SİYASET, İLETİŞİM VE BİLİM KURUMLARI TÜRK ULUSUNU “SAHİPSİZ” BIRAKIYOR!

SİYASET, İLETİŞİM VE BİLİM KURUMLARI
TÜRK ULUSUNU “SAHİPSİZ” BIRAKIYOR!

Prof. Dr. Özer Ozankaya
Toplumbilimci

Otuzbeş yıldan bu yana, terör, yani kaba güçle yıldırma yöntemiyle 40.000 insanımızın yaşamına kıyan PKK’nın sömürgeci güçlerin maşası bir terör örgütü olduğunu topluma sergilemek yerine, “Kürt sorunu” diye sunan siyaset, basın ve üniversite kökenli insanlar, bugüne değin “Kürt sorunu” deyimiyle ne anlattıklarını açık ve dürüst bir biçimde ortaya koymuş değiller!

Bunun gibi, Türk ulusunun bağımsız, yani özgür varlığını, birlik ve dayanışmasını koruyabilmenin önkoşulu olan, çünkü “ulusal egemenlik düzeni”nin olmazsa olmaz temeli olan laik devlet ve toplum düzenini yıkmayı amaçlayan ve yine BOP, yani ABD-AB tarafından, PKK terörüyle de birleştirilerek desteklenen “tarikat” örgütlenmesinin de demokratik meşruluktan yoksun olduğu, “cemaat, mahalle” gibi kavramlar arkasında ulusumuzu Atatürk Türkiyesi dışındaki islam ülkelerinin derbederliğine düşürücü ortaçağ baskıcılığının sürdürülmek istendiği, ulusa gereken açıklık ve etkinlikle anlatılmaz olmuştur.

.. Asıl acı olanı ise, Türkiye Cumhuriyetini kuran, Atatürk Türkiyesi’nin en bilinçli savunucusu olan kitlelerin kendilerini özdeşleştirdiği Cumhuriyet Halk Partisi yönetici takımının bu konuda gerekli etkinliği sergilemeyişi, 1990’larda ve ‘Yeni CHP’ saçmalığının dillendirildiği günümüzde yapıldığı gibi “Kürt sorunu” deyimini, tarikatçılığı, kadınlığın aşağılanmasını .. yukarda belirtilen gerçek içeriğiyle sergileyecek yerde, benimseme ödününü vermiş olması, bu düşünüş sakatlığını sergileyen kimi insanları genel merkez yönetimine taşımış olmasıdır.

Asıl acı olan budur, çünkü siyaset kurumunun öteki ögelerinin yukarda belirtilen (çağdaş Cumhuriyet kurumları ve ilkelerine karşıt olma) özelliği karşısında, CHP’nin tarihsel görevini (misyonunu) sürdürmedeki başarısızlığı, Türk ulusunun “sahipsiz” durumda kalışı ile hemen hemen eş anlamlı olmaktadır.

Bugün ulusa açıkça ve dirençle, tekrardan hiç kaçınılmadan anlatılması gereken gerçekler şunlardır:

1) 40 yıldanberi, bölücü-teröristler dahil, hiç kimsenin, hiçbir kuruluşun, “Kürt sorunu” deyimiyle ne kasdettiğini dürüstçe ortaya koymuş, koyabilmiş olmadığı ve bu durumun anlamı, Türk ulusunun dikkatinde bulundurulmalıdır.

Örneğin:

* bu satırların yazarının doğup büyüdüğü Diyarbakır’ın, aile kökeninin geldiği Elazığ’ın, akrabası olan
“Altayoğulları” ailesinin bugün bile neredeyse beşte birini oluşturduğu Van’ın … “Kürdistan” sayılması, yani “Türk yurdu” sayılmaması için herhangi geçerli bir tarihsel, kültürel, hukuksal, toplumbilimsel, ahlaki … gerekçenin bulunmadığı,

* Anadolu’ya bin yıldanberi ve öncelikle Avrupalıların “Türkiye” adını verdiği, çünkü başat (egemen) ölçüde bir “Türk ülkesi”ne dönüşmüş bulunduğu,

* Selçuklulardan bu yana bu topraklarda, tüm Anadolu’yu kavrayan bir “Türk genel camiası”nın hep bulunduğu; buradaki Rum, Ermeni, Arap, Kürt, Zaza … ögelerinin de bu genel Türk camiası içinde ve onun aracılığıyla birbiriyle kucaklaştığı,

* Atatürk’ün, “Bugün Türk ve Kürt yurttaşlarımız her yerde öylesine iç içe geçmişlerdir ki, bütünüyle Türkiye’yi mahvetmeden özerk bir Kürdistan ortaya çıkarmağa olanak yoktur.” saptamasının bugün çok daha büyük ölçüde doğru olduğu

terör ve faşizm baskılarına meydan okunarak, ABD, AB, Rus … sömürgeci oyunları da sergilenerek, … kamuoyunu sürekli besleyecek bir direngenlikle, özgürce dile getirilmelidir.

Bugün en büyük özgürlük ihlalinin terör olduğu, Kürt ulustaşlarımızın (millettaşlarımızın) PKK terör örgütünün tehdidi altında bulunduğu gerçeği hep gündemde tutulmalıdır.

2) BOP denilen şeyin, Orta-Doğu’yu sömürge derbederliğinde tutmak için Atatürk Türkiyesi’nin aydınlığını söndürmeği de amaçladığı, bugüne değin tüm Arap ülkelerinde mezhep, tarikat, aşiret, soy .. kavgaları kışkırtıp iç savaş yaşattığı, şimdi sırayı Türkiye’ye getirmek üzere olduğu tüm Türk ulusunun en özenli dikkatinde bulundurulmalıdır.

Bunca kanlı iç savaşlardan sonra Irak’ta, Mısır’da, Libya’da, Tunus’ta, Yemen’de … (bugün Suriye’de) demokrasi uygulamaya daha en az elli yıl olanak kalmadığı, demek ki bu ülkelerde çıkarılan fitnenin asla demokrasi getirmek için olmadığı yüksek sesle anlatılmalıdır.

Bugün insanlığın büyük bölümünün barış, özgürlük ve gönençten yoksun kalmışlığında, Batı sömürgeciliğinin birinci sırada sorumluluğu olduğu, Uluslar Arası İnsan Hakları Mahkemesinde Albay Kaddafi’den önce, bir buçuk milyon insanın ölümüne neden olan Irak işgalinin “nükleer silah bulunduğu” yalanına dayalı olduğunu kendi ağzıyla itiraf eden ABD Başkanı Bush’un yargılanması gereği haykırılmalıdır.

Neden Batı’da artık Jean Paul Sartre’ların, Bertrand Russell’ların, Simon de Beauvoir’ların … ortaya çıkamadığı sorgulanmalıdır.

Bizim bir bölüm sanat, bilim ve iş insanlarımızın, BOP sömürgeciliği ve yol açtığı kitlesel kıyımlar karşısındaki sessizliği kamuya güçlü biçimde anlatılmalı, Atatürk Cumhuriyeti’ne yaptıkları saldırıların da, terör ve Ermeni karaçalmaları konusundaki tutumlarının da, gerçekte BOP’un güdümüne girdiklerinin kanıtı olduğu sergilenmelidir.

3) Ve bütün bunların gereken biçimde yapılabilmesi için, İsmet İnönü’nün ölümsüz anlatımıyla ‘Cumhuriyetimizi kuran, ulusumuza özveri ve doğrulukla hizmet eden, insanlık ülküsünün seçkin ve tutkun kişiliği, eşsiz kahraman Atatürk’ün, kafalara ve gönüllere nakış gibi işlenecek güzellikte anlatıma da kavuşturmuş olduğu ve tüm uygar insanlığa yol gösterecek değerde bir UYGARLIK TASARIMI niteliğinde olan düşüncelerini ulusumuzun hizmetinde değerlendirmek zorunludur.

Mustafa Kemal Atatürk’ün 21. Yüzyıla da ışık tutan ve yol gösteren değerdeki düşüncelerinden kendi ulusunu yoksun tutmak, Türk ulusunu sahipsiz bırakmak demektir.

Sonuç olarak: Türk siyaset kurumu, Türk kitle iletişim, sanat ve bilim kurumları bu ulusal bilinçlendirme işlevini yerine getirmeden, Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türk ulusunun bağımsızlık, özgürlük, birlik, barış ve gönencini savunma ödevini yerine getiriyor sayılamaz kanısındayım.

This entry was posted in Bölücü KÜRTÇÜLÜK, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, EMPERYALİZM, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *