ERMENİ SORUNU * HOCALI SOYKIRIMI ve SÖZDE ERMENİ KATLİAMI bölüm I * II * III *** “Amerikalı senatör Don Borton , “-Ne yazıktır ki, tarihin ve insanlığın bu en kanlı trajedisi Hocalı’da yaşanırken ve üstelik masum insanların hunharca katledildiği cinayetin kanıtı niteliği taşıyan video kayıtları ve belgeleri de eldeyken, dünya kamuoyu yeterince bilgilendirilemeyerek yıllarca sonuç alınamamıştır..”

Ermeni çeteciler
26 Şubat 2015 * E.Albay Fevzi Moray * VATANSEVER
ERMENİ SORUNU *  HOCALI SOYKIRIMI ve SÖZDE ERMENİ KATLİAMI bölüm I

ÖN SÖZ: GERÇEK TARİHİ YAZANLARI, BU KONUDA AKILCI VE CESURCA
MÜCADELE VERENLERİ ÖZENLE KORUMALI VE YALNIZ BIRAKMAMALIYIZ.

Sevgili dostlarım 26 Şubat 1992 yılında Azerbaycan’ın Hocalı mevkiinde Ermenilerce soydaşlarımıza yapılan katliamının olduğu bölgeye çok yakın bir vatan toprağında hudut tabur komutanı idim. Ermenilerin tarihe geçen o vahşet dolu uygulamalarını bilen bir kişi olarak, Şubat ayı geldiğinde inanın içim ürperiyor ve kanım çekiliyor. Anılan ayda sözde ‘Ermenistan meselesi’ temcit pilavı gibi masamızın ana menüsü olunca bu güne kadar haklı davamızı savunamayanlardan da nefret ettiğimi bilmenizi istiyorum.
Kanla yazılarak harp ceridesine dönüşmüş gerçek tarihimizi dünya kamu oyuna kabul ettiremememizin bana göre en önemli nedeni , “bizi yönettiğini sananların diplomatik başarısızlıklarıdır. ” Diğer bir adı da “Siyasi Güç” olan , günümüz savaşının en etkili silahını – diplomasi- maalesef kullanamadık, kullandırtmadılar emperyalistler ve onların içimizdeki kuklaları..
Yukarıdaki tespitin farkına varmak ve telafisi için amansızca mücadele etmek ;
Uyanmaktır , Kalkınmaktır ve en önemlisi de “Hür yaşamaktır..”

Malumunuz emperyalistler, bir ülkeyi yıkmak ve köle etmek için iki kuralı hayata geçiriyor , Dil’i (eğitim) bitiriyor , Dini yozlaştırıyor. O nedenle Cumhuriyet tarihinde Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden bu yana Eğitim Ordumuzun tarumar edilmesine göz yumanlardan , onay verenlerden tiksiniyorum.
Ve biliyorum ki, beyinleri esir alınmış insanların yiğitlik , alçak gönüllülük ve dik durmak gibi erdemleri de iflas eder.Bu minvalde beyinleri boş inançlarla doldurularak köreltilmiş insanlara, yazılan tarihin sahtesinin servis edilmesi hiç de zor olmamıştır. Küresel güç ve o gücün içimizdeki taşeronlarınca unutturulmaya ve saptırılmaya çalışılan ‘Ermenistan meselesinin’ iç yüzünü bilmeliyiz diyor ve okumanız için tarafımdan hazırlanan naçizane dökümanları aşağıda  sunuyorum.
Günümüz savaşının vazgeçilmez silahı olan ‘medya’ sektörünün önemine sIkça değindiğimden, çarpıcı bir örnekle yetineceğim..Zira gazeteci Swinton’nun, aşağıdaki mesajı dünya medyasının misyonunu özetler niteliktedir.
BİZ GAZETECİLER ENTELLEKTÜEL FAHİŞELERİZ!
Yalnız bu tespit üzerine sayısız kitaplar yazılır.Söz konusu Ermeni vahşeti olunca , özenle çalışarak kitapçık haline getirdiğim Hocalı katliamı gerçeklerini de siz değerli dostlarıma  sunuyorum..
Sonuç olarak , her Türk vatandaşının Ermenistan katliamının ve Türk soydaşlarına yapılan Hocalı vahşetinin iç yüzünü öğrenme mecburiyeti vardır.
Bu dokümanlarla , kanla yazılan gerçekleri göreceğinizin , ileri sürülen yalanların gerçeklerle örtüşmediğinin teminatını veriyorum, siz kadir bilir dostlarıma..
Hak ettiği Göçe ( Tehcir) zorlananın da, katliamı yapanın da Ermeniler olduğuna bizzat şahit olacaksınız..O nedenle diyorum ki;
“Tek eksiğimiz tarihi gerçekleri ispat etmekteki zafiyetimizdir, beceriksizliğimizdir..”
En derin sevgi ve saygılarım, gerçekleri bilip , gereğini yapanlaradır..

ERMENİLERİN HOCALI KATLİAMI 26 Şubat 1992
Yalan yanlış yazılan tarihi doğrulayabilmek adına yaptığım araştırmalar ve edindiğim bilgi ve tecrübeler ışığında kaleme aldıklarımı sizlerle paylaşmak bana huzur verecektir.
Ermeniler tarafından 26 Şubat 1992 yılında Azerbaycan’ın Hocalı mevkiinde Azeri soydaşlarımıza yapılan tescillenmiş katliamın 16’çi yıl anma töreninde ( yani 26 Şubat 2008 ) bazı satılmış kışkırtıcılar küresel güçlerden aldığı destekle tarihi saptırmanın , insanlığı aldatmanın amansız takipçisi durumundalar.
Bu nedenle de hafızalarda henüz tazeliğini kaybetmemiş Hocalı katliamının Ankara’da yapılan 16’çi yıl anma törenine konuşmacı olarak katılan Ulusal Güvenlik Strateji Araştırma Merkezi Başkanı Sayın Ali Külebi, gerçekleri açıklama hakkı dahi verilmeden dışarıya çıkarılmıştır..
Bilindiği gibi, 1900’lu yılların başından itibaren emperyalist güçler Afrika, Asya ve Avrupa’yı da içine alan “Dünya hakimiyeti” uğruna masum insanlara acımasızca katliam yapmayı sürdürmektedir. Gerçek tarih sayfaları insanlığı hiçe sayan vahşetlerle doludur..
Daha evvel sizlerle paylaşmama rağmen , bilgilerinizi canlı tutmak ve günün konusu olması nedeniyle Azeri soydaşlarımıza yapılan insanlık dışı vahşeti bilgilerinizi sunuyorum..
En derin saygılarımla..
ERMENİ SORUNU * HOCALI SOYKIRIMI ve SÖZDE ERMENİ KATLİAMI bölüm II
HOCALI SOYKIRIMI
Yer: Azerbaycan, Hocalı
Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu.Bu kanlı kumarı yaklaşIk 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars’ta Ağrı’da Van’da Erzurum’da da ataları oynamıştı. Onlardan duymuşlardı.
Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı… Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı:
Akçık, manç?.. (Kızmı, oğlan mı?) -Akçık (Kız)
Bu cevap üzerine ‘oğlan’ diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan burulu gözleri bebeğin kaşıklarına kilitlendi.
Tun şahetsar,inger. (Sen kazandın,yoldaş)
Yes şahetsapayts ays bubriki inç beş bidiğişdana: (Ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek?)
Mayriği bedge gisdatsine (Annesi besleyecek elbette) Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:
Mayrig yerahayın zizdur (Çocuğa meme ver)
Aynı dakikalarda Hocalının başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesİk Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
Asıxn ma/,cimi yev bizdiğe, aveg gindırnadabıdı. Gidiresek… (Bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın…)
Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa,başı da orta yere düşmüştü… Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.Bu iki olay Hocalıda bundan çok değil yalnızca 16yıl önce yaşandı.Her iki olay da Ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır.
Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri soydaşımız türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir. Ajanslar, katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik ve yıkım olmuştur.
Türkiye’de büyük bir dehşet uyandıran katliam görüntüleri TRT aracılığı ile dünya insanlığına duyurulmuştu.Bütün olanları batılı gazeteciler, özellikle de New York Times belgelemiştir.
26 Şubat’ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile Hankendi’nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki 366’nci Rus Motorize Alayı, Hocalıya saldırarak tarihin en vahşi katliamlarından birini yaptılar. 26 Şubat gecesi Rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile Hocalı Havaalanı kullanılamaz hale getirilerek kentin dış dünya ile ilişkisi de tamamen kesildi
Savunmasız kalan kente giren Rus destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanımızı vahşice katlettiler. Ermenilerin işgal ettikleri Hocalıda dehşet verici olaylar yaşandı.
Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, sağ olarak ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbi deneylere tabi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar.Hizar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce saçlarını, sonra da kafa derilerini yüzdüler.Babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı kurşunlara dizdiler. Kesik kafaları sepetlere doldurdular.
Peki neydi bu düşmanlık? Ermenistan’daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye’nin 12 ili yer almaktayken, Ermenistan’ın bayrağında Türkiye hudutları içindeki Ağrı Dağı’nın resmi gösterilirken , Ermenistan Milli Marşı’nda ‘Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için olun,öldürün’ mesajı verilmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yoktur sanırım.
Dağlık Karabağ Bölgesi’nde bulunan Hocalıya, eski Sovyet İttifakı Silahlı Kuvvetleri’ne ait 366.Alay’ın desteği ile Ermeni Silahlı Kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 Azerbaycan Türk’ünün hayatını kaybettiği resmi olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir.
56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur. Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır.
Şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı . Fakat katliam sonrası Hocalıya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının abartmadığını kısa sürede anladılar. Hocalıda katliam bölgesini gezen Fransız gazeteci Jean-Yves Junet’nin gördükleri karşısında söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu:
‘Pek çok savaş hikayesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim, ama Hocalıdaki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz’
Peki 26 Şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti; Ermenistan Devlet Başkanı sıfatını taşıyan Robert Koçaryan denilen kirli katilden başkası değildi.
Yaptığı terör faaliyetlerinin oranı nispetinde terfi eden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert Koçaryan, 20 Mart 1996’da Ermenistan Başbakanı oldu. Karabağ’da barış istediği için aşırı milliyetçilerin tepkisine daha fazla direnemeyen Levon Ter Petrosyan ( bu zati , 1991-1993’lu yıllarda geniş çaptı Ermeni-Türk hudut protokollerinde görme imkanı buldum F.Moray) istifa edince de 30 Mart 1998 yılında ondan boşalan Devlet Başkanlığı koltuğuna, ‘Hocalı Katliamı baş sorumlusu olan azili terörist Robert Koçaryan oturdu. Ermeniler Türk hamile kadınlarına tecavüz edip karnını hamile olduğu halde taş ıle doldurup , küçük Türk kızlarına da tecavüz edip öldürmüşlerdi.
Katliamın boyutunu ; “Büyük Ermenistan” idealinin ideologlarından biri olan ve Hocalı soykırımına bizzat iştirak eden Zori Balayan’ın kitabında yazdıklarından anlıyoruz.
Hala İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranan Zori Balayan, 1996’da yayınlanan “Ruhumuzun canlanması” adli kitabında Hocalı soykırımını haklı göstermeye çalışarak, yaptıkları soykırımı şöyle anlatıyor:
Biz , arkadaşımız Xacatur’la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yasında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğunun bağırış çağırışları çok duyulmasın diye, Xacatur çocuğun annesinin kesilmiş memesini çocuğun ağzına soktu. Daha sonra bu 13 yasındaki Türk’e, onların atalarının bizim çocuklara yaptıklarını yaptım. Başından, sinesinden ve karnından derisini soydum. Saate baktım, Türk çocuğun yedi dakika sonra kan kaybından dünyası değişti. İlk mesleğim hekimlik olduğuna göre hümanist idim, buna göre de Türk çocuğuna yaptığım bu işkencelere göre kendimi rahatsız hissetmedim.
Ama ruhum , halkımın yüzde birinin bile intikamını aldığım için sevinçten gururlanırdı. Xacatur daha sonra olmuş Türk çocuğunun cesedini parça parça doğradı ve bu Türkü ; aynı kökten olan itlere attı. Akşam aynı şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir Ermeni vatansever olarak görevimi yerine getirdim. Xacatur da çok terlemişti, ama ben onun gözlerinde ve diğer askerlerimizin gözlerinde intikam ve güçlü hümanizmin mücadelesini gördüm. Ertesi gün biz kiliseye giderek 1915’nci yılda ölenlerimiz ve ruhumuzun dün gördüğü kirden temizlenmesi için dua ettik. Ancak biz Hocalıyı ve vatanımızın bir parçasını işgal eden 30 bin kişilik pislikten temizlemeyi başardık.”
Hocalı’da Ermenilerin Azerbaycan Türklerine karşı hayata geçirdiği soykırımın delillerini kendi kitabında övünerek sıralayan Zori Balayan her bir Ermeni’nin bu hareketten iftihar etmesi, gurur duyması gerektiğini söylüyor.
Ermenilerin Hocalı’da soykırımı gerçekleştirdiklerini, insanlığa karşı cinayet işlediklerini itiraf eden, onaylayan bu fikirler, Zori Balayan’ın 1996 yılında yayınlanmış “Ruhumuzun canlanması” adli kitabının 260-262’inci sayfalarında yer almaktadır.
ABD Kongresi’nin Uluslararası İlişkiler Komisyonu Üyesi Don Barton, Kongreyi ‘Hocalı soykırımı’nı tanımaya çağırdığı Temsilciler Kurulu toplantısında, “Dünyadaki tüm toplumlar bunu bilmeli ve hatırlamalıdır. ABD Kongresi, Hocalı soykırımını tanımakla uluslararası toplumun uzun yıllardan beri bu konuyla ilgili sessizliğini bozacakir.”demiştir.
Amerikalı senatör Don Borton , “-Ne yazıktır ki, tarihin ve insanlığın bu en kanlı trajedisi Hocalı’da yaşanırken ve üstelik masum insanların hunharca katledildiği cinayetin kanıtı niteliği taşıyan video kayıtları ve belgeleri de eldeyken, dünya kamuoyu yeterince bilgilendirilemeyerek yıllarca sonuç alınamamıştır..” diyerek yazılan sahte tarihe atıfta bulunmaktadır..
Açıklamaya devamla; Hocalı vahşetinin, dünya devletleri ve uluslararası örgütlerce ‘soykırım’ olarak tanınması için gerekli adımlar atılmamıştır. Ermenistan’ın kurulduğu ilk yıllarda sahip olduğu toprak parçası 9.000 km2 iken, bugün bu alanın 47.000 km2’ye nasıl ulaştığı sorusu iyice irdelenmeli, işgal ettikleri ve ‘Hayastan’ adını verdikleri bu toprakların tamamının, Azerbaycan Türklerinin toprağı olduğu unutulmamalıdır.” diyerek konuşmasını sürdürmüştür..
Her fırsatta sözde Ermeni soykırımını gündeme getiren, Türkiye’yi karalamaya çalışan ve bunun ateşli savunuculuğunu yapan ABD’deki Ermeni diasporasına, Amerikalı senatör Don Borton’un bu açıklaması tokat gibi geldi.
Barton, Temsilciler Kurulu’nun toplantısında yaptığı bu konuşmada, “Zaman zaman üyeler, aslı olmayan sözde ‘Ermeni soykırımını’ tanımaya çağırılsalar da, Ermenilerin Hocalı’daki katliamlarından tek bir kelimeyle bahsedilmemiştir”  dedi.
Barton, Hocalı adlı Azerbaycan şehrinin 1992 yılında Ermeniler tarafından silindiğini, tüm Azeriler için Hocalı sözünün acı, hüzün ve gaddarlık anlamına geldiğini belirttiği konuşmasında, “26 Şubat 1992 tarihinde, Ermeni askerleri, Hocalı’da 613 kişiyi öldürmüş, tüm aileleri parçalamış, 1.275 kişiyi esir almıştır; 1.000 kişi sakatlanmış, 150 kişi de kayıplara karışmıştır” dedi.
Yabancı gazetecilerin ve Ermenilerin bizzat kendilerinin itiraf ettiği katliamın boyutunu bu açıklamalardan daha iyi ne anlatabilir ?
Hocalı’daki vahşet ve katliam, Ermenilerin “Büyük Ermenistan” ideali çerçevesinde,1987 yılından itibaren, Ermeni diasporası ile birlikte yeni hedef olarak seçilen Dağlık Karabağ bölgesinin Azerbaycan Türklerinden boşaltılması amacına yönelik olarak gerçekleştirildi.
Ermenilerin “toprak genişletmek” arzusuna, tarihi Türk düşmanlığı ve nefreti de eklenerek işlenen bu katliamla, çağın en büyük zulmü ve katliamı Hocalı’da yaşanmış oldu. Hocalı katliamı sadece Azerbaycan Türklerine karşı değil, tüm insanlığa karşı işlenmiş ve tarifi imkansız bir insanlık suçudur.
Ne yazıktır ki, tarihin ve insanlığın bu en kanlı katliamı Hocalı’da yaşanmışken ve üstelik masum insanların katledilmesinin kanıtı olan video kayıtlar, canlı şahitler, resimler ortada iken dünya kamuoyu yeterince bilgilendirilemeyerek yıllarca sonuç alınamamış ve uluslararası örgütlerce “soykırım” olarak tanınması için gerekli adımlar atılamamıştır.
Katliamın emrini verenlerden birisi ise kanlı Taşnak terör örgütü ve katliamın baş sorumlusu Robert Koçaryan’dır.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Miloseviç gibi savaş suçlularının ve katillerin cezası verilirken, neden Hocalı katliamı ve bas sorumlularından biri katil Robert Koçaryan, aynı mahkeme tarafından cezasını görmedi?
Neden Hocalı için anket başlatılmıyor ve savaş suçluları gerekli cezayı almıyor ?
Tabi ki bunun ilk cevabını Azerbaycan devlet sorumluları vermelidir , diğer taraftan ise Türkiye. Türkiye’yi idare edenler ; bugüne kadar, organize şekilde köşeye sIkıştırmak isteyen Ermenilere karşı neden Hocalı katliamı için Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden anket talebinde bulunmadı?
Ermenilere gereken cezanın verilmesi ve susturmak için bundan daha büyük fırsat olamazdı. Diplomatik girişimlerin ne Azerbaycan’da ne de Türkiye’de yapılmamasını da anlamakta güçlük çekiyorum.
26 şubat 1992 ; Ermenilerce, Türklere yapılan toplu katliamların ve Azerbaycan kasabası olan Hocalı’nın yeryüzünden silinmesinin tescilli tarihidir…
Şimdi bizler; tarihteki olayları çarpıtarak Türkleri katliam yaptı diye suçlamaya kalkanların ve bu uydurma söylemlere destek verenlerin hatta, bir Ermeni gazeteci öldürülünce “ Hepimiz Ermeniyiz” diye bağıranların, daha doğrusu insan olan herkesin gözlerini bir kez de Hocalı katliamına çevirmelerini bekliyoruz.
ERMENİ SORUNU * HOCALI SOYKIRIMI ve SÖZDE ERMENİ KATLİAMI bölüm III
ERMENİ MESELESİ TEZİMDİR..
Hazırlayan : Fevzi MORAY E.P.KD.ALB.
İstifade edilen doküman ve kitaplar çerçevesinde yapılan araştırmalar ve yaşam boyu elde edilen tecrübeler ışığında Ermeni sorunu:
1915 olaylarını ‘soykırım’ diye niteleyen tasarı maalesef 10 Ekim 2007 tarihinde Amerikan temsilciler meclisi Dış ilişkiler Komitesinde görüşülüp, 21 ret e karşı 27 evet oyuyla komiteden geçti..
Haklı olduğumuz bir meselede bizi yönetenlerin basiretsizliğinin cezası Türk milletine kesildi. Çok büyük üzüntü içerisindeyim(z) .Ancak umutsuz değilim(z) ve siz dost ve silah arkadaşlarımla aynı duyguları paylaşmak ,birlikte acıyan yaramıza ilaç olacaktır diye düşünüyorum. Bu nedenle kaleme aldığım Ermeni sorununu sizlerle ve sizin de sevdiklerinizle paylaşılmasından çok mutlu olacağım..
Yıl 1917 1’çi Dünya savaşında ordumuz doğu cephesinde Ruslara karşı savaşırken Bolşevik ihtilali ( komünist parti iktidarı) gerçekleşiyor. Şevket Süreyya Aydemir (1897-1975) Türk yazar, iktisatçı, Moskova üniversitesinden mezun oldu. İstiklal mahkemelerinde yargılandı . 10 yıl hapis kararı verildi. Aftan yararlanıp hapisten çıktı. Yaşamı boyunca Türk tarihiyle ilgili çok önemli kitaplar yazmış, konu ile ilgili olarak , “Suyu arayan adam” adli kitabı ile de Ermeni sorununu tarafsız gözle işleyerek , dünya insanlığının ufkunu açmış ve mutlu ve huzurlu yaşanabileceğinin yollarını aydınlatmaya çalışmıştır.
Yazar Aydemir’in olaya açıklık getiren tespitlerine bakalım:
Osmanlı döneminde bütün Hıristiyan azınlıklar gibi Ermenilerde rahat bir hayat yaşıyorlar. Bilhassa sanatı, ticareti ellerinde tutuyor, Türk ordusuna asker vermiyor, memleketin zengin ve imtiyazlı (ayrıcalıklı) bir tabakasını teşkil ediyorlar.
Bağların, bahçelerin en verimlileri, İç ve dış ticaret onların elinde. Yarı aydın Ermeni liderleri ve TAŞNAK komiteleri (Ermeni ihtilal komitesi) bu şartlar altında vatana ihanet ederek ( Osmanlı imparatorluğuna) Ermeni’leri istiklale teşvik ediyor. Çünkü TAŞNAK komiteleri Ermeni ordusuna hakim ve bu komite mensupları, Erzurum yolu üzerinde ki Ermeni köyünde, Türk’leri kadın erkek, çoluk çocuk gözetmeden öldürüyor , bununla da yetinmeyerek öldürülenlerin vücutları parçalanarak, kollar , bacaklar , kafalar kasap dükkanlarındaki etler gibi, duvarlara çivilerle asılarak teşhir ediliyor.
Vahşete örnek mi aranıyor. İşte size en acımasız örnek. Daha ne örnekler var .
Tespitlerine devamla, o dönemde birde Osmanlı köy, kasaba ve şehirlerdeki duruma göz atmanın yararı vardır. 1912 de Balkan savaşı, 1914-1918 1’çi Dünya harbi ve aynı dönemde Çanakkale savaşları.
Yalnız Çanakkale’deki savaşta 120.000 şehidimiz o mukaddes topraklarımızda yatmaktadır. Ayrıca emperyalist güçlerin (İngiliz- Fransız) verdiği zayiat , kendi menfaatleri adına insan deposu olarak kullandığı Avustralyalısından- Yeni Zelandalışına , Hintlisinden, Nepallisine , Hint- Arya menşeli Gürkanlışından (Gürka = Hindistan’daki eski İngiliz ordusunun en seçkin askerleri) Zencisine kadar 250.000 kişiye ulaşmaktadır. Hal böyle olunca muharebelerde başarıya ulaşabilmek adına köy ve kasabalarımızda 15-16 yasındaki çocuklarımızın dahi askere alınması kararlaştırılmıştı. Boşaltılan yerlerde yalnız yaşlı insanlarla, ufak bebeler bulunmaktaydı. Böylesine karmaşIk ortamda Ruslarla iş birliği halinde olan Ermenilerce buralara baskınlar yapılarak masum insanlarımız haince katledilmiştir
(Jenosit=Soykırım)’ tarifini yapmak gerekirse; ülkelerin hangi sebeple olursa olsun karşılıklı mücadelesi katliam olarak adlandırılamaz. Olsa olsa bunun adı savaş olur. Harp tutanaklarına göre katliam olabilmesi için masum, eli kolu bağlı, mücadele imkanı olmayanları topluca katletmek gerekmektedir. Bu anlatılan gerçeklerden de soykırımı kimin uyguladığını belirlemenin o kadar zor olmayacağı kanısındayım..
Yakın tarihimizden bazı örnekler vererek konuya açıklık getirmemizin uygun düşeceğini değerlendiriyorum.
Ermeni’ler: 1. Dünya harbinde Osmanlıları, 1935 de ise Bükreş’te Yahudi’leri ,
İngiliz’ler : İrlanda halkını açlığa mahkum ederek,.
İtalyan’lar : Etiyopya’da zehirli gaz kullanarak 100.000’lerce insanı,
Ruslar :1932-1935 de Ukrayna’yı açlığa mahkum ederek,.
Sırplar : 1992-1995 yıllarında 250.000 Boşnaklı masum insanı ,
Fransızlar : Cezayir’de bulunan ve sömürülen çoğu Müslüman’ı katletmiştir
Dünya devi olma düşüncesiyle , arkasına bakma zahmeti bile göstermeden ( arkasına baksa belki yaptığı vahşeti görüp biraz insafa gelir) her geçen gün tüyler ürpertici insanlık suçlarını işlemeye hız veren ABD cephesine göz attığımızda , korkunç bir tabloyla karşılaştığımız görülür…
ABD. cephesi:
1945 de Japonya’nın Hiroşima – Nagasaki bölgelerine kullandığı kitle imha silahıyla (atom bombası) 350.000 nüfuslu her iki şehirden 80.000+40.000 =120.000 masum insanın ölümüne ve iki şehirde % 98 ‘e varan tahribata neden olmuştur.Bundan daha güzel ifade edilebilen soykırım örneği olabilir mi?
Yine ABD’nin yakın tarihimizde gerçekleştirdiği acımasız müdahalelerle , ( kızıl derililerin katlı, Afganistan müdahalesi, körfez harekatları ) İran ve Irak’ı yıllarca savaştırarak Müslümanların katlı, son Irak müdahalesi ve sonucunda 100.000’leri aşan masum insanın yok edilmesi vb.
Katliam ve Ermeni sorunu ile ilgili gerçekleri, o günleri yaşayanların ağzından dinlemek istersiniz diye düşünerek yaşanmış olayları sizlere sunmayı kutsal bir görev addediyorum..
Bakın değerli yazar Şevket Süreyya Aydemir o günleri yaşayan biri olarak nasıl anlatıyor ;
Nedir Ermenilerin iddiası?:
Osmanlı,1915 yılında Rusya ile yapılan savaşta ordusunu arkasından vurduğu için iki milyon Ermeni’yi yaşadığı Osmanlı topraklarından sürüp atıyor..Tehcıre (zorunlu göç) zorladığı Ermeni’leri çoluk çocuk demeden kesiyor. 1,5 milyon Ermeni’yi kesen Osmanlı’nın yaptığı katliamdır.
Bu nedenle Türk’ler suçlarını kabul edip Ermenilerden özür dilemelidir.. Daha da ileri giderek önce tazminat , daha sonra da “büyük Ermenistan” hayalleri ile toprak talebinde bulunmaktır.. İki neden araştırıldığında dört T” isteği ortaya çıkmaktadır..
T- Ermeni iddialarının tanıtılması
T-Türkiye tarafından tanınması
T-Türkiye’den tazminat talebi
T- Batı Ermenistan olarak adlandırılan toprakların alınması
Ermenistan, büyük Ermenistan (Kars-Ardahan-Erzurum-Bitlis- Van- Siirt-Elazığ- Sivas) hayaline ulaşmak için, seçimlerin yaklaştığı Avrupa ülkeleri ve ABD’de , etkin Ermeni lobilerinin baskısıyla tarihi bilinçli olarak saptırmayı planlıyor..Bakın sayın Aydemir işin aslını nasıl açıklıyor:
“Alman Korgeneral Bronşart Schellendorf, Türk Kara Kuvvetlerinin baş komutanıdır. Sadrazam (Başbakan) Talat paşa ise yakın dostudur. Birinci Dünya harbinde Osmanlı ordusuyla , İngiliz ve Fransız ordularına, doğu ve güney doğu Anadolu bölgelerinde ise Rus ordularına karşı savaşıyor.. Tabii olarak savaşın cereyan ettiği bölgelerde Ermeni’ler yaşıyor. İlerleyen Rus ordusuna çeşitli bölgelerde Ermeni’ler destek veriyor, daha da ileri giderek bağlı oldukları Osmanlı ordusunu arkadan hançerliyor. O arada Van –Bitlis-Maraş ve Adana’da Ermeni isyanları başlıyor. Türk/ Kürt köyleri basılıyor. Korkunç katliamlar Ermenilerce gerçekleştiriliyor. Ayaklanmalarda maddi destek Ruslardan geliyor. .Eli silah tutan 15-16 yasındaki gençler askere alındığı için köy, kasaba ve şehirlerde bulunan bir yığın masum ve güçsüz Türk insanı , fırsat kollayan Ermenilerce acımasızca katlediliyor.
Hızını alamayan Ermeni’ler daha sonraları ülkenin seçkin ve yetkin kişilerini katlederek hedeflerine ulaşma gayreti içine giriyor..15 Mart 1921 de Almanya’da bulunan Talat paşa NEMESİS örgütüne (ASALA’ dan önce Ermeni TAŞNAK partisine bağlı bir alt örgüt olarak 1920’lerde , adını her nedense Yunan mitolojisindeki “Adalet ve İntikam Tanrıçası”ndan alan ilk gizli Ermeni terör örgütü) bağlı yaşlı bir militan olan Tehliryan tarafından şehit ediliyor. Daha sonra aynı örgütçe 05 Aralık 1921de Roma’da hariciye nazırı Sait Halim paşa şehit ediliyor…Gelişen bütün olayları bilen Alman Korgeneral B.Schellendorf , 1916 da bildiği bütün gerçekleri, baskılar nedeniyle ancak Temmuz 1921 de açıklayabilmiştir..
Bütün bu olaylara paralel olarak Ermeni ayaklanmaları devam ediyor. Talat paşa kendi ordusunu arkadan vuran Ermeni’leri haklı olarak Kuzey Mezopotamya dediğimiz Dicle ve Fırat’ın birleştiği yer olan Suriye- Irak bölgesine nakledilmesi (Tehcır) kararını veriyor.
Kesinlikle öldürme ve kötü davranma emrini vermiyor.
Talat paşa verdiği kararla Ermeni’ler tarafından düşman ilan edilerek 1921 yılında yukarıda bahsedildiği şekilde şehit edilmiştir. Göç sırasında Ermeni’ler Mezopotamya’ya gidebilmek için Türklerin yaşadığı bölgelerden geçmeleri gerekiyordu..Müslümanlara karşı zulüm yapan Ermeni’ler bu bölgelerden geçerken öç almak üzere burada bulunan Kürtlerin baskılarıyla savaş kuralı gereği öldürülmüştür.
Geri kalanlar ise hastalık, açlık ve soygun gibi doğal nedenlerle olmuştur.
Yine tarihe şahit olan bir başka değerli ismin görüş ve tespitlerine göz atalım.. Emekli Büyük Elçi Kamuran Görün ( anılan konularda yıllarca araştırmalar yapmış,kafa yormuş, elde ettiği bilgileri kitap haline getirmiş değerli diplomat) 1,5 milyon Ermeni’nin sözde katledildiği yalanını nasıl boşa çıkarıyor bakınız:
1912 yılı sayım sonuçları şöyleydi. Osmanlı İmparatorluğu hududunda 1300.000 Ermeni yaşıyor. Bu rakam İngiliz kaynaklarınca da doğrulanıyor.. Göçe tabii nüfus ise, 702.000 kişi..1,5 milyon Ermeni’nin ölümü ise saçma ve yanıltıcıdır..702000 kişiden 500.000 i sağlıklı olarak Suriye ve Filistin’e ulaşıyor. Bu rakamı İngiliz-Rus ve Fransa’daki harp ceride kaynakları doğruluyor.. Savaştan sonra eksilen nüfus 200 000 dolaylarında. Bunun ne kadarı hastalıktan , ne kadarı normal ölümle sonuçlandığı bilinemiyor..
Diplomat Kamuran Görün yaptığı araştırmalar sonucunda İmparatorluk toprakları içerisinde yaşayan Türk nüfusunda da önemli azalmalar olduğunu saptıyor. Türk cephesinde 2,5 milyon eksilme var. Bu rakamın 550 000 kişisi savaşta cephelerde şehit düşmüş. Zikredilen rakamlarda yerli- yabancı tarafsız araştırmacılar birleşiyor..
Biraz da Amerikalı tarihçi Justın Mc Corthy’nin Ermeni soy kırımı hakkında tespitlerine göz atalım:
1887 ve 1922 yıllarında Anadolu’daki Müslümanların nüfusu üzerinde araştırma yaptım. Anadolu’da Rum ve Ermeni nüfus oranını araştırdım.. O sırada Ermenilere yapılan soy kırıma inanmıştım. Ancak çalışmalarım ilerledikçe Anadolu’da Ermenilerden fazla Türklerin öldürüldüğünü fark ettim. Soy kırım hakkında bilinçli olarak yanlış adres üzerinde oyunlar oynandığını tespit ettim. Bunun üzerine yoğun araştırmalarıma devamla , Anadolu da 3 milyon Türk’ün şehit edildiğini, 600 000 civarında da Ermeni’nin olduğunu tespit ettim. Bu insanların büyük bir çoğunluğu Rus ve Ermenilerce katledilmişti. Osmanlı hükümeti İstanbul- İzmir ve Edirne’deki Ermenilere saldırmadığı gibi rahatsız edici hiçbir eylemde dahi bulunmadı..
Doğudaki Ermeniler Suriye’ye göçe zorlandı. Ermeni tarihçiler bile bu tespiti doğruluyor. Oysa her şey Osmanlı kontrolündeydi. İstenseydi aciz durumda olan Ermenilerin hepsini yok edebilirlerdi. Daha da önemlisi göçe zorlanan Ermeni’lerin , insanlık adına Celal paşa tarafından ıase edildiğinin tespitidir. Anılan tarihçi gerçekleri açıklamaya devamla:
“ İngiltere’de görevli olduğum 1919-1939 yılları arasında Anadolu’daki konsolosluk kayıtlarını içeren İngiliz belgelerinin kayıp olduğunu fark ettim. Bunlar dış işleri bakanlığından arşive bilinçli olarak ulaştırılmamıştı. Yani kasıtlı olarak yok edilmişlerdi. Belgelerde İngiliz hükümetini rahatsız eden bir şey vardı muhakkak. İnsanın aklına her şey geliyor.
Belki Mustafa Kemal’i ortadan kaldıracak planları bile vardı.
Mesela Rus’ların elinde Ermeni patrikhanesinin belgeleri var!
“Şimdi bunları kamu oyuna açıklayacakları söyleniyor! Bu iyi bir gelişmedir” ifadesi tarihe ve geleceğe ışIk tutabilir. Aynı zamanda Ermeni olaylarını incelerken Taşnak arşivlerinin son derece önem taşıdığı izlenimini edindim. Taşnak’lar Osmanlı himayesinden çıkarak Avrupa’nın desteği ile bağımsız Ermenistan’ı kurmak istiyordu.. Ermeni devrimci güçlerinin katliama giriştiği yolundaki belgelerin Taşnaklarca yakıldığı bilinmektedir.
Bakın Amerikalı tarihçi J.Mc.Corthy, ülkemizi savunması beklenen Türk tarihçi Halil Berkay! Ve Taner Akçam! Hakkında nasıl görüş bildiriyor:
“Bu yazarlar olayı tek taraflı olarak değerlendiriyor ve soykırımı savunuyorlar. Ben bu tarihçileri mantıksız buluyorum. Çünkü soykırım da ,masum ve karşı koyamayacak yapıda tüm insanlığı katletmeniz amaçlanır.. Burada böyle bir davranışa şahit olunmamıştır.”
Ermeni kıyımı iddiaları bağlamında Ermenistan’ın ilk Başbakanı Ovanes Kacaznuni’nin 1923 yılında Bükreş’te yapılan Ermeni meselesiyle ilgili Taşnak Partisi toplantısında sunduğu kendi ve önemli bakanların imzasını taşıyan bir raporla bakın olaya nasıl açıklık getiriyor:
“Türklere savaşı biz açtık
1914 sonbaharında, Türkiye henüz savaşan taraflardan birine katılmadığı dönemde, Güney Kafkasya’da büyük gürültü içinde ve enerjik biçimde Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı. Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote etmek için savaştık bile. Artık hepimiz Türklerin düşmanı olan İtilaf devletlerinin kampındaydık. Aklımız dumanlanmıştı
Türklerle savaştık. Olduk ve öldürdük. Artık, Türklere ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki? Aklımız dumanlanmıştı . Askeri operasyonlara katıldık. Kandırıldık ve Rusya’ya bağlandık. Tehcır doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz.
Türklere karşı ayaklandık ve savaştık.
Türklerin milli mücadelesi haklıydı. Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vaat ettiği büyük Ermenistan hayali vardı. Ama biz hiçbir zaman devlet olamadık. Türkiye Ermenistan’ı diye bir devletin hayalden öte olmadığı gerçeğini göremedik.
Türkler doğru yaptı
Türkler doğru yaptı 1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu bir tehcıre tabi tutuldu. Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.
Barışı sabote ettik.
Kaderden şİkayet etmek ve felaketlerimizin sebeplerini kendi dışımızda aramak acıklı bir durumdur. Bu bizim (hastalıklı) milli psikolojimizin karakteristik bir özelliğidir ve Taşnaksutyun Partisi de bundan kaçamamıştır.Osmanlı’dan, Akdeniz’e uzanan bir Ermenistan talep ettik. Derhal gönüllü birlikleri oluşturduk, Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vaat ettiği Ermenistan hayali vardı, gerçeği göremedik.”

Anlatmaya devamla: Ermeni fanatiklerin , iki milletin dostluğunu dinamitlemek için neler yaptığına o kadar örnek vardır ki, kitaplar dolar taşar. Hem de yabancı kişilerin ağzından! Uluslar arası platformda Türkiye’yi karalamak adına katliam kararları çıkartıyorlar, abideler dikip filmler çevirtiyorlar..
Amaç; Türk ve Ermeni’leri birbirine düşman etmek..
Kafaları melanetten başka hiçbir işe işlemeyen zalim ruhlu Ermeni Diasporasının kötü emellerini boşa çıkartacak “Ermenia-GreatDeseption/Ermeni hilesi” adli kitabın yazarı Arkansas eyaletinde yaşayan Şam Weems adlı emekli bir savcının kitabında kaleme aldıklarına bir göz atalım:
“ Bendeniz köyü bir Hıristiyan olarak Ermeni belgelerini incelerken, Ermeni’lerin Türk’leri karalamak adına olmadık yalanlar ileri sürdüklerine , bunu yaparken de Din kimliğini ileri sürdüklerine şahit oldum. Kitabımı yazabilmek için Washington,Paris, Londra, Moskova ve İstanbul’daki arşivleri inceledim. Ancak Ermenistan’da arşiv araştırması yapmama izin vermediler. Beni Boston’daki Ermeni Federasyonu’nun arsıvlerine bile sokmadılar . Hoş görüden yoksun Ermeni’lerin Türkiye’de çok sayıda kilisesinin bulunduğunu , buna karşın Ermenistan’daki camilerin bu gün ayakta kalmadığını tespit ettim. Osmanlı Anadolu’sunda görevli Amerikalı ve İngiliz devlet memurlarıyla , askeri yetkililerin tuttuğu raporlara dayanarak yaptığım nüfus hesaplamalarıyla soykırımın mümkün olmayacağını da anladım.
Ermeni’lerin konu üzerindeki amansız saptırmaları karşısında ’Ermeni propagandacılarına mı ,yoksa müttefiki olduğumuz Amerikalılara mı inanalım’ açıkçası şaşırdım. Amerikan kongresi kayıtlarını araştırınca saldırgan, kavgacı, işkenceci, hırsız, yalancı ve dilenci Ermenistan’a , Amerikan vergi yükümlülerince 10 yıl içinde 1,5 milyar dolar yardım yapıldığını tespit ettiğimde isyan ettim.
Sahtekar Ermeniler hiç sıkılmadan bizim verdiğimiz vergileri ,Washington’da soykırım müzesi yapmak için bina alımına harcıyorlar. Bu Hıristiyanlık adına utanç verici bir durumdur. Eğer bir soykırım müzesi kurulacaksa sergileyecekleri arasında Türk’lerde olmalıdır. Yoksa kurdukları müze ırkçı nefret müzesi olmaktan öte bir anlam taşımaz”
SONUÇ OLARAK;
Dikkat edilirse yurt dışında sürekli olarak Türk’ler tarafından katledilen Ermeni hikayeleri dile getiriliyor. Atatürk bile zamanında , Balkan ve İstiklal savaşından başarı ile çıkılmasına rağmen “çatışmalarla yola devam edilemeyeceğini , nefret ve kötü anılarla bir yere varılamayacağını” söyleyerek, ülkeleri, barışa hizmet etmeleri adına çaba göstermeye çağırıyordu..
Ancak tarihini bilmeyen ve Emperyalist güçlerce , eğitimde başarısız olmamız adına uygulanan baskılar nedeniyle, çok çabuk unutan bir millet olduk. Ulu Önder Atatürk’ün gönlünden geçen ve gerçekleştirmek adına büyük mücadeleler verdiği “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesinin içine nüfus edemedik. Bu ilke doğrultusunda yeterli eylem planı yapılmadığı ve bu nedenle de Dünya’da kapısı sürekli çalınan , üzerinde her türlü oyunların oynandığı bir Türkiye yaratılmıştır..
İnsanlığın teşekkülünden bu yana zamanın çok büyük bir bölümünün savaşlarla geçtiği dikkate alınırsa , ben, Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesinden; barış ortamı yaratabilecek bir ülkenin daha hazar zamanında bütün Milli Güç Unsurlarıyla birlikte savaşa hazırlanması gerektiğini anlamaktayım. Uyanık olunduğu takdirde muasır medeniyetler seviyesine ulaşma imkanı da yaratılabilir diye değerlendirmekteyim. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği gibi düşünmeyen, okumayan insanların kurdukları ülkelerin kapılarının ilk fırsatta zorlanacağını ve daha da ileri gidilerek tarihten silinme ile karşı karşıya kalacağını değerlendiriyorum..
Zayıf ve başarısız konumdaki Ermenistan’ın, ABD ve Avrupa ülkelerinde yerleşmiş, yetkin ve sözü geçen kişilerle yaptığı güçlü Ermeni lobi faaliyetleri sayesinde aradan yıllar geçmesine rağmen maalesef masa başında savaşı kazanacağı endişesini taşımaktayım.
Bütün gerçek beyanatlardan da anlaşıldığı gibi, artık yaşanmış tarihi bilmekle kalmayıp, Dünya’da (İngiliz, Rus,Alman Fransa vb.) yaşamakta olan ve ebediyete intikal etmiş değerli tarihçi, Devlet ve bilim adamlarının kaleme aldığı kitap ve dökümanlardan istifade etmeliyiz ve Dünya insanını , bir çatı altında toplayıp ,gerçek taşların eteklerden dökülmesinin amansız takipçisi olmalıyız, diye değerlendirmekteyim.
Her zaman şahit olunduğu gibi İcraata dökmeden yalnızca “meseleyi tarihçilere bırakalım” zihniyetiyle hareket ettiğimiz takdirde sıkıntıya düşeceğimizi unutmamalıyız.
22 Aralık 2011 İzmir * Fevzi MORAY * E. P. KD. ALB.
This entry was posted in ERMENİ SORUNU, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *