VATİKAN’IN KISACIK TARİHİ ;‘Habemus Papam!’ – Kimler geldi geçti! Genelev açan da var, rakibini öldüren de… Allah’a inanmayan bile…

Naci kaptan

VATİKAN’IN KISACIK TARİHİ

Cumhuriyet 15.03.2013

* ‘Habemus Papam!’
Vatikan’ın önündeki “Aziz Peter Alanı’nı” yağmur altında dolduran 100 bin kişinin bacadan çıkmasını merakla beklediği beyaz duman göründükten sonra bir kardinal balkona çıktı ve “Habemus papam (papamız var)” dedi.

* Papa seçilince 1. Francis adını alan Bergoglio’nun, memleketi Arjantin’de cunta dönemindeki işkence ve cinayetlere kayıtsız kalması tartışılıyor.

* 1510 yılının papasına artık ne denir bilmiyorum. Ruhani işlerden fırsat bulup genelev açtırmasına hâlâ akıl sır erdirilememiştir çünkü. Sergius III, 7 yıl yaptığı papalığına o kadar kötülüğü nasıl sığdırdı bunu da anlamak kolay değil. Sevgilisi de olan bu papa, kendisinden önceki papayı öldürmesiyle tanınıyor.

Papa 1. Francis

Kimler geldi geçti!

Genelev açan da var, rakibini öldüren de…
Allah’a inanmayan bile…

MUSTAFA K. ERDEMOL

Papa XVI. Benedikt’in Katolik dünyasını şaşkınlığa uğratan istifasından sonra I. Francis adıyla papa seçilen Arjantinli Jorge Mario Bergoglio’nun Arjantin cuntasıyla ilişkilerinin ortaya çıkması, Vatikan’ın papa seçiminde pek de dikkatli davranmadığı konusundaki inanışa haklılık kazandırıyor. Sadece ruhani değil, “beşeri” dünyayı da zaman zaman yönlendiren Vatikan’ın, Soğuk Savaş döneminde bir Polonyalıyı (II. John Paul), şimdi de Vatikan karşıtlığının yaygın olduğu bilinen Latin Amerika’dan bir Arjantinliyi papa olarak seçmesi, dünya politikasında dengelere pek bir dikkat ettiğini gösteriyor.

Ama aynı dikkati seçtiği papaların kişiliği konusunda göstermediği de bir gerçek. Öyle figürler var ki papa seçilenler arasında, hayrete düşmemek elde değil. Belki de en masumu herhalde şu 23. Johannes olmalı. Gençliğinde korsanlık yapmış, ardından kardinal olmuş bir din adamı bu. Korsanlık günlerinden “kankası” da kendisi gibi din adamı olan Genovalı başpiskopos Paolo Fregoso. Katoliklerin evlenme yasağını papa desteklemez de kim destekler? Papa 2. Pius bu nedenle tuhaf bir papaydı. Bekâr kalma zorunluluğunun kaldırılmasını savunuyordu ki, pek hoştur bu.

Kendisini dünyevi zevklere, özellikle şehvete kaptıranlar da yok değil. 31 Ekim 1501’de, Valentino Dükü, hem de Vatikan’da, bir seks partisi düzenler. Partinin onur konuğu Papa VI. Alexander’dır. Elli fahişe vardır bu partide. En çok fahişeyle olan erkeklere hediyeler bile verilir. Partinin Vatikan’da yapılması zaten rezalettir ama gerçekleştirildiği salon ondan da beterdir.

Sala Regia’da, yani Kardinaller Meclisi toplantısının yapıldığı salondur burası. “Onur Konuğu” VI. Alexander, pek de öyle onurdan nasibini almış biri değildi. Kız kardeşleriyle de kızlarıyla da düzenli olarak cinsel ilişkiye girdiğini bilmeyen yoktur. Papa III. Paul, iyi miydi kötü müydü söylemek zor ama oğlunun, Fano piskoposuna tecavüz etmesine ses çıkarmaması kişiliği konusunda bir ip ucu olabilir.

1510 yılının papasına artık ne denir bilmiyorum. Ruhani işlerden fırsat bulup genelev açtırmasına hâlâ akıl sır erdirilememiştir çünkü. Sergius III, 7 yıl yaptığı papalığına o kadar kötülüğü nasıl sığdırdı bunu da anlamak kolay değil. Sevgilisi de olan bu papa, kendisinden önceki papayı öldürmesiyle tanınıyor.

Ateist papa

Olup olabilecek en tuhaf papaya gelelim. VIII. Boniface. Berbat bir adamdı. Dinler tarihinde yerini aldığı gibi büyük Dante’nin İlahi Komedyası’nda da hak ettiği yeri almıştır. Kötülüklerini geçelim. Bu papa, bir “ateist”ti. Daha ne olsun? Bu nedenle günümüz Vatikan’ının seçimleri o kadar da korkunç gelmesin hiçbirimize.

Katolik dünyasının yeni lideri görevine başlarken geçmişi masaya yatırıldı
Papanın günahları

* Papa seçilince 1. Francis adını alan Bergoglio’nun, memleketi Arjantin’de cunta dönemindeki işkence ve cinayetlere kayıtsız kalması tartışılıyor.

Dış Haberler Servisi – Yeni papa göreve başlar başlamaz, geçmişi de tartışmaya açıldı. Papa seçilince 1. Francis adını alan Jorge Bergoglio dün sabah duasıyla görevine başlarken memleketi Arjantin’de cunta yönetimine yardımcı olduğu yolundaki suçlamalar, eşcinsel evlilik ve kürtaj karşıtı görüşleri gündeme oturdu.

Arjantin’de 1976-1983 yılları arasındaki cunta döneminde yürütülen “kirli savaş” sırasında, binlerce kişi kaçırılır, kaybolur ve öldürülürken açıkça karşı koymayan Bergoglio, bu dönemde hapishane olarak kullanılan Donanma Mekanik Okulu’nda işkence gören iki rahibe sahip çıkmamakla da suçlanıyor. O dönemde gecekondu bölgelerinde görev yapan “solcu” rahipler Orlando Yorio ve Francisco Jalics’in, Hıristiyanlıkla sosyalizmi bağdaştıran “Kurtuluş Teolojisi” hareketinden arkadaşları kaybolmuş, ardından Yorio ve Jalics de kaçırılarak işkence görmüşlerdi.

Yorio daha sonra, Bergoglio’nun kendilerini desteklemeyerek “ölüm mangaları”nın önüne attığını söylemişti. Bergoglio, rahiplere kendi güvenlikleri için gecekondu bölgelerinden uzak durmalarını söylediğini ancak rahiplerin bunu kabul etmediğini açıklamıştı.

Bebeklerin çalınmasından haberi yokmuş

İnsan hakları savunucuları da Bergoglio’nun kendilerine yardımcı olmaktan çok kilisenin imajını korumakla ilgilendiğini savunuyorlar. Yeni papa, Donanma Mekanik Okulu’ndaki işkence ve cinayetler ile gözaltındaki kişilerin bebeklerinin çalınmasıyla ilgili mahkemelere çıkmayı iki kez reddetmişti.

Bergoglio, aralarında 5 aylık hamileyken kaçırılan bir kadının da bulunduğu 5 ferdi öldürülen De la Cuadra ailesine de sırtını dönmekle suçlanıyor. Daha sonra hamile kadının öldürülmeden önce doğurduğu bebeğin bir aileye verildiği ortaya çıkmasına rağmen, Bergoglio, 2010’da verdiği ifadede cunta döneminde bebeklerin kaçırıldığına ilişkin bilgisi olmadığını söylemişti.

Bergoglio, 2010’da biyografisi “Cizvit” yayımlanana kadar cunta dönemiyle ilgili konuşmadı. Kitapta ise Bergoglio’nun bir keresinde aranan ve kendisine benzeyen bir kişiye kimliğini verdiği, böylece Brezilya’ya kaçmasını sağladığı, daha sonra ülkeden kaçan birçok kişiyi kilisede sakladığı belirtiliyor. Ancak yeni papa bütün bunları gizlice yaparken diğer kilise liderleri askeri yönetimin estirdiği teröre rağmen açıkça cuntaya karşı çıkıyordu.

Biyografinin yazarı Sergio Rubin, cunta döneminde çoğu muhafazakâr 50 piskoposun görev yaptığını, cuntaya karşı koyan bazı ilerici rahiplerin öldürüldüğünü, Bergoglio’nun ise ortada bir yerde olduğunu söylüyor. Dönemin Buenos Aires Kardinali Bergoglio yönetimindeki Arjantin kilisesi geçen yıl dikta dönemindeki hatalardan dolayı özür dilemişti.

Kirchner tepki göstermişti

Cizvit tarikatından olan Bergoglio, aynı zamanda ilk Cizvit papa oldu. Cinsellik, kürtaj, doğum kontrolü, eşcinsel evlilik konularında muhafazakâr görüşleriyle tanınan yeni papa 2010’da eşcinsellerin evlat edinmesini çocuklara karşı ayrımcılık olarak nitelemiş, Arjantin Devlet Başkanı Cristina Fernandez Kirchner bu sözlere sert tepki göstermişti.

Bergoglio’nun papa seçilmesinin, Arjantin’de yeni başlayan “Akbaba Operasyonu” davasıyla ilgili olduğu, seçilmesinde ABD’nin etkisi bulunduğu da savunuluyor. 70 ve 80’li yıllarda Latin Amerika’daki ABD destekli diktatörlüklerin koordineli olarak yürüttükleri “Akbaba Operasyonu” ile on binlerce muhalif kaçırılmış, işkence görmüş ve öldürülmüştü. Operasyon çerçevesinde binlerce muhalif, uçaklardan okyanusa atılarak katledilmişti. Arjantin ve bütün Latin Amerika’da kamuoyu üzerinde büyük etkisi olan Katolik Kilisesi’nin başına Arjantinli bir papanın getirilmesinin, 5 Mart’ta başlayan davada yargılananların alacağı cezaları etkileyeceği öne sürülüyor.

Yeni papa, geçen yıl 2 Nisan’da Falkland Savaşı’nın başlamasının 30. yıldönümündeki ayinde de, İngiltere’yi Falkland Adaları’nı işgal etmekle suçlayarak dikkatleri üzerine çekmişti. Bergoglio ayinde, İngiltere’ye karşı “vatan savunması” savaşında ölenler için dua etmişti.

MADURO’DAN ESPRİLİ AÇIKLAMA: ‘BERGOGLİO’YU CHAVEZ SEÇTİRDİ’

Dış Haberler Servisi – Venezüella geçici Devlet Başkanı Nicolas Maduro, yeni Papa’nın Latin Amerikalı olmasına esprili bir açıklama getirdi. Yeni Papa 1. Francis’in seçilmesinde, ölen eski Devlet Başkanı Hugo Chavez’in rolü olduğunu söyleyerek şaka yapan Maduro şöyle konuştu:

“Oraya, cennete yeni ulaşan bir el, Güney Amerikalı papa seçilmesi için etkili oldu. ‘Hz. İsa ona, artık Güney Amerika’nın zamanı geldi’ dedi.”


papa VIII. Boniface

KAVŞAK
Özgen Acar
oacar@superonline.com

‘Habemus Papam!’

Bugün dünyada yaşayan yaklaşık her altı insandan biri Katoliktir. Katolikliğin merkezi ise bağımsız bir devlet olan Roma’daki Vatikan’dır. Bir anlamda Katoliklerin dinsel “devlet başkanı(!)” papadır, denilebilir.

Çarşamba gecesi Vatikan’ın önündeki “Aziz Peter Alanı’nı” yağmur altında dolduran 100 bin kişinin bacadan çıkmasını merakla beklediği beyaz duman göründükten sonra bir kardinal balkona çıktı ve “Habemus papam (papamız var)” dedi.

Ünlü sanatçı Michelangelo’nun görkemli resimlerinin süslediği Sistine Chapel’deki 3. tur 5. oylama sonrasında 115 kardinalin, Arjantinli Jorge Mario Bergoglio’yi 266. papa olarak seçtiği açıklandı. Kardinal Bergoglio, Amerika kıtasından seçilen ilk papa oldu.

Avrupa dışından seçilen ilk papa değildi! “Papalık” olgusu Hazreti İsa’nın 12 havarisinden biri olan İsrail’de Golan Tepeleri’nde doğan Aziz Petrus ile ortaya çıkmıştı. Aziz Petrus, Hıristiyanlığın yayılmasında çokça kullandığı Anadolu’da dünyadaki ilk kiliseyi de Antakya’ya tepeden bakan bir mağarada açmıştı. Bu mağara kilise, Hıristiyanların günümüzdeki hac yerlerinin başında gelir. Vatikan’ın önündeki alan da adını ilk papa Aziz Petrus’tan alır.

Gazetelerimizdeki “Avrupa dışından ilk papa” başlıkları yanlıştır. Çünkü Avrupa dışından seçilen ilk papa, Suriyeli 3. Yeorgios (Gregory) adıyla, 731-41 yılları arasında görev yapmıştı.

Kardinal Bergoglio, 19. yy.’da İtalya’dan göçmüş bir aileden geliyor. Babası demiryolcu, annesi ev hanımı idi. Kendisi kimya mühendisliği eğitimi gördü. Geçirdiği hastalık sonrasında iltihaplanan bir ciğeri alındı. Bu olaydan sonra papaz olmaya karar verdi. Katoliklerin Cizvit cemaatindendir.

Arjantinli insan hakları savunucusu olan bir avukat, Bergoglio’yu 1976 yılında bir Cizvit papazının kaçırılarak işkenceyle öldürülmesi olayında askerlere yardım ettiği suçlaması ile dava etmişti. Hakkında yazılan bir kitapta ise “faşist Arjantin diktasına” yardım ettiği vurgulanmıştı.

Cizvit papazı olarak ve Amerika’dan seçilen ilk papa Bergoglio’nun, ülkesinde gösterişten uzak bir yaşam sürdüğü, kiliseye ve çeşitli etkinliklere makam arabası yerine otobüsle gidip geldiği, yoksullara yardımda öne çıktığı bildiriliyor. Aşırı zenginliğin, toplumun yapısında yarattığı büyük boşluğu “ahlaksızlık, adil olmayan bir durum olarak” tanımladığı anımsatılıyor.

Önceki kardinaller gibi “papalık adı” olarak kendisine 1. Francis’i seçti. 1182-1226 yıllarında yaşayan, sonradan “aziz” olarak ilan edilen İtalyan dilencisi Francis’in adını benimsedi.

Aziz Francis, yoksul yaşamı ile tanınan bir kişiydi. Zengin kumaş tüccarı Assisi’nin oğlu olan Francis, 1204’te Haçlıların Bizans’ın başkenti Konstantinopolis’i işgal seferine karşı çıkıp katılmamış, Vatikan önünde dilenmeyi yeğlemişti.

Babasının zenginliğinden uzak durduğu için aileyi kızdıran Francis, önemli bir hastalığa tutulmuştu. Aylarca hasta yatmış, iyileştikten sonra evini terk ederek eski püskü elbiseler ile bizim dervişler gibi köy köy dolaşarak kendisini dine adamıştı.

ABD’nin Pasifik kıyısındaki San Francisco kenti de adını Aziz Francis’ten alır. Olayın ilginç yanı, “Eldorado (altına hücum)” yıllarında bu yöreye yönelen on binlerce insanın “zenginlik rüyası” görmelerine karşılık, kente yoksulluğun simgesi olan Aziz Francis’in adının İspanyolca söyleyiş biçiminin verilmesidir.

Alman kökenli Papa 16. Benedict yüzyıllar sonra istifa eden ikinci papa olmuştu. İstifasında Vatikan içinde din adamlarının “eşcinsellik ve çocuklara taciz” olaylarına ilişkin raporun ve Vatikan Bankası’nda “kara para aklamaları” gibi suçlamaların etkisi olduğu söyleniyor. Sekiz yıl görev yapan 16. Benedict, Vatikan Bankası’nın başına bir Alman soylusunu getirmişti. Bu olaylar dünya basınına “VatiLeaks (Vatikan sızıntıları)” olarak yansımıştı.

2005 seçiminde Bergoglio, kendisine oy verilmemesini istediği halde, 16. Benedict’ten sonra ikinci olmuştu. Şimdi, Papa 1. Francis’in bu suçlamaların çözümünde nasıl etki yaratacağı merak ediliyor. Vatikan’ın “bakanlar kurulu” niteliğindeki “Curia”nın oluşumuna etki gücü bu düşüncelerin ilk ipuçlarını verecektir.

İlginç olan, yeni papa kendi isteği ile “yaşlılığını” gerekçe göstererek Arjantin kilisesinin başından geçen 28 Şubat’ta ayrılmıştı. Şimdi böylesine bir gerekçeye sahip kişinin bu sorumlulukları nasıl yükleneceği soruluyor.

Bu seçimin ABD ve kapitalizm düşmanı, Latin dünyasında “yoksullar” arasında devrim yaratan Venezüella Cumhurbaşkanı Hugo Chavez’in ölümünden hemen sonraya rast gelmesi ilgi çekicidir. “Yoksullara yardımla” tanınan yeni papanın “yoksulların Aziz’i Francis’in adını almasının bir rastlantı olamayacağına” inanılıyor.

Güney Amerika’da Chavez’in boşalttığı “siyasal düşüncenin” yerine 1. Francis’in “dinsel söylemlerinin” geçeceği, böylece ABD düşmanlığının temizlenmesi yolunda önemli adımlar atılacağı ve bu nedenle 76 yaşındaki 1. Francis’in “geçici” görevinin gerçekte Güney Amerika’ya yönelik olacağı düşünülebilir.

Bu seçim konusunda ilk tepki ABD Başkanı Barack Husein Obama’dan ,
“Tarihsel bir gün. Yeni papa yoksulların savunucusu olacaktır” açıklamasıyla geldi.

This entry was posted in DÜNYA ÜLKELERİ, EDEBİYAT - ANI - ÖYKÜ - ŞİİR, Genel Kultur. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *