BALYOZ GERÇEĞİ :
ERGENEKON ve BALYOZ adı verilen davaların ardında
Amerikan/CIA tertibi vardır.
Uluslararası bu tertip TSK’yı sindirmek,
Henry Barkey’in deyişiyle ;
“Amerika Türk Ordusu’nu AKP eliyle kafesledi.” Kürt açılımının fikir babası ve CIA’nın Türkiye uzmanı Henri Barkey, Amerika’nın AKP hükümetiyle birlikte Türk Ordusu’na operasyon düzenlediğini açıkladı.Bu operasyon “TSK’yı kafese almak planıdır.”
Bu plan işbirlikçi siyasetçiler,tertipçi ve sahteci cemaat ve
Emniyet ile yargı içine sızmış cemaat mensupları tarafından yürütülmüştür.
ABD Dışişleri Bakanlığı mensubu ve CIA Ajanı Henry J. Barkey ;
“Açılımı 2007’de başlatacaktık.
Büyükanıt ve ekibi karşı çıktı.
Sonrasında onları tasfiye ettik. “
Barkey, PKK nın siyasallaşma sürecinde çok aktif bir rol oynamıştır. Terörist örgütün Türkiyede yasallaşması için yoğun bir propaganda yürütmüştür. Barkey, Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine Washington da lobi yapan Türkiye’deki radikal dinci gruplara destek vermiştir. Onların ABD programlarım hazırlamış, ABD Dışişleri Bakanlığı ile görüşmeleri için randevular ayarlamıştır.
Hatırlatmak isterim ;
CIA eski yöneticisi,
ABD Dışişleri Bakanlığı görevlisi
Graham FULLER şöyle demişti ;
“Türkler Kemalizm’i terk edip
ılımlı İslam’ı benimsemelidir.
Ilımlı İslam, Kemalizm’i silmeye yönelik
bir karşı devrimdir.
Bu devrimin karşısındaki tek güç ,
Türk Ordusu ile ulusalcı aydınlardır ve
TASFİYE EDİLMELERİ gerekir”
Ergenekon ve Balyoz pusularıyla bu tasfiye gerçekleştirilmiştir.
Genel Kurmay Başkanı Necdet Özel ve Kuvvet komutanları,
bu tasfiye operasyonuna katkı veren pasif unsurlar olmuşlardır.
TSK kafese kapatılmadan demokratik açılım adı verilen Türkiye’yi bölmek planının uygulamaya sokulması ve PKK ile Öcalan’ı meşrulaştırmak olası değildi.Türkiye’de siyaset çok kirlenmiş ve vatana ihanet boyutuna gelmiştir.Devlet Terör örgütü ve terörist başıyla masaya oturmuştur.Terörist başı ,Türk Devletinin yol haritasını çizer duruma getirilmiştir.
TSK’ya karşı başlatılmış olan örtülü savaşın nedenleri Henry Barkey ve Graham Fuller’in açıklamalarındadır.
Naci KAPTAN
25 Mart 2013
BALYOZ GERÇEĞİ :
1.Darbe teşebbüsü suçlamasına esas teşkil eden sözde Balyoz planının tek dayanağı olan 11 numaralı CD sahtedir. Sahteliği bilirkişi raporlarında gösterilen yüzlerce örnekle ispatlanmıştır. CD’nin gerçek olduğuna yönelik somut hiçbir kanıt da yoktur. Ancak savcılar ve mahkeme heyeti bu açık, yalın, kesin ve net gerçeği ısrarla görmek istememekte ve bu sahte delillerle herkesi peşinen suçlu kabul etmektedir.
2. 11 numaralı CD’nin imajı, defalarca talep edilmesine rağmen CMK esasları ısrarla ihlal edilerek savunma avukatlarına verilmemektedir. Kanaatimiz odur ki istenen CD’ler verildiği takdirde;
a) 11 numaralı CD’nin sahteliği kısa sürede teyit edilerek hazırlanan komplo ortaya çıkarılacak ve dava çökecektir.
b) Sahte belge üreten şebeke, yeni deliller(!) üretebilmek için zaman bulamayacak, böylece dava süresini uzatmak isteyen komplocuların oyunu bozulacaktır.
3. İddia makamı çeşitli kurum ve kuruluşlardan gelen ve 11 numaralı CD’nin sahteliğini gösteren ve sanıkların lehine olan belgeleri adli emanete(!)almak suretiyle savunmadan ve mahkemeden saklamakla kalmamış,aynı zamanda bu belgeleri çarpıtarak, bilerek ve yanlış yorumlayarak Mahkemeyi yanıltmıştır. İnternet sitelerindeki öğrenci tezlerinden dahi alıntıların olduğu, soruşturma savcılarının sanıklar aleyhine tek taraflı olarak hazırladığı iddianame bir ucubedir. Bu garabet iddianamenin kabul edilmesi başlı başına bir skandaldır.
4. Sözde Balyoz Planı ve buna paralel ve sahte olarak düzenlenen diğer planlara dayanarak hazırlanan iddianamede gösterilen mağdurlar; ne cebren ıskat veya vazife görmekten men edileceği iddia edilen hükümet, ne de sözde planlarda ismi geçen kişilerdir. Olayın gerçek mağdurları Türkiye Cumhuriyetine ve Türk Silahlı Kuvvetlerine yıllarca canı pahasına hizmet vermiş olan emekli ve muvazzaf 194 askerdir.
5. Savunmaya verilmeyen 11 numaralı CD ve dosyaların varlığı; kutsal savunma hakkımızı özellikle kısıtlamakta, gerçeklerin ortaya çıkarılmasını engellemekte, yapılan tutuklamalar ile süreç, mesleki kariyerleri hukuken sonlandırılmak suretiyle tutuklu askerler aleyhine dolaylı cezaya dönüştürülmekte, bu şekilde bir tasfiye gerçekleştirilmekte ve hukuka saygı kavramının arkasına saklanarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne saldırılar sürdürülmektedir..
6. 11 Şubat 2011 tarihinde evrensel hukuk normları yok sayılarak savunma hakkı verilmeden ve lehte deliller göz ardı edilerek 163 kişi için tutuklama kararı verilmiştir. Üst mahkemeye yapılan itiraz, mahkeme Başkanının hukuk ve adalet adına büyük bir cesaretle kaleme aldığı ve iddianameyi tümüyle çürüten çok haklı gerekçeleri görmezden gelinerek oy çokluğu ile reddedilmiştir. Bu karar mahkeme öncesi yapılan hakim atamaları hakkında kamuoyunda oluşan şüpheleri haklı çıkarır mahiyettedir.
7. 196 sanık ile başlayan dava sürecinin ilk adımı olan Kimlik Tespiti esnasında iddianamenin gayrı ciddi hazırlanması sonucu yanlış kimlik tespiti nedeniyle sanık sayısı 194 ‘e düşürülmüştür. Zaten Temmuz 2010’da 102 sanık için verilen yakalama kararının yanlışlığı da üst mahkeme tarafından düzeltilmişti.İddianamenin okunmasından sonra Mahkeme Savcısı tarafından 181 sanığın tutuklanması talep edilmiş, iki üyesi değişmeyen Mahkeme Heyeti tarafından gerekçesi anlaşılmayan nedenlerle 163 sanığın tutuklanmasına karar verilmiştir. Daha önce soruşturma safhasında bir kez tutuklanan ve yakalama kararı verilen 102 sanık içerisinde de yer alan bir sanık her nedense bu kez tutuklama kararı dışında bırakılmıştır. Bu uygulamalar, yakalama ve tutuklama kıstaslarının tutarsızlığını ve keyfiliğini göstermektedir.
8. Mahkeme heyeti tarafından tutuklama nedenlerinden birisi olarak da delillerin henüz toplanmamış olması gösterilmektedir. Sekiz yıl önce icra edilen bir seminere dayalı sözde delillerin hala toplanamamış olması hiçbir şekilde kabul edilemez. Deliller tamamlanmadan, tamamen sahte deliller ve kişisel kanaatlerle bu iddianame nasıl hazırlanmış ve nasıl kabul edilmiştir? Bu kabul hukuk kurallarına ve mevcut kanunlara göre mi yapılmıştır? Daha toplanacak delil mi vardır? Yoksa komplocuların yeni sahte delil üretip yine bir yerlere saklamaları mı beklenmektedir? unutulmamalıdır ki ; Gölcükte çıkanlar yeni delil değil 11 numaralı sahte CD’nin aynısıdır. Bu husus 11.ci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı tarafından açıkça ifade edilmiştir.
9. Her kışlasında cami veya mescidi bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını, kendi camilerini bombalayan ve kendi uçağını düşüren birer cani gibi gösteren iddianamenin tamamen gerçek dışı olduğunu Türk milletine doğrudan anlatabilmek için; daha önce 10.cu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilen duruşmaların bir televizyon kanalından canlı olarak yayınlanması talebimizi tekrarlıyoruz. Çünkü 2003 yılında icra edilen plan seminerinin tüm konuşmaları Ordu Komutanının emriyle kayda alınmış ve muhafaza edilmiştir. Bu seminerin üst komutanlıklar tarafından emredilen katılımcı ve gözlemci personelin iştirakiyle açıkça ve legal olarak yapıldığını Türk Milleti görmelidir. Müvekkillerimizin uğruna canlarını feda edeceklerine dair namus ve şerefleri üzerine ant içtikleri Yüce Milletimizden saklayacak hiçbir şeylerinin olmadığını ve tüm suçlamaların asılsız olduğunu tüm dünyaya haykırıyoruz.
10. Sonuç olarak ;
a) Mevcut durumu itibariyle bir garabet olan bu iddianame bir iftiranamedir. Ve iddianameye esas teşkil eden sözde Balyoz Planı 194 sanık için açık bir komplo ve bir dijital terördür.
b) İddianamedeki suçlamaları tümüyle reddediyoruz.
c) Mahkeme Heyetini Balyoz Güvenlik Harekât Planı denen komployu kimlerin hazırladığını bulmaya davet ediyoruz.
d) Duruşmaların televizyonlardan canlı yayınlanmasını talep ediyoruz.
e) Mahkeme Heyetinden herhangi bir lütuf değil, Türk Milletinin kendilerine verdiği yargılama yetkisini, evrensel hukuk kuralları ve mevcut kanunlar çerçevesinde,vicdanlarının sesine kulak vererek kullanmalarını, hukukun gereklerine ve ettikleri yemine uygun kararlar vermelerini bekliyoruz.
TSK Muvazzaf ve Emekli Asker Tutukluları Adına
(E) Orgeneral Şükrü Sarıışık
Kur.Alb.Yılmaz Çongar