine tamamıyla itimat ettiği arkadaşlar bulunmuştur. Bunların çoğu eski arkadaşlardır. Hepimizin itimat ettiğimiz arkadaşlar…”
(“İsmet İnönü: Hatıralar”, Bilgi, 1987)

“Davetlileri kısaca selamladıktan sonra Atatürk’le biz bize kaldık. Hiçbir konuşma olmadan diz dize oturduk.” (Nazmi Kal, “İsmet İnönü: Televizyona Anlattıklarım”, Bilgi, 1993)

“Evvela Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun metnini görüştük. Her madde üzerinde eskisi ile yenisi arasında mukayeseler yapıyorduk. Atatürk neticeyi dikte ediyordu. Ben yazıyordum. Bu suretle tamamlandıktan sonra bütün metni bir kere baştan aşağıya okudum. Atatürk dikkatle dinledi. Bittikten sonra biraz düşündü ve ‘Hazırlık tamam’ dedi. O gece Köşk’te misafiriydim. Odama çekildim. Ertesi sabah metni bir kere daha gözden geçirdik ve beraberce Meclis’e gittik. Oldu bitti.”
(Abdi İpekçi, “İnönü, Atatürk’ü Anlatıyor”, Cem, 1968)

KAZIM ÖZALP
“Ertesi gün söz alacak isimleri saptadık”

“O gece Atatürk, Çankaya’ya giderken beni çağırdı.
‘- Kemalettin Sami ve Halit Paşaları al, Köşke gelin’ dedi.
Sonra İsmet Paşa ile Fethi Bey’i de çağırdı. Biz oraya gittiğimizde Atatürk’ü görmeye gelmiş bulunan Ruşen Eşref ve Fuat’ı da bulduk. Biraz o günkü grup müzakereleri hakkında konuştuktan sonra yemeğe oturduk.

Atatürk yemekte:
‘- Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz, en münasip zaman gelmiştir’ dedi.
Bu hususta hepimiz mutabıktık. Derhal ertesi günü grup toplantısında tatbik edeceğimiz taktiği görüşmeye başladık. Evvela hepimiz, güvendiğimiz kimselere durumu açıklayacak ve müzakereler sırasında söz almalarını sağlayacaktık. Bunlar arasında hitabet bakımından kuvvetli olan Vasıf Çınar, Mustafa Necati, Recep Peker gibi, cumhuriyet fikrine Atatürk’ten de daha ateşli bir şekilde sarılmış gençler vardı. Sonra Abdurrahman Şeref, Yunus Nadi, Eyüp Sabri, Hamdullah Suphi vardı. Bir de Fıkıh müderrisi Seyit Bey vardı ki, ertesi günü yaptığı güzel konuşma ile cidden tesirli olmuştu.

İşte bu arkadaşlara haber verip konuşmalarını hazırlamalarını kararlaştırdık. Halit Paşa müzakereler sırasında etrafa dikkat edecek, herhangi bir taşkınlıkta bulunmaya kalkışanları ikaz edecekti.

Kararlaştırılan taktiğimize göre müzakereleri Fethi Bey açacak ve yeni bir hükümet teşkili için bir gün evvel neticesiz kalan görüşmelere devam edilecekti. Bir liste üzerinde anlaşmaya varılamayıp işin çıkmaza girdiği sırada Kemalettin Sami Paşa bir takrir vererek meselenin halli için Atatürk’e başvurulmasını isteyecekti. Atatürk buhranın çözümü için Anayasa’da değişiklik yapılması gerektiğini ve Cumhuriyet’in kabulü icap ettiğini söyleyecek, bu fikir de tespit edilmiş hatipler tarafından desteklenecekti.

Atatürk’e karşı gizli bir muhalefetin kurulduğunu hissediyorduk. Ayrıca Cumhuriyet fikrine kesinlikle mukavemet eden hocalar da bir hayli kalabalık bir gruptular. Bunların, müzakereler sırasında yapacakları itirazlar ve çıkaracakları gürültüler memlekette temenni etmediğimiz akislerin uyanmasına yol açabilirdi. Bizim arzumuz, Cumhuriyet’in Meclis’te büyük bir çoğunluk, hatta ittifakla kabulünü sağlamaktı. Bunu yapabildiğimiz takdirde Cumhuriyet, kuvvetli bir şekilde doğmuş olacaktı. Aleyhte yapılması muhtemel propagandaların tesiri azaltılacaktı. O gece biz Köşk’ten ayrıldık. İsmet Paşa kaldı ve Atatürk’le beraber, Cumhuriyet’in ilanı için Anayasada yapılacak değişikliğin layihasını hazırladılar.” (“Atatürk ve Cumhuriyet”, Milliyet, 1 Kasım 1963)

RUŞEN EŞREF ÜNAYDIN
“Herkese birer küçük kağıt getirildi”

“Çankaya’nın bir tepeciğinde, bir katlı küçücük bir yazlık evin, yarısı salon, yarısı da yemek odası olarak kullanılır geniş girişindeydik. Köşk tamir olduğundan Gazi bu küçük dairede oturuyordu. O akşam Tayyare Cemiyeti Reisi, Rize mebusu Fuat Bey ile birlikte Gazi Hazretlerini ziyarete gitmiştik. Bizi lütfen yemeğe alıkoydu.

Sofrada onun etrafında İsmet Paşa, Kazım Paşa, Ali Fethi Bey, kolordusundan izinli olarak gelmiş Kemalettin Sami Paşa vardı. Gazi, Kemalettin Sami Paşa’nın yanına geçti. Benim yerim de onun karşı tarafında, lacivert giyimli, çetin yüzlü sivil bir zatın yanındaydı. Bu zat da Kolordu Komutanı Halit Paşa imiş. Adını tabii, çok duymuştum, kendisini ilk defa görüyordum. Sarışındı, gençti. Duruşundan, kaşlarının çatıklığından, asabi mizaçlı olduğu belli idi. Hiç konuşmuyordu. Esmer renkli Kemalettin Sami Paşa ise güler yüzlü, genç bir neşe ile bazı hatıralar anlatıyordu.

Büyük atılganlıklarından önce, çoğu zaman, kendine has bir susma ve dinleme devri geçiren Gazi, içinden kaynaşır bir dış sükunla zırhlı idi.Söz, İcra Vekilleri Heyeti buhranına geçti; görülüyordu ki kurulan hükümet makinesi bir sedde dayanmış kalmış, daha ilerisine aşamıyor. Engelin giderilmesi için herkes bir çare düşünüyordu. O çarenin adını, yemekten sonra açıktan açığa ilkin o koydu:
‘Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz’ dedi.Bu kararı, sofrasında bulunanların hepsi memnunlukla tasvip ve kabul etti.

O zamana kadar hiç ağzını açmamış olan yanımdaki zat birdenbire keskin, kısa cümlelerle bu kararı alkışladı; hatta Gazi Hazretlerinin yarınki parti toplantısına dair orada, sofrasında bulunanlara verdiği vazife ve talimatı, nokta şaşmaz bir düzgünlükle tatbik edebilmek için yazmak isteğinde bulundu. Bunun üzerine, herkese birer küçük kağıt getirildi. Gazi Hazretleri yapılacak şeyi üç veya dört madde üzerinde toplayıp yazdırdı. Herkes kendi notunu kendi cebine koydu.

Saat on bire doğru Gazi, misafirlerine müsaade verdi. Vedalaşıldı. Derin bir sessizlik içinde, huzurundan çıkıldı. Yalnız İsmet Paşa yanında kaldı.Yarın ne olacaktır? Bunu henüz başka hiç kimse bilmiyordu. Fakat o akşam, onun sofrasında bulunmuş olanların hepsi biliyordu ki şüphesiz, yarın Türkiye’de bir başlangıç olacaktır.”
(“İstiklal Yolunda”, TTK Yayınları, 1960)

Meclis muhabirinin gözüyle ;
Cumhuriyetin ilan edilişi…

Cumhuriyetin ilan edilişini meclis muhabiri olarak izlemiş bir yazarın anısı:

O günlerde bütün gazeteciler ve halk merakta idi. Bir yenilik var… Fakat bu nedir? Bir türlü belli olmuyordu. Ben o zamanlar Öğüt gazetesinde çalışıyordum. Meclisin bütün toplantılarına devam ediyordum.

Atatürk Çankaya’da kendisine konuk olan arkadaşlarına Cumhuriyet’i ilan etmenin zamanı geldiğini, bildiriyor. Bunun için anayasada değişiklik yapmak gerektiğini açıklıyordu. 28 Ekim 1923 günü konukları gittikten sonra İsmet İnönü ile birlikte anayasada ne gibi değişiklikler yapılacağını görüştüler.

1923 yılının Ekim ayının yirmi dokuzuncu Pazartesi sabahı idi. Güneşli bir hava. Samanpazarı ve Karaoğlan’dan insanlar sel gibi meclise doğru akıyordu. Kalpaklı, başlıklı, fesli erkekler ve bunların arasında kadınlar, meclisin karşısındaki Millet Bahçesi’ne meydana toplanmışlardı.

Halk Millet Meclisinin kararını merakla bekliyordu. Birçokları tanımadıkları milletvekillerine yaklaşıyor, haber soruyordu. Güneş battı. Karanlık bastı. Buna rağmen halk dağılmıyordu. Hepimiz sabırsızlıkla bir haber bekliyorduk. Meclisin dar kapısından bir milletvekili çıktı. Orada bulunan gazeteciler, hepimiz milletvekilinin etrafını çevirdik. Milletvekili:

– Şu dakika içerde pek mutlu ve tarihsel kararlar veriliyor, dedi. Dışarıya sızan haber bu kadardı.

Akşam saat on sekiz kırk beş’ti Millet Meclisi oturumu açıldı. Donuk bir ışık. Sağda dinleyicilere ayrılmış bir yer, solda gazeteciler balkonu, ortada okul sıralarında oturmuş milletvekilleri, Atatürk yok. Bütün milletvekilleri sıkışık bir durumda oturuyorlardı. Bu sessizlik içinde İsmet İnönü: Anayasanın birinci maddesinin “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Türkiye Devletinin hükümet şekli cumhuriyettir” biçiminde değiştirilmesi için görüşme açılsın dedi. Değiştirilmesi istenen başka maddeler de vardı.

Değişiklik isteği üzerine birçok milletvekili söz aldı. Heyecanlı konuşmalar yapıldı. Bu sırada milli şair Mehmet Emin Yurdakul söz alarak orada bulunanları “Yaşasın Cumhuriyet” diye bağırmaya davet etti. Bütün milletvekilleri tek bir vücut gibi harekete geçti, ayağa kalktılar. Gün görmüş gaziler, generaller, kalemleriyle, kılıçlarıyla bu memlekete hizmet etmiş kahramanlar dimdik durdular. Sonra hep bir ağızdan “Yaşasın Cumhuriyet” diye bağırdılar. Anayasa değişikliği görüşmeleri tamamlandıktan sonra değişiklik isteği oya sunuldu. Bütün eller “kabul” diye kalktı. Türkiye devletinin cumhuriyet olduğunu belirleyen değişiklik oy birliği ile kabul edildi. Saat sekiz buçuktu. Bu dakikadan itibaren Türkiye Devleti’nin adı Cumhuriyet olmuştu.

Bu cumhuriyete bir başkan seçmek gerekiyordu. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanlığı seçimine 158 milletvekili katıldı. Ankara milletvekili Gazi Mustafa Kemal Cumhurbaşkanlığına seçildi.

Bu anda Kemal Atatürk meclis salonunda göründü. Alkışlar arasında kürsüye çıktı. Herkes Atatürk’ü dinliyordu. Konuşmasını bitirdiği zaman uzun uzun alkışlandı. Gök gürültüsünü andıran alkışlar arasında Atatürk yerine oturdu.

Halk meclisin önünde bekliyordu. Cumhuriyetin ilanını ve Atatürk’ün Cumhurbaşkanı seçildiğini duyunca coştu. Bu arada 101 pare top atıldı. Top sesleri Türk ulusuna cumhuriyeti ilan ediyordu. Türk ulusu, yıllardan beri hasretini çektiği egemenliğe ve cumhuriyete kavuşmuştu.

Cumhuriyetin ilan edildiği gün halkın duyduğu heyecan, her yıl okunan29 Ekim Cumhuriyet Bayramı şiirleri ile sanki yeniden yaşanır.

Cumhuriyet yönetimine, 29 Ekim 1923 tarihinde geçilmiştir; ancak 23 Nisan 1920 tarihinin, Cumhuriyet yönetiminin de fiilî başlangıcı olduğunu söylemek gerekir.

23 Nisan 1920’de “egemenliğin kayıtsız şartsız ulusa ait olduğu” ilân edilmiş; ulusun seçtiği TBMM’nin denetimindeki hükümet, ulusun kaderini belirlemek üzere çalışmaya başlamıştır.Bu gelişmelere karşın, Padişahlık ve Saltanatın hukuken kaldırılması için 1922 yılına kadar beklemek gerekmiştir.

TBMM, 1 Kasım 1922 gecesi verilen bir kararla, “Halifelik”le “Saltanatı” birbirinden ayırmış; Saltanatı kaldırmıştır.Halifeliğin ise, bir süre daha korunması uygun bulunduğu için, İngiltere’ye sığınmış olan Vahdettin’in yerine, Osmanlı Ailesi’nden Abdülmecit, Halife seçilmiştir.

Cumhuriyet’in ilânından sonra, Halife’nin, iktidar odağı haline getirilmesi için çalışmalar başlayınca, 3 Mart 1924 tarihinde de Halifelik kaldırılmıştır.Bu aşamalardan geçilerek kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti, tarihimizdeki en önemli dönüşümdür.“Hukuk devleti” ilkesinin ve “hukukun üstünlüğü” kavramının da Türkiye’de, Cumhuriyet yönetiminin getirileri arasında olduğu söylenebilir.

This entry was posted in ATATURK, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *