Kültürel haklar ve ulus devlet

CUMHURİYET – Av. ALİ YILMAZ GÜRKAN
26 Temmuz 2023 Çarşamba

Kültürel haklar ve ulus devlet


Günlük gazete haberleri “İktidarın yanlış sığınmacı politikası nedeniyle demografik risk altındaki Hatay’da Suriyeli nüfusu arttı”,

Suriyeli nüfusu ile Hataylıların nüfusunun neredeyse kafa kafaya geldiği, mevcut doğurganlık oranlarıyla on yılda zaten nüfus olarak geride kalınacağı yer almakta, ayrıca bu günlerde sığınmacı akınına uğrayan sahiller, şehirler ve adalardan çeşitli şikâyetler günlük haberlerde ve sosyal medyada sıkça yer almaktadır. Son olarak Hatay Belediye başkanı bu durumla ilgili kaygılarını ve görüşlerini dile getirmiş varılan noktada olayı milli bir dava olarak değerlendirmiştir.
1980’li yıllardan sonra değişen kültür tanımında; kültür, klasik sosyolojik ifadesinde “bir insan topluluğunun paylaştığı maddi ve manevi değerlerin bütününe verilen addır” denirken yani, kültür olgusu değişime kapalı düşünülürken günümüzde artık kültür dinamik bir yapıda karşılıklı etkileşim olarak var sayılmakta. Bu haliyle kültür alışverişi önüne geçilemez bir olgu kabul edilmektedir.
Düzensiz göç sonucunda oluşan birlikteliği sadece bu şekliyle (kültürel farklılık) masum bir olay olarak kabul etmek son derece yanıltıcı olabilir. Ancak olayı böyle ele almak mutlaka eksik yorumlamak olur. Ayrıca toplumsal kimlik böyle durumlarda göz ardı edilemez. Her ulusun toplumsal kimliği bireylere has değildir. Ve onlardan bağımsızdır. Hepimizi içine alan bir aidiyet duygusu ve olgusu vardır. Bir yabancının bu konuda sadece iradesini beyan etmiş olması yetmez. “Kültür ve kimlik olgularını” doğru tanımlamadan, bilmeden siyasal tutum geliştirmek toplumsal huzuru bozar ve kaos yaratır.
Gerçi siyasal bütünlüğe ait olmakla yetinmemiş farklı kimliklerin yurttaşlık olgusu etrafında durmak suretiyle her türlü hak iddialarının dile getirilmesi gerekirken kimlik arayışlarına girmesi hep şaşırtıcı olmuştur. Ayrıca yurdumuzda yeni bir cemaat anlayışının güçlenmesi, ilaveten yeni kimlik grupları; örneğin duygudaşlığa dayalı, yaşam tarzına dayalı kimlik toplulukları hep kültürel zeminde ortaya çıkıp üremiştir. Yeni kimlik arayışları şimdilik insan hakları ve kültürel haklar talep eder görüntüsü verse de birçok defa görülmüştür ki ulus ötesi aidiyet bağları nedeniyle bulundukları ulusun temel değerleri dışında gelecekte siyasi taleplerde bulunmaktan geri kalmamışlardır.
Unutulmasın ki devletlerin feodal iktidar yapılarını tasfiye ettiği 1648’den sonra ulus devletler kurulabilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti de bir ulus devlet olarak kurulmuştur. O günden beri bünyesinde tek bir hukuk sistemi geçerli olmuş ve üniter yapısını hep korumuştur. Bu sebeple toplumun tamamında yürürlükte olan hukuk, mevcut düzenin sürdürülmesi amacına yönelik olmakla, toplumdaki iktidar sistemine açık aykırılık taşıyan düzenlemeleri kural olarak içinde barındıramaz. Böyle bir durumun istisnası ancak toplumdaki iktidar yapıları arasında çatışma durumunda, egemen durumdaki iktidarın diğer iktidar yapılarını henüz tamamen tasfiye edememiş olduğu tarihte ve koşullarda karşımıza çıkar. Ulusumuz bu yapıyı devam ettirmekte kararlı olduğuna göre sınırsız göçmen akınını durdurmak mevcut göçmen kitlesinin kültürel hak taleplerini ulus devlet kimliğimizi gözeterek karşılamak ve sınırlamak zorunludur.

Av. ALİ YILMAZ GÜRKAN – İstanbul Barosu Hukukçu ve Felsefeci
This entry was posted in DIŞ POLİTİKA, GÖÇLER-GÖÇMENLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *